
Kayseri’den Dünya’ya Armağan Koca Mimar Sinan!
AK Parti Kayseri Milletvekili Dr. Murat Cahid CINGI, TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleştirdiği konuşmasında, Kayseri’nin yetiştirdiği en büyük değerlerden biri olan Koca Mimar Sinan’ı, 9 Nisan Mimarlar Günü ve Mimar Sinan Haftası kapsamında rahmet ve minnetle yad ederken, mimarların ve mimarlık öğrencilerinin bu anlamlı günlerini tebrik etti.
Meclis kürsüsünden Kayserili Mimar Sinan’ın dünya mimarlığına bıraktığı eşsiz mirasa dikkat çeken Milletvekili CINGI, konuşmasında Ağırnas doğumlu büyük ustanın yalnızca camiler değil, köprülerden su kemerlerine, medreselerden külliyelere kadar yüzlerce eserde imzası bulunduğunu belirtti.
CINGI, Koca Sinan’ın memleketi Kayseri’ye olan bağlılığını, eserlerine dahi yansıttığını vurgulayarak, “İstanbul Karaköy’den Süleymaniye’ye baktığınızda, orada Erciyes’in siluetini görürsünüz. Bu, Sinan’ın memleketine olan sevgisinin somut bir göstergesidir” şeklinde bahsetti.
Mimar Sinan’ın sadece estetik değil, aynı zamanda mühendislik dehası olduğunu söyleyen CINGI, onun inşa ettiği yapıların yüzyıllardır depremlere karşı dimdik ayakta kaldığını hatırlattı. Erciyes Üniversitesi bünyesindeki Mimar Sinan Araştırma Merkezi’nin, bu eserlerin teknik yönlerini bilimsel olarak incelediğini ifade etti.
Konuşmasının sonunda, tüm vatandaşları Ağırnas’ta bulunan Mimar Sinan Evi’ni görmeye davet eden Milletvekili CINGI, İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un Koca Mimar Sinan’a atfettiği şu dizlerle konuşmasını sonlandırdı;
"Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir,
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.
Sade sen gösteriver 'işte budur kubbe' diye
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan."
Milletvekili CINGI’nın konuşmasının tamamı ise şu şekilde;
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımız,
Dünya mimarlık tarihinin en parlak isimlerinden biri olan, Kayserili Mimar Sinan’ı anmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Ülkemizde Mimar Sinan’ın doğum günü kabul edilen 9 Nisan’da kutlanan Mimarlar Günü ve Mimar Sinan Haftası vesilesiyle, hünerli elleriyle, hayatlarımıza estetik katan tüm mimarlarımızın ve mimarlık öğrencilerimizin bu manalı gününü de tebrik ediyorum.
1489’da Kayseri’nin Ağırnas köyünde bir taş ustasının oğlu olarak dünyaya gelen Mimar Sinan, hayatının büyük bölümünü Osmanlı payitahtında geçirmiş, ancak gönlü daima Kayseriyle ve ilham kaynağı Erciyes’le birlikte çarpmıştır. 17 Temmuz 1588 tarihinde rahmetli olan Sinan, geride yalnızca taşla işlenmiş şaheserler değil, aynı zamanda çağlara meydan okuyan bir mimarlık anlayışı bırakmıştır.
20 yaşlarına kadar Kayseri’de yaşayan Sinan’ın, doğduğu Ağırnas civarındaki, kaya oyma evleri, yer altı şehirleri ve taş işçiliğiyle ünlü Koramaz Vadisi bölgesi mimarlıkla ilgili ilk keşiflerinin merkezini oluşturmaktadır. Bölgede Erciyes'in lavlarıyla oluşmuş volkanik tüf taşlarıyla inşa edilen binaların estetiği ve dayanıklılığı Mimar Sinan’ın İstanbul’a gidişi sonrasında mimarlık serüvenin adeta ilham kaynağını oluşturmaktadır. Erciyes Dağı’nın heybeti Sinan’ın muhteşem eserlerine yansımıştır. Nitekim İstanbul Karaköy’den Süleymaniye’ye bakıldığında Sinan’ın oraya bir Erciyes silüeti işlediği açık seçik görülmektedir.
