EYLÜL
Eylül ayını hep bir başka sevmişimdir. Bazı geceler dört bir yanını hüzün sarar insanın. Bazı geceler ise sebepsiz yere bir huzur serpiştirir insanın göğsüne. Belki bir son demektir Eylül ayı. Ama benim için 'son'ların ardından gelecek 'bahar'ları anımsatır her zaman. Dinlenen şarkılar hep daha anlamlı gelir. Gezilip görülen yerler hep daha bir özeldir. Yalnızlığı bile sevdirir. Akşamlar ne kadar üşütmeye başlasa bile insan bütün düşüncelerini balkondan sarkıtma ihtiyacı duyar.
Bazı zamanlar yarım kalmışlıklarımızı da hatırlatır. Her birimizin tamamlayamadığı bir şeyleri vardır. Kimimiz beş yaşındayken annemizin seslenmesiyle oyununu yarıda bırakmıştır. Kimimiz yirmi yaşında tutamamıştır en deli sevdasının ellerinden. Kimimiz de belki yetmişinde eski dostuyla maziyi konuşurken yarım bırakacak sözcükleri. Ama hayat böyledir. Biz başka türlü olsun, böyle bitmesin diye dövünürken bize çok başka şekilde örüyordur ağlarını.
Bunların hepsi Eylül demektir benim için. Bazen boş yere bir hüzne, bazen de boş yere bir umuda kapılmaktır. Ama o boşların her birinde bir doluluk da vardır aslında. İnsan boş yere kapıldığı bir hüzünden Eylülün huzuruyla sıyrılır. Bazen de Eylülde esen bir yelle kapıldığı umudunu, sararıp düşen her bir yaprakla toprağa kavuşturur. Yarım kalan bütün o duyguları yeşertir kalbinde. Tamamlanamayan bütün umutlar, kavuşulamayan bütün sevdalar başkaldırır her Eylül gecesinde.
Peki ya bizim mevsimimiz ne olacaktı seninle?
Bütün bu tamamlanamayanlara rağmen elbet bir gün kavuşacak mıydık Eylül bitmeden? Yoksa bu da böyle yarım mı kalacaktı hiç boşluğu dolmayan?