İbrahim Hacıosmanoğlu’ndan çarpıcı açıklamalar
Trabzonspor eski Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, geçtiğimiz hafta sonu yapılan Genel Kurul’da başkanlığı kaybetmesinin ardından Trabzon’da bir internet haber sitesine ilginç açıklamalarda bulundu.
,
Hacıosmanoğlu, teknik direktör seçiminde yaptığı hatalardan, kaleci Onur krizine, şike davası sürecinden son seçimdeki adaylığına kadar başkanlığı dönemindeki birçok konuda paylaşımlarda bulundu.
Hacıosmanoğlu’nun “trabzonhaber.com.tr” sitesinden Halil Şanlı’