TBMM CHP Grup Toplantısı

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, TBMM Grup Toplantısında yapmış oldukları konuşma. 13 Şubat 2018

Muhterem Milletvekilleri,

Değerli Misafirler,

Sayın Basın Mensupları,

Bu haftaki Grup Toplantımızın başında sizleri ve ekranları başındaki aziz vatandaşlarımızı en iyi dileklerimle selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Özellikle bilinmesini istiyorum ki;

Bugün, dünden daha kararlı, daha heyecan doluyuz.

Bugün, düne göre daha azimli, daha coşkuluyuz.

Her gün haklılığımız güçleniyor, her geçen gün haklı davamız destek ve teveccüh görüyor.

Sevdamız Türkiye’dir.

Sedamız Türk milletinin yükselişine çağrıdır.

Sevabımız ise yalnızca Allah’tandır.

Kavgamız milli bekamızın muhafazası, kavlimiz ve kaderimiz Türk vatanında hür ve müstakil yaşamaktır.

Sıradan olamayız, sırça köşklerin cazibesine kapılamayız.

Basit, bayağı ve bayatlamış heveslerin çekim alanına düşemeyiz.

Durgunluğu aşacak irade bizde, duraklamayı yenecek güç içimizde, önümüze duvar örenleri yıkacak kudret ruhumuzdadır.

Duruşumuz millidir, şühedaya vefa borcumuz vardır.

Duruşumuz dik ve cesurdur, milletimize beka sözümüz vardır.

Hamdolsun sahip olduğumuz milli ve milliyetçi duruş 49 yıldır hiç bozulmamış, bundan sonra da bozulmayacaktır.

9-10-11 Şubat 2018 tarih aralığında, partimizin İl ve İlçe başkanlarıyla Antalya Sueno Otel’de gerçekleştirdiğimiz “İstişare ve Çalışma Toplantımız” geniş katılımla gerçekleşmiştir.

Vatanımızın dört bir köşesinden gelen il ve ilçe başkanlarımız büyük bir özveri sergileyerek, ülkemizin kritik döneminde örnek ve öncü bir kenetlenme ve kucaklaşma iradesi göstermişlerdir.

49 yılın birikim ve tecrübelerini paylaşma fırsatını bulduğumuz toplantımız her açıdan anlamlı, değerli ve yararlı olmuştur.

İlkelerinden, ülkülerinden, ahlaki çizgilerinden, adamlıklarından taviz vermeyen tüm il ve ilçe başkanlarımızı huzurlarınızda yürekten kutluyor, hepsini Gazi Meclis’ten selamlıyorum.

Allah hepsinden razı olsun diyorum.

Çok şükür yüksek bir fikri kendimize rehber yaptık.

Karanlıktan medet ve menfaat umanlara en ağır darbeyi vurduk.

Ülkem dedik, ülküm dedik, ilkem dedik, Ülkücü yaşadık.

Biz Milliyetçi-Ülkücü Hareketiz.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.

Bozkurtça bakar, Bozkurtça yaşar, Hak vaki olduğunda da Bozkurtça ruhumuzu teslim ederiz.

Geride kalan 49 yıl bunun ispatı, idraki, ilanıdır.

Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da, önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben duruşumuzdan bir an olsun ayrılmayacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi aynı ruhla 18 Mart 2018 tarihinde yapılacak 12’nci Olağan Büyük Kurultayı’nı; “Milli Duruş: Şühedaya Vefa, Millete Beka” diyerek coşkuyla gerçekleştirecek, geleceğe emin adımlarla yürüyecektir.

Üç Hilal gönüllerden düşmeyecek, davamız emin ellerde yükselişine devam edecektir.

Hakkımız olanı alacağız, hak ettiğimiz siyasi mevki ve kutlu mertebelere ulaşmak maksadıyla çalışacağız, kazanacağız, başaracağız.

El birliğiyle, güç birliğiyle bekamıza gölge düşürmeyeceğiz.

Birlik ve dayanışma irademize zarar verdirmeyeceğiz.

Bu vesileyle partimizin kurucu Genel Başkanı Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e, aziz şehitlerimize, ebediyete intikal etmiş bütün dava arkadaşlarımıza bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Diyorum ki, “Milli Duruş: Şühedaya Vefa, Millete Beka.”

