TAT YOK TUZ YOK…
Aslında o kadar çok şek yazmak istiyorum ki yazmak istediklerim bırakın kitaplara ansiklopedilere sığmaz.
Hangisini yazsam bilemedim ki;
Bir yerden başlamak gerek o halde başlayalım.
Sahi size desem ki anlatın bana şu 2020 yılını desem neler anlatırdınız?
2021 yılında da devam eden bu süreç biliyorum hepimizi çok bunalttı.
Ama duyar gibiyim her birinizi, sanki diyorsunuz ki;
Depresyonlara girdik, çaresiz kaldık, bunaldık, yalan dünyanın yalan işleri için amaçsızca yıllarımızı nasıl heba ettiğimizi anladık.
Bizlere dev aynasında devasa gösterilen ülkelerin aslında çok küçük olduklarına şahit olduk.
Hayatta tek başımıza olduğumuzu anladık.
En yakınlarımıza bile yardım edememenin üzüntüsü ve acısı içerisinde olduk.
Rahatça nefes alabilmenin hazzını anlamış olduk.
Kimseye öyle körü körüne bağlanmamayı, mesafeli olmayı öğrendik.
Bazıları insan olduğunun farkına vardı, bazıları insanlığını kaybetti!
Ama ortak olduğumuz tek şey psikolojilerimizin çok yıprandığı oldu.
Yaşadığımız normal bir süreç olmadığı için çoğumuzun sinirleri yerle yeksan oldu.
Artık kimseye tahammülümüz kalmadı, ilk fırsatta isyan potansiyelimiz yükseliyor!
Olur, olmadık konular hakkında konuşur, bizi ilgilendirmeyen mevzular için fikir sahibi olmaya başladık.
Fiziki olarak bir ortamda bulunsak da aslında ruhen başka bir yerlerdeydik hepimiz tatsız, tuzsuz, düşüncesiz et yığınlarına döndük…
Caddede yürürken şöyle bir etrafınıza bir bakın insanlara kafalar hep yerde, umudunu yitirmiş insan manzarasını hayretler içinde yüreğiniz burkularak izlersiniz.
Bu gün Avrupa sınır kapılarını açsa bir umut uğruna genç nüfusumuzun bir tanesini kendi memleketlerinde bulamazsınız.
Yığınla işsiz insan ve o insanlarda gelecek kaygısı.
İnsanlar umutlarını yitirmişler iş yok, iş olmayınca aş yok.
Bu durum yarın bir gün çok uzak olmayan bir zamanda toplumsal faciaların yanı sıra intiharlar, cinayetler, şiddet, hırsızlıklar, boşanmaları tarihte görülmedi kadar çok artıracaktır.
Konunun muhataplarına dilekçemdir. Bilin istedim.