KAYBEDİLEN SAĞLIK DEĞİL, GÜVENİN TA KENDİSİ

KAYBEDİLEN SAĞLIK DEĞİL, GÜVENİN TA KENDİSİ


Kayseri’de günlerdir konuşulan sağlık skandalı aslında bir haber değil…

Bir hayal kırıklığı.

Bu şehirde yaşayan herkesin içini burkan, insanın içine dokunan bir yara gibi.

Biz yıllardır sağlık sisteminde aksayan yanları konuştuk ama bir şey vardı:

Güven.

Hastaneye giderken “İşim rast gider mi?” diye düşünürdük, “Bana zarar gelir mi?” diye değil.

Şimdi o güven çatırdıyor.

Bir çatlak oluştu, sesini duyduk… Belki küçük dediler, belki “abartılıyor” dediler…

Ama biz biliyoruz: Çatlağın başladığı yerde ihmal, hoyratlık ve sorumsuzluk vardır.

Kanser hastalarının bilgilerinin kötüye kullanıldığı iddiaları…

İnsan hayatının en savunmasız hâline el uzatmak…

Bu sadece bir usulsüzlük değil; insanlığın gölgede kalan, en karanlık köşesidir.

Bir anne düşünün…

Bir baba…

Bir genç…

Sonu nereye varacağını bilmediği bir tedavinin eşiğinde umut ararken, onun dosyası üzerinden biri ceplerini dolduruyorsa…

İşte orada mesele sağlık falan değildir.

Orada mesele insanın insana yaptığı en büyük ihanettir.

Şehir Hastanesi’ndeki numune kaplarıyla ilgili açıklamalar, özel hastanelerde dolaşan yetkisiz personel iddiaları, hemşirelerin üzerindeki baskılar…

Bütün bunlar biriken bir ses gibi geliyor kulağa.

Hani bir ev düşünün, duvarların içinden tıkırtılar gelir…

Biri “fare yok, rüzgâr yapmıştır” der…

Ama ev sahibi bilir: O ses ihmalin sesidir.

Yakında duvar çöker.

Beni en çok yaralayan şu:

Kayseri gibi köklü bir şehirde, insanların alın teriyle, duasıyla ayakta duran bir yerde, bazıları hâlâ kendini sistemin üstünde sanıyor.

Sanki kimse görmez…

Sanki kimse duymaz…

Sanki kimse hesap sormaz…

Oysa bu şehir öyle bir şehir değildir.

Biz burada bir çocuğun ateşi yükseldiğinde birbirimize koşarız.

Bir komşu rahatsızlandığında kapı kapı dolaşıp doktor ararız.

Sağlık bizim için sadece hizmet değil; bir kültürdür, bir değerdir, bir emanettir.

Bu yüzden yaşananlar sadece bir skandal değil…

Bizden bir şey çalıyor: İç huzurumuzu.

Ben gazeteci olarak değil, bu şehrin bir evladı olarak söylüyorum:

Hastanelerimizi düzeltebiliriz, sistemi yenileyebiliriz…

Ama kaybolan güveni geri vermek için daha çok yolumuz var.

Kim yanlış yaptıysa, kim göz yumduysa, kim bir insanın acısı üzerinden menfaat sağladıysa…

Bilsin ki bu şehirde vicdan susmaz.

Soruşturmalar, raporlar, ifadeler bir yana…

Bizim en büyük mahkememiz, birbirimizin yüzüne nasıl baktığımızdır.

Ve bugün…

Birçok yüz utanması gereken sorularla karşı karşıya.

Google+ WhatsApp