Chp Genel Başkan Yardımcısı Ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN BASIN AÇIKLAMASI
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, “Tek adam rejimi için yolun sonu göründü. Biz seçime hazırız, bu iktidarı göndereceğiz” dedi.
Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tezcan, MYK gündemine ilişkin yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
Değerli basın mensupları, Merkez Yönetim Kurulumuz Türkiye’nin ve dünyanın gündemini, sıcak siyasi gelişmeleri değerlendirdi. Bugünkü çalışmamızı tamamladık. Tabi sıcak bir gündem var biliyorum merakla beklediğiniz bir gündem onu konuşacağız. Ama Türkiye’nin gündemi sadece bundan ibaret değil, çok önemli şeyler yaşıyoruz. Türkiye’yi yönetemeyen içerde ve dışarıda bir büyük sıkıntının içerisine sokan, yalnızlaştıran bir tek adam yönetimi var. Bütün problemlerin sebebi olan bir tek adam koalisyonu; Türkiye’yi hem uluslararası alanda, hem ulusal alanda ciddi problemlerle karşı karşıya bırakıyor. Onlara şöyle bir kısaca değineceğiz.
AB İlerleme Raporu yayınlandı biliyorsunuz. Önce şunu bilmekte fayda var. Cumhuriyet tarihimizin aleyhimize yayınlanan en sert uluslararası raporu. AB İlerleme Raporu cumhuriyet tarihimizde aleyhimize yayınlanan en sert, en olumsuz rapor. Bu raporda özellikle Türkiye’de son dönemde yaşanan OHAL uygulamaları şiddetli bir şekilde eleştiriliyor ve Türkiye’nin olağanüstü hale derhal son vermesi gerektiği ifade ediliyor. Hukukun üstünlüğü ve temel hakların ihlal edildiği, yok edildiği ve bu konuda AB’den dev adımlarla uzaklaşıldığına rapor işaret ediyor.Yani bu Avrupa değerlerinden, demokrasi değerlerinden Türkiye’nin, uygar dünyanın değerlerinden muhasır medeniyet hedefinden hızla dev adımlarla uzlaşmasını ifade eden bir rapor. Bu tablonun sorumlusu Türkiye’deki tek adam rejimi, AK Parti hükümeti. Bir dönem havai fişeklerle karşıladılar, AB’ye giriyoruz diye havai fişekler patlattılar. Keşke patlatmaz olsaydınız. Havai fişeklerle kutlamaya kalktılar gündüz vakti, gece de değil gündüz vakti milleti aldatmak için havai fişeklerle kutlamaya kalktılar, şimdi Türkiye’yi hızla bu süreçten koparan bir tabloya sürükleniyor, Türkiye de dünyada yalnızlaşıyor, uygar dünyadan uzaklaşan bir Türkiye tablosuyla karşı karşıyayız. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin tavrı çok net. Biz AB fasıllarının açılması ve müktesebatın Türkiye’de bu çerçevede mevzuatımızın düzenlenmesini, fasıllarla ilgili adımları AB’den aferin almak için yapalım demiyoruz. Daha önce de söyledik, bizim insanımızın ihtiyacı var, bizim insanımız bunu hak ediyor. Hukukun üstünlüğünün olduğu bir Türkiye’yi hak ediyor. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu bir Türkiye’yi hak ediyor. Yargı bağımsızlığının olduğu bir Türkiye’yi hak ediyor. Demokrasinin egemen olduğu bir Türkiye’yi hak ediyor. Özgürlüklerin korunduğu bir Türkiye’yi hak ediyor. Bizim insanımız için bu fasılları açalım, bizim insanımız hak ettiği için gelin AB’nin fasıl açmasını beklemeden müktesebatımızı yenileyelim ve bu özgürlükleri verelim, bu fasıllarda istenen standartları AB standartlarını Türk milleti, Türkiye halkı hak ettiği için verelim dedik. Aynısını söylüyoruz ama AK Parti hükümeti ne yazık ki, tek adam rejimi bir taraftan Türkiye’yi hızla AB hedefinden uzaklaştırırken öbür taraftan kendi insanımızı üçüncü sınıf çadır devleti statüsüne mahkum ediyor. Bu onun işaretidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye rahmetli İsmet İnönü’nün 1963 yılında attığı imzayla, Ankara Anlaşmasıyla bu noktada önemli bir yola girdi. Ondan sonraki süreçte Başbakanlar, hükümetler Allah razı olsun her biri kendince bu konuda emek verdiler, çaba harcadılar ve bu çerçevede AB konusunda belli bir noktaya gelmeye çalıştılar. Şimdi AK Parti hükümeti tabloyu nereye getirdi?
