Kılıçdaroğlu’ndan Beyazıt'a: ‘Sende yürek yok mu?’
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ünlü şovmen Beyazıt Öztürk’ün programına telefonla bağlanan ve kendisini öğretmen olarak tanıttıktan sonra Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylara ilişkin yorum yapan kişi nedeniyle özür dilemesine tepki göstererek, “Kardeşim neden özür diliyorsun, yürek yok mu sende, cesaret yok mu?” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ünlü şovmen Beyazıt Öztürk’ün programına telefonla bağlanan ve kendisini öğretmen olarak tanıttıktan sonra Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylara ilişkin yorum yapan kişi nedeniyle özür dilemesine tepki göstererek, “Kardeşim neden özür diliyorsun, yürek yok mu sende, cesaret yok mu?” dedi.
TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan ve Sultanahmet’te yaşanan terör saldırısına ilişkin hükümeti eleştiren CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yaşanan patlama sonrasında yayın yasağı getirilmesine tepki gösterdi. Programında yaşanan olay nedeniyle özür dileyen ünlü şovmen Beyazıt Öztürk’ü de özür dilediği için eleştiren Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği proje tanıtım programına katılan Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanlarını da ağır bir dil ile eleştirdi.
“DAHA AMBULANS GİTMEDEN YAYIN YASAĞI GETİRİYORLAR”
Grup toplantısında farklı konulara değineceğini fakat yaşanan terör saldırısının gündemi allak bullak ettiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, “Ankara’daki patlama olduğunda İstanbul’daydım, programımı iptal etmek zorunda kaldım, gazetecilerin önüne çıktığımda ‘terörü bitirme konusunda açık çek veriyorum, kim ne istiyorsa açıkça çağrıda bulunuyorum, Biz bütün gücümüzle hazırız. Bütün siyasi partileri ‘ama’sız terörü lanetlemesi lazım’ dedik. Defalarca ‘Ortadoğu bataklığına Türkiye’yi sürüklemeyin’ dedik. Aynı şeyi şimdi söylüyoruz. Artık bu işin aması maması yok, Türkiye’deki 78 milyon yurttaşımın, şu gerçeği bilmesi lazım, bu hükümet Türkiye’yi yönetemiyor. Üçüncü sınıf kadrolarla 21. yüzyılın Türkiye’si yönetilemez. Kimin ne dediği ne yaptığı belli değil. Artık sabrımız taştı. Yönetemiyorsanız gideceksiniz, yönetenler gelecek. Yaptıkları şu, daha ambulans gitmeden yayın yasağı getiriyorlar. Milletten neyi gizleyeceksiniz. Bütün dünya yayınlıyor, sadece bizim vatandaşlarımız öğrenmeyecek. Bu ülkenin vatandaşı ikinci sınıf vatandaş mı? Turizmin kalbinde, Sultanahmet’te canlı bomba patlayacak hiçbir önlem almayacaksınız, sonra yayın yasağı getireceksiniz” dedi.
