AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik:' Sürecin patronu YSK'dır'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik:' Sürecin patronu YSK'dır'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Oyların gizli verilmesi açık sayılması gibi prensibin yanı sıra bütün bir seçim sürecinin hukuk mercileri tarafından yönetilmesi de demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Dolayısıyla bütün seçim süreçlerinin patronu hukuk merciidir, Türkiye’de de Yüksek Seçim Kurulu’dur” dedi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 31 Mart yerel seçimleri sonrası yapılan itirazlara yönelik AK Parti Genel Merkezi'nde açıklamalarda bulundu. Seçim itiraz sürecinin demokrasinin yerleşik kuralları çerçevesinde büyük bir tecrübeyle gerçekleştirildiğini belirten Çelik, hiçbir yabancı devlet ve hiçbir yabancı devletin hain bir organı ya da herhangi bir açıklamasının Türkiye'deki seçim sürecinin ve seçim sonuçlarının meşruiyetinin kaynağı olmadığını söyledi. Çelik, “Meşruiyetin kaynağı gibi konuşarak sonuçlarla ilgili ima edici açıklamalarda bulunmak sadece kendilerinin söyleyip kendilerinin dinleyeceği hususlardır.

Ayrıca çok iyi bilebilecekleri gibi eleştirdikleri hususlar esasında sadece Türkiye'de var olan hukuk dışı unsurlar değil tam tersine hukukun temel prensipleri çerçevesinde var olan hususlardır. Oyların gizli verilmesi açık sayılması gibi prensibin yanı sıra bütün bir seçim sürecinin hukuk mercileri tarafından yönetilmesi de demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Dolayısıyla bütün seçim süreçlerinin patronu hukuk merciidir, Türkiye'de de Yüksek Seçim Kurulu'dur” diye konuştu.

 

“Demokratik devletlerde seçim sürecinin patronu hukuk kurumlardır”

ABD'deki sözcülerin itiraz meselesini, kafa karıştıracak şekilde açıklama yaparak spekülasyonlara konu etmek istediklerini söyleyen Çelik, son başkanlık seçimlerinde yapılan itirazlar sonucunda bir takım eyaletlerde oyların yeniden sayıldığını ve bu şekilde oy sonucuna varılabildiğini kaydetti.

Florida'daki oyların yeniden sayılmasının bile anlaşmazlıkları bitiremediğini vurgulayan Çelik, seçimin sonucunda kimin galip olduğuna federal mahkemenin karar verdiğini söyleyerek, “Çünkü demokratik devletlerde seçim sürecinin patronu hukuk kurumlardır. Hatta şimdiki bu son başkan Trump'ın seçildiği seçim süreci halen seçim sürecine ‘Rusya'nın müdahalesi var mı yok mu', ‘kampanyalar Rusya ile herhangi bir ilişki içine girdiler mi girmediler mi' gibi halen sıcak olan hala gündem olan yargı süreçlerinin parçasıdır. İki yılı geçmesine rağmen bu adli süreçler gündemde durmaktadır. Ve devam etmektedir.

Dolayısıyla bir başka ülkenin adli süreçleri ile ilgili yargıda bulunurken herkesin hukuk mevzuatını, demokratik temel prensiplerini göz önünde tutması bir de kendi ülkelerinde gerçekleşen hususlarla ilgili olarak bu konuları değerlendirmelerinde fayda vardır” ifadelerini kullandı.

“Dünyada hiçbir yerde bizim dışarıdan gelen gözlemcilere gösterdiğimiz kolaylığı göremezsiniz”

CHP sözcülerinin de dışarıdan yöneltilen Türkiye'nin demokrasisine hukuk sistemine Türkiye'nin seçim yapma kapasitesine yöneltilen bu eleştiriler konusunda da daha duyarlı olmalarını gerektiğini vurgulayan Çelik, “Bir eleştirimiz de Avrupa konseyi yerel ve bölgesel yönetimler kongresinin bir takım yersiz açıklamaları olmuştur. Bunların bizim davetimizle ilk kez Türkiye'deki seçim sürecini izlediğini biliyorsunuz.

Yaptıkları ilk açıklamalarda yüzde 85 gibi bir katılım oranıydı. Türk halkının demokrasiye bağlılığı, Türk halkının demokrasi kapasitesine olan açıklamaları yapmakla birlikte medyadaki haberlerin nasıl verildiğinden tutun da başka konulara kadar esasında kendi görev alanlarına girmeyen konulardan bir takım açıklamalar yapmaları yine birtakım eleştirilere tabii olmuştur. Dünyada hiçbir yerde bizim dışarıdan gelen gözlemcilere gösterdiğimiz kolaylığı göremezsiniz. Sizlere sağladığımız erişim hakkı, bilgi verme mekanizmaları dünyanın hiçbir yerinde bu kadar aktif ve güçlü bir şekilde ortaya konulmuş değildir” şeklinde konuştu.

