
ERDOĞAN’IN RAKİBİ YOK
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rakip olabilecek bir lider mi? Gelin birlikte irdeleyelim.
Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimlerine sadece sayılı saatler kaldı. Türkiye’de yaşayan halkın hala büyük bir kısmı Erdoğan’ın adaylığını ciddi manada destekliyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi de Erdoğan’ın insanların gönlüne gerçekten de tesir edebilecek bir siyasi dil kullanması.
Zaman zaman bölüp ayrıştıran bir üslup kullandığı, hakarete varan ağır eleştiriler ile muhalefete yüklendiği sözleri nedeniyle sıkça eleştirse de milli ve muhafazakâr değerleri her şeyin önünde tutan insanların, bu sözleri hiç yadırgamadığı ortada. Onlar için asıl söz icraat, ardından da milli ve manevi değerler…
Bugün Ak Parti iktidarının eli çok güçlü, 21 yılda ortaya konulan eserler, Milli Savunma sanayinde ulaşılan nokta ve sağlık reformu gibi birçok alanda insanlar, memnuniyetini sandığa yansıtmaya devam ediyor. Daha doğrusu halkımızın büyük bir kısmı AK Parti’den değil, Recep Tayyip Erdoğan’dan memnun. Erdoğansız bir Ak Parti’yi düşünmek dahi istemiyorlar.
Şimdi gelelim asıl konuya, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a rakip olup olamayacağı hala ciddi bir tartışma konusu. AK Parti nasıl ki Erdoğan sayesinde ayaktaysa, AK Parti’de bugün CHP sayesinde ayakta. Ak Parti iktidarını güçlü kılan en büyük sebep, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve yürüttüğü siyasi anlayıştır. Cumhurbaşkanlığı noktasında Erdoğan’ın değişmesini isteyen büyük bir kitle ve bu kitleyi temsil eden siyasi parti liderleri, muhalefetin en çok oy oranına sahip partisi olan CHP’nin etrafında toplanmış durumda. Ama ortak aday konusunda Kılıçdaroğlu’nun şahsi hırsı ile kendini 6’lı masaya kabul ettirmesi, aynı durumun vatandaşa sirayet edeceği anlamına gelmiyor. İYİ Parti Lideri Meral Akşener’i masadan kaldıran “Zoraki Adaylık” hususunda kamuoyunu, kamuoyu yoklamalarını, anketleri ve analizleri görmezden gelmek, sadece şahsi hırsla tabir edilebilir.
Siyasi yarışta biraz politik olmak size birçok kapıyı aralayabilir, hatta iktidarı bile. Bugün gelinen noktada geçmişte hiçbir konuda iktidarın yanında olamayan, sürekli iktidarın değişmesi gerektiği konularında halkı kanalize etmeye çalışan bir siyasi düşüncenin, halk nezdinde karşılığı olmadığını gördük, görmeye de devam edeceğiz.
Partinin reklam çalışmaları da milletvekili adaylarının sahadaki çabaları da araya gitti. Tam konsantre olamayan, parti içi disiplini sağlayamayan, HDP ile anılma konusunda kendisini net bir dille savunamayan, sonradan milliyetçi bir yapıya kavuştuğunu göstermeye çalışan, aday sıralamasında sahada çalışacak isimleri listelerin sonuna atan, sandıklarını koruyamayan, sürekli bir suçlu arayan, sürekli iktidarın eline koz veren, Ankara-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarını sosyal medyada oyuncak eden, depremzedelerin AK Partiye tepki göstermesinden medet uman, sığınmacıların ülkeden gönderilmesini dillendirip duran, kendisine yakın TV kanallarında akşama kadar gazeteci sıfatlı enteresan isimlerin kendi hayal dünyalarında yaşamalarına ortam hazırlayan bir partinin ve liderinin Erdoğan’ın rakibi olabileceğini hiç sanmıyorum.
Erdoğan sadece ülkesinde değil, komşu ülkelerde de söz sahibi olabilen, ülkeler arasındaki sorunlarda balans ayarı yapabilen güçlü bir isim.
Bu yazımdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övdüğüm algısını çıkartmayın lütfen. Ama şunu benzetmeyi yapmama da izin verin.
Eğer kendi klasmanınızda olmayan bir rakiple güreşirseniz, tuş olmaktan başka bir sonuç beklemeyin.