BİZ BİZE YAZIK ETTİK

BİZ BİZE YAZIK ETTİK


George Orwell'in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanından çıkarılabilecek en önemli sonuçlardan biri de şudur: ’Büyük birader’, dil kurumunun başındakilere verdiği direktifle halkın kullanmakta olduğu kelimelerin yerine daha kısa, mümkünse tek heceli kelimelerin bulunmasını istemiştir. Bundaki maksat ise dili yavaştan yavaşa yok etmek ve zamanla bitirmektir. Biz harfleri kısalttıkça daha az düşünmeye başlıyoruz, daha az düşündükçe beynimizin dilimize yönelttiği sözcüklerin fakirleşmesi ve yok olması da kaçınılmazdır. En kötüsü ve en acı olanı ise; fakirleşmiş beyinlerin yönetilmesi ve kullanılması daha kolaydır. Resmen bu tespit şimdiki ve gelecek zamanı anlatmakta olup, durumun ne kadar ciddi ve acı olduğunu göstermektedir. Günümüzde yazılı ve görsel basın ile yakın dönemimizin vazgeçilmezleri haline gelen sosyal ağlardaki mesajlaşmalarda kısaltma ihtirasının fazlalığı dilimizin ne kadar da tehlikeli bir sürece girdiğini vurgulamaktadır.

Peki ya diller değişiklik gösterebilir mi zamanla ? Elbette gösterebilir fakat sözcüklerin ve konuşmanın katledilmesine de kesinlikle göz yumulmamalı; bu konuda öncelikle ailelerimize, okullarda öğretmenlerimize ve Radyo Televizyon Üst Kurulu’na çok büyük görevler düşmektedir. Aile ve öğretmeni anladık da RTÜK ne alaka diyenleriniz olabilir, ama asıl büyük sorumluluk onlardadır. Diziler,filmler,programlar bu milletin ahlakını bozmadı mı şimdiye kadar? Dizilerde yapılan ahlaksızlıklar ve konuşma bozuklukları gençlerimize ne kadar da iğrenç örnek olmadı mı? En basit bir örneği ise; bir yavrumuz çizgi film kahramanı gibi uçacağını zannedip camdan atlayıp hayatını kaybetmedi mi? Saçma sapan evlendirme programları yaparak Müslüman bir ülkenin ahlak ve namus duygularıyla oynamadılar mı? Asıl görev işte bu yüzden onlarda. Unutmamamız gereken bir şey vardır ki: Camiye giden birisiyle arkadaşlık edersen yolun er yada geç camiye düşer, ama yoldan çıkmış birisiyle yoluna devam etmek istersen de eninde sonunda sen de yoldan çıkarsın.

İsimlerimizi bile bu pervasızca sarf edilen kısaltmalara kurban ettik: Mehmet'e Memoş,Fatma'ya Fatoş gibi bilinçsizlikten öte, ihanet dolu sözler kullanıp aslında Peygamberimiz (s.a.v)kızı Fatma anamızın ismini bile batılı sözcüklere kurban ettik. Bu hain ve kalleşlerin hiç bitmeyecek bir oyunudur. Yahudilerin yüzyıllar boyunca oynadığı oyunlardan bir tanesini örnek vererek bu olaya aydınlık kazandırmak isterim: Hazreti Kaka: Büyük komutan, büyük sahabe ve yahudilerin en çok nefret ettiği sahabelerden biridir. Yahudiler cesareti, harp kabiliyeti ve kendilerine karşı kazandığı üstün muvaffakıyetlerinden dolayı Hazreti Kaka’ya nefret duyar, kin kusarlar. Bu düşmanlıklarından dolayı çocuklarının yaptığı pisliğe “Kaka” dediler. Bizler de hiç araştırmadan aynı şeye kaka dedik… 

Diğer bir örnek: Beyaz yüzlü nur yüzlü Hazreti Fatma annemiz, tesettür için giydiği kara cilbab-ı şerife hakaret olsun diye, bir böceğe kara Fatma dediler. Maalesef bizler de aynısını demeden çekinmedik. Hala da cahilce demeye devam ediyoruz…

Bu örneklerden bir tanesine de yakın çevremizden örnek verecek olursak ilk aklıma gelen ve canımı her duyduğumda yakan ''Mim-Sin'' rezaletidir. Sadece Kayseri için değil Türkiye için çok kıymetli yeri olan Mimar Sinan isminin bu denli kullanılması ve yayılması ben ve benim gibi Mimar Sinan aşıklarının kalbini her duyuşunda yaktığını söylemek isterim. Bu isim hangi düşüncelere sığınarak ve hangi akla irade hürmet kısaltılmıştır bilemiyorum ama kim bunu yaptı ve böyle yayılmasına sebep olduysa Allah onu bildiği gibi yapsın.

Bu konuyu çeşitli yerlerde dile getirip tarihine ve duruşuna güvendiğim insanlara sorduğum da “Telaffuzu kolay olduğu için söylenebilir.” denildi. Bu sözü tabir-i caizse babam dahi söylese böylesine bir değeri meşruiyet kazandırmaya çalıştığı için kınamam, lanetlerim. 

Mimar Sinan Türk-İslam medeniyetinin en büyük isimlerinden bir tanesidir. Kayseri’m otobüslerin levhasında bile yazan o isme inat sizler atanızı güzel yad edin. Dilimize, Türkçemize, örf ve adetlerimize sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki gün geçtikçe hepsini birer birer unutuyor ve unutturuyoruz. Unutmamak için herkes önce kendisinden, sonra ailesinden bu işe sıkıca sarılıp  üzerine giderse yarınlar geçmişimizi anmak için daha güzel olacağına inancım tamdır.

Dua ile...

Google+ WhatsApp