ŞİİRLERLE YÜREKLERE
‘’Şiir özgür olmak ister, arar özgürlüğü uçan bir kuşun kanadında;
Şiir özgür olmak ister, on sekizini beklemeden gitmek uzaklara;
Sığamaz kalıplara, içi acır şiirin kaldırıldığı tozlu raflarda,
Şiir okunmak ister, kalemle kâğıdın buluştuğu satırlarda.’’
O sebeptendir ki şiir hayatımıza anlam katar, hayatımızı güzelleştirir. İnsanı bitmek bilmeyen hüzünlere, dipsiz derinliklere, boyumuzdan büyük sevdalara sürükler.
Bir yerde okumuştum, “ Şiirden anlayan bir kadını öyle alelade bir şekilde sevemezsiniz.” diyordu.Öyledir. Şiirin derin manalarında kendilerini bulurlar. Bir şiirin her mısrasında sevinçlerini ve hüzünlerini biriktirirler. En yakıcı gözyaşlarını şiir kitaplarının sayfalarına dökerler.
Bütün şiirler sevdiklerine kavuşmak için yazılmıştır sanki.
Bir Ahmed Arif dizesiyle bekler sevdasını o kadınlar.
“Hasretinden prangalar eskittim.”
Bir Nâzım Hikmet dizesiyle ümitvâr olurlar.
“Seni düşünmek ümitli şey.”
Bir şiiri ruhlarına ince ince işlerler o kadınlar. Kalplerine doğru yaptıkları her yolculuk bir şiire dönüşüverir.
Belki de sadece Turgut Uyar'la görebilirler yıldızları. Belki de yalnızca odur “ğöğe baktıran".
Gitmekle kalmak arasındaysa bir kadın hemen Özdemir Asaf girer devreye.
“Sana gitme demeyeceğim, ama gitme Lavinia.”
Ve sonra bir şiir yazacak belki kadın. Diyecek ki; “ Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?”
Dünya'nın bu derin acımasızlığına katlanmayı sağlayan tek şey şiir olacak o kadın için. Yaralı bir kuş misali şiire sığınacak. En derin sevdalarını bir Zarifoğlu dizesiyle sonlandıracak. “Bitti o şiir, başka mısra gerekmez.” diyecek.
Hayat yolunun taşlarını şiirlerle döşeyecek. Evinin duvarlarını şiirlerle boyayacak. Belki solmak üzere olan bir çiçeğe ya da sokaktan geçen bir köpeğe şiir okuyacak ve dünya bir dakikalığına güzelleşecek. Belki çiçekli şiirler, şiirli mektuplar yazacak. Ve ekleyecek:
“Herkese selam, sana hasret.”
Velhasılı dostlar.
Şiirle kalın, şiirsiz kalmayın.