 

Değerli Milletvekilleri,

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin olağanüstü özveri ve gayretiyle icra edilen Zeytin Dalı Harekatı’nın 25’nci gününde, Afrin topraklarındaki 50’ye yakın nokta teröristlerden temizlenmiş, şu ana kadar 1369 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Savaş uçaklarımız 627 hedefi imha etmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin titizlikle yürüttüğü operasyonda 31 kahraman askerimiz şehit düşmüş, 143 kahramanımız da yaralanmıştır.

10 Şubat 2018 Cumartesi günü Afrin'de 1027 rakımlı tepeyi ellerinde tutan komandolarımız, aralarında çocukların da bulunduğu 70-80 kişilik grubu bölgeden uzaklaştırmak istemişlerdir.

Askerlerimize grubun içerisinden PKK/PYD’li teröristlerce el bombaları atılmış, bölgedeki bir köyden de roket fırlatılmıştır.

Bu hunhar saldırı sonucunda 9 kahramanımız şehit düşmüş, 11 kahramanımız da yaralanmıştır.

Mezkûr saldırıya müdahaleye giden ATAK tipi bir helikopterimiz ise kırıma uğrayarak düşmüş, helikopterde bulunan 2 kahraman pilotumuz şehit olmuştur.

Çıkan çatışmada 40 civarında PKK/PYD’li terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Operasyonlarda yaralanan bir Uzman Çavuşumuz da geçtiğimiz Pazar günü şehit düşmüş, bununla birlikte şehit sayımız iki gün içinde 12’ye çıkmıştır.

Teröristler çocukları, kadınları kalkan yapmışlardır.

PKK/PYD/YPG bıyığı terlememiş yavruların katilidir.

Bu caniler hamile kadınların hasmıdır.

Bu alçaklar masumların can düşmanıdır.

Bazı uluslararası kuruluşların bu çerçevede yayımlamış olduğu raporlar PKK/PYD’nin gerçek ve cani yüzünü tescil ve tarif etmiştir.

Kundaktaki bebeklerin dökülen kanları için vurmalıyız.

Toprağa düşen şehitlerin hatırı için, Türkiye ve Türk milletinin, aynı zamanda bölgesel huzur ve istikrarı temin amacıyla hainlerin tepesine ateş olup yağmalı, balyoz olup inmeliyiz.

Terörle mücadele amansız sürmektedir, dönüşü yoktur.

Teröristler yok edilesiye kadar bu inanmışlık devam etmelidir, inancım odur ki, devam edecektir.

Bu arada, vasiyetini yerine getirmek için Telafer’de manevi sorumluluk üstlendiğimiz şehidimiz Musa Özalkan’ın şehadete yürümesinden bir gün sonra emekli ikramiyesine ve otomobiline haciz koymak için girişimde bulunulmasını derin bir üzüntüyle öğrendim.

Bu ayıp ve çirkinliğe ortak olanları şiddetle lanetliyor, buna teşebbüs eden çürümüşlerin adaletin yüz karaları, hukukun utanç kaynakları olduğunu açık seçik ifade ediyorum.

Şehide haciz millete hıyanettir.

Bu hacir altındaki hayasızların mutlaka cezalandırılmaları da şühedaya vefanın gereğidir.

Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize tekraren başsağlığı niyaz ediyorum.

Hepsinin acısını yüreğimde hissediyor, gönülden paylaşıyorum.

Şehit babalarının evlatlarının bayrağa sarılı naaşlarının hemen dibinde ağızlarından dökülen sözlere şahit oldukça duygulanıyor ve Türk milletinin bir mensubu olmaktan da iftihar ediyorum.

Bakınız bir şehidimizin babası, Şehit Piyade Uzman Çavuş Yunus Emre Doğan’ın babasını şu sözlerle teselli etmiştir:

“Allah ordumuza, devletimize güç versin. Allah kahraman ordumuzu karada, havada muzaffer etsin. Anasız olur, babasız olur, evlatsız da oluyormuş ama vatansız olunmaz.”

Şehit Yunus Emre Doğan’ın babası da evladının ardından; “Senin görevini ben tamamlayacağım. O dağlara ben gideceğim” diyerek zalime, haine, Türk düşmanlarına adeta meydan okumuştur.