Şimdi tabi bu anlayıştaki bir Erdoğan, doğal olarak İsmet İnönü gibi bir vatanseveri anlayamaz. İsmet İnönü gibi bir yurtseveri, milletin yararı için her türlü fedakarlığa katlanan cephelerden siyaset meydanına kadar, cephelerden diplomasi salonlarına kadar, dişiyle, tırnağıyla bu millete hizmet etmiş devlet adamlarını anlayamaz. Devlet adamlığı gömleği giymemiş hayatında ve o gömlek üzerine yakışmayanlar, İsmet Paşa gibi bir devlet adamını anlayamazlar. Dünkü grup toplantısında çıkmış Malatya’da İnönü Üniversitesini söyleyecek, “adını anmayacağım” diyor. İsmet Paşa’nın adını anmayacakmış. Anma!
Bakın, adını anmayacağım dediğin İsmet Paşa’nın adını Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk nasıl anıyordu, ne diyordu ona İnönü Zaferinden sonra: “En karanlık günlerimizde İnönü Zaferinden sonra siz İnönü’de sadece düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz” diye İsmet Paşa’ya telgraf gönderiyordu. Tabi ki, Atatürk’ün takdirle andığı birini senin zaten takdirle ya da herhangi bir şekilde anabilmeni beklemiyoruz. Çünkü o kadroların yurtseverliğinden, o kadroların fedakarlığından, o kadroların gelecekle ilgili, milletle ilgili kaygılarından zerrece pay almış olsaydın, Türkiye bugün içinde bulunduğu bu tabloda olmazdı dış politikada. Beklemiyoruz. Atatürk’ün İnönü Muharebelerinde “siz milletin makus talihini de yendiniz” diye övdüğü İsmet Paşa’nın adını tabi ki ağzına alamazsın. Çünkü geldiğin çizgi buna müsait değil. O savaşta İsmet Paşa sadece Yunan ordularını, düşman ordularını değil, milletin makus talihini yenmişti, Atatürk bunu söylüyordu. Senin geldiğin çizgi, aldığın ders, okuduğun ucuz üçüncü sınıf broşürler fesli delinin yazdığı broşürler. “Keşke Yunanlı galip gelseydi” diyen fesli delinin arkasından gidiyorsun sen. Onun için düşman ordularını yenen İsmet Paşa’ya takdir gönderen Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisini anlayamazsın sen. Olsa olsa Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı açtığı savaşı kazanmasını dileyen fesli delinin dilinden anlarsın. O yüzden İsmet Paşa’nın adını ağzına alamazsın, alsan da yakışmaz zaten. “Adını ağzına almayacağım” dediğin o İsmet İnönü, o büyük devlet adamı Lozan’da milletin çıkarı için yumruğu masaya vurdu. “Ben bağımsız, müstakil bir devletin onurlu bir diplomatı olmak istiyorum, bunun için buradayım” diye masaya vurdu. Sense askerinin başına çuval geçirilirken hem seyirci kaldın, hem de nota vermeyecek misiniz dediklerinde “müzik notası mı” dedin, kendi askerini, Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağılayan bir çizgiden geliyorsun. Sen tabi ki İsmet Paşa’yı anlayamazsın. İkinci dünya savaşında bir tarafta Stalin, öbür tarafta Hitler, Mussolini, bütün dünyanın diktatörleri Türkiye’yi sıkıştırıp savaşa sokmaya zorlarken, bu memleketi sağ salim burnu