![6 Şubat: Unutmak mı, Hatırlamak mı?](resimler/yazar/50.jpg?t=1735923955)
6 Şubat: Unutmak mı, Hatırlamak mı?
[11:40, 06.02.2025] Ülkü Vural: Zaman, bazı anlarda durur. 6 Şubat 2023'te olduğu gibi… O sabah, enkazların arasından yükselen çığlıklar, Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. O an sadece binalar değil, hayatlar, umutlar ve hayaller de yıkıldı. Ve biz, bir felaketin ortasında birbirimize sarılarak ayakta kalmaya çalıştık.
O gün hepimiz aynı yöne koştuk, aynı duaya el açtık. Kimi battaniyesini gönderdi, kimi ekmeğini, kimi de canını ortaya koyarak enkazdan hayat kurtardı. 6 Şubat, dayanışmanın, kardeşliğin en büyük sınavıydı ve biz o sınavı yüreklerimizle geçtik. Ama sonra…
Sonrası eksikler, yarım kalan sözler, unutulanlar…
Bugün deprem bölgesine baktığımızda, hâlâ konteynerlerde yaşamaya çalışan aileleri görüyoruz. Hâlâ doğru düzgün ısınamayan, geleceği belirsiz çocukları görüyoruz. Hâlâ "Bizi unuttular mı?" diye soran insanları görüyoruz. Depremin enkazı kaldırıldı belki ama insanların içindeki yıkım devam ediyor.
Yeni yuvalar, güçlü şehirler, güvenli yaşam alanları… Bunlar sadece sözde kalırsa, biz o büyük dayanışmayı gerçekten sürdürebilmiş miyiz oluruz? O gün nasıl birbirimize sarıldıysak, bugün de bölge halkının yanında durmalıyız. Çocuklar eğitimlerine devam edebilmeli, insanlar kalıcı yuvalarına kavuşmalı, şehirler sadece inşaat projeleriyle değil, sosyal desteklerle, iş imkanlarıyla yeniden ayağa kaldırılmalı.
6 Şubat, sadece bir anma günü değil, bir hatırlatma olmalı. Unutulmamalı ki, afetler devletlerin ve toplumların aynasıdır. Biz nasıl bir toplum olmak istiyoruz? Sadece felaket anlarında mı birbirimize sarılacağız, yoksa yaraları sarana kadar elimizi bırakmayacak mıyız?
Bu soruların cevabı, 6 Şubat’ta gösterdiğimiz dayanışmanın devam edip etmemesinde saklı. Çünkü bir enkazın altından kurtardığımız insanı, çaresizliğin içine bırakıyorsak, onu gerçekten kurtarmış sayılır mıyız?
[11:40, 06.02.2025] Ülkü Vural: Bu sizin
[11:51, 06.02.2025] Ülkü Vural: Depremden Arda Kalanlar
7 Şubat – 2 Yıl Sonra
Zaman her şeyin ilacı derler. Ama bazı acılar, bazı yaralar zamanla bile kapanmaz. Depremin üzerinden tam iki yıl geçti. Kimi için bu iki yıl, yeni bir başlangıcın adımlarıydı; kimi içinse kayıpların derinleştiği, yalnızlığın daha da hissedildiği bir süreç.
İlk günlerdeki o dayanışmayı, hep birlikte ayakta kalma çabasını hatırlıyorum. İnsanlar birbirine kenetlenmişti. Herkesin elinde bir umut vardı. Ama zaman geçtikçe, o eller birer birer düştü. Kameralar uzaklaştı, sesler azaldı, unutanlar çoğaldı. Peki, unutulan neydi?
Bir şehrin, bir mahallenin, bir ailenin sadece binaları yıkılmadı. Hayaller yıkıldı, hayatlar yarım kaldı. Geriye, sokaklarında çocuk sesleri eksik şehirler, anıları enkaza karışmış insanlar ve cevapsız sorular kaldı. “Daha güvenli bir geleceğimiz olacak mı?” “Sevdiklerimizi toprağa veren bizler için hayat ne zaman normale dönecek?”
İki yılda bazı yaralar sarıldı ama kalpte açılan boşluklar kolay kapanmıyor. Bir annenin yitirdiği çocuğu, bir çocuğun kaybettiği ailesi, bir babanın gözleri dolu dolu baktığı eski fotoğraflar… İşte depremden arda kalanlar.
Ve biz? Biz geride kalanlar olarak ne yaptık? Unuttuk mu, yoksa gerçekten ders çıkardık mı? Bir sonraki felaketi beklemek yerine, daha sağlam, daha bilinçli, daha duyarlı bir toplum olmayı seçebildik mi?
Bugün, o kayıpları hatırlama günü. Yitirdiklerimizin anısına bir mum yakma, belki de en önemlisi, ders alma günü… Çünkü unutmak, tekrar yaşamak demektir.