Elleri öpülesi anaların, babaların bu sözlerini duyup da gururlanmamak, imrenmemek mümkün müdür?

Allah hepsinden razı olsun. Allah eksikliklerini göstermesin.

Geçen haftaki Grup Toplantımızda söylediğim, “gerekirse Afrin’e ben de giderim, taşıdığım canı seve seve veririm” sözünü diline dolayanlar, alaya alanlar, istismara kalkanlar, hadi bu muhteşem duruşa bir şey söyleyin de görelim.

Siyasete tutunmuş kripto PYD’liler, demokrat kisveli PKK muhipleri, fırsat kollayan gizli FETÖ hayranları, yüreğiniz yetiyorsa, aklınız kesiyorsa, şehitlerimize laf söyleyin de alnınızı karışlayalım, dünyayı size dar ve zindan edelim.

İhtiyaç hasıl olursa Afrin’e giderim dedim, baktım ki, sözde en hızlı demokrasi bezirganları PYD’ye zırh oldular.

İçimizden devşirilen küçük bir azınlık YPG’nin kuyruğuna takıldı.

Bu sözlerimden birileri fena halde rahatsız oldu, adeta kabus gördü.

Çıkışımdan, terör bloğunun hazımsızlık yaşayacağını beklerken, tepki CHP’den İP’ten ve yedeklerinden sıra sıra geldi.

Haine mesaj verdim, yankısı işbirlikçilerden duyuldu.

Herkes sevdiğine benzer, onunla anılırmış.

Afrin’e operasyona katılan, bu vatan için toprağa düşen tüm kahraman askerlerimiz benim öz be öz evladımdır.

Evlatlarımla birlikte aynı cephede yer almayacağım da kimlerle alacağım?

Herkes meşrep ve mizacına göre davranır.

Elbette kahraman askerimizin yanında olacağım.

Gerekirse onlarla omuz omuza vermekten, aynı sipere girmekten en ufak tereddüt göstermeyeceğim.

PKK/PYD’nin avukatlığını yapanlar, operasyondaki askerlerimizin moral ve motivasyonunu kırmak için ihanet yaygarası koparanlar direkt size söylüyorum:

Kahraman askerlerimize destek ve duadan vazgeçen namerttir.

Şu günkü kış şartlarında, kahraman Mehmetlerimiz ısınsın diyerek sırtında odun taşıyan kardeşlerimiz ordumuzun yanında yer alıyor.

Hürmetle andığımız Türk kadınları Nene Hatun ruhuyla evde yaptıkları sıcak yemeklerden bir tas da kahramanlara ikram ediyor, taraflarını gösteriyorlar.

Çeyiz hazırlığı yapan genç kızlarımız el emeği göz nuruyla ördükleri el işlemelerini üşümesinler diye Mehmetlere gönderip onların yanında duruyorlar.

Türk milleti Edirne’den Kars’a, İzmir’den Ardahan’a kadar seferber oluyor, el açıp dua ediyor, kahramanları destekliyor.

Sözüm işbirlikçilere, terör sevicilerine, terörist şakşakçılarınadır.

Bre Gafiller! Bre Densizler!

Köyünden kentinden her yaştan vatandaşımız gücü nispetinde askerlerimize destek olurken sizler bu mücadeleyi sulandırmaya, basitleştirmeye utanmıyor musunuz?

Hiç bir şey yapamıyorsanız bari dilinizi tutun.

Hele bir durun, hele bir yutkunun, hele bir susun, susun da bari adam sansınlar.

Kahraman askerlerimizin moralini bozmaya çalışarak neyi amaçlıyorsunuz? Neyi hedefliyorsunuz?

PKK/PYD/YPG’nin açtığı hendekler bertaraf edilirken, milletimizin birlik ve beraberliğinde hendek açma teşebbüsü boşuna ve beyhude bir gayrettir.

Türk milleti yediden yetmişe, Allah’a şükürler olsun ki o hendekleri kapatacak, ihanet çukurlarına hainleri gömecek kudrettedir.   

Operasyona destek veriyoruz diye lafa başlayıp, amalı fakatlı cümlelerle devam edenler teröristlerin yanında duran ahmak ve aymazlardır.

Diyorum ki; cephe gerisinde düşmana mevzi açmaya çalışanlara inat kahramanlarımızın yanındayız, onlarla biriz, sonuna kadar da beraberiz.