kanamadan, evlatlarının burnu kanamadan, evlatları, çocukları babasız yetim kalmadan savaştan selametle çıkarabilmiş bir devlet adamını sen tabi ki anlayamazsın. Sençünkü Ortadoğu’da Suriye, Irak meselesinde Ortadoğu bataklığına bu ülkeyi sokmuş ve terör örgütleriyle El Kaide, El Nusra uzantılı terör örgütleriyle, IŞİD’le bölgede iş tutarak Türkiye’yi bir kanlı maceranın içerisine sokmuş birisin. Sen İsmet Paşa gibi bir devlet adamını tabi ki anlayamazsın. Sen bu memlekette Lozan’da kahramanca direnip, savaş meydanlarındaki başarıyı diplomasi salonlarına taşıyan İsmet Paşa’yı anlayamazsın; çünkü sen Süleyman Şah Türbesini kaçıran bir siyasetçisin. Emevi Camiinde namaz kılacağız sevdasıyla yola çıkıp, Süleyman Şah Türbesinde abdesti bozulanlardansın. Kendi vatan toprağını terk edip kaçıran bir siyasetçisin. Senden bu feraseti tabi ki beklemiyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabi AK Parti Genel Başkanı bu çerçevede dönüp Cumhuriyet Halk Partisine de “ana hıyanet partisi” demiş. Kendisine şunu söylüyorum, eğer vatana ihanet arıyorsa bakın birkaç vatana ihanet örneğini paylaşacağım. Bizim gözümüzde biliyoruz ki vatana ihanet, devletin bağrına FETÖ denen çeteyi yerleştirip Pennsylvania’yı mihrap yapmaktır. Bize göre vatana ihanet, milletin ordusunu bu çeteye kırdırmaktır bu çetenin arkasına geçip. Bize göre vatana ihaneti arıyorsanız IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi terör örgütleri ve bunların uzantılarıyla Ortadoğu’da iş tutmak, sonrada o terörü Türkiye’ye sıçratmaktır, o kanı Türkiye’ye sıçratmaktır. Eğer vatana ihanet arıyorsanız, PKK’ya dokunmayın diye valilere talimat verenlere bakın. Eğer vatana ihanet arıyorsanız, devleti İmralı’yla Kandil arasında postacı yapanlara bakın. Devletin bakanı eliyle, doğrudan doğruya kendi bakanı vasıtasıyla Öcalan’ın talimatlarını taşıtan hükümetin başındaki kişiye bakın. Bütün bu soruların cevabına baktığımızda adres nereye çıkıyor? Adres AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a çıkıyor. O zaman vatana ihaneti arıyorsan aynaya bak Erdoğan aynaya bak, başka yerde arama! Bütün bunların sorumlusu ve sebebi olan sensin!
Değerli arkadaşlar, böyle bir Türkiye tablosunda 455 bin atanamayan öğretmen, 100 binin üzerinde ziraat mühendisi, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi, veteriner, birçok gencimiz üniversiteyi bitirmiş atama bekliyor. Böyle bir tablonun içerisinde bunu çözmeyen hükümet, toplumu kutuplaştırıp çatışmaya sürükleyen hükümet, şimdi dönmüş böyle bir tabloda bir başka felaketin sebebi. İntihar edenlerin sayısını bilmiyoruz. Dün yine bir acı haber aldık. Merve Çavdar kızımız öğretmen, öğretmen okulunu bitirmiş, öğretmenlik hakkı kazanacak atanamıyor, bekliyor, işsiz. Atanamadığı için-2014 yılında mezun olmuş- intihar etti Merve kızımız. Atama bekleyen