KİMSENİN YAPTIKLARI YANINA KÂR KALMAZ
Meşhur Abbasi halifelerinden Harun Reşid’in her biri ibret vesikası hikâyeleri var. Bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Ne yazık ki günümüzde insanlık duygusunu yitirmiş, saygı bağını koparmış, söz vermenin ne anlama geldiğini unutmuş, bir hayvan misali boş ve gereksiz yaşayıp, günü birlik yaşamını sağlayıp bu şekilde ömür tüketen, karşısında bulunan insanın yerine kendisini koyamayan, kötülüklerin kötülükle, iyiliklerin iyilikle buluşacağı güne inanmayan, yapılanların her zaman yanında kâr kalacağına inanan insanların gün gelip yaptıklarının cezasını ya da ödülünü alacağını bilmemesinin ahmaklığı sarmış, işte bu hikaye yapılanların iyi ya da kötü cezasız kalmayacağını tabiatın bir düzen içerisinde olduğunu vurgulamış.
Harun Reşid sarayın bahçesindeki gül fidanlarından birini çok sever, ona özel bir değer verir, bahçıvana da sık sık tembih edermiş: “Aman gözün gibi bak!”“Sakınan göze çöp batar” derler ya, zamanla o güle bir bülbül dadanmış, yapraklarını gagalayarak perişan etmiş. Bahçıvan çaresizlik içinde bülbülü kovalamış, ancak gül de eski güzelliğinden eser kalmamış. Halife Harun Reşid’e koşmuş, durumu bildirmiş: Halife’nin kızıp köpürmesini, hatta kendisini kırbaçlatmasını beklerken, sakin sakin gülümsediğini fark edince, şaşırmış: “Efendim, bülbül gülünüzü mahvetti dedim.” “Merak etme” demiş Harun Reşid, “bülbülün yaptığı yanına kâr kalmaz!” Oldukça rahatlayan bahçıvan, bahçeye dönmüş. Ne görsün? Bir yılan gülü mahveden bülbülü yakalamış, rahatça mideye indirmek için çalıların arasına sürüklüyor. Heyecanla yine Halife’ye koşmuş: “Halife hazretleri, o bülbülü bir yılan yakalamış, gözlerimle gördüm.” Halife yine gülümsemiş: “Merak etme, yılanın yaptığı da yanına kâr kalmaz!” Bahçıvan yine bahçeye dönmüş, gül fidanlarının altını çapalamaya başlamış. Derken, az önce bülbülü yiyin yılanı görmüş. Korku ve panik içinde elindeki küreği başına indirip öldürmüş. O sırada bahçede dolaşmaya çıkan Halife, sakin sakin bahçıvana şöyle demiş: “Senin de yaptığın yanına kâr kalmaz.” Gel zaman git zaman, bahçıvan üst üste hatalar yapmaya başlamış, işini ihmal ediyor, kuytu köşelerde sabahtan akşama kadar tembel tembel uyuyormuş. Birkaç kere bu halde yakalanınca, Halife’ye haber vermişler… Halife zindana atılmasını emretmiş… Bahçıvan, yaka-paça zindana götürürken, Halife’ye: “Diyeceklerim var” diye bağırmış, “ruhsat istiyorum.” Harun Reşid, zindana giden birinin ne diyeceğini merak ettiğinden izin vermiş: “De bakalım ne diyeceksen.” Bahçıvan tane tane konuşmaya başlamış: “Halife hazretleri, bülbül çok sevdiğiniz gülü perişan etti, size şikâyete geldim, aldırmadınız, ‘yanına kâr kalmaz’ dediniz… Bülbülü yılan yuttu, ‘onun yaptığı da yanına kâr kalmaz’ dediniz… Ben o yılanı öldürdüm, benim de yaptığım yanıma kâr kalmadı. Peki Halife Hazretleri, senin yaptıkların yanına kâr kalacak mı? Kalmayacak. Günün birinde sana da bir yapan çıkacak! İyisi mi gel gel sen bana yapma ki, bir başkası da sana yapmasın!” Bahçıvanın uluorta böyle konuşması zindancıları kızdırmış. Mahkûmu dürtükleyerek bağırmışlar: “O Halife Harun Reşid’dir, elbette yaptıkları yanına kâr kalacak, Halife’den kim hesap sorabilir?” Halife Harun Reşid sakalını avuçlamış, derin düşüncelere dalmış... Neden sonra başını kaldırmış: “Bırakın adamı” demiş zindancılara, “bahçıvanlığına dönsün.” Veziri merakla sormuş: “Halife Hazretleri, elbette sizin yaptıklarınız yanınıza kâr kalır, neden bahçıvanı bıraktınız?” “Hayır” demiş Halife, “Kimsenin yaptıkları yanına kâr kalmaz. Kimi bu dünyada öder, kimi ahrette. Ayağımızı denk almalıyız.”