Dün Kerkük için en az 5 bin Bozkurt hazır dedim.

Bugün de aynısını tekrar ediyorum.

Yüzbinlerce Bozkurt Afrin için hazırdır!

Teröristlerin inlerini yerle bir etmek, dünyayı başlarına yıkmak ecdada borcumuz, millete yeminimizdir.

Bakınız merhum Ziya Gökalp nasıl seslenmişti:

Yolumuz gaza, sonu şehâdet,

Dinimiz ister sıdk ile hizmet,

Anamız vatan, babamız millet,

Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!

Milleti mesrur eyle Yârabbi!

Bu duaya amin diyelim, aminlerimizle kahramanları kucaklayalım, en yakın zamanda da muzafferlerimizle kucaklaşalım.

 

Değerli Arkadaşlarım,

Zeytin Dalı Harekâtı sürerken, geçtiğimiz Pazar günü, Ankara’da PKK’nın ileri karakolu, siyaset şubesi HDP’nin 3’ncü Olağan Kongresi yapılmıştır.

Türkiye’nin beka mücadelesi verdiği esnada, Ankara’da teröre destek verilmiş, PKK/PYD ve bebek katili selamlanmıştır.

Bunun adı tam anlamıyla vatana ihanet, millete hakarettir.

Bölücü terörün siyasi taşeronu HDP’nin bir eşbaşkanı Afrin’deki hainleri kast ederek, “halk kendini savunuyor, kendini koruyor” diyecek kadar gözü ve vicdanı kararmıştır.

Suçlular övülmüş, suç alkışlanmıştır.

Cezaevinde çürürken mesaj gönderen eski eşbaşkan ise, HDP’nin, AKP-MHP’nin kurmak istediği faşist Türkiye’nin partisi olmadığını zırvalamıştır.

Bunların zaten parti olmadığını biliyorduk, ama şunu da çok iyi biliyoruz; asıl faşist, asil ırkçı belli ve meydandadır.

Bir yanda millet şehitlerine ağlarken, diğer yanda terör yandaşları, Ankara’nın göbeğinde, sanki kutlama yapar gibi, halaylar çekmiş, oyun havaları çalmışlardır.

Zeytin Dalı Harekâtı aleyhine açıklamalar yapılmıştır.

Üstelik bu harekâtta sivillerin katledildiği alçakça iddia edilmiştir.

Afrin’i ve Kandil’i Ankara’ya taşımaya kalkışanları hukuk devletinin ilke ve esaslarıyla tanıştırmak, işledikleri suçları burunlarından getirmek Türk milletine şeref ve namus borcudur.

Şehitler toprakta, kan tutkunları, kanlı saldırıların taraftarları ihanet nöbetindedir.

Bunlar yaptıklarının bedelini mutlaka ödemelidir.

Ankara’da sahnelenen melanet ve rezaletler terör figüranlarının yanına bırakılmamalıdır.

Ne ibretliktir ki, HDP kurultayında onca provokasyon, onca hıyanet vuku bulurken, katılımcı CHP’liler yerlerinden kımıldamamış, kepazeliklere tepki göstermemişlerdir.

CHP ile HDP alenen pişti olmuş, aynı kazanda kaynamışlardır.

Boşuna söylemiyorum; ha CHP, ha HDP; ha CHP, ha İP, FETÖ, PKK/PYD; bunlar arasında herhangi bir fark yoktur.

Dün bir gazetede mülakatı yayımlanan Sayın Kılıçdaroğlu HDP ile de beraber olacak mısınız sorusuna hayır dememiş; demokrasiyi, insan haklarını savunan herkesle beraberlik iradesini göstererek bir kez daha çuvallamıştır.

Nitekim malumunun ilanını ve kendisine yakışanı yapmıştır.

Afrin’e girilmesin diyen CHP Genel Başkanı, acaba PYD/YPG’li kan ve kader ortaklarıyla ne zaman buluşacaktır?

Teröristlere destek açıklaması yapan peşmergeyle nerede kavuşacaktır?

Baksanıza, Fırat’ın Doğusundaki bazı gruplar bile YPG’ye cinayet yardımı için seferber olmuşlardır.

