MAKAM VE MEVKİNİN KURBANI OLMA
“Birileri makamı ziyaret eder kişiyi değil, kimileri de kişiyi ziyaret eder makamı değil.” Tercih o makamda oturan yöneticilerimizin. Sosyal medyada sürekli paylaşılan şu kişi bu kişiyi ziyaret etti sözlerini okumayan ve resimlerini görmeyen yoktur, bende sıkça şahit oluyorum. O kadar şahit oluyorum ki bazı paylaşımlara, sahte sosyal medyanın sahteliğine kapılmış ziyaretler olarak kalıyor aklımda. Örneğin bazı ziyaret resimleri paylaşılınca bakıp bir müddet o kişilerin birbiri hakkında neler söyledikleri canlanıyor gözümde, sonra diyorum ki vay be insan kendi çıkarları için bu kadar küçülür mü? Küçülmez küçülmesine ama işte o çıkar yok mu o çıkar, zaafı olan insanların belini de büküyor, başını da eğiyor, gücünü de yitiriyor. Hayatta en güçlü insan kimseden beklentisi olmadan yaşayan insandır. Beklentisi olanlar hayatını başkasına köle olarak yaşamaya adayanlardır. Allah'tan başka istenilen her bir istek karşına gün gelir tokat olarak çıkacaktır. İnsan yapılan iyiliği hemen unutur kötülüğü asla, yaptığı kötülüğü hemen unutur iyiliği ise asla. Gün gelir yaptığı iyilik için sana bir hesap çıkarır ve ödenmesini dört gözle bekler. Ödenmediği takdirde yapılanlar gün yüzüne çıkar ve birer birer yüzüne bir havlu misali fırlatılır. İşte insanların böyle nankör tarafı da mevcuttur. Hayatta öncelik kendimizi bilmek daha sonrasında haddimizi bilmektir, bu iki duygu yüreğimizde yer ettiği sürece yaradan duana kabul olacak ve seni kendisinden başkasına el açtırmayacaktır. Mesele makam için, koltuk için, konumu için bir yöneticinin kapısının çalınması değil, “kendisi” için o makama gelip kapı aralığından bakıp gerekirse yoğundur diyerek bir göz selamı verip gitmektir, onu hiç rahatsız etmeyeyim diyerek hatta makamına bile gitmeyip şimdi gidersem farklı anlaşılırım duygusunu taşıyıp geride durmaktır. Yöneticilerimiz otursunlar ve düşünsünler, gelen ziyaretçileri o makam da olmasaydı yine de gelirler miydi? Evet gelirdi ise o kişiye sıkıca sarılmalı, yok gelmezse o kişilerle aynı his de olup olmadıklarını yürek terazisin de tartmalıdırlar. Ne olursa olsun çıkarsız sevgi kadar güzel hiçbir şey olamaz. Bu sevginin tadını bilemeyenler başında oluşan sahte kalabalığın, sahte aranmaların esiri olur, gün gelir bulunduğu konumu kaybettiğinde ise o sahte “kalabalıklarda kaybolur” işte o zaman kendisini bir anda yalnızlık ve sevgisizlik uçurumunun boşluğunda bulur. Rabbim gerçek sevenlerimizin sayısını çoğaltıp bu sahte dünya düzeninde, çıkar yolunda ilerleyen kişiliksiz insanları da bizlerden uzak etsin.