60 SANİYELİK HAYAT...

60 SANİYELİK HAYAT...


90’lı yılların çocuğu olmak samimi, içten, saygı ve sevginin daha yoğun olduğu yıllardı aslında...

Tahammülün ve sabrın bol olduğu, insanın insana değer verdiği yıllardı...

Sokak oyunları ile mutlu olan, akşam ezan sesi ile eve giren çocuklardık biz...

Bisiklet en büyük hayalimizken, araba bir çok ev için zenginlikti..

O dönemler kapısında araba olan aile zengin ve rahat yaşam sürerdi.

Yıllar geçti zenginlik ve rahatlık simgesi olan arabalar, günümüzde her ev için öncelikli ihtiyaç oldu.

O yıllarda kadın şoförlerin azlığı kadar trafik de yer alan arabalarda aynı oranda azdı..

Bankaların çoğalması, insanlara sunulan kredileride rekabet ortamıyla cazip hale getirdi. Bunun yanında; araba firmalarının kampanyaları ve şehirlerin büyüyen coğrafyası ile olmazsa olmaz bir hâl aldı..

Ve bugün, birçok kişi araba sahibi oldu...

Hayatımızı kolaylaştıran bu materyal hayattan da birçok insanı alıp götürdü...

Maalesef götürmeye de devam ediyor...

Bugün her bir şoför için kaza riski marşa bastığında başlıyor. Araç kullanıcısının dikkati ve kurallara olan saygısı, hem kendi yaşamını hem de karşı tarafın yaşamını etkiliyor...

Sokaklar artık araç dili ile anlaşılır hale geldi. Trafikte bulunan araçlarda ışıklı ikazlarla anlaşıyor.

Sinyal verdiğimde yol vermek yerine hızlanan araç, yeşil ışık yandığı anda duyulan korna sesleri, kırmızı ışık ihlali vb. bir çok kural; biz insanların sabırsız, anlayışsız ve saygısız tutumu ile anlamsız hale geliyor..

Oysa bugün evrensel olan bir çok trafik kuralı insanların  öncelikli can ve mal güvenliğini koruyor...

Zorlaşan hayat şartları ile bedenimize dolan sinir ve stres, trafikte bir şoförün en büyük düşmanı!

Önce kendinin sonra ise başkasının potansiyel katili..

Kazalardan alınan verilerde sürücü hataları ilk sırada yer alırken, 

“Ben çok iyi şoförüm! “

diyenlerin, daha fazla kaza yaptığı bir başka önemli detayda kayıtlara yansıyor...

Sürücü psikolojisi üzerinde yapılan ilk araştırmalar; sürekli kaza yapanların problemin küçük bir bölümünü oluşturduğu, kazalara karışanların büyük çoğunluğunun ise sadece bir kaza yapanlardan oluştuğunu göstermektedir.

Kaza, beklenmeyen ve planlanmamış ani gelişen olaylardır...

Bizler bu ani gelişen olaylar hakkında ne kadar doğru davranıyoruz?.. 

Bugün kaza yapan insanların hiçbiri bilinçli kaza yapmıyor. Dalgınlık, aceleci ve sabırsız davranışlar, kural ihlâlleri her anımızı tehlikeye atıyor. 

Kendi hayatımızı attığı gibi, belki bir araç içinde bulunan insanları belki de bir yayayı tehlikeye sokuyor.

Beş dakika geç gitmek hiç gitmemekten iyidir..

 

Sevdiklerinizin sizi beklediğini düşünürsek; engelli kalmamak, ruhsal sorunlar yaşamamak için dikkatli, sabırlı ve anlayışlı olarak kurallara uyalım. Yaya geçişi önceliğini unutmadığınız, daha yaşanabilir bir hayatı paylaşmak dileği ile...

Yolunuz açık olsun...

Google+ WhatsApp