ABD Savunma Bakanı’nın bazı grupların Afrin’deki operasyonlar sebebiyle dikkatlerinin dağıldığını söylemesi bir kaygının, bir korkunun, dahası bir işbirliğinin vesikasıdır.

Suriye Demokratik Güçleri isimli terör şemsiyesi içinde yer alan bir Hristiyan örgüt, Deyrizor’dan ayrılıp Afrin’e hareket etme kararı almıştır.

Elbette gelecekleri varsa görecekleri vardır; nitekim ya bir bombadır, ya da alınlarında şak patlayacak bir kurşundur.

 

Muhterem Arkadaşlarım,

Afrin’de muazzam bir beka mücadelesi verilirken, harekâtı sekteye uğratmak maksadıyla açık veya örtülü faaliyetlerde de bir artış gözlemlenmiştir.

Her gün gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında Afrin konuşulmakta, sözüm ona birbirinden uzman kişiler Zeytin Dalı Harekâtını yorumlamaktadır.

Eline sazı alan operasyon uzmanı kesilmiş, ağzı olan değerlendirmeler yapmıştır.

Cevabı aranan şu soruya bakar mısınız; bu operasyon 3 Kasım 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi’ni nasıl etkilermiş?

Hangi partilerin oyları artar, hangi partilerin oyları azalırmış?

Hangi liderler çıkışta, hangileri inişteymiş?

Böylesi arayış içinde olan, sorgulamalar yapan vicdansızlar;

Hiç mi utanmanız kalmadı?

Hiç mi edepten nasibinizi almadınız?

Milletimizin vicdanını sızlatmayı bırakın artık.

Size göre toprağa düşen şehitlerimiz kaç oy eder?

Size göre milletimizin yüreğine düşen ateşin ederi yüzde kaçtır?

Size göre Mehmetlerimiz bu operasyondan sonra seçim pusulasında kaçıncı sırada yer alır?

Zilletten vazgeçin, zehirli dilinizi kesin. 

Enerjinizi Zeytin Dalı Harekatı üzerinden yaptığınız sinsi sandık planlarıyla heba ve israf etmeyin.

Partimizin, Afrin üzerinden siyasi plan içinde olduğunu iddia edenler de en hafif tabirle küstah ve karakter yoksunudur.

Neymiş, Zeytin Dalı Harekatı siyasete alet edilmemeliymiş.

Asker operasyondayken siyaset doğru değilmiş.

Bunu söyleyen Genelkurmay eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ’a sormak lazımdır, Afrin'i siyasete alet eden kim ya da kimlerdir?

Kimi kast ediyorsunuz?

PKK/PYD/YPG üzerinden siyaset yaptığını zanneden işbirlikçi emellere laf etmeyenler neyden gocunmuşlardır?

Askerimiz operasyondayken, PYD’ye selam gönderip cesaretlendirenlere tek söz etmeyenlerin maksadı nedir?

Siyaset, beka mücadelesini konuşmayacak da neyi konuşacaktır?

Fok balıklarının nasıl yaşadığını mı, yoksa nesli tükenen balinaları mı anlatalım?

Neyi konuşalım?

Kuş ve böcek türlerinden mi bahsedelim?

Tanzaya’daki Serengeti Parkı’ndaki safarileri mi izleyelim?

Leylekler ne zaman gelir, kırlangıçların yuvaları nerededir; bunları mı mesele yapalım?

Var oluş-yok oluş mücadelesini siyaset dert etmeyecekse, söyleyiniz bana, neyi dert edecek, neyi dert etmesi beklenecektir?

Siyaset onunla ilgilenmesin bununla ilgilenmesin, şuna bakmasın, buna yorum yapmasın değerlendirmesi ucuz, savruk, sakat bir yaklaşımdır.

Ülkemizin bugün karşı karşıya kaldığı ağır meseleler sonucunda mum gibi erimiyorsa insan, yanıyorum dememelidir.

Yanmaktan korkuyorsa kişi, vatan ve millet aşkıyla kavrulmaya talip olmamalıdır.

Ya yürekli davranacağız, ya da kor barındıracak bir yüreğe sahip olacağız. Bizim anlayışımız böyledir.

Güvendiğiniz dağlara kar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırakmaktır.

Gün gelip karlar eridiğinde, dağ yolunu gözleyince, en güzel cevap başka dağdan olan biteni ibretle izlemektir.