çocuklarımızı bunalıma sürükleyip intihar ettiren bir iktidarın sorumluları ve yetkilileri bunlar. O tarafta intihar eden kızımız, öbür tarafta öğrencilere sadece ve sadece “çocuklar ölmesin” dedi diye öğrencilerine, “çocuklar ölmesin” diyen bir öğretmenimiz, Ayşe öğretmen 6 aylık çocuğuyla birlikte şimdi hapse giriyor. Bu iktidarın öğretmen olacak çocuklarımıza ya da öğretmenlerimize reva gördüğü muamele budur. Ya intihar, ya 6 aylık çocuğuyla hapishane. Niye? “Çocuklar ölmesin” dedi diye bir öğretmen öğrencilerine. Çocuklar ölmesin demekten daha insani, daha haklı, daha doğru başka ne diyebilir? Nasıl bir tablo yarattılar? Şimdi Anayasa Mahkemesini bekliyoruz. Anayasa Mahkemesi bu konuda derhal bir karar vermeli. Öğrencilerine çocuklar ölmesin diyen öğretmenleri hapse atmaya değil, yaşatmaya, takdir etmeye, taltif etmeye ihtiyacımız var. Öğretmenlerini intihar ettiren ya da hapse atan bir Türkiye’ye değil, öğretmenlerini el üstünde tutan bir düzene ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlar, aynı anlayış, İhsan Eliaçık… Bir yazarın yazdıklarından, söylediklerinden ne kadar korktuklarının çarpıcı örneğidir. İhsan Eliaçık’a 6 yıl, 3 ay hapis cezası veriyorlar, hapis cezasının arkasından yurtdışına çıkış yasağı koyuyorlar, iki günde bir gelip imza atacaksın diyorlar. İstanbul’un dışına da çıkmayacaksın diyorlar. Ne kadar büyük bir korku, ne kadar büyük bir telaş, iktidarın nasıl bir telaş ve korku içerisinde olduğunun fotoğrafıdır İhsan Eliaçık’a reva görülen muamele.
Tabi şimdi bu tablo içerisinde dünden bu yana bir sıcak gündemle karşı karşıyayız. Dün tek adam koalisyonunun sözcüsü Devlet Bahçeli çıktı erken seçim çağrısı yaptı. Tek adam koalisyonunun büyük ortağı AK Parti ve onun Genel Başkanı Erdoğan’ın ne dediğini merak ediyorduk, bugün toplandılar, görüştüler, danıştılar, koalisyon sözcüsü “26 Ağustos’ta erken seçim istiyorum” demişti. Koalisyonun büyük ortağı ve onun Genel Başkanı Erdoğan da çıktı dedi ki, “24 Haziran 2018’de seçim yapacağız.” Öyle bir telaş ve öyle bir şaşkınlıkla vermişler ki kararı, o gün üniversite öğrencilerinin sınavı var, o sınavın gününe denk getirmişler. Bir hafta sonra olursa ne olur diye değil. Şimdi muhtemelen sınav tarihiyle oynayacaklar. Yani 1,5 milyon evladımızın hazırlandığı sınav tarihiyle oynayacaklar.
Biz erken seçim çağrısıyla ilgili görüşümüzü dün çok net açıkladık. Erdoğan ne der, AK Parti ne der, hangi planı yaparlar, ne yaparlar diye değil. Biz dün çok açık biçimde çıktık ve söyledik. Hodri meydan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz seçime hazırız. Yarın seçim olacakmış gibi hazırız. Bunu her sorulduğunda söylüyorduk, her seçim tartışmaları, erken seçim tartışmaları gündeme geldiğinde söylüyorduk. Biz seçimden kaçmayız, kaçmadık. Dün hodri meydan dedik, bugün de hodri meydan diyoruz.
