“İslam;İhsan, Ahlak ve Merhamet Dinidir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı 4. Uluslararası İyilik Ödülleri Töreni’nde yaptığı konuşmada İslam dünyasının çok ağır bir imtihandan geçtiğine dikkat çekerek, “Müslümanlar olarak birbirimize kenetlenmemiz, safları sıklaştırmamız, kardeşlik ve dayanışmayı yüceltmemiz gereken bir dönemdeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen 4. Uluslararası İyilik Ödülleri Tevcih Töreni’ne katıldı. Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan dördüncüsü verilen ödüllerin ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederek, bu çalışmaya öncülük eden Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez’e teşekkür etti.
Uluslararası İyilik Ödülleri’nin, ihdasından bu yana geçen süre zarfında insanlar arasında bir iyilik halkasının oluşmasına vesile olduğuna inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüllerin hem ülkemizde, hem de dünyanın farklı köşelerinde gayret gösteren iyilik neferlerine umut, cesaret ve güç verdiğini belirtti.
Bu vesileyle birbirinden değerli hayır faaliyetlerinden haberdar olarak göz yaşartıcı hikâyelere şahitlik ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, etrafımızda yaşanan onca savaşa, şiddete ve insanı insanlığından utandıran vahşet görüntülerine rağmen, dünyanın dört bir ucundan gelen iyilik hikâyeleriyle sevindiklerini, gururlandıklarını, ümitlerini tekrar yeşerttiklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yılki vefa ödülünün milletin gözbebeği, istiklalin teminatı, bölgedeki mazlumların muhafızı kahraman Mehmetçiklere tevcih edilmesinden de büyük memnuniyet duyduğunu ifade etti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla, hem vatanın güvenliğini temin ettiğini, hem de terör örgütlerinin zulmüne maruz kalanların yardımına koştuğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, son birkaç gündür Afrin’den yansıyan insanlık dışı manzaralara dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sivilleri canlı kalkan olarak kullanan, kurduğu tuzaklarla çocukları katleden terör örgütünün makyajının döküldüğünün, Batı medyasında moda ikonu edasıyla pazarlanan teröristlerin vahşi, gaddar ve katil yüzlerinin bir kez daha ifşa olduğunun altını çizdi.
43. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Türkiye Diyanet Vakfı’nın gerek yurt içindeki, gerekse yurt dışındaki başarılarıyla, hayır faaliyetleriyle göğüs kabartan hizmetlere imza attığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, vakfın dünyanın 140 ülkesinde vakıf geleneğinin sancaktarlığını yapan bir abideye dönüştüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığın ve İslam ümmetinin çok ciddi sıkıntılarla yüzleştiği günümüzde, Diyanet Vakfı’nın dünyanın her yerinde dil, din, ırk, mezhep, meşrep farkı gözetmeksizin tüm ihtiyaç sahiplerinin yardımına koştuğunu, sosyal yardımlardan eğitime, cami inşasından gönüllerin ihyasına kadar birçok alanda birbirinden değerli, birbirinden kalıcı çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
İSAM gibi seçkin bir ilim merkezini, İslam Ansiklopedisi gibi muhteşem bir eseri ülkemize ve insanlığa kazandıran vakfın, medeniyetimizin yeniden inkişafı yolunda yaptığı hizmetlerle her türlü takdiri hak ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 yıllık bir emeğin ürünü olan 44 ciltlik İslam Ansiklopedisi’nin ise, Cumhuriyet döneminin en muhteşem kültür hazinesi olarak değerlendirildiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Mali’den Somali’ye, Kazakistan’dan Belarus’a, Moskova’dan Suriye’ye, Arakan’dan Amerika’ya kadar gittiğimiz her yerde Türkiye Diyanet Vakfı’nın o topraklara vurduğu iyilik mühürlerine şahit oluyoruz. Birileri Suriye’ye binlerce kamyon dolusu silah ve mühimmat gönderirken, Türkiye Diyanet Vakfımız oraya binlerce kamyon insani yardım malzemesi gönderdi, gönderiyor. Kızılayımız aynı şekilde gönderdi, gönderiyor. AFAD’ımız aynı şekilde gönderdi, gönderiyor. Şimdi ben dünyaya sesleniyorum: Peki siz ne yapıyorsunuz? Siz varil bombalarıyla, siz bombalarla Doğu Guta’da binlerce çocuk, yaşlı, kadın, bu insanları öldürürken, siz Suriye’nin genelinde bir milyona ulaşan insanı öldürürken ve öldüren insana sahip çıkarken, biz sadece mağdur, mazlum olanlara yardım elini uzatıyoruz, aramızdaki fark bu.”Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerine sivillerin hayatı konusunda akıl vermeye kalkanlara yönelik olarak da şunları kaydetti: “Biz sivil insanları hiçbir zaman hedef almadık. Eğer sivilleri de hedef alsaydık Afrin çoktan düşmüştü beyler. O kadar hassas o kadar hassas gidiyoruz ki, aman siviller vurulmasın, buna dikkat ediyoruz. Ama bunlarda böyle bir şey var mı? Yok. Bunlar, sivildi, sivil değildi, hiç fark etmez, bombaları yağdırıyorlar. İşte bizi onlardan ayıran bu! Biz bu hassasiyetimizi yine aynen gözeterek yolumuza devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan törende şahitlik edilen ve ödüle layık görülen örneklerin bize İslam’ın özünü, ruhunu da anlattığını, ödül alan şahısların hikâyelerinde bir kez daha görüldüğü gibi İslam’ın, ihsan, ahlak ve merhamet dini olduğunu söyledi. Müslümanlar olarak kenetlenilmesi, safların sıklaştırılması, kardeşlik ve dayanışmanın yüceltilmesi gereken bir dönemden geçildiğine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Peygamberimizin de güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiş bir merhamet elçisi olduğuna vurgu yaparak konuşmasına şöyle devam etti: “Bu sorulara verilecek cevap, nebevi davet ve irşat metodudur. İslam dininin kısa sürede yayılmasının, yaygınlık kazanmasının en önemli sebeplerinden biri, Peygamber Efendimizin tebliğ, yani insanlara dini anlatma yöntemidir. Rabbimiz Âl-i İmrân Suresinde bunu şu şekilde izah ediyor: Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. İşte bu peygamberi metottur, tebliğ metodudur. Aynı şekilde Nahl Suresinde Yüce Mevlamız şöyle buyuruyor: Sen Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Allah-u Teâla bizlere müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdiği Peygamberimizin risalet vazifesindeki başarısını onun yufka bir yüreğe, müşfik bir kalbe ve tatlı bir dile sahip olmasına bağlıyor. Hazreti Aişe Validemiz rivayet edilen bir hadiste ise şöyle diyor… Tabi şimdi bazı ukalalar dolaşıyor etraflarda, bu hadisler üzerinde ‘filan da yok şöyleydi, yok böyleydi’ gibi laflar ediyorlar. Ben yine tekrar ediyorum, eğer bu hadisi şerifler Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine aynen uyuyorsa bizim için sahihtir ve biz ona uyarız kim ne derse desin. Hazreti Aişe validemizden rivayet edilen bir hadiste şöyle deniyor: ‘Ey Aişe, Allah Refiktir, yumuşak davranmayı sever. Sert davranış karşılığında vermediğini yumuşaklık karşılığında verir. Allah bütün işlerde yumuşak davrananları sever. Bir başka hadiste Efendimiz ümmetine şunu emrediyor: ‘Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.’
Bu ayeti kerimeler ve hadisi şeriflerin bize nebevi davet ve irşat metodunun nasıl olması gerektiğini açıkça gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ilahî prensiplerin bize İslam’ı anlatırken nasıl hareket etmemiz gerektiğinin çerçevesini de çizdiğini belirtti. Bu ilkelerin özellikle Peygamberlerin varisleri olma şerefini üzerlerinde taşıyan âlimler, arifler, hocalar için son derece önemli olduğuna inandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hem dinimize yönelik saldırıların, hem de İslam’a ve Müslümanlara olan ilginin arttığı bir dönemde, hocalarımızın irşat vazifelerini ifa ederken ve İslam’ı anlatırken çok daha dikkatli olmaları gerekiyor” dedi.
Özellikle iletişim araçlarının bu derece ilerlediği, internetin, sosyal medyanın, cep telefonunun hayatımızın her anına girdiği bir dönemde menfi haber, yorum ve ifadelerin çok daha hızlı yayıldığını, soran ile sorulan arasında kalması gereken beyanların bir anda milyonlarca insana mal olabildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili ilgisiz birçok kişinin de bunları maksadı aşacak şekilde müslümanları ve İslam dinini karalamak için kullanabildiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini dinleyen müftü ve hocalar başta olma üzere, tüm âlimler ve ilahiyatçılardan bu noktada azami hassasiyet göstermesini beklediğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu süreçte İslam’ı anlatırken ne kınayıcının kınamasından korkacağız, ne de din ve millet düşmanlarına istismar malzemesi vereceğiz. Bilhassa sosyal medyanın ve internetin parıltısına aldanmayacak, bu tür platformlara gönlümüzü kaptırmayacak, dibini görmediğimiz kuyuya asla dalmayacağız. Sözümüzün ağırlığını bir kuyumcu titizliğiyle tartarak güzel sözle, güler yüzle, birliğimiz ve sevgimizle insanları İslam’a çağırmaya devam edeceğiz.”