Biz sabrediyoruz, samimiyetle gelişmeleri takip ediyoruz.

Nitekim sabretmek öylece durup beklemek değil, öngörü sahibi olmak demektir.

Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü, kargaya bakıp bülbülü, ihanete bakıp sadakati tahayyül edebilmektir.

Yaptığımız ve yapacağımız budur.

Bize göre TSK’nın başında hali hazırda değerli bir komutan vardır ve fiilen de olsa ikincisine gerek yoktur.

Kaldı ki, ülkemizin bugünkü ateşle çevrili ortamında, Genelkurmay Başkanı’nı 221 sanığın yargılandığı Genelkurmay Çatı Davasının görüldüğü mahkemeye tanık olarak çağırmak düşüncesizce alınmış bir karardır.

TSK’nın beka mücadelesi sürecinde meşgul edilmesi, şu günkü ahval ve şerait içinde isabetli ve dengeli bir karar da olmayacaktır.

 

Muhterem Milletvekilleri,

Türkiye, son yılların en meşru ve haklı bir operasyonunu gerçekleştirmektedir.

Afrin’de Türkiye’ye yönelen terör tehdidi yüksek güvenlik riskleri doğurmuştur.

Bu bölgeden topraklarımıza teröristler sızmakta, güvenlik güçlerimize, masum vatandaşlarımıza saldırmaktadır.

Dahası aynı bölgeden Kilis ve Hatay’a teröristlerin attığı roketlerle çok sayıda vatandaşımız yaralanmakta, hayatlarını kaybetmektedir.

Afrin bölücülüğün, Kürdistan’ın ve terör koridorunun inşa edilmek istendiği stratejik bir alan olarak karşımızdadır.

Terör örgütü PKK/PYD’nin bu bölgedeki varlığı Suriye’nin toprak bütünlüğü için büyük bir sorun haline gelmiştir.

Dolayısıyla Afrin bölgesinin teröristlerden temizlenmesi Türkiye’nin ve bölgenin istikrar ve güvenliği için tarihi zorunluluktur.

Ne var ki Suriye ile beraber bölgenin huzur iklimini bozmak isteyenler boş durmamış Afrin’in terör yuvası haline gelmesine göz yummuşlardır.

Dahası PKK/PYD terör örgütüne verilen silahlar sorunun vahametini artırmıştır.

Bölgede bulunan tanklarımıza yönelik düzenlenen füzeli saldırılar tehlikenin boyutunu ortaya koymuştur.

Zira bu füze sistemleri ancak gelişmiş orduların sahip olabileceği imkânlardandır.

Üstelik sadece var olması yetmez, bu ileri silah sistemlerinin nasıl kullanılacağını bilmek de gereklidir.

Bu kapsamda akıllara gelen ilk ülke doğal olarak ABD’dir.

Şimdiye kadar teröristlere sayısı beş bini aşan tırlarla silah yardımı ve sevkiyatı yapan ülke ABD olmuştur.

Bu silahların içeriğinin Türkiye’den saklanmış olması asıl niyetleri Afrin’de bir kez daha karşımıza çıkarmıştır.

Anlaşılmaktadır ki, IŞİD’le mücadele bahanesiyle PKK/PYD’ye verilen desteğin görünen ve gösterilenin yüzünün ötesinde bir amacı vardır.

Lafa gelince müttefik ve stratejik ortak olduğunu hatırlayanlar gerçekte ve ne yazık ki Türkiye’yi tehdit eden terör örgütleriyle bir ve aynı kareye girmişlerdir.

Şu hazin duruma bakınız ki, Almanya, ülkemize sattığı tankların Afrin’de kullanılmasından rahatsızdır.

Ancak aynı Almanya bu tanklara karşı teröristlerce kullanılan bazı füzeleri imal ederek sunan ülkenin kendisi olduğunu da saklamaya ihtiyaç duymamıştır.

Türkiye işte böylesine sözde dostlarının olduğu güç şartlarda mücadelesini sürdürmektedir.

Bu gelişmeler bir kez daha kimseye muhtaç olmadan kendi milli silah sistemlerimizi geliştirmenin önemine işaret etmektedir.

Ve elbette tüm kullanılan silahlar Türk aklının ürünü olmalı, düşman unsurların imkânlarından çok üstün seviyede bulunmalıdır.