Şimdi başka bir şeyi de milletin bilmesinde fayda var. Bu hükümet yönetme özürlüdür. Bu erken seçim çağrısı yönetememenin ikrarıdır. Türkiye’nin bütün temel meselelerinin sebebi ve sorumlusu tek adam rejimidir. Bugün Erdoğan açıklamasında erken seçimle ilgili gerekçesini ileri sürerken diyor ki, “16 Nisan’dan bu yana eski sistemle yönetilmekteyiz, hastalıklar devam ediyor bunu aşmamız lazım.” Buna kargalar bile güler. Herkes biliyor ki, 16 Nisan’dan bu yana Türkiye’de bir tek adam rejimi hakimdir, hatta 20 Temmuz darbesinden bu yana Türkiye’de bir tek adam rejimi hakimdir. Ortada parlamentoyu devre dışı bırakan, Başbakanı devre dışı bırakan, hükümeti devre dışı bırakan fiilen Recep Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasında yönetilen bir sistem ve rejim vardır. Onun için milleti aldatmaya gerek yok. Yönetemiyorsunuz. Doların ateşini düşüremiyorsunuz, Euro’nun ateşini düşüremiyorsunuz, enflasyon iki haneli devam ediyor, yönetemiyorsunuz. İçerde siyaset krizi var çözemiyorsunuz. Dışarıda Türkiye’yi rezil ettiniz yönetemiyorsunuz. Dış politikada bugün söylediğinizle yarın söylediğiniz birbirinden farklı. Sabah söylediğinizle öğleden sonra söylediğiniz birbirinden farklı. Ekonomiyle ilgili Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Erdoğan ve saray çevresinin söylediğiyle Ekonomiden Sorumlu Bakanın söylediği farklı. Kendi içinizde bu gerçekleri saklayabilme yeteneğinizi bile kaybettiniz. Her şey meydanda, her şey görülüyor, yönetemiyorsunuz. 6 milyon işsizin, 16 milyon yoksulun sorumlusu sizsiniz. Türkiye’de hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran, adaleti yok eden düzenin sorumlusu sizsiniz, işsizliğin sorumlusu sizsiniz, kurdaki yükselişin sorumlusu sizsiniz, faiz düzeninin sorumlusu sizsiniz, çöken tarımın sorumlusu sizsiniz, kapanan 430 bin esnaf kepenginin sorumlusu sizsiniz. Yönetemiyorsunuz. Onun için seçime gitme çağrısı yaptınız. Hodri meydan, dün de söyledik, bugün de. Millet karar verecek. Tek adam rejiminden kurtulmanın yolu sandıktır ve millet karar verecek. “İç ve dış gündemin yoğunluğu erken seçimi zorunlu kılıyor” diyor bugünkü açıklamasında AK Parti Genel Başkanı. Evet rezil ettiğiniz iç ve dış gündemin yoğunluğu. Rezil ettiğiniz iç ve dış siyasetin yoğunluğu, kutuplaştırdığınız toplumun içine düştüğü durum size seçimi getirip dayattı. Daha devamını da dayatacak sandık geldiği gün, göreceksiniz. Bugünler siyaseten gördüğünüz iyi günlerdir, bunu unutmayın. Bugünler siyaseten gördüğünüz iyi günlerdir, millet 24 Haziran’da söylediğiniz tarihte sandıkta dersinizi verecek ve Türkiye o büyük demokrasi buluşmasıyla gerekli adımı atacak ve tek adam rejiminden inşallah kurtulacağız.
Suriye ve Irak merkezli sorunlar yeni yönetime geçişi gerekli kılmıştır diyor seçim gerekçesinde. Suriye ve Irak merkezli sorunları yaratan sizin tek adam rejiminiz değil mi? Dışişleri bürokrasisini ve bütün bir dışişleri birikimini yok edip alay eden ve onlarla hatta monşerler diye aşağılayarak, cumhuriyet tarihinin en doğru kurulmuş dış politika geleneğini yıkarak, yurtta barış, dünyada barış anlayışı yerine, hazır ol cenge sulhu salah istiyorsan anlayışıyla bir yeni maceraya bu ülkeyi sürükleyerek bu sorunları yaratan sizsiniz. Bunun için doğru seçimle bu sorunlar çözülecek. Ama nasıl? Siz gideceksiniz, gideceksiniz! Siz gideceksiniz ve bu ülkenin huzurunu tesis edecek bir iktidar gelecek, sandıktan çıkacak ve çözecek.
