Taçsız Kral Metin Oktay
1991... O günlerde Milliyet Gazetesi'nde ait olduğu takımı, kulübü yazıyor, anlatıyordu Metin Oktay gazete sayfalarında. Köprüyü geçse; o hafta sonu Ankara'da 19 Mayıs Stadı'nın tribünlerinde olacak yine Galatasaray'ı yazacaktı gazetesine. Olmadı... O gün Türkiye, Metin Oktay'ın ölüm haberiyle uyandı. Taçsız Kral, Boğaziçi Köprüsü çıkışında geçirdiği trafik kazasıyla hayata veda etmişti. Beyefendiliği ve centilmen kişiliğiyle hatırlanacak Kral'ın cenazesi ölümünün ertesi günü son kez Galatasaray'ın mabedi Ali Sami Yen Stadı'na getirildi. Kral son kez tribünleri selamladıktan sonra Topkapı Kozlu Mezarlığı'nda defnedildi.
NASIL YAZI YARABBİ?
Çalışma arkadaşlarından biri... Onu yakından tanıyan biri… Yani boşa sarf ettiğimiz sözlerin aslında bir sanat olduğunu yazılarıyla ispatlayan İslam Çupi bile tutulup kalmıştı. Hayatının belki de en kısa yazısını yazmıştı köşesinde. O da zaten "Nasıl Yazı Yarabbi" diyordu kendi köşesinden. Ve veda ediyordu: "İnanamadım. Bu bir insanın ölümü değil, bir çağın ölümüdür. Onu gazeteci olarak 1957 yılında daha meslekte ilk aylar içinde iken tanıdım. Futbolculuğu bir erişilmezlikti. Sadece futbolculuğu mu? İnsan sevgisi, insan dostluğu. Sempatikliği, sevecenliği, zarafeti, bir şeyler verme konusundaki tek taraflı yırtınışı ile bir adam sembolü, bir beşeriyet ilahı idi Metin Oktay... İnanamadım ama doğru galiba... Metin'le her zaman olmuş, Metin'le belki de engin ruh zenginliği en güzel yaşam yaramazlığına dönüşüp bende ayrı vücut haline gelen 33 yılım da galiba öldü şimdi... Ben bu bendeki ölüme razı olurdum. Keşke Metin'i yaşatabilse idi bu ölüm..."
TOP VE BEN
İslam Çupi'nin yazdıkları bir gün sonra okuyucularıyla buluştu ama peki ya Metin Oktay'ın yazdıkları? O günlerde Top ve Ben isimli bir kitap hazırlığına girişmiş, kitabına önsöz yazmış fakat basılı halini göremeden hayata veda etmişti. Oysaki ne güzel yazmıştı önsözünde: Biz ikimiz, çocukla oyuncağı değildik... Hikayemiz öyle başladı ama yıllar geçtikçe 'oyun'dan müsabakaya, maçlardan şampiyonluklara yöneldi. Önce oyundu, sonra iş oldu, Birlikte çok güzel bir şey ürettik. Adı 'gol'dü...
Tıpkı kendisinin de dediği gibi topla erken tanışmıştı Metin Oktay... Karşıyaka'da dokuma ustası Hasan Oktay'ın oğlu olarak dünyaya gelmişti 1936'da... Futbol kariyerine de 1952 yılında memleketi İzmir'in amatör takımlarından Damlacıkspor'da başladı. Ardından, Göztepe efsanesi Adnan Süvari'nin teknik direktörlük yaptığı Yün Mensucat ile anlaştı.
"SEN RECEP MİSİN?"
Burada genç milli takıma seçilmeye başladı. Beşiktaş ile görüştü. Paraya ihtiyacı olduğunu söyledi, 4 bin 500 lira istedi. "Sen Recep misin ki (Adanır), bu kadar para istiyorsun?" denilince yeniden İzmir'e döndü. İzmir Ligi takımlarından İzmirspor'da profesyonelliğe adım attı. Galatasaray'ı için yeni yetenekler arayan Gündüz Kılıç, sonunda İzmir'de Metin Oktay'ı buldu. Metin'i İzmir'den koparmak zordu, ayrıca pahalıya mal olacaktı. İstanbul'a döndü ve idarecilere "Kulübü satın, Metin'i alın" dedi. Biraz zahmetli de olsa Kral, Temmuz 1955'te Galatasaraylı oldu. Galatasaray'daki künyesine 1963'ten 1988'e kadar çeyrek asır kırılamayan gol rekoru, 6 gol krallığı, 2 Türkiye Ligi şampiyonluğu, 4 Türkiye Kupası, 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu yazdırdı.
