ÜÇ GÜNDEN FAZLA MİSAFİRE EV SAHİBİ DERLER
Suriye aslında bizim için kanayan bir yara, emperyalist güçlerin bir oyunu ve bu yarayı sürekli kanatıyor ve biz adeta bir bataklık içerisinde çırpındıkça daha da batıyoruz.
Geçmişte ülkemize gelerek sığınanlar ile Suriyelilerin durumu çok farklı bizim için Suriye ve oradan gelen sözde misafir diğer adı ile mülteci veya sığınmacılar ülkemiz için misafirlikten öte artık milli güvenlik sorunu oluşturmaktadır.
Milli güvenlik sorununun yanı sıra birde kavram kargaşası var.
Mülteci mi?
Sığınmacı mı?
Mültecinin tanımında derki ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında verilen statüyü ifade eder.
Sığınmacının tanımı ise ülkesini terkeden ve henüz sığınma talebi, kaçtığı ülkenin yetkilileri tarafından 'soruşturma' safhasında olan kişidir. İskân Kanunu Madde3/3'e göre "Türkiye'de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir".
Ülkemizin gündeminde sürekli konuşulan Suriye konusunda kimi oradan gelenlere mülteci diyor kimi sığınmacı peki doğrusu nedir.
Doğrusu yukarda tanımları ile belirttiğim gibi Suriyeliler için halk arasında mülteci deniliyor lakin tam manası ile mülteci değil sığınmacılardır.
Türkiye, 1951 yılında Cenevre Mülteciler sözleşmesini coğrafi sınırlama ile kabul etmiş bir ülkedir. Avrupa ülkelerinden gelen kişiler ise yukarda belirttiğim üzere sığınmacı kabul ediliyor. Sığınmacılar statüleri resmi olarak tanımlanmamış kişilerdir.
Esat geçtiğimiz günlerde vatanlarını terk edenlere seslendi ülkenize dönebilirsiniz diye lakin ben kendime sordum Suriyeli olsam döner miydim diye kendime verdiğim cevap hayır oldu.
Sahi neden döneyim ki Türkiye’nin her imkânından kendi öz vatandaşından çok Suriyeli olarak ben yararlanıyorum bir elim yağda, bir elim balda daha ne olsun.
Bir Türk vatandaşı ile 3 yıllık evli olsam 5 yıl ikamet şartı ile vatandaşlığımı da alıyorum.
Bunun yanı sıra hastane imkânları, eğitim vs derken tekrar sordum kendime salakmısın dedim kendime gömü bırakılır da gidilir mi?
Bayramdan bayrama zaten gidiyorum kafama göre giriş çıkış serbest etlime karışan yok sütlüme karışan yok…
Zaten karışamıyoruz ki sorunda burada işte 1951 yılında ki sözleşmenin hiçbir statüsü ülkemizde bulunan Suriyeliler için geçerli değil. Lakin bu sorun bu problem artık milli beka problemine dönüşmüştür. İvedilikle zararın neresinden dönülse kardır diyerek bu sorunu kökten çözecek eylem planını biran önce oluşturarak misafirlik son verilmelidir.
Bu konuda sadece Esad ile anlaşma yetmez Suriyelilerin tekrarda vatanlarına geri dönebilmeleri için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile bir göç planı yapılmalı Suriyeliler konusunda bir adım atarken daha önceki hatalardan ders alarak Amerika’nın oyununa gelmeden bir satranç oyuncusu gibi iyi hamle yapmalıyız.
Eğer bunu yapmaz isek bundan sonraki faturanın bedelini hiç kimse ödeyemez.