“ANADOLU AJANSI PATLAMAYI HABER YAPMIYOR, YAYIN YASAĞINI HABER YAPIYOR”
Sultanahmet’te yaşanan patlama sonrasında Anadolu Ajansı’nın patlamayı değil de patlama sonrasında getirilen yayın yasağını haber yaptığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Şimdi birilerini suçlayacaklar. Hükümet şikayet merci değildir, orası sorunların çözüm mercidir, sen sorumluları çözeceksin, önce önlem alacaksın. Nerede senin istihbaratın, bizi izlemekten terörü izlemeye fırsat bulamıyorlar. Yine bizim diktatör bozuntusu konuşuyor, niye konuşuyorsun sen, bırak önce Başbakan konuşsun. Anadolu Ajansı patlamayı haber yapmıyor, yayın yasağını haber yapıyor. Böyle bir ajans olabilir mi? Devlette liyakati öldürdüler. ‘Benim adamım’ diye getirdiler, senin adamında iş yok, iş yapamıyor. Yayın yasağı getiriyorlar, vatandaş haberleri dinlemesin, görmesin diye. Bu vatandaş doğruyu nereden öğrenecek, senin ağzından mı öğrenecek, sen doğruları söylemeyen birisin, biz doğruları nereden öğreneceğiz. Bütün dünya bilecek sen bilmeyeceksin, böyle bir anlayış olmaz. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye’yi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günüydü, hangi gazeteci hayatından memnun? Binlerce gazeteci işsiz, medya özgürlüğünde sınıfta kaldık. Sevgili vatandaşım sen oy verdin, ‘gelsinler memleketi yönetsinler, terörü bitirsinler’ diye, bunlar Türkiye’yi yönetemez, Türkiye’nin başını belaya sokar bunlar. Gazeteciler konuştu mu, yazdı mı hapse atıyorsun. Bir gazetecinin hangi koşullarda çalıştığını bu beyler biliyorlar mı acaba. Karda, kışta haberde koşuyorlar. Nerede haber varsa orada bu insanlar, halkı doğru bilgilendirmek istiyorlar. Siz bu insanların tamamını perişan ettiniz. Gazete bürolarını bastınız. Yetmedi camı çerçeveyi indiren adamı bakan yardımcısı yaptınız. Sonra da bu millete ‘ahlak, erdem’ diyorsunuz, hangi ahlak hangi erdemden söz ediyorsunuz. Sokağın ortasında gazeteci dövdüler, hastanelik ettiler, çıkıp bununla övündüler” diye konuştu.
“KARDEŞİM NEDEN ÖZÜR DİLİYORSUN, YÜREK YOK MU SENDE, CESARET YOK MU?”
Ünlü şovmen Beyazıt Öztürk’ün sunduğu bir televizyon programında öğretmen olduğunu iddia eden bir kişinin canlı yayına telefonla bağlanarak Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan olaylara ilişkin konuşmasından sonra yaşananlara dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Beyazıt Öztürk’ün özür dilemesini eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “Programa kadın öğretmen bağlanıyor, söylediği şey, ‘çocuklar ölmesin’, ‘vay efendim sen nasıl çocuklar ölmesin dersin.’ Özür üzerine özür. Programı yapan arkadaş da özür diliyor, kardeşim neden özür diliyorsun, yürek yok mu sende, cesaret yok mu? ‘Üzdüysem.’ Kimi üzersin sen, üzsen üzsen ancak çocuk katillerini üzersin sen. Bu sanatçı arkadaşımızın üzerine gidenler annelerine bir sorsunlar, ‘anne benim önemim nedir senin güzünde’ desinler. Sen kalkıyorsun bunu acımasız propaganda aleti olarak kullanıyorsun. Savcı soruşturma açmış, ne zamandan beri ‘çocuklar ölmesin’ demek terör örgütü propagandası oldu. Yıllar önce bunu Nazım yazmıştı, ‘çocuklar ölmesin, şeker yesinler’ diye. Ülke bu hale gelirse savcı da Ankara’daki beylerin savcısı olur cumhuriyetin savcısı olmaz. O savcıya sormak istiyorum, şehir merkezlerini terör örgütü silah deposu haline getirirken, valilere ‘dokunmayın’ diyen adam teröre yardım ve yataklık yapan adam değil mi? Oralar silah deposu haline gelirken bu Ankara’daki beylerin haberi yok muydu, soruşturma açacaksan buna aç. Sen bunları bırakıyorsun, talimatın gereğini yapıyorsun. Son 5 ayda 58 çocuk öldü, çocuğun, kadınların, sivillerin ölmesini istemeyiz. Şehitlerimiz geliyor, içimiz kan ağlıyor. Şehitlerimizin evini göstermiştik, Balıkesir Dursunbey’de. Babası üzülmüş o evi neden gösterdiniz diye. Kendisini aradım ve konuştum, bir soru sordum, ‘senin çocuğun askere gidiyor, Ankara’daki beylerin çocukları neden gitmiyor?’ diye sordum. Aynı şey Samsun’da oldu, insan yaşamaz diyorlar o evde. Şu soruyu vatandaşların kendisine sormasını istiyorum, düne kadar terör yoktu, hükümet olduklarında ne oldu da terör bu kadar tırmandı?” şeklinde konuştu.