AĞLARI DELEN GOL
Önce ağları deldi Metin Oktay. Profesyonel ligin ilk sezonunda iki grubun lideri Fenerbahçe ve Galatasaray'ın eleme usulü oynayacağı maçlar şampiyonu belirleyecekti. İlk maç 10 Haziran'da Dolmabahçe'deydi. 37. dakikada sol kanattan ilerleyen Metin Oktay, Fenerbahçeli Naci Erdem'i geçti ve sert bir vuruşla topu manda lakaplı Özcan Arkoç'un koruduğu kaleye gönderdi. Top ağları delerek dışarı çıktı. Maçın Yugoslav hakemi önce aut kararı verdi. Galatasaraylı futbolcuların itirazıyla ağlar kontrol edildi ve topun ağları delerek dışarı çıktığı anlaşıldı. 10 Haziran 1959 "ağları delen golün atıldığı gün" olarak tarihe geçti...
"GALATASARAY DAHA VEFALI"
Ağları deldiği sene babasını kaybeden Metin Oktay İzmirspor başkanının kızı Oya Sarı ile evlenmişti. İzmirspor, yeni bir transfer teklifi yapmış, Kral kabul etmemişti. İzmir'e dönmesini isteyen ve "Ben mi Galatasaray mı?" diye soran eşine de "Galatasaray, o daha vefalı yanıtını vermişti... Metin Oktay'ın reddettiği başka bir takım da Fenerbahçe'ydi. Fenerbahçe'nin zengin yöneticilerinden Müslim Bağcılar, ona açık çek uzatıp istediği rakamı yazması istemiş ama Metin Oktay'ın yanıtı net olmuştu: "Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba..."
METİN SAHAYI TERKEDİYOR...
Sadece bir kez oyundan atıldı. 3 Mart 1968’di. Yine Fenerbahçe maçıydı. Saha içinde Çarli lakaplı Yılmaz'a, "3-0 öndesiniz. Artık tekme atmayın da tatlı tatlı bitsin şu maç" dedi. Çok geçmedi. Bir hava topu mücadelesi sonrası Metin yine yerdeydi. Yılmaz Şen'in hareketine sinirlenen Metin Oktay yumruğu salladı. Avusturyalı hakem Wöhrer, Kral'ı oyundan attı. Fenerbahçeliler, Metin Oktay'ın oyundan çıkmasına sebep olan Yılmaz'ı ıslıkladı, başı önde soyunma odasına giden Metin Oktay'ı ise ayakta alkışladı.
AYRILIK KISA SÜRDÜ
Galatasaray günlerinde namı yurtdışına da yayıldı. Birçok teklif geldi ama o Şükrü Gülesin ve Bülent Eken'in de forma giydiği Fiorentina'yı seçti. 1961-62 sezonu devam ederken dönmek istedi Metin. Galatasaray taraftarı da onu istedi. Ancak Galatasaray'ın maddi durumu hiç de iyi değildi. Yardım kampanyaları başlatıldı Metin için. Beklenen oldu, Metin sezon sonunda yeniden Galatasaray'a döndü.
"SAHİ Mİ METİN, BU SON MU?"
Futbol yaşantısını 1969'da noktaladı Taçsız Kral. İzmir'de bir de Göztepe ile maç yapılacaktı ama o jübile maçını Fenerbahçe ile oynamak istedi. Ancak Fenerbahçeli yöneticilerin de ondan bir isteği vardı: Dünya gözüyle seni Fenerbahçe forması giyerken görmek istiyoruz. Gazeteler jübilenin bir hafta öncesinden itibaren Metin’le ilgili büyük büyük haberler yapmaya başladılar, Metin’in hayatı yazıldı, çizildi. Tercüman Gazetesi iki hafta öncesinden Metin’in Palermo’daki futbol günlerinde hayranlarından gelen mektupları yayınladı. Hazırlanan bir şilt, hafta boyunca Beyoğlu’ndaki Galeri Kristal’de sergilendi. Tercüman Gazetesi, “Sahi mi Metin, bu son mu?” başlığını attı.
