Prostat Kanserinde Tedavi Süreçleri Ve Son Yenilikler

Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cenk Acar, "Prostat kanseri homojen bir kanser olmayıp, bazı hastalarda ömür boyu herhangi bir probleme yol açmazken, bazılarında ise hızlı seyrederek

Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cenk Acar, "Prostat kanseri homojen bir kanser olmayıp, bazı hastalarda ömür boyu herhangi bir probleme yol açmazken, bazılarında ise hızlı seyrederek ölümlere yol açabilmektedir" dedi.
Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Cenk Acar, prostat kanseri tanı, tedavi süreçleri ve son yenilikler hakkında merak edilenleri yanıtladı. Türkiye´de prostat kanserinin oldukça sık görülen bir kanser olduğunu ifade eden Acar, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre prostat kanseri tüm dünyada en sık tanı konan erkek kanseridir ve 2´nci sıklıkta ölüm nedeni olarak bildirilmektedir. Türkiye verilerine bakıldığında insidansı 43/100 bin olup, saptanma oranlarının Avrupa ortalamalarına benzer olduğu görülmektedir" dedi.
Prostat kanserinin 50 yaş üstü erkeklerde sık görüldüğünü söyleyen Acar, şunları aktardı:
"Yaş ilerledikçe bu sıklık artar. Prostat kanseri homojen bir kanser olmayıp, bazı hastalarda ömür boyu herhangi bir probleme yol açmazken, bazılarında ise hızlı seyrederek ölümlere yol açabilmektedir. Genellikle hastalarda herhangi bir şikayete neden olmamakla birlikte hastalarımızın en sık başvuru nedeni iyi huylu prostat büyümesine benzer bulgulardır. Hastalarımız bize başvurduklarında kanserlerini prostat içine sınırlı veya lenf bezlerine, kemiğe ve vücuda yayılmış olarak da saptayabilmekteyiz."
Prostat kanseri tanısının prostat spesifik antijen düzeyi veya fizik muayenede anormallik saptanan hastalara makattan yapılan ultrason eşliğinde alınan prostat biyopsisi ile konulduğunu belirten Acar, şöyle devam etti:
"Özellikle teknolojinin yardımıyla daha kaliteli görüntü veren ultrason cihazları ve magnetik rezonans görüntülemenin (MRG) kullanımı ile birlikte daha ağrısız biyopsi alma tekniklerinin uygulanması tanı oranını ve hasta konforunu arttırmaktadır. Evreleme konusundaki önemli bir gelişme ise, MRG´den elde edilen birçok parametrenin birleştirilerek hastalığın prostat dışına ve lenf bezlerine yayılımının daha yüksek doğruluk oranı ile belirlenebilmesidir. Bununla birlikte tüm vücut MRG´nin tedavi öncesi ve sonrası takipte önemli oranda diğer tetkiklere üstün olduğu yapılan çalışmalarda vurgulanmaktadır."
Kanserin prostata sınırlı olduğu saptanan hastalar için cerrahi ve radyoterapinin en sık kullanılan tedavi seçenekleri olduğunu söyleyen Acar, şunları aktardı:
"Yapılan incelemeler sonucunda organa sınırlı kanseri olduğu tespit edilen hastaların cerrahi sonrası yüzde 35-45´inde prostat çevresine ve lenf bezlerine yayılım olduğu saptanmaktadır. Bu durumun önceden tespiti veya cerrahi sırasında özellikle lenf bezi yayılımı açısından orta-yüksek riskli hastalarda prostat çevresindeki lenf bezlerinin tamamen çıkarılması tedavi planını değiştirmekte ve bu sayede hastaların sağ kalımlarını uzatabilmektedir."
Dr. Acar, "Lenf bezlerine yayılımın kesin olarak gösterilebilmesi ancak cerrahi sırasında prostat çevresindeki tüm lenf bezlerinin çıkarılması ile mümkün olabilmektedir. Ancak, bu cerrahi bazı ameliyat sonrası komplikasyonları da beraberinde getirmektedir. Maalesef bu tip durumlarla karşılaşmamak için bazı cerrahlar lenf bezlerinin tamamen temizlenmesinden kaçınmakta ve birkaç örnek alarak işleme son vermektedirler. Son yıllarda ise bu konuda büyük gelişmeler yaşanarak robot yardımlı ve laparoskopik prostat kanser cerrahisi sırasında kanserin ilk sıçrayacağı lenf bezinin bulunup, sadece onun çıkarılmasının tanı açısından yeterli olduğunu gösteren çalışmalar yayınlanmaya başladı. Ameliyat sırasında indosiyanin yeşili adı verilen bir maddenin prostata iğne yoluyla verilmesi ile ilk görülen lenf bezinin flörosans ışıkta yeşil refle vermesi sayesinde tanınmasına imkan veren bu yöntem son 1-2 yılda yapılan kongrelerin en popüler konusu haline gelmiştir. Bugün için lenf bezlerinin tamamen çıkarılması ile birlikte uygulandığında lenf bezi yayılımı saptanmasını yüzde 20 oranında arttırdığı gösterilmiştir. Ben de özellikle lenf bezi yayılımı riski yüksek olan hastalarıma bu yöntemi önermekte ve uygulamaktayım. Son olarak, bu yöntemin ileride daha yaygın kullanılacağı ve standart haline geleceği düşüncesindeyim" diye konuştu.
(ÖÇ-CC-Y)

22.10.2014 10:27:33 TSI

Google+ WhatsApp