Küresel Krizin Faturası Ağır

Küresel Krizin Faturası Ağır


En başta şunu kabul etmeniz gerekiyor herhalde; "Bu kriz daha önceki krizlerin hiç birisine benzemiyor". 

Evvelkiler, başka yerleri etkileseler de, dünyanın sadece bir bölgesini tehdit ediyorlardı.

Fakat bu kriz "küresel" bir kriz...

Yani bir küre şeklinde dünyamızın tamamını etkiliyor, bu yüzden "küresel kriz" olarak adlandırıyor.

Ekonomik krizlerin başının ve sonunun olmadığını düşünürsek bunada diğerleri gibi bir ekonomik kriz gözüyle bakılabilir.

Depremler gibi...

Deniz dalgaları gibi...

Vücut sancıları gibi...

Bir de arada yükselen büyük artçılar veya dalgalar vardır ya bu krizi de büyük dalgalara büyük depremlere dayanılmaz vücut aralarına benzetebiliriz.

Bu kriz sonunda bir çok şeyi değiştirecek öngörüsünde bulunmak zannediyorum ki hiç de kehanet sayılmaz.

Küçük işletmeler yok olacak, uluslararası sermaye daha da çok büyüyüp palazlanacak, işsizler ordusu her geçen gün artacak, çalışanların her anlamda kazanımları daralacak, güçlü ülkeler krizi kontrol etmeye çalışırken gelişmekte ve geri kalmış ülkeler krizin faturasını en ağır şekilde ödeyecek.

Sahi bununla bitti mi sandınız hayır bitmedi en önemlisi sosyal patlamalar yaşanacak.

Ülkemizde ise ekonomik krizin yok sayılmasının nedenleri krizi ötelemek, zaman kazanmak, zaman aşımına uğratmaktır.

Lakin bunların hepsi beyhude çabalardır.

Bu kriz bir çok şeyi yerle bir edecektir.

Dünyada da olduğu gibi ülkemizde de çok büyük ekonomik sonuçlar doğuracaktır.

Açlık,işsizlik,göçler artacak dünya bu sorunun üstesinden gelmek için mücadele edecek iklim değişikliği küresel kuraklık dünyanın ana gündemi olacaktır. 

Ekonomik kriz geri dönülmez bir yola girmiştir.

Bu böyle biline!

 

Şeker Fabrikaları çarklarını döndürebilmek için zam bekliyor.

 

Zannediyorum ki ülkemizde zam gelmeyen herhangi bir ürün yok %10 dan %200' e kadar zam var. Bir vücut sancısı gibi dünyayı saran küresel kriz her geçen gün faturası daha da kabarık oluyor. Bu kabarık faturadan nasibini alan sektörlerin belkide 1.sırasında şeker fabrikaları geliyor. Ülkemizde 33 adet şeker fabrikası bulunmakta bu fabrikalardan özelleştirme idaresine bağlı Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait 15 şeker fabrikası ,özel sektöre ait 12 ve birlik kooperatiflerine ait 6 şeker fabrikası bulunmaktadır. Mevcut durumda 2018 yılında yapılan özelleştirme ihaleden sonra kamunun sektör payı %35.5, kooperatif fabrikalarının payı %36.9, özel fabrikaların payı ise %27.6 dır. Bu durumda sektörün öncülüğü yapan Türk Şeker yanlış tarım ve ticaret politikaları ile şeker sektörüne büyük zarar vermektedir kısacası izlemiş oldukları politikalar ile sektörde bulunan diğer fabrikalar bu durumdan büyük bir ölçüde olumsuz yönde etkilenmektedir. 

Vadeli şeker satışından iskontoya kadar adeta şeker döngüsünü bozmaya yönelik yapılan hamleler diğer fabrikaları zarara uğratmaktadır.  Bunun yanısıra pancar taban fiyatına gelen zam kadar aynı oranda zam görmeyen şeker fiyatları nedeniyle, özel şeker fabrikaları adeta çıkmaza sürüklendi. Yüksek girdiler, yüksek maliyetler ve pancar taban fiyatındaki zam nedeniyle zaten açmazda olan özel şeker fabrikaları, bir de kamuya ait şeker fabrikalarının yukarda bahsetmiş olduğum iskontolu ve taksitli şeker satışıyla kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Taban fiyatının yükselmesi şeker fiyatlarında da yükselişi zaruri kılarken, şeker fiyatlarına 19 aydır hiçbir zam yapılmaması döngüyü bozmak üzere. Bahsetmiş olduğum bu döngü 400 bin çiftçi aile , binlerce çalışan , tedarik firmaları vs derken anlayacağınız birçok insan ve sektör madur olacak bu mağduriyeti ortadan kaldırmak adına acilen şekerin fabrikadan çıkış fiyatına en az pancar taban fiyatı oranınca zam yapılmalıdır.

Bunu sağlayacak ise sektörün öncülüğünü yapan Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi dir. Devlet hazinesinden her şartta zararını sağlayan Türk Şeker ise bu döngüye dair düzeltici girişimlerde bulunmazsa herşey için çok geç olabir. 

 

Mehmet GENÇSOY

31.12.2020

Google+ WhatsApp