“Oysa Merhamet”

“Oysa Merhamet”


Bazen kendi kendime düşünüyorum ...

Ne ara böyle olduk?

Ne ara birbirimizin acısına bu kadar uzak, birbirimizin haline bu kadar körleştik?

Sanki hepimiz aynı anda “Kimse bana dokunmasın” diye kalplerimizi kapattık.

Yorulduk belki… Kırıldık… Hayatın ağırlığı hepimizi biraz sertleştirdi.

Oysa merhamet öyle büyük büyük laflar değil.

Komşunun kapısına gidip “Bir şeye ihtiyacın var mı?” diyebilmek…

Yolda gördüğün bir kedinin önüne su koymak…

Bir çocuğa gözlerinin içiyle gülümsemek…

Ya da öfkeni yutup birinin kalbini incitmemek için kelimelerini seçmek…

İşte bu kadar basit.

Ama biz ne yaptık?

İnsan yere düşünce yardım etmek yerine kamerayı çıkarmayı öğrendik.

Bir kadın sesini duyurunca, önce “Kim haklı?” diye düşünmeye başladık.

Birinin canı yanınca, “Aman bana ne, herkes kendi derdine baksın” dedik.

Kalabalıkların içinde yan yana yürürken birbirimize bu kadar uzak olmayı normal sandık.

Merhamet yok olunca insanın içi küçülüyor.

Kalbi küçülüyor.

Dünya ağır gelmeye başlıyor insana.

Belki de bu yüzden bu kadar hızlı sinirleniyoruz, bu kadar kolay kırıyoruz birbirimizi.

Kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor; herkes kendi derdinin içine kapanmış durumda.

Bugün küçük bir şey yap…

Birinin yüzünü güldür, bir hayvana su koy, birine iyi bir söz söyle, kırdığın birine “Üzüldüm” de.

Kocaman değişimler bekleme.

Bazen bir insanın yükünü bir anlığına hafifletmek bile dünyayı değiştirmeye yeter.

Yeter ki merhamet olsun.

Google+ WhatsApp