Mevlana ve Seyyid Burhaneddin Hazretleri
Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri 30 Eylül1207 Horasanın Belh şehrinde doğmuş,17 Aralık 1273 tarihinde(Şeb-i Arusla) “düğün gecesi’yle” Konya’dan mevlamıza kavuşmuştur.(1)
Seyyid Burhaneddin Tirmizi Özbekistan’ın güneyinde bulunan Tirmiz şehrinde 1170 yılında doğmuştur. 1241 yılında Kayseri’de vefat etmiştir. Sonradan türbesi yapılıp Kayserimizde Kültepe mahalesindeki şimdiki türbeye nakledilmiştir.Seyyid Burhaneddin , Mevlana’nın Babası Bahaddin Veledin talebelerindendi. Mevlana’nın babası vefat edince müteaddid defalar Konya’ya gelip Mevlana’nın manen tam yetişmesine ve olgunlaşmasına gayret gösterdi. Konya’da takriben dokuz yıl kaldıktan sonra Kayseri’ye dönüp Hunat Hatun Medresesinde hocalık yaptı.Kendisi Şemsi Tebrizi Hazretlerinin geleceğini ima ederek Konya’dan ayrılmıştır. Mevlana hazretlerinin manen olgunlaşmasında Büyük alim Şems-i Tebrizi Hazretlerinin de ehemmiyetli katkıları olmuştur.
Mevlana henüz beş altı yaşlarındayken babasının Belh şehrinden göçüşü ile birlikte buradan ayrılmış göç kafilesinin yıllarca süren yolculuğundan sonra eski adı Larende olan Karaman’a gelip yerleşmiştir. Karaman’da 18 yaşında iken Gevher Hatunla evlenmiştir. Ailece daha sonra Konya’ya yerleşmiş ve burada 40 yıldan fazla kalmıştır. Gevher Hatunun vefatından sonra bir evlilik daha yapmıştır.
Mevlana Hazretleri yaşadığı yüzyılın Mücedidi olup Rabbimizin ”Vedud” (Çok merhamet eden ve çok seven)İsmine mazhar olmuş Muhabbetullah(Allahı sevip bağlanmakla ile) kendinden geçmiştir. Yaşadığı asırdan günümüze kadar insanlığa ışık olmuş ve halen olmaktadır. İzinden giden “Mevleviler” de kendilerinden geçip güneşin etrafında dönen dünyamız gibi muhabetullaha ayna olmaya çalışmışlardır. Mevlana Hazretleri Kur’an okyanusuna dalmış çıkardığı cevherleri (Kur’an Hakikatlarını) çevresindeki insanların anlayacağı şekilde yaşamış, Mesnevi’sinde ve diğer eserlerinde açıklamıştır. Bu Kur’an feyzinden çıkan eserlerinden halen dünyanın her tarafında insanlar feyizler almaktadırlar.
“Divan- Kebir” eserinin ”Ayrılık Ayrılık Deme” başlığında;
“Ölüm gününde tabutum giderken görürsen, bu dünya derdi ile dertlendiğimi sanma.
Şeytanın tuzağına düşersem, hayıflanmak yazık yazık demek o zamandır.
Hangi tohum yere ekildi de çıkmadı. Niçin insan tohumu hakkında yanlış düşünceye düşersin!(3)
Asırlar sonra yine bir Müceddit olan Bediüzzaman Said Nursi Onyedinci Söz’de aynı hakikatları söyleyip diyor ki;
”Dünya bir kitab-ı Samadanidir(herşeyin ona muhtaç olup Onun hiçbir şeye muhtaç olmadığı, Rabbimiz.). Huruf (Harfleri) ve kelimatı(kelimeleri) nefislerine değil belki başkasının(Yani sonsuz kudret sahibi Kadir-i küllü Şeyin,Allahımızın) zat, sıfat ve esmasına(İsimlerine) delalet(işaret ve delil oluyorlar) ediyorlar.
Öyle ise manasını bil al, nukuşunu(nakışlalarını) bırak git.
Hem bir mezradır(tarladır), ek mahsülünü al ,muhafaza et; muzehrafatını(harman artıklarını) at ehemmiyet verme.
Hem bir misafirhanedir. Öyle ise onu yapan Mıhmandar-ı Kerimin (çok İkram edici, misafirlerini ağırlayan) izni dairesinde ye, iç,şükret. Kanunu(kuran-ı Kerim) dairesinde işle hareket et . Sonra arkana bakma çık git.
Dünya ise bütün şaşaası(parlaklığı) ile ahirete nisbeten bir zindan hükmündedir.”
Rabbim cümlemizi istikamette daim eyleyip, iki cihan saadetine mazhar eylesin. Peygamberimiz Hz. Muhammed(ASM) başta olmak üzere, bu mübarek zatların da şefaatlerine nail eylesin. Hoşça kalın.
Kaynakça
1)-Minyatürlerle Hz Mevlana ve Ailesi,Konya Valiliği il turizm müdürlüğü Yayınları.
2)-Peygamberimizin (SAV) bir hadis-i şeriflerinde İnsanın kuyruk sokumunda”Acbuzzenep” tabir edilen bir kısımdan adeta insanın tohumuna işaret ediyor.
3)-Mevlana Divan-ı Kebir Seçmeler,Abdülbaki Gülpınarlı,sayfa 86.