Mimar Sinan, sadece mimar değil, aynı zamanda usta bir mühendis, estetikte derinleşmiş bir sanatçı, bir deprem mühendisi, bir şehir plancısı ve büyük bir yapı organizatörüdür. Kariyerine genç yaşta marangozluk ve inşaat ustalığıyla başlayıp zamanla Osmanlı sarayının en üst düzey mimarbaşılığına kadar yükselmiştir. Bu görevde tam elli yıl kalmış ve 1 asra ulaşan ömrü boyunca üç kıtaya yayılan imparatorluk coğrafyasında yüzlerce eser inşa etmiştir.
Sinan’ın mimarlık kariyeri, yalnızca eserlerinin sayısıyla değil, niteliğiyle de büyüleyicidir. "Çıraklık eserim" dediği Şehzadebaşı Camii, mimari denge ve sadelikteki zarafetiyle dikkat çeker. "Kalfalık eseri" olarak tanımladığı Süleymaniye Camii, yalnızca bir ibadethane değil; medreseleri, hamamları, kütüphanesiyle bir külliye olarak Osmanlı şehircilik anlayışının mükemmel bir örneğidir. Ve elbette, "Ustalık eserim" dediği Selimiye Camii, Edirne’nin siluetine mühür gibi vurulmuş bu abide, kusursuz kubbesi, ışık ve ses kullanım tekniğiyle bugün bile mimarlık camiasında hayranlıkla incelenmektedir.
Gerçekten de Sinan, sadece cami değil, saray, çeşme, dârüşşifâ, hamam, imaret, kervansaray, köprü, medrese, su kemeri gibi 400 kadar farklı eserde de aynı titizliği göstermiştir.
Mimar Sinan’ın mimari anlayışı ve sanata bakışı yalnızca Osmanlı coğrafyasıyla sınırlı kalmamış, Balkanlardan Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’dan Güney Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada iz bırakmıştır. Hatta Hindistan’daki dünyaca ünlü Tac Mahal’in mimarı Ahmed Lahori dahi bu muhteşem eserde Sinan’ın kubbe yapım tekniğini kullandığını ifade etmiştir.
Dünya mimarlık tarihçileri, Mimar Sinan’ı yalnızca Osmanlı’nın değil, insanlık tarihinin en büyük mimarları arasında kabul eder. Ünlü Fransız mimar Le Corbusier, Sinan’ın yapılarındaki uyumu ve dengeyi överken, onun “taşı konuşturan bir sanatçı” olduğunu vurgulamış, “Eğer Osmanlı’da bir Michelangelo varsa, o da Sinan’dır. Ama belki de Michelangelo’dan daha büyük bir yapı ustasıdır.” diyerek usta mimarımıza hayranlığını açıklamıştır.
Meşhur Avusturyalı tarihçi Joseph Von Hammer de “Sinan, yalnızca Doğu’nun değil, bütün dünyanın en büyük mimarlarından birisidir.” demiştir.
Özellikle vurgulanması gereken bir diğer yönü de Sinan’ın eserlerinin depreme dayanıklılığıdır. Onun inşa ettiği cami, köprü ve su yapıları; asırlar boyunca pek çok büyük depremi neredeyse hiçbir hasar almadan atlatmıştır. Bu da, onun yalnızca estetik değil, mühendislik anlamında da ne denli ileri görüşlü olduğunu göstermektedir. Bununla alakalı olarak Erciyes Üniversitemizde kurulan Mimar Sinan Araştırma Merkezi ulu mimarın inşaat tekniklerini araştıran çok değerli çalışmalara imza atmaktadır.