"ARTIK FUTBOL YOK"
Yazının başında İslam Çupi'nin Taçsız Kral'a veda yazısından bahsetmiştik. Ardından söylenen en dokunaklı sözler yine ona aitti... 23 Ağustos 1969 günü oynanan jübile maçında para atışının ardından iki ezeli rakibin iki dev ismi Metin Oktay ve Can Bartu formaları değişerek maça başladı. Metin Oktay Fenerbahçe, Can Bartu Galatasaray forması giydi. İlk 10 dakikanın ardından Metin ve Can yeniden kendilerine ait formalarla sahadaki yerlerini aldı. Metin Oktay 1-1 biten maçın 55. dakikasında yerini Feridun'a bırakarak jübilesini yaparken, 217 gole imza atan taçsız kral olarak son kez tribünleri selamladı... İslam Çupi maç yazısında “Beyler bundan sonra bilet almak için birbirinizi boşuna çiğnemeyin. Çünkü burada artık futbol oynanmayacak” sözleriyle uğurladı Kral’ı...
TAÇSIZ KRAL
Futbolculuğu döneminde hayatının anlatıldığı Taçsız Kral filinde başrol oynadı Metin Oktay. Dönemin Galatasaraylı oyuncuları, özellikle Gündüz Kılıç, Ayten Gökçer, Ajda Pekkan ve Gönül Yazar da Metin Oktay’a filmde eşlik etti. Jübile sonrası "Top ve Ben" isimli bir de kitap yazdı. Jübilesinden sonra top oynamaya devam etmesini isteyenlere karşı Necmi Tanyolaç “Krallar palyaço olmaz” yazısı yazdı. Necmi abisini dinledi, dönmedi. Ertesi günlerde Amerika’da tedavi gördü ve alkolü bırakma kararı aldı. Amerika'dan dönüşüyle birlikte Galatasaray'da Tomislav Kaloperovic'in yardımcılığını yaptı. 1972-73'te bu kez aynı isimle Bursaspor'da görev yaptı. Yugoslav hocanın gidişiyle teknik direktörlüğe getirildi. Bursa sonrası İstanbul'a Galatasaray yöneticisi olarak döndü.
10 NUMARAYA SAYGI
Taçsız Kral'ın vefatının ardından Galatasaray, Gençlerbirliği deplasmanındaydı. Futbolcular 19 Mayıs çimlerine siyah forma ile çıkarken 10 numaralı formayı giyen Kosecki, Ankara'da 20 numaralı formayla mücadele etmişti... Formalar ikinci yarı değişmiş, Kosa bu kez 16 numarayla sahada yer almıştı...
"HAYAT DEVAM EDİYOR"
Metin Oktay'ın en yakın arkadaşlarından Turgay Şeren de maç yazısını en yakın arkadaşlarından biri olan Metin Oktay için yazmıştı. Dün sabah saat 10:00'da Ali Sami Yen Stadı'ndaydım. Metin Oktay ile son kez buluştuk. O Her zaman şunu söylerdi: "Hayat devam ediyor Turgay!.." Gerçekten öyle. Hayat devam ediyor ve edecek de. Galatasaraylılar nefis bir tören hazırlamışlar Metin'e. Keşke görebilseydi. Nedense bizler kişileri kaybettikten sonra onlara sahip çıkıyoruz. O zaman aklımıza geliyor. Oysa Metin her zaman ona gösterilen ilginin azlığından şikayet ederdi. Yaşarken unutuyoruz. Ama hiç olmazsa Metin'i son gününde tüm spor camiası, tüm Türkiye ona layık şekilde hatırladı. Galatasaray'ın Gençlerbirliği maçına görevim icabı geldim. Zaten yüreğim; Metin Oktay'ın camideki cenaze törenine pek katlanamazdı. "Kendimi avuturum" dedim, uçağa atladım ve Ankara'ya geldim...