
KAMERALI GEZEN BAŞKANLAR
Son dönemin siyaset sahnesinde, hepimizi yoran ve samimiyet testinden geçemeyen bir "moda" yükseldi: Kameralı gezen başkanlar.Artık ne zaman bir yöneticiyi, belediye başkanını veya siyasetçiyi sokakta, çarşıda, hatta bir taziye evinde görsek, refleks olarak şunu soruyoruz:"Bu anlık ziyaret mi, yoksa kurgulanmış bir 'halkla buluşma' sahnesi mi?" Zira, yöneticilik makamının ağırlığı, yerini ne yazık ki bir "reality şov" yönetmenliğine bırakmış durumda.
Halkla temas elbette kıymetlidir. Yöneticinin makamından çıkıp sokağın nabzını tutması, "ben sizinleyim" mesajını vermesi zorunludur. Ancak buradaki sorun, bu temasın amacından sapmasıdır.
Şahit olduğumuz manzara, halkın derdiyle hemhal olmak değil, halkın derdi üzerinden görüntü üretmektir. Bir başkan, bir teyzenin elini tutarken, bir gencin sorununu dinlerken; eğer zihninin arka planında "Kamera açısı iyi mi? Bu kadrajda yeterince samimi görünüyor muyum? Hangi sosyal medya kanalında yayınlayalım?" gibi sorular dönüyorsa, orada artık siyaset değil, ucuz bir gösteri sanatı icra ediliyordur.Bu "kameralı yönetim" biçiminin halka ve yönetime maliyeti ağırdır:
Samimiyet Krizi:Halk, doğal olan ile kurgu olanı ayırt etme yetisine sahiptir. Kameralar eşliğinde yapılan ani yardımlar, protokol eşliğinde verilen ani kararlar, "ben size ne kadar yakınım" mesajı vermekten çok,"ben ne kadar iyi bir oyuncuyum" algısı yaratır. Samimiyetsizlik kokusu, tüm icraatın üzerini örter.
Sorunların Yüzeyselleşmesi:Yöneticinin derdi, sorunu çözmekten çok, o anki görüntüyü en iyi şekilde kaydetmek olduğu için, gerçek sorunların derinliğine inilmez. Bir esnaf ziyaretinde, esnafın gerçek maliyet krizini konuşmak yerine, kameraya "Hayırlı işler" demek ve gitmek tercih edilir. Sorun çözülmez, sadece sahnelenir.
Algının Gerçeği Öldürmesi:Siyaset, icraatın kendisidir. Bu yeni moda ise icraatı değil, icraat algısını yönetmeye odaklanmıştır. Bir yönetici, belediyenin bütçesini kameralardan kaçırırken, fakir bir aileye yaptığı yardımı 4K kalitede yayınlamakta bir beis görmez. Bu, gösterişçi bir yönetim ahlakının yükselişidir.
Bizler, samimi bir yöneticinin, samimi bir tebessümle, kamerasız ve protokolsüz geldiğinde dahi kalbini açan insanları özledik. Halkın arasına girerken yanında bir iletişim ekibi yerine, bir sosyal inceleme ekibi getiren başkanlarıözledik.
Siyaset bir 'prodüksiyon' işi değildir. Yönetici, sahne ışıklarını kendine çevirmek yerine, o ışığı halkın karanlıkta kalmış sorunlarına yöneltmekle mükelleftir.
Eğer bir başkan, halkın arasına girmek için kameraya ihtiyaç duyuyorsa, o başkanın sorunu, halkla arasındaki mesafeden çok, kendi vicdanıyla arasındaki mesafedir. Bu moda geçmeli, samimiyet ve icraat tekrar yönetimin ana ekseni olmalıdır. Aksi takdirde, izlediğimiz sadece iyi bir yönetmen tarafından çekilmiş, içi boş bir siyasi propaganda filminden ibaret kalacaktır.
Bu yazım,A parti, B parti, C parti iması taşımamaktadır. Üzerine alınan tüm başkanlara ithafen yazılmıştır. Okuyup haklılık payı veren halk aşığı, kıymetli başkanlara da selam ederim.