Bu çerçevede sürdürülen çalışmaların tamamını desteklediğimizi yeri gelmişken ifade etmek isterim.

Devamının gelmesi, envanterde bulunan silahların yerlilik oranının mümkün olan en üst seviyeye çıkarılması talep ve beklentilerimiz arasındadır.

Elbette Afrin’de sorun ve açmazlar sadece silahlarla sınırlı değildir.

Teröristlerin saklandıkları sığınak veya barınakları özellikleri ülkemize kurulan kanlı tuzağın bir başka yönüdür.

Hainlerin korunaklı bunkerler, tüneller, beton koruganlar ve hendekler inşa etmeyi müteahhitlik bilgileriyle edinmedikleri aşikardır.

Meselenin bu boyutunda da PKK/PYD’li teröristlere bazı ülkelerin danışmanlık hizmeti verdiği ayan beyan ortaya çıkmaktadır.

Kalınlıkları 1 metreye varan beton mevzileri PKK/PYD’ye son beş yıl içinde yaptıran kokuşmuş zihniyetin temsilcilerini iyi tanımalıyız.

Böylesine güçlü savunma mevzileri oluşturabilmek için ihtiyaç duyulan malzeme ve işçiliğin Suriye’de faaliyet gösteren malum Avrupa ülkelerine ait şirketler tarafından sağlandığı ortadadır.

Şu işe bakınız ki Fransa, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin icra ettiği harekâttan duyduğu hazımsızlığı her fırsatta ortaya koymaktadır.

Bu ülke Dışişleri Bakanı’nın mesnetsiz iddialarına göre Türkiye’nin düzenlediği harekât uluslararası hukuka aykırıymış.

Bu yalana sarılan Fransa’nın samimiyeti yoktur.

Almanya perişandır.

ABD ise teröristlerle nöbet tutmakta, askeri kamplar açmakta, sözde ordu kurdurmak için çabalamakta, sürekli silah ve cephanelik tahkimatıyla uğraşmaktadır.

Çok açık bir şekilde ifade etmeliyim ki, Türkiye Afrin’de yedi düvelle adı konmamış bir savaş halindedir.

Karşımızda PKK/PYD/YPG’nin yanında ABD ve Avrupalı ortakları vardır.

Bu nedenle bazı Avrupa ülkeleri akıllarını başlarına almalıdır.

ABD ise girdiği karanlık ve kahredici ihanet ilişkilerini derhal sorgulamalı, süratle terörle arasına mesafe koymalıdır.

İlişkiler düzelip gerginlik azalmazsa, üstelik devamlı körüklenirse, sonuç feci gelişmelere neden olabilecektir.

Antalya’da sorduğum gibi; eğer, Türkiye ile ABD arasında görüş menzili sıfıra iner, diyalog kopar, temas kesilir, eller tetiğe gider, siyaset yerine silah konuşursa olacakları hesap eden var mıdır?

Beyaz Saray yönetimi açık açık söylesin:

Dost muyuz, düşman mı?

İttifak mı, ihtilaf mı?

Devam mı, tamam mı?

Türkiye’ye gelen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanından sonra, önümüzdeki günlerde ülkemizi ziyaret edecek ABD Dışişleri Bakanı’nın bu sorulara nasıl cevap vereceği hakikaten de merak konusudur.

Bu aşamada, Ankara’da ABD Büyükelçiliği’nin bulunduğu Nevzat Tandoğan Caddesi’nin adını “Zeytin Dalı” olarak değiştirme niyeti de isabetli bir karardır.

ABD, Afrin’deki varlığımızı, şu garabete bakınız ki hala anlayamamış.

Zeytin Dalı Harekatı’na neden başladığımızı henüz kavrayamamış.

Türkiye, Meksika veya Kanada’yla sınırdaş değildir.

Binlerce kilometre uzağa askeri harekat yapmış değildir.

Sınır güvenliğini, egemenlik haklarını meşru ve hukuki ölçülerde muhafaza ve müdafaa etmektedir.

Peki ABD’nin ne işi vardır Afrin’de?

Sınırımızın dibinde ne gezmektedir?