Birilerinin Müslümanları ısrarla FETÖ ve DEAŞ’ın, Boko Haram’ın temsil ettiği sapık din anlayışlarına mahkûm etmeye çalıştığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sahih ve sahici İslam düşüncesi yerine, ehlîleştirdikleri, özünden ve ruhundan kopardıkları, işlerine gelince de rahatça kullanabildikleri bu yapıları dayattıklarını vurguladı. FETÖ’nün 15 Temmuz gecesi döktüğü onca kana rağmen hâlen Batılı ülkelerde rağbet görmesinin, bu örgüte kol kanat germesinin sebebinin bu olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde DEAŞ’ın uzun süre bitirilmemesinin, DEAŞ’a katılımların önüne bilinçli bir şekilde geçilmemesinin nedeninin de aynı olduğunu ifade etti.
“DİNİMİZCE MUKADDES KAVRAMLARIN SİNSİ EMELLERE MASKE YAPILMASINA RIZA GÖSTERMEMELİYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan birilerinin bizi kendi dinimizin kavramlarıyla, kendi dinimize mensup gözüken kadrolarla vurmaya çalıştığının artık görülmesi gerektiğini vurguladı. “Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olandır” sözüne atfen, fark edilmesi en zor düşmanın, bizim gibi giyinen, konuşan, görünen olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, meselenin, beyaz pirincin içindeki beyaz taşı bulup çıkartmak olduğuna dikkat çekti.
Müslümanın basiret ve feraset sahibi olarak bir kez ısırıldığı delikten bir daha asla ısırılmaması gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır, eğitim, cihat gibi dinimizce mukaddes olan kavramların birilerinin sinsi emellerine kolayca maske yapılmasına rıza göstermemeliyiz. Özellikle gençlerimizin elimizden kopartılıp alınmasına, üç beş şarlatanın elinde mankurtlaşmasına asla müsaade etmemeliyiz. Unutmayın, modern Hasan Sabbah’ların sapık ve sapkın din anlayışlarıyla evlatlarımızı efsunlamasına, Neo-Haşhaşilere çevirmesine izin veremeyiz” dedi.
“DİN EĞİTİMİ MUTEBER KURUMLAR TARAFINDAN YÜRÜTÜLMELİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında, cihat gibi gerçekten çok önemli ve kapsamlı bir kavramın, gözünü kan ve vahşet bürümüş katil sürüleri tarafından coğrafyamızın yakılıp yıkılması amacıyla kullanılmasına seyirci kalamayacaklarını ifade etti. Bunun için de din eğitimine çok büyük önem verilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, din eğitim ve öğretimi çalışmalarının ise muteber kurumlar, vakıflar ve şahıslar tarafından yürütülmesinin sağlanması gerektiğini ifade etti. “Yüzyıllardır İslam coğrafyasını aşk ve ilimle ilmek ilmek dokuyan gönül erlerinin bu süreçte daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dini ilimler ve irşat faaliyetleri açısından gerçekten zengin, gerçekten mümbit bir kaynağa sahip olduğumuzu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: “Anadolu’yu vatan kılan sadece akıncılarımızın kılıç sesleri değil aynı zamanda dervişlerimizin de o ‘Hu Hu’ nidalarıdır. Bu yurt bize Sultan Alparslan’ın, Fatih’in, Yavuz’un olduğu kadar Yunus Emre’nin, Molla Gürani’nin, Hacı Bayram Veli’nin, Akşemseddin’in de emanetidir. Bin yıldır onca saldırıya ve ihanete rağmen bu coğrafyada tutunmamızı sağlayan Kur’an ve sünnet ile kurduğumuz o muhkem bağdır. Bu noktada herkese önemli görevler düştüğüne inanıyorum. Hocalarımızın, vaizlerimizin, Kur’an kursu öğreticilerimizin evvela kendilerini çok iyi yetiştirmeleri, sonra bu birikimlerini de her cinsiyetten, her yaştan insanlarımıza aktarmaları gerekiyor. Unutmayalım ki kâinat boşluk kabul etmez. Siz milletimizi irşat etmezseniz, siz mahallenize, şehrinize, caminize sahip çıkmazsanız oralara bir başkası gelir çöreklenir.”