Kritik Astana Zirvesi sonrası ortak bildiri... Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Komşumuz Suriye'nin bir an önce huzur, güvenlik ve istikrara kavuşması için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz. Astana garantörleri olarak sergileyeceğimiz iş birliği, hiç şüphesiz bu ülkenin geleceğinde belirleyici olacaktır" dedi.
Astana Formatında Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nin 6'ncı Toplantısı, koronavirüs salgını nedeniyle ilk defa videokonferans yöntemiyle yapıldı. Toplantıya Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile videokonferans yöntemiyle görüşürken, dijital 3'lü zirve yaklaşık 1,5 saat sürdü. Zirvede Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar eşlik etti. Zirve öncesi konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, koronavirüs salgını nedeniyle İran ve Rusya'daki can kayıplarından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, Putin ve Ruhani'nin şahsında Rusya ve İran halklarına başsağlığı diledi. İran'ın başkenti Tahran'daki klinikte gaz sızıntısı nedeniyle meydana gelen patlamada hayatını kaybeden İran vatandaşları için de başsağlığı mesajını ileten Erdoğan, Türkiye’nin salgınla mücadele sürecinde vatandaşlarına en iyi sağlık hizmeti vermenin yanında 137 ülkeye tıbbi yardım ve malzeme desteğinde bulunduğunu kaydetti. Erdoğan, Türkiye'de koronavirüs kaynaklı vefat sayısını 16'lara kadar indirmeyi başardıklarını belirtirken, yarım milyonu aşkın insanın hayatına mal olan bu musibetten dünyanın en kısa zamanda kurtulması temennisinde bulundu.
'İŞ BİRLİĞİMİZ SURİYE’NİN GELECEĞİNDE BELİRLEYİCİ OLACAK'
2017 yılının Kasım ayında başlattıkları Astana Formatındaki Üçlü Zirve sürecinin Suriye'de barış, güvenlik ve istikrarın tesisine önemli katkılar sağladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye’nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün muhafazası sahada sükunetin tesis edilmesi ve ihtilafa kalıcı bir siyasi çözüm bulunması temel önceliklerimizdir. Bugünkü toplantımızla inşallah bu ivmeyi devam ettireceğimize inanıyorum. Türkiye olarak ihtilafın başından itibaren Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduk. Etnik kimliğine, kökenine, inancına bakmadan milyonlarca Suriyeli sığınmacıya kucak açtık. Suriye’nin terör örgütleri eliyle parçalanmaması için büyük hassasiyet gösterdik" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerektiğinde fiili müdahalede bulunarak insani dramın ve bölücü emellerin önüne geçtiklerini kaydederek, "Komşumuz Suriye’nin bir an önce huzur, güvenlik ve istikrara kavuşması için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz. Astana garantörleri olarak sergileyeceğimiz iş birliği hiç şüphesiz bu ülkenin geleceğinde belirleyici olacaktır. Bugünkü toplantımızı bu ideal yolunda atılmış bir adım olarak görüyor, şimdiden katkılarınız için teşekkür ediyorum" dedi.
ORTAK AÇIKLAMA
Türkiye-Rusya Federasyonu-İran Üçlü Videokonferans Zirvesi sonrası devlet başkanları tarafından ortak açıklama yayımlandı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Devlet Başkanları, Suriye sahasındaki mevcut durumu ele almış, 16 Eylül 2019'da Ankara'daki son toplantılarından sonra kaydedilen gelişmeleri gözden geçirmiş ve mutabakatları ışığında üçlü eşgüdümü artırma yönündeki kararlılıklarını yinelemişlerdir. BM Şartı'nın amaç ve ilkelerinin yanı sıra Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini vurgulamışlardır. Bu ilkelere evrensel düzeyde saygı gösterilmesi ve kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiğine dikkat çekmişlerdir. Bu bağlamda, gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddetmiş; Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün yanısıra komşu ülkelerin milli güvenliğine de halel getirecek ayrılıkçı gündemlere karşı durma yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Suriye'nin kuzeydoğusundaki durumu ele almış, bu bölgede güvenlik ile istikrarın ancak ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde sağlanabileceğini vurgulamış ve bu doğrultuda çabalarını koordine etmede anlaşmışlardır. Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasadışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir. Uluslararası insancıl hukuk uyarınca sivillerin ve sivil altyapının korunmasını sağlarken, DEAŞ, Nusra Cephesi ve El Kaide veya DEAŞ bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumlar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan diğer grupların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyid etmişlerdir."
ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI
İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki durumun etraflıca gözden geçirildiği ve İdlib'le ilgili bütün anlaşmaların tüm unsurlarıyla hayata geçirilerek, sahadaki sükunetin temininin gerekliliğinin vurguladığı belirtilerek, şöyle denildi:
"COVID-19 salgınının beraberinde Suriye'nin sağlık sistemi ile sosyo-ekonomik ve insani durumu bakımından büyük bir sınama getirdiğini kabul ederek, Suriye'deki insani durum ve salgının etkisine dair duydukları derin endişeyi dile getirmişlerdir. Özellikle COVID-19 küresel salgını karşısında, uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka ve BM Şartı'na aykırı tüm tek taraflı yaptırımları reddetmişlerdir. Suriye halkının acılarının hafifletilmesi amacıyla Suriye genelinde hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasına yönelik ciddi gereksinimi vurgulamış ve ayrımcılık, siyasallaşma ve önkoşullar olmaksızın, Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve bağlı insani kuruluşları olmak üzere, uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır. Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler'in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını teyit etmişlerdir. Bu bağlamda, Astana garantörlerinin belirleyici katkısı ve Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması sonucunda Cenevre'de oluşturulan Anayasa Komitesi'nin önemli rolünü vurgulamışlardır. Anayasa Komitesi'nin Ağustos 2020 tarihinde üçüncü toplantısını gerçekleştirme hususunda mutabakata varılmasını memnuniyetle karşılamışlar ve Komite'nin sürdürülebilir ve etkili çalışmasını sağlamak için Komite'nin üyelerini ve kolaylaştırıcı olarak BM Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen'i sürekli iletişim yoluyla desteklemeye hazır olduklarını teyit etmişlerdir."
'YARDIMI ARTIRMA ÇAĞRISINDA BULUNDULAR'
Liderlerin, Astana formatının ilgili çalışma grubu çerçevesinde zorla alıkonan/kaçırılan şahısların karşılıklı salıverilmelerine dair faaliyetlerin devamındaki kararlılıklarını yinelediği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Suriyeli taraflar arasında güven artırılmasında etkinliğini ve gerekliliğini ispat etmiş olan Çalışma Grubu'nun özgün niteliğinin altını çizmişler ve çalışmalarının sürdürülmesi için tedbir almakta anlaşmışlardır. Mültecilerin ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırma ihtiyacının ve bu kişilerin geri dönme ile desteklenme haklarının korunmasının altını çizmişlerdir. Bu bağlamda, yeniden iskan edilmeleri ile normal bir hayata kavuşturulabilmelerinin yanı sıra, külfet paylaşımında daha geniş sorumluluk üstlenme ve su ile enerji kaynağı şebekeleri, okullar, hastaneler ve insani mayın eylemi dahil, insani altyapıyı eski haline getirmek suretiyle uluslararası topluma Suriye'ye yaptıkları yardımı artırma çağrısında bulunmuşlardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 497 sayılı kararı başta gelmek üzere, Suriye Golanı'nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, herkesçe tanınan uluslararası hukuk kararlarına saygı gösterilmesi gerekliliğini teyit etmişler ve bu itibarla, ABD Yönetiminin işgal altındaki Suriye Golanı'na dair uluslararası hukukun ağır ihlalini teşkil eden ve bölgesel barış ile güvenliği tehdit eden kararını kınamışlardır. İsrail'in Suriye'ye yönelik askeri saldırılarının istikrarı bozduğunu ve bu ülkenin egemenliği ile toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini, ayrıca bölgedeki gerilimi tırmandırdığını değerlendirmişlerdir. Suriye meselesine ilaveten, ortak ekonomik işbirliğini güçlendirmek için farklı alanlardaki üçlü eşgüdümü güçlendirme niyetini teyit etmişlerdir. Bir sonraki Astana formatındaki Suriye konulu Uluslararası Toplantının en kısa sürede gerçekleştirilmesi için temsilcilerini görevlendirmede mutabık kalmışlardır. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani'nin daveti üzerine, müteakip Üçlü Zirve'yi en kısa sürede İran İslam Cumhuriyeti'nde yapmayı kararlaştırmışlardır."