TAKVİMLERE YETİŞEMİYORUZ

TAKVİMLERE YETİŞEMİYORUZ


Takvimler yine son sayfalarına geldi. Bir yılı daha devirmenin o kaçınılmaz, biraz hüzünlü, biraz da şaşkınlık verici anındayız. Sanki dün 2025’in coşkusunu karşılıyorduk; oysa şimdi, göz açıp kapama mesafesinde, 2026’nın eşiğindeyiz.

​Hepimiz aynı hissi yaşıyoruz sanırım: Zaman, son yıllarda adeta hızını üçe, beşe katladı. Artık yılların geçmesi, aylar gibi; ayların geçmesi ise günler gibi oluyor. Ömür dediğimiz büyük yolculuk, elimizden kayıp giden ince bir kum tanesi gibi...

​Neden zaman bize bu kadar acımasız davranıyor? Çocukken bir yaz tatili bitmek bilmezdi. Bir sonraki bayrama ulaşmak sanki asırlar sürerdi. Oysa şimdi, yılbaşından yılbaşına ışınlanmış gibiyiz.

​Bu durumun bilimsel açıklamaları olsa da, esas mesele sanırım bizim yaşama bakış açımızda gizli. Çocukken her an bir keşifti, her gün dopdoluydu ve dolayısıyla zaman yavaş akardı. Rutinlerimiz oturdukça, hayat tekdüzeliğe yaklaştıkça ise, beyin yeni anıları kaydetmeye daha az çaba harcar. Yaşanmışlıklar birbirine benzer ve zaman, adeta fark edilmeden su gibi akıp gider.

​2025 biterken, ardımızda bıraktığımız aylar zincirine baktığımızda, önemli olan, ne kadar çabuk geçtiği değil, o zincirde ne kadar parlak ve anlamlı halka biriktirdiğimizdir.

​'Ömür dediğin', ne kadar planlanırsa planlansın, ne kadar uzun yaşanırsa yaşansın, dönüp arkaya baktığımızda gerçekten bir göz açıp kapama anı gibi gelir. Bu farkındalık, bizi anlık bir hüzne sürüklemeli mi? Hayır. Tam tersine, bu durum bize hayatın ne kadar kıymetli olduğunu en sert şekilde hatırlatmalıdır.

​2026’ya girerken, asıl sormamız gereken sorular şunlar olmalı:

Ertelediklerimiz:"Sonra yaparım" dediğimiz hayaller, bir sonraki yıla da mı kalacak? Yoksa zamanın bu hızını bir motivasyon kaynağına mı dönüştüreceğiz?

Değerlerimiz:Koşturmacanın içinde gerçekten neye değer verdiğimizi hatırlıyor muyuz? Sevdiklerimize ayırdığımız zaman, anlamsız koşturmacalara harcadığımız zamandan fazla mı?

Rutinler:Hayatımızı hızlandıran, günleri birbirine benzeten rutinleri kırmanın, hayatımıza yeni keşifler katmanın zamanı gelmedi mi?

​Zamanın durmayacağını biliyoruz. 2026 da bir önceki yıl gibi hızlı akıp gidecek. O halde yeni yıla girerken kendimize bir söz verelim:

Zamanı yönetemeyiz, ama anılarımızı yönetebiliriz.

​Yeni yılda, daha çok yaşanmışlık biriktirelim. Yeni deneyimlere, yeni öğrenmelere ve sevdiklerimize ayrılmış anlamlı anlara yatırım yapalım. Her günü bir keşif gibi karşılayalım ki, 2026'nın sonuna geldiğimizde, hızla geçip giden bir yılın hüzünlü şaşkınlığı yerine, dolu dolu yaşanmış bir yılın huzurlu yorgunluğunu hissedelim.

​Bu su gibi akan ömürde, geriye dönüp baktığımızda bizi ayakta tutacak tek şey, kalbimizde biriktirdiğimiz unutulmaz anlardır.

Google+ WhatsApp