Şimdi tabi bir başka önemli konu var. Bugün TBMM’de OHAL görüşülüyor. Kavganın bile mertçe olanı makbuldür. Hodri meydan, seçimle ilgili herhangi bir şey söylemiyoruz, dün de söyledik bugün de söylüyoruz, varız ama bu milleti OHAL şartları altında adaletsiz bir seçime sürükleme hakkınız yok. Derhal yapılması gereken şey TBMM’nin olağanüstü hali kaldırmasıdır. Derhal, bugün TBMM OHAL tezkeresini reddetmek zorundadır ya da hükümet bunu geri çekmek zorundadır. Yarışacağız, millet karar verecek, propaganda serbest olacak. OHAL şartları altında, Türkiye’de baskı altında bir seçim yaparak sonuç alacağınızı sanıyorsanız yanılırsınız, ama Türkiye’nin itibarını yok edersiniz. Giderken bile bu ülkeye zarar verirsiniz. Onun için derhal yapılması gereken şey olağanüstü halin kaldırılmasıdır. Olağanüstü hal ilan edilirken ne demişti Başbakan Binali Yıldırım? “1,5 ay 45 gün, belki daha kısa bir süre iki ay bile sürmeyecek.” Sayın Binali Yıldırım, 2 yılı yakalıyorsunuz 2 yıl, 2 yıl! 1,5 ay dediniz 2 yılı yediniz milletin gözü önünde. Onun için şu anda Türkiye derhal bugünden itibaren OHAL rejimi dışına çıkarılmak zorundadır.
Bu çerçevede önümüzdeki süreç, siyasetin bu iktidardan ve tek adam rejiminden kurtulmasına dönük bir süreç olacak. Ben bu duygularla bugüne kadar Türkiye’yle ilgili umut besleyen herkese diyorum ki, umudunuzu canlı ve sıcak tutun. Tek adam rejimi için yolun sonu göründü. Biz seçime hazırız, bu iktidarı göndereceğiz, bugünden itibaren derhal TBMM’nin yapması gereken şey de OHAL’i kaldırmaktır. Buyurun yarışalım.
Hepinize teşekkür ediyorum, sorular varsa alabilirim.
Soru- Fırat Irmak, FOX TV. Efendim tarih için tekrar hodri meydan çıkışınızı yenilediniz ama Haziran malum çok az kaldı. Geç kaldığınızı düşünüyor musunuz bazı şeyler için? Örneğin aday belirleme, şu anda aday daha ortada yok, ya da bir planınız var mıydı, ne olacak? Bir de Sayın Genel Başkan aday olacak mı, yol haritanız nedir efendim?
Bülent TEZCAN- Geç kaldığımızı düşünmüyoruz. Geç kaldığımız hiçbir şey yok. Bugüne kadar zaten muhtemel seçimlere dönük hazırlıklarımız vardı. Yarın seçim olacakmış gibi hazır olacağımızı söylüyorduk. Önümüzdeki süreçte adaylarla ilgili ve siyasetin stratejisiyle ilgili çok hızlı kararlar alınabilir, alınacaktır. Onunla ilgili bir tereddüt yok.
Soru- Bir önceki seçimde CHP’de önseçimler gerçekleştirilmişti ve adaylar bu şekilde belirlenmişti. 24 Haziran çok erken bir tarih gibi görünüyor. Önseçime gidecek mi acaba CHP bu süreçte? Bir de önümüzdeki günlerde olağanüstü bir MYK toplantısı ya da Parti Meclisi toplantısı bekleyebilir miyiz?
Bülent TEZCAN- Değerli arkadaşlar, tüzüğümüzde milletvekili seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday saptamayla ilgili yöntemler belirli. Bu yöntemlerde kategorik olarak şu olacak ya da bu olmayacak deme durumunda değiliz. Bu yöntemlerin en uygun olanları uygulanacaktır. Birden fazlası da uygulanabilir, bir tane de uygulanabilir. Ona Parti Meclisimiz önümüzdeki günlerde karar verecektir. Zamanın sıkışıklığı aday belirleme sistemiyle ilgili bir nokta değildir. Daha çok siyasetin pozisyonu aday belirleme yöntemi açısından önem teşkil eder. Bu çerçevede de Parti Meclisimiz yetkilidir. O karar verecektir.