“Seçim sürecinin tanımı dışında bir müesseseye başvurmuyoruz”

İktidar partisi olarak kendilerine başvurulduğunda da her türlü bilgiyi verdiklerini belirten Çelik sözlerine şöyle devam etti:

“Çünkü bu seçimlerin gayet özgür adil ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesi konusunda bir özgüven problemi yoktur. Tekrardan yeni bir açıklama yaparak sanki bir zaaf varmış gibi Türkiye'de işte YSK görevini en iyi şekilde şeffaf bir şekilde ve kararlı bir şekilde yerine getirmelidir gibisinden ve bunun güvenliği sağlanmalıdır gibisinden otoritelerimize çağrıda bulunuyorlar. Şimdi bakın ortada herhangi bir boşluk ve sıkıntı söz konusu olmaksızın maalesef bu Avrupa Konseyi'nden gelen yetkililerin bu tip zaafları vardır. Ya çok çalıştıklarını göstermek için ya da tipik bir alışkanlıkları kendilerinin kafasındaki Avrupa haritasının dışındaki bir ülkeye gittikleri zaman standart olarak bu açıklamaları yapıyorlar.

Türkiye'de Yüksek Seçim Kurulu esasında dünyadaki birçok modern ülkeye model olabilecek, mekanizmalara sahiptir. İtiraz müessesi de yine vatandaşımızın sandığa oyunun tam olarak yansımasının sağlanması bakımından demokratik bir müessesedir. Aynı zamanda seçim sürecinin parçası olarak tanımlanmış bir müessesedir. Seçim sürecinin tanımı dışında bir müesseseye başvurmuyoruz. Bu müessese olağandır her seçimlerden sonra bütün siyasi seçimler tarafından kullanılan bir mekanizmadır.”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “Bunlar bir siyasi makyaj olarak değerlendirilir”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik seçim itirazlarına yönelik açıklamalarda bulundu. Çelik, “CHP Genel Başkanının yapması gereken toplantıları yapma konusundaki iştahı tartışılıyor her yerde. Herkesi talip olduğu makamın saygınlığına uygun davranmaya, herkesi meseleyi partiler arası kavga meselesine çekmeye uzak durmaya, ve bu şekilde davranma konusunda hassas olmaya davet ediyoruz” dedi.

Seçim itiraz sürecinde anormallik algısı varmış izlenimi oluşturulduğunu belirten AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, vatandaşların üzerinde baskı oluşturmaya çalışmanın doğru bir tavır olmadığını söyleyip, “Hukuki süreç devam ederken, bakın AK Partinin oylarının arttığı yerler olmakla birlikte CHP'nin oylarının arttığı yerler de olmaktadır. Demek ki her vatandaşımızın oylarına sahip çıkılmaktadır. Bu seçimler hem neticeyi sağlıklı bir şekilde ortaya koyacaktır hem de arkasından kim ne kadar oy aldığını net bir şekilde görecektir. Bu mekanizmaya hürmet etmek saygı göstermek gerekirken, iki de bir bu mekanizmayı akamete uğratmaya çalışmak, ‘sonuç değişmez, sonuç da bir farklılık olmaz ‘ diyerekten hukuki bir sürecin devam etmesinden rahatsızlık olmak, vatandaşın iradesini tam olarak tecelli ettirecek olan hukuki sürecin sanki vatandaşın iradesine karşıymış ya da gayrimeşruymuş gibi göstermeye çalışmak doğru bir şey değil” diye konuştu. 

“Bunlar bir siyasi makyaj olarak değerlendirilir” 
Cumhuriyet Halk Partisi adayının, konuşurken çok sayıda cümlenin içerisinde hoş görüden, çoğulculuktan, empati kurmaktan, eşitliğe saygıdan bahsettiğini belirten Çelik, “Siyasetçilerin bunların altını çizmesi, bunlara bağlılık göstermesi güzeldir. Ama bunlar sadece sözden ve retorikten mi ibarettir yoksa bunlar gerçekten yürekten mi ve aklen mi söylenmektedir bu önemli bir meseledir. Bunların sözden ya da retorikten ibaret olup olmadığını gösterecek şey hukuka saygıdır. Bir kişi bu cümleleri bol bol söyleyip de arkasından her seferinde hukuki sürece dönük olarak bir rahatsızlık belirtisi içinde olduğu zaman bu cümlelerin samimiyeti sorgulanmaktadır. Bunlar bir siyasi makyaj olarak değerlendirilir” ifadelerini kaydetti.
Bir devlet geleneği olarak Anıtkabirin siyasiler, adaylar tarafından ziyaret edilmesinden memnuniyet duyduklarını fakat Anıtkabir ziyaretinin ve Anıtkabir defterinin mazbatasını almamış bir kişi tarafından, istismar edilmesine itiraz ettiklerini vurgulayan Çelik, Atatürk'ün aziz hatırasına, ziyaret geleneklerine uygun davranılmasını beklediklerini kaydetti. 