“DÜNYANIN EN AZ GELİŞMİŞ SON 20 ÜLKESİNİN 15 TANESİNDE BAŞKANLIK SİSTEMİ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sistemini getirmek için ne gerekiyorsa yaptığını, vatandaşa doğru bilgi vermediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bir siyasetçinin temel görevi vatandaşa doğru bilgi vermektir. Başkanlık için ilk başta şu örneği verdi Sayın Cumhurbaşkanı, ‘gelişmiş ülkelere bakarsak tamamında başkanlık sistemi var’ diyor, tamamı yalan. Gelişmiş 20 ülkenin 16 tanesi parlamenter sistem var. Neden millete doğru söylemiyorsun. Dünyanın en az gelişmiş son 20 ülkesinde 20 ülkeden 15 tanesinde başkanlık sistemi var. Söylediğinin tam tersi. Az gelişmiş ülkelerin, gelişmemiş ülkelerin çoğunluğunda başkanlık sistemi, gelişmiş ülkelerin çoğunluğunda parlamenter sistem var. ‘İngiltere’de başkanlık sistemi var’ dedi. Yok, parlamenter sistem var yıllardır. Neden halka doğruyu söylemiyorsun. Baktı ki bu örnekler fazla tutmuyor, Hitler örneği verdi, ‘parlamenter sistemi başkanlık sistemine dönüştürdü’ dedi. Ne oldu, milyonlarca insan öldü. Sonra da hatasının farkına vardı, internet sitelerini sansürledi” ifadelerini kullandı.
“YARGITAY, DANIŞTAY VE SAYIŞTAY BAŞKANLARI, ORAYA NEYİN KARŞILIĞINDA GİTTİNİZ?”
Yargının Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın arka bahçesi haline döndüğünü kaydeden Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi projelerinin tanıtımının yapıldığı bir toplantı düzenlediğini, Başbakan Davutoğlu’nun da bu toplantıya katıldığını belirtti. Kılıçdaroğlu, “Bu toplantıya Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanları da katılıyor. Bu başkanlara sormak istiyorum, sizin orada ne işiniz var, niye gittiniz, hangi gerekçe ile gittiniz oraya? Oraya neyin karşılığında gittiniz, ne vaat edildi de siz oraya gittiniz? Sayıştay Başkanına soruyorum, sen Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hesaplarını denetlemek zorundasın, sen oraya denetçi mi göndermeyeceksin, onun sözünü mü verdin? Şimdiye kadar Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hesaplarını kaç denetçi ile ne kadar sürede denetledin, açıklayacaksın. Sen oraya hangi gerekçe ile gittin, yoksa ‘senin hesaplarını denetlemeyeceğim, sen bildiğini oku’ cesaretini vermek için mi gittin. Diğer sorum Yargıtay Başkanına, Yargıtay’da dünya kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın davaları var, sen o davaların güvencesi olmak için mi oraya gittin? Sen yargıyı mı yöneteceksin yoksa Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seni mi yönetecek? Danıştay Başkanı, dünya kadar davası var, herhalde şunun için gitti, ‘sen bildiklerini oku Sayın Başkan, ben senin arkanda kapı gibi duruyorum, sen yargı kararlarını takmasında olur.’ Ayın 6’sında bu toplantıya katılıyorlar, 8’inde başkan açıklama yapıyor, başkanın adını da unuttum neydi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının adı? Açıklama yapıyor, Ulus düzenlemesi ile ilgili yargı kararı alınmış, yürütmeyi durdurma kararı, kullandığı cümle aynen şu, ‘isteseler de istemeseler de yapacağım.’ Yani ‘yargı kim oluyor arkadaş.’ Buna bu cesareti Danıştay Başkanı olan hanımefendi veriyor. Sizin orada ne işiniz var, siz politik bir kişi misiniz, siz bulunduğunuz kurumları yıpratıyorsunuz. Bizim yargıya saygımız var, köklü kurumlarımız bunlar, ama bu kurumların başına politik kişiler gelince kurumlar kendi içinde çürümeye başlıyor” açıklamasında bulundu.