Merkez Yönetim Kurulumuz zaten sürekli çalışma halindedir. Bugün de bunları değerlendirdik. Bundan sonra da ihtiyaç oldukça düzenli olarak toplanacağız.
Soru- Sayın Tezcan, efendim önseçim konusunda Parti Meclisi karar verir dediniz. Bir takım seçim takviminin yakın olmasından kaynaklanan başka sorunlar da var. Bu sorunlardan biri de İYİ Parti olarak işaret ediliyor. Eğer İYİ Parti’nin seçime girmeme durumu söz konusu olursa ittifak düşünüyor musunuz? CHP’nin bu erken tarihe alınan seçimlerle ilgili bir ittifak tablosu şu anda hangi aşamadadır?
Bülent TEZCAN- Arkadaşlar, İYİ Parti üzerinden herhangi bir şekilde bir planlama yapmayı uygun bulmam, hükümet açısından söylüyorum, YSK açısından söylüyorum. İYİ Partinin seçime girme hakkı vardır. Türkiye’de ilk defa çok partili sistemde seçim yapmıyoruz. 1950 yılından bu yana, 68 yıldır Türkiye çok partili rejimde seçim yapma pratiğine sahiptir. Bu çerçevede bir birikimi vardır Türkiye’nin. Partilerin hangi şartlarda seçime girebileceği de orada yazılıdır. Bugüne kadar YSK’nın yerleşik içtihatları, İYİ Partinin bugünkü pozisyonunda seçime girebilmesi imkanını sağlayan içtihatlardı. Eğer YSK bugün başka bir planlama yapıp İYİ Parti’yi seçim dışı bırakmak istiyorsa, YSK yeni bir şaibenin altına imza atmış olur. Onun adı Yüksek Seçim Kurulu olmaktan çıkar Yüksek Sabotaj Kurulu haline gelir, seçimi sabote etmiş olur. O yüzden böyle bir şeyi tavsiye etmeyiz. Ha atılacak adımlara göre pozisyonlar partinin kurullarında görüşülür, tartışılır ve bu çerçevedeki kurgu ve planların tamamını boşa çıkaracak adımları atarız.
Soru- Celal Çamur, NTV. İki sorum olacak efendim bir tanesi 24 Haziran’a ilişkin olarak siz de ifade ettiniz o gün sınav vardı, ama az önce YÖK’ten bir açıklama yapıldı bir hafta ileriye atıldı. Bununla ilgili bir değerlendirme almak istiyorum. Bir de Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin olarak aday belirleme süreci nasıl işleyecek, takvim nasıl işleyecek acaba Cumhuriyet Halk Partisinde?
Bülent TEZCAN- Üniversite sınavlarıyla ilgili konuyu daha önce söylemiştim. Çaresizliklerinin ve telaşlarının çok açık bir örneğidir. Yani çocuklarımızın pozisyonlarını bile buna göre belirleyecek noktaya geldiler. Ama biz hodri meydan diyoruz. Onu milletin takdirine bırakıyoruz bu yaptıklarını, çocuklarımıza uygun gördükleri bu muameleyi milletin takdirine bırakıyoruz.
Cumhurbaşkanlığı aday belirlemeyle ilgili, tabi bizim tüzüğümüzde aday belirlemeyle ilgili sistem belli. Ancak bu konuda uyum yasası henüz çıkmadı, onun bir hızla önümüze gelmesi lazım nasıl bir düzenleme yapılacak. Bu çerçevede gerekli uygulamaları yapacağız, gerekli kararları alacağız.
Soru- İYİ Parti parti olarak seçime giremezse, Yüksek Seçim Kurulunun bu konuda bir vetosu gelirse parlamentoda bir grup oluşturulması için CHP’nin bir katkısı olur mu?
Bülent TEZCAN- Şu anda giremeyeceği üzerine yorum yapmayı doğru bulmuyorum. Yüksek Seçim Kurulunun bugüne kadarki seçim birikimimiz ve pratiğimiz çerçevesinde gireceğine karar vermesi gerekir.
Teşekkür ederim arkadaşlar.