ÖĞRETMEN DİYORUM ÖĞRETMEN!

ÖĞRETMEN DİYORUM ÖĞRETMEN!


Öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal olduğunu anlatmama gerek yoktur diye düşünüyorum. Değerlerini ve kıymetlerini sadece öğretmenler günün de laf olsun diyerek, sosyal medya hesaplarından paylaşım yaparak kutladığımız öğretmenlerimizi, diğer günler unuttuğumuzun farkında mıyız? Öğretmenler zor durumda hanımlar, beyler; hem de çok zor durumda. Lafügüzaflık değildir bu yazım, lütfen kimse göz ardı etmesin bu sözlerimi. Ufak düşünceler peşinden koşup öğretmenlerimizi hep haksız duruma düşüren, boş boş konuşup yok tatili var, yok bir şey yapmıyorlar, bedavadan para kazanıyorlar diyen kesim burada yazıyı noktalayabilir. Bu yazımı, gözünüzden sakındığımız evlatlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz için ayırdım. Öğretmenlere yapılan şiddeti lanetlemek istiyorum.  Gün geçmesin ki bir saldırı olayı duymayalım. Bir hakemin  yumruk yemesi kadar, bir öğretmenin okulda öğrencisi ya da velisi tarafından dayak yemesi, bıçaklanması, hatta vurulması neden gündem olmuyor anlamış değilim. Öksüz  kalan bir meslek grubundan bahsediyorum,öğretmen diyorum öğretmen. Kimisinin evden gitsin de kafamızı dinleyelim dediği evladını teslim ettiği, mahallenin illallah çektiği çocuğu bir sınıfın içinde susması için dil döküp, geleceğe hazırlamak adına neredeyse yalvardığı öğretmenlerden bahsediyorum. Kendi ailesine ayıracağı zamanı bile, evinde yarın öğrencilerime nasıl ders anlatırsam daha faydalı olurum diyen, sabah okuluna gittiğinde ise geleceğe hazırladığı öğrencisi tarafından dayak yiyen, bıçaklanan, vurulan öğretmenden bahsediyorum. Okula gelen velisine evladının daha iyi hazırlanmasını söylediği için, eksiklerini tamamlamasında ailesinden yardım istediği için darp edilen öğretmenden bahsediyorum. Kendisi her türlü şiddete uğradığında 30 saniyelik haber konusu zor olan, fakat en küçük bir öğrencisine sesini yükselttiğinde bile” Öğretmenlerden bir skandal daha!” gibi başlıklar atılan yalnız ve kimsesiz öğretmenlerden bahsediyorum.  Akşam evine gittiğinde gecenin bir yarısı velisi tarafından rahatsız edilen ve uyardığı içinde sabah okula gelip dayak atılan öğretmenlerden bahsediyorum. Aldığı maaş daima sorgulanan, tatilleri hep dilden dile dolaşıp bazılarının yüreğine dert olan, yaptığı güzellikleri görünmeyip hep hataları aranan, kendi içlerinde bile ücretli, sözleşmeli, kadrolu, uzman, baş öğretmen olarak sınıflandırılmış öğretmenlerden bahsediyorum. Ekonominin bu zor şartlarında aldığı maaşın bir kısmını yol masrafı, bir kısmını günlük okuldaki yemek ihtiyacına, bir kısmını okuldaki düzenli kullanımlarına ve öğrencileri için harcayan, kalanıyla da kirası,  faturaları, çocuğunun ihtiyacı, ev ihtiyacı derken yok edip diğer ayın maaşını kredi kartıyla tüketen öğretmenden bahsediyorum. Sınıfında bulunan her öğrenciye gelecek duygusuyla bakan, onlara öğrettiği her bilgi de önce kendisini yetiştiren öğretmene, sonra ise öğrencileriyle tatlı bir tebessümle gurur duyan, yıllar sonra karşısına geçip, sizin sayenizde buralara geldim diyen bir öğrencisinin sözüyle kendisiyle gurur duyan bir öğretmenden bahsediyorum.  Öğretmenleri her açıdan çok üzdüğümüzün farkına varmalıyız artık. Öğrencilerimizin, velilerimizin, idarecilerimizin, kutsal mesleği icraa eden öğretmenlerimizin yüzünde solmayan güller açtırmanın tam zamanıdır. Saygı ve sevginin temsili olan öğretmenlerimize her gördüğümüz yerde ne kadar kutsal bir mesleği yaptığını göstermek boynumuzun borcudur. Ekonomiye ezilmeyen, halk tarafından değeri bilinen, öğrencilerine rahat ders imkanları sunulan bir öğretmenin karşısında hiçbir engel duramaz ve geleceğimizi bir o kadar güzel inşaa eder.

Tüm öğretmenlerimize saygı, sevgi ve dua ile...

Google+ WhatsApp