Maske Takma Zorunluluğunu Kaldırın
Maske 1,5 yıldır sağlık bakanlığının ve bilim kurulunun dayatması ile taktığımız gereksiz olan bir zorunluluk. Takmazsan 900 tl ceza. Bu sürecin başından beri Avrupa ve Abd de isteğe bağlı. Açık alanda isteyen takıyor istemeyen takmıyor. Peki bizde neden dayatılıyor.
Parkta tek başına maskesiz oturana ceza yazıldı. Denizin ortasında tek başına yüzene ceza yazıldı. Arabasının içinde tek başına gidene de. Bu süreçte vatandaşla polis, jandarma ve bekçi karşı karşıya getirildi. Hatta ve hatta vatandaşla vatandaş karşı karşıya getirildi. Maske takmayanlar kamera ile takip edildi.
Sürecin en başında TV’lerden hiç inmeyen neredeyse her kanalda sadece kendisi konuşan Mehmet Ceyhan bey bakınız maske ile ilgili ne söylemiş. “Maskenin gözenekleri virüsün 7 katı büyüklüktedir. Karşınızdan birisi hapşırsa o virüs gelir maskeye yapışır sonra siz onu verdiğiniz nefesle canlı tutarsınız. Aldığınız nefesle de içinize çekersiniz. Maske korumaz.”
İnsanlar tek maske yetmedi çift maske taktılar hatta üstüne birde siperlik takanlar dahi oldu. Maske takarken hiç kimse rahat nefes alabildiğini söyleyemez. Maske ile yeterince oksijen alamıyoruz. Ayrıca dışarıya attığımız karbondioksiti de yeterince atamadığımız için yeniden içimize çekiyoruz. Maskeyi sabahtan akşama kadar sürekli takmak zorunda olanları düşündüğümüzde 1,5 yıldır maske takan insanların uzun vadede bazı sağlık sorunları yaşayacağı ihtimaller içindedir. Havalandırılmış bir odanın karbondioksit miktarı 400 ppm dir. Maskenizi takıp cihazla maskenizin içindeki karbondioksiti ölçtüğünüzde bir müddet sonra 10000 ppm e kadar çıktığını görüyorsunuz. Bu durumun sağlımıza faydalı olduğunu sanırım kimse söyleyemez.
Açık havada insanlara maske taktırıyorsunuz. Pozitif çıkınca da hastaneye götürüyor bol bol oksijen vermeye çalışıyorsunuz. Bıraksanız da insanlar dışarıda rahat rahat bol bol oksijen alsa olmaz mı?
Akciğer kanseri olanları, astım hastası olanları, koah hastası olanları ve hatta her gün oksijen tüpü takanları maske takmak zorunda bırakıyorsunuz.
Kalp damar cerrahı Op.Dr. M.Okan Özdemir diyor ki; “Biz sadece ameliyatta maske takarız. Onu da ameliyat esnasında hasta enfeksiyon kapmasın diye. Hatta ameliyat süresince ara ara maskemizi değiştiririz.”
Bize diyorlar ki siz doktor musunuz? Bizde diyoruz ki; basit tıbbi bilgileri bilmek için tıp fakültesi mi bitirmemiz gerekir. Maske takınca nefes alamayacağımızı bilmek için tıp fakültesi mi bitirmemiz gerekir. Mesela; Elektrik çarpar. Bunu bilmek için elektrik mühendisimi olmamız gerekir?
DSÖ başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus doktor mu?
Hem virüslerle ilgili hem de aşılarla ilgili sürekli konuşan Bill Gates doktor mu?
Konuyla ilgili destekleyici açıklamalar yapan ülkemizde ve dünyada bir çok doktor var. Yüzlercesini sayabiliriz ama bir kaçını sizinle paylaşalım. Ülkemizden; Op.Dr. M.Okan Özdemir(Kalp Damar cerrahı), Prof.Dr.Ahmet Rasim Küçükusta (Göğüs hastalıkları), Prof.Dr. Serhat Fındık (Göğüs Hastalıkları), Dr. Bilgehan Bilge(Beyin omurilik ve sinir cerrahı), Doç.Dr. Neva Çiftçioğlu(Nasa, Astrobiyolog)
Dünyadan; Prof. Lux Montaigner(Nobel ödüllü virolog), Prof.Dr. Sucharit Bhakdi(Mikrobiyoloji enfeksiyon hastalıkları), Clemens Arva(Avusturyalı biyolog).
Bakınız Clemens Arva diyor ki; Dirsek içine Oksürüp hapşurmak en etkili yöntemdir. Virüs kıyafetlerimiz ve hava ile temas ettiğinde çok hızlı bir şekilde kurur ve etkisiz hale gelir. Çünkü hava ve kıyafetlerimiz virüsün nemini alır. Elbette kıyafetimiz üzerinde 2 gün sonra virüs bulabilirsiniz ama artık o aktif değildir. Ağzımızda maske ile öksürüp hapşırırsak maskenin içine biriken virüsler nefesimizle yaşar ve beslenir. Sonra aldığımız nefesle onu içimize tekrar çekeriz. Maskeyi çıkarırken elimizle onlara dokunuruz ve yayılmasına neden oluruz.”
Konuyla ilgili Dsö 2019 yılında ilaç dışı önlemlerle ilgili yayınladığı raporun kanıtların özeti bölümünde “Yüz maskelerinin virüsün yayılmasını azaltmadaki etkisine dair hiç bir kanıtın olmadığı saptanmıştır” deniliyor.
Sağlık bakanlığının salgın ile ilgili açıkladığı en yüksek rakamları dikkate aldığınızda vefat edenlerin pozitif olarak tesbit edilenlere oranı %0,87, vefat edenlerin toplam nüfusa oranı ise %0,05 dir. Bu rakamlar salgından önce daha fazla idi. Bu durumda gösteriyor ki ortada bir salgın yok, pandemi yok, kapanmaya ve maske takmaya gerek yok.
Sonuç olarak; eğer salgın bitsin istiyorsak
İstanbulda açılan Dsö nün ofisini kapatılmalı, süreci iyi yönettiğini düşünmediğim sağlık bakanı değiştirmeli ve yasaklardan başka hiç bir tıbbi bilgisi olmayan bilim kurulu feshedilmelidir.
Salgına karşı hiçbir faydası olmayan hatta yayılmasına neden olan hatta ve hatta sağlığımızı doğrudan tehdit eden MASKE takma zorunluluğunu kaldırın ve serbest bırakın. İsteyen taksın istemeyende takmasın.