SEÇİMLERİN ARDINDAN !

SEÇİMLERİN ARDINDAN !


Bilindiği üzere,14 Mayıs 2023'de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri sonucunda TBMM seçimleri tamamlanırken,yarışan 3 aday arasında % 50+1 alan olmayınca,cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.turu ülkemiz açısından da ilk deneyim olarak, 28 Mayıs 2023 günü yapılmak durumunda kalındı.

 

Gerek 14 Mayıs, gerekse 28 Mayıs seçimlerinde 

9.Cumhurbaşkanımız, duayen siyasetçi merhum Süleyman Demirel’in tecrübe ile sabit olarak ifade ettiği “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” şeklindeki ünlü söylemini boşa çıkartırcasına, mevcut iktidar/iktidar bloku, parlamento salt çoğunlunun üzerinde milletvekili çıkardı ve Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 52 aldı.

 

Öncelikle tebrik ediyor, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

 

Normal zamanlarda bu seçim sonuçlarına "seçim zaferi, milletin tercihi" deyip geçilebilecekken, 21 yıllık Ak Parti hükümetleri sürecinde, özellikle son yıllarda iktidar tarafindan izlenen ekonomi başta olmak üzere inat edilen çok hatalı politikalar sonucu yaşanan derin ekonpmik kriz ve halkın şikayetlerine rağmen olunca ezberleri bozduğunu söylemek mümkün...

 

* Realiteye bakıldığında , devlet kurumlarında liyakat ve ehliyet sahibi insanlar yerine, laf dinleyenlerin tercih edilmesi ve bağımsız olması gereken Merkez Bankası,TÜİK, BDDK, SPK vb kurumların, yasalara, kurallara değil, hakim otoriteye tabi olmasına ;

 

* Ülke yönetiminde yasama-yürütme-yargı erklerinin /güçlerinin arasında olması gereken denge-denetleme kuralının, yürütme lehine aşırı derecede eksen kaymasına uğraması vb gerçeklikler sonucu, ülke ekonomisinin makro anlamda bu kadar darboğazda olmasına, dış ödemeler dengesinin alarm vermesine para, kredi ve döviz piyasaları başta olmak üzere, tüm piyasaların ayarından sapmasına ;

 

* Merkez Bankası döviz rezervlerinin tüm zamanların en düşük seviyesi olan eksi (-)70 milyar dolarlara düşmesine, uluslararası tabiri ile kısaca "CDS "denen Türkiye'nin kredi risk priminin neredeyse tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 750-800'leri geçmesine

(300 üzeri olursa riskli ülke demektir) ;

 

* Uluslararası arenada en yüksek faizle borçlanan ülke konumuna gelinmesine, başta Rusya "ekonomide hata yaparsak Türkiye'nin düştüğü sıkıntılı duruma düşeriz"şeklinde bazı ülke liderlerinin söylemlerine mazhar olunmasına ;

 

* Hem uluslararası endekslerde, hem de kendi geçmiş dönemlerimizdeki bazı gelişmişlik kıyaslamaları olan,

dünya gayrisafi hasıla içindeki ülke payımız, gelir dağılımı adaleti, kişi başı milli gelir, şeffaflık, ekonomik bağımsızlık, yolsuzluk, yoksulluk, demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlükler vb  birçok alanda neredeyse 2000'lere/1990'lara,1980'lere düşülüp, bazılarında negatif anlamda tüm zamanların rekorlarının kırılmasına ;

 

* Dövizin, enflasyonun, hayat pahalılığının patlatılması, paramızın pul olması, konut kiralarının bu kadar yüksek ve de ev-araba sahibi olmanın artık hayal bile edilemez duruma gelinmesi, mutfakta yangının, gençlerde işsizliğin, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların vs.vs artmasına rağmen ;

 

Yani kısaca ifade etmek gerekirse, demokratik ülkelerde iktidar değişimi için gerekli olan fazlasıyla olumsuz koşullar mevcut iken, 

21 yılık Ak Parti iktidarının ittifak ortakları ile birlikte TBMM'deki  toplam 600 milletvekilinden salt çoğunluktan yüksek alması ve Sn.Cumhurbaşkanı'nın yüzde 52 oy oranı ile seçilmesi, sadece muhalefetin hataları ile açıklanabilecek sıradan bir başarı kabul edilip, es geçilecek bir durum olmasa gerek !

 

Tabii elde edilen bu başarıda(!) iktidarın/iktidar blokunun devlet kurumlarını maksimum seviyede politize ederek, korku salarak toplumu kimlikler ve kültürel fay hatları üzerinden kutuplaştırma, şahsi koltuk bekasını ülke beka sorunu olarak paketleyerek ve milletin 

dinî-millî hassasiyet sosları ile bezeyerek gerçeklikten kopuk algı yaratma, muhalefete ve millete hesap vermeme, şeffaf olmama cesareti, devlet gücünü  sınırsızca kullanması, medyanın genel olarak neredeyse yüzde 90-95'ini kontrol etmesi ve muhalefe kapatması sonucu halkın en önemli ilk iki sorunu olan"GEÇİM SIKINTISI ve SIĞINMACI /DÜZENSİZ GÖÇ" konusunu perdeleyebilmiş ve kendi yarattığı algıya halkı inandırmış olmasının payı büyüktür...

 

Dolayısıyla bu seçim sonuçları, ülke siyasi tarihimizde akademik tezlere konu olmayı ve konunun uzmanları tarafından objektif tahlil edilmeyi fazlasıyla hak ediyor diye düşünüyorum...

 

Ayrıca, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere, vekil sayıları fark etmeksizin TBMM'de koltuk sahibi olmakla birlikte, nedenleri her ne olursa olsun seçmenleri nezdinde seçimlerin MAĞLUBU olan, ama aynı zamanda Cumhurbaşkanı adayı Sn.Kemal Kılıçdaroğlu'nun 25,5 milyon oy almasında az ya da çok katkısı olan tüm muhalefet bloku partilerini, bu hassas süreçte seçmenleri ile daha sıcak ileşitim ve etkileşimde olmaya davet ediyorum.

 

Evet bu süreçte parti yönetimleri, siyaset tarzları, stratejik hataları vb. her alanda öz eleştirilerini yapsınlar ve hatalarından ders alıp zamanında gerekli değişimleri gerçeklestirsinler.

Yapmaları gereken de bu zaten...

 

Birde aynı şeyleri yapıp, farklı /başarılı bir sonuç beklemeyi de bıraksınlar.

 

Ama bu süreçde kendilerine güvenen, beraber yol yürüyen, oy veren seçmenlerine, taşra teşkilatlarına tatmin edici seviyede değer verme nezaketi ve sorumluluğunu da ihmal etmesinler lütfen...

Zira bugünlerin yarınları da var..!

Google+ WhatsApp