
“Bayram Sabahı ve Depremin Gerçeği”
23 Nisan sabahına coşkuyla uyanmalıydık.
Rengârenk bayraklar, neşeyle giyilmiş okul formaları, çocukların gözlerinde parlayan umut… Bu ülkenin en kıymetli günüydü bugün. Atatürk’ün, bir ulusun yarınlarını emanet ettiği çocukların günü.
Ama bu sabah İstanbul başka bir titreşimle sarsıldı.
Yer, tam bayram sabahında oynadı.
Deprem…
Bir bayram sabahında ocağımıza düşen kaygı, bize unutturmamalı: Bu ülkenin çocuklarına sadece şiir okutmak, şeker dağıtmak yetmez. Onlara sağlam binalar, güvenli okullar, bilinçli şehirler, güçlü bir gelecek inşa etmek zorundayız.
23 Nisan sadece kutlanacak bir gün değil; hatırlatılacak bir sorumluluktur.
Deprem, bize bu gerçeği yüzümüze tokat gibi çarptı.
Şehirlerimiz hâlâ hazırlıksız. Okullar hâlâ güvensiz. Evler hâlâ kaderine terk. Ama biz hâlâ çocuklara şarkılar söyletip rahatlayabileceğimizi sanıyoruz.
O çocuklar korkuyla annelerine sarıldı bu sabah. O çocuklar sarsıntının ortasında evlerinin duvarlarına bakarken büyüdü biraz daha.
İşte o yüzden bu 23 Nisan’da şunu sormalıyız kendimize: Biz bu ülkenin çocuklarına gerçekten ne veriyoruz? Bayram mı? Yoksa göz göre göre gelen felaketlere karşı çaresizlik mi?
Artık yeter.
Çocuklarımızın gözündeki korkuyu görmek istemiyoruz bir daha. Onların yeri okul sıraları, parklar, oyun alanlarıdır — panikle boşaltılan apartman merdivenleri değil.
Bu ülke, çocuklarına güvenli bir gelecek borçlu.
Atatürk bu günü niye onlara armağan etti biliyor musunuz? Çünkü biliyordu: Bu milletin en sağlam temeli çocuklarıdır.
Unutmayın:
Bayram, sadece neşeyle değil, cesaretle ve sorumlulukla kutlanır.
Bu 23 Nisan’da sözümüz olsun: Artık sadece kutlamayacağız. Koruyacağız!