Nerede petrol orada problem 'war'
Dünyanın her yerinde petrol var. Ancak üretim maliyetleri Orta Doğu'ya göre 5-6 kat daha pahalı. Petrolün varil fiyatı düştükçe Orta Doğu başta olmak üzere petrol zengini ülkelerde tansiyon yükseliyor. Ya petrol üretiminde kesinti yapılıp fiyatlar yükselecek ya da Batı düşük fiyatlı üretim yapan ülkelerin zenginliklerine çöreklenecek.
1. Dünya Savaşı'yla birlikte hem Orta Doğu hem de petrol, Osmanlıdan koparıldı. II. Dünya Savaşı'nın çıkışında da petrol önemli rol oynadı. Japonlar, doğu Hint adalarındaki petrol kaynaklarını elde tutmak için Pearl Harbour'a saldırdı. Hitler, Kafkasya'daki petrol yataklarını ele geçirmek için Sovyetler Birliği'ni işgal etti. Saddam'ın Kuveyt'i işgali ve akabindeki Körfez Savaşı'nın bahanesi de yine petroldü. ABD'nin Avrupalı müttefikleriyle Körfez Savaşı'nı başlatmasının sebebi, Kuveyt'i Saddam'ın işgalinden kurtarmak değil petrolleri Saddam'a kaptırmamaktı. 11 Eylül'ü bahane ederek Orta Doğu'ya demokrasi götürme girişimi bütün bölgeyi ve bölge zenginliklerini kontrolü altına alma hevesiydi. Suriye'de bir türlü bitmeyen savaşın gerekçesi, Yemen'deki çatışmaların sebebi hatta İran'daki son olayların asıl sebebi de hep petroldü...
Kore krizi, Küba krizi, Filistin meselesi, Vietnam Savaşı, Kıbrıs meselesi, Arap-İsrail Savaşı, Sovyet-Afgan Savaşı, ABD-Afgan Savaşı, İran Rejim değişikliği, Kafkas olayları, İran-Irak Savaşı, Doğu Timor meselesi, Süveyş krizi, Libya, Mısır rejim değişiklikleri, Suriye iç savaşı, Yemen savaşı, Arakan olayları, Güney Amerika'daki darbeler, İran sokak hareketleri ve en önemlisi Osmanlı Devleti'nin yıkılmasının altında hep petrol ve onun geçiş güzergâhları yatıyor. Dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip Suudi Arabistan'ın sakin göründüğüne bakmayın. Onlar petrol çıkar çıkmaz konuyu anlamış, gereğini yapmışlar. Petrol gelirleri ABD banka ve tahvillerinde, petrol işletmeleri ise ABD'li yöneticilerde. Emanete sahip çıktıkları sürece problem yok.
Egemen güçler aynı projeleri farklı isimlerle tekrar tekrar masaya yatırıyorlar: Sykes-Picot anlaşması, Kırmızı Hat, Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan, DEAŞ bölgesi... Yüz elli yıldan fazla bir süredir Azerbaycan, İran ve Körfezdeki petrolün üretim ve ulaştırma yolları için sayısız savaş çıkarıldı. Peki niye hep aynı bölge? Dünyanın başka yerinde petrol yok mu? Tabii ki var ama üretim maliyetleri bu bölge kadar ucuz değil: Alaska'da buzların altından, Meksika körfezinde binlerce metre okyanus dibinden petrol çıkıyor. Kanada'daki petrol sıvı değil, toprağın ısıtılması ve çıkan petrolün rafine edilmesi gerek. Rusya'daki kaynakların da bir kısmı Sibirya'da ve borularla Avrupa'ya yahut Çin, Hindistan ve Japonya gibi tüketim noktalarına taşınması ağır yatırımlar gerektiriyor. O zaman geriye tek bir yer kalıyor: Orta Doğu...
İRAN: ESKİDEN ÖNEMLİ MÜTTEFİK ŞİMDİ EN ÖNEMLİ DÜŞMAN
1901 yılında İngiliz iş adamı William Knox d'Arcy, İran şahıyla 60 yıllık petrol arama/çıkarma anlaşması imzaladı. Petrol, kraliçenin himayesindeydi artık. 1921-1925 yıllarında ise Pehlevi hanedanını İran'ın başına geçiren bir dizi hükûmet darbesi gerçekleşti ve petrol Amerikan şirketlerine geçti. 1941'de İran şahı Rıza Pehlevi binlerce Almanı etkili ve yetkili mevkilere koydu. İngiliz baskısına rağmen Şah, Almanları ülkeden kovmayı reddetti. Bunun üzerine Ruslar ve İngilizler İran'ı işgal etti. 1951 yılında İran Başbakanlığına gelen Musaddık, İran'daki ABD-İngiliz petrol tesislerini millîleştirince 1953 yılında darbe ile devrildi. Petrol tekrar Amerikan-Britanya şirketlerine geçti. ABD'nin önemli bir müttefiki artık İran'dı. 1979 yılında Humeyni liderliğindeki İran Devrimi ile Pehlevi devrildi, petrol Fransızlara geçti. ABD, Orta Doğu'da İran'ı böylece en büyük düşmanı ilan etti ve ülkeyi karıştırmak için her yolu denedi. Ve bugün İran, petrol fiyat artışlarından dolayı sokaklara dökülen halkın iktidarı devirmesinden endişe ediyor.
OSMANLIYI YIKTILAR
1899'da Britanyalı uzmanlar hazırladıkları raporda Musul'da kayalardan aşağıya petrol sızdığını hatta Dicle sularının kirlendiğini yazdı. Osmanlı, Musul petrolünü Avrupa'ya trenle ulaştırmak için bir demir yolu ihalesi açtı. 1901'de Almanlar Musul'da "tükenmez bir petrol gölü" bulunduğunu Deutsche Bank'a rapor ettiler. Berlin-Bağdat-Basra Demir Yolu, Padişah Sultan II. Abdülhamid döneminde Almanlar tarafından inşa edildi. Burada çıkarılan petrolün batıya nakli demir yolu ile mümkün olacaktı. İngiltere bu projeyi kendisi için büyük bir tehdit olarak gördü. O dönem Osmanlı toprakları içinde olan Kuveyt'e kadar uzatılması planlanan proje Arap aşiretlerin kışkırtılması sonucu engellendi. Merkezî konumu ve limanlar sebebiyle projenin lojistik merkezi olan Adana, Ermeni çetelerin hedefi oldu. Osmanlı Devleti'nin parçalanması yönündeki adımlar hızlandı. 1915'te İngilizler Basra'yı, 1917'de Bağdat'ı ve 1918'de Kerkük'ü aldı.1919 Paris Barış (!) Konferansı'nda bu toprakları Türkiye'den kopararak “Irak” adlı yeni bir ülke ortaya çıkardı. Sevr ile petrol bölgeleri Osmanlının elinden alındı, Musul ve Kerkük İngiltere'ye bırakıldı.