“Onun bakacağı yer kendi partisidir” 
Hukuki sürecin mahsus uzatılması eleştirileriyle ilgili açıklama yapan Çelik, AK Parti içinde bir iç hesaplaşma var diyerek AK Parti yönetimine ve camiasına CHP İstanbul adayı tarafından dil uzatılmasının yakışıksız bir tavır olduğunu belirterek, “AK Partinin siyasi kurumlar oluşturma, son derece özgür bir siyasi tarz ve stilini yerleşmiş olmasından hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Ama normal bir siyasi süreci AK Partinin iç meselesi diye maalesef siyasetin çok kirli bir tarafına yanaşacak şekilde bir dedikodu malzemesi yaparsanız biz bir köşeden buna cevap vermek zorunda kalıyoruz. Henüz mazbatasını almamış bir adayın Ankara'da İstanbul'da normalde CHP Genel Başkanının yapması gereken toplantıları yapma konusundaki iştahı tartışılıyor her yerde. Herkesi talip olduğu makamın saygınlığına uygun davranmaya, herkesi meseleyi partiler arası kavga meselesine çekmeye uzak durmaya, ve bu şekilde davranma konusunda hassas olmaya davet ediyoruz. Bu Ak Partiyle ilgili olarak ne AK Partinin içini ne de AK Partinin siyasetini analiz edecek durumda birisi. Onun bakacağı yer kendi partisidir. Biz bu mesele hukuk zemininde kalsın istiyoruz, illa siyaset zeminine çekmek istiyorlar” şeklinde konuştu. 

“Türkiye NATO'nun kilit müttefiklerinden bir tanesidir” 
Natonun kuruluşunu kutladıklarını belirten Çelik, bu çerçevede Türkiye ile ilgili bazı konuların gündeme geldiğini söyleyerek, “Amerikan başkan yardımcısının ‘Türkiye tarihin en başarılı askeri ittifakında önemli bir ortak olarak kalmak mı yoksa ittifakımızı baltalayan pervasız kararlar vererek bu ortaklığın görevini tehlikeye atmak mı istiyor' diye bir sözü oldu. Bu derece Türkiye'yi suçlayan basiretsiz bir yaklaşım karşısında şaşkınlığımızı gizleyemedik. Tabi bu ifadenin içinde yeni bir durum var. Amerikan yönetimi uzun zamandır NATO'yu eleştiriyordu. Başkan yardımcısının NATO'nun önemini keşfetmesi bakımından farklı bir ifade olmuş bu. Türkiye'nin sürekli olarak NATO üyeliğinin sorgulanması demek aslında sadece Türkiye'nin üyeliğinin sorgulanması demek değil, NATO ittifakının temel değerlerinin sorgulanması demektir. Türkiye NATO'nun kilit müttefiklerinden bir tanesidir ve müttefiklik konusunda sorumluluklarını her zaman fazlasıyla yerine getirmiştir. Türkiye'nin NATO ittifakı çerçevesindeki rolünü çektiğiniz zaman Türkiye egemen bir ülke olarak kendi güvenliğini sağlamak konusunda bir zaafa düşmez ama başkaları Türkiye'nin bölgesel ve küresel güvenliğe verdiği bu büyük katkıyı zaafa düşürmek gibi bir çabanın içine girmiş olurlar” ifadelerini kullandı.
Bir basın mensubunun “Türkiye'nin kuzeyinden güneyine olan tehdit, Amerika'nın herhangi bir komşusu tarafından, birleşik devletlere yöneltilseydi tutumu ne olurdu?” sorusuna Çelik şöyle cevap verdi:
“Bizim bir yandan böyle bir tehditle mücadele ederken aynı zamanda müttefikimiz olan ABD'nin buradaki PYD YPG terör örgütüne tırlarca silah gönderdiği herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla burada yıkıcı olan Türkiye'nin bir NATO ülkesi olarak kendi güvenliğini ve NATO sınırlarını korumak için bir terör örgütüne müdahale etmesi değildir. Tam tersine bir NATO müttefikinin terör örgütüne tırlar dolusu silah göndermesinin maalesef yıkıcı sonuçlarını yaşamaktayız bölgede. Yıkıcı sonuçtan bahsedenler Türkiye'ye karşı kullandıkları dile lütfen özen göstersinler ve bu konuda titiz olsunlar. Müttefiklik ilişkisine yakışan saygın bir dil kullansınlar. Esas burada, sorun edilmesi gereken mesele onların terör örgütüne verdikleri silahların yıkıcı sonuçları”  

Google+ WhatsApp