ABD kapımızın önüne gelecek, burnumuzun dibinde her türlü operasyonu yapacak, her türlü oyunu oynayacak, sonra da Türkiye müdahale ettiğinde tuhaf bulup anlayamadığını söyleyecek.

Bu kadar yüzsüzlüğün tanımı lügatimizde yoktur.

Bu denli seviyesizliğin tanım ve tarifi aransa bile bulunamayacaktır.

ABD Suriye’ye gelince iyi, biz bekamız için girince kötü olacaksa, varsın olsun, onların kötüsü bizim şanımızdır, şeref anıtımızdır.

Mehmetçik Afrin’e ülkemize yönelen terör tehdidini yok etmek, asli sahiplerine iade etmek için girmiştir.

Bizim sancağımızın dalgalandığı yerde emperyalizmin kirli hesabı değil, adalet ve huzurun hâkim olduğu onurlu ve aydınlık bir gelecek vardır.

İnanıyor ve iman ediyoruz ki şehit nurlanmış, gazi onurlanmış askerdir.

Menbiç’te görüntü verip medya aracılığıyla verdikleri mesajlarla Türkiye’yi tehdit ettiğini zanneden ABD’li generaller ve terörist hısımları belli ki bizi tanımamışlardır.

Ancak biz varlığımızı tanıtmayı kanımızla da olsa, canımızla da olsa biliriz.

ABD’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı ile başlayıp Dışişleri Bakanı ile devam edecek temas trafiği önümüzdeki süreçte çok şeye gebedir.

İlaveten 14-15 Şubat 2018 tarihlerinde Brüksel’de yapılacak NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda da Türkiye-ABD Savunma Bakanlarının görüşeceği ifade edilmektedir.

Bizim beklentimiz nettir, Suriye’de verilen sözler eksiksiz tutulmalıdır.

PKK/PYD terör örgütüne verilen destek derhal kesilmelidir.

Teröristlerin elindeki kanlı silahlar bir an evvel toplanmalıdır.

Menbiç’ten teröristler çıkarılmalı, Menbiçliler kendi topraklarına yerleşmelidir.

Aksi halde Türkiye gereğini yapacak, bir şafak vakti terör yuvalarına yıldırım gibi saplanacaktır.

Hiçbir ülke bu coğrafyadaki varlığımızı hafife almasın.

Bin yıldır bu toprakları kanımızla sulamış bir milletiz. Biz Türk milletiyiz.

Bizden öncekiler medeniyetler müzesinde yerini almışken, biz hala buradayız, ebediyete kadar da burada olacağız, burada yaşayacağız.

Hiçbir çılgın varlığımıza zincir vuramayacak, önümüze geçemeyecektir.

Türkiye sivil kayıp hassasiyetini gözetmeseydi emin olun Zeytin Dalı Harekâtı şimdiye kadar çoktan tamamlanmıştı.

Afrin konusu bizim için istiklal meselesidir, bir adım geri duranın, geri adım atanın, alttan alanın, kaçmayı düşünenin, diyor ve haykırıyorum ki, kanı kurusun.

İstikametimiz açıktır, parolamız bellidir.

Ya İstiklal ya ölüm diyerek dün nasıl esaret prangalarını paramparça ettiysek, bugün de aynısını yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Herkes ayağını denk alsın, kimse Türk milletine Menbiç’ten parmak sallamaya kalkışmasın.

Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olduğumuz unutulmasın.

Bir tilki hükmü varsa bir de Bozkurt töresinin olduğunu yeri geldiğinde öğretmesini biliriz.

Biz ki ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz.

Kimse üç beş çapulcuyla, çağlar açıp çağlar kapatan bir milletin kahraman askerlerini bir tutmasın.

İşte bunun için Mehmetlerimizin dediği gibi cenk bizim için düğün günüdür.

Dilimizde Allah’ın ismi, yüreğimizde iman ve vatan sevgisi, ufkumuzda bağımsızlıktan başka bir hedefimiz yoktur.

Var olma irademiz kati ve kesindir.

Vatanımızı böldürmeyeceğimizi hala anlamamış olanlara verilecek dersler var ise bunu da heves ve heyecanla yapar, Allah’ın izniyle alayını şaşkına çeviririz.

Bu vesileyle sözlerime son verirken muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Başarılı bir hafta geçirmenizi diliyor, her birinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.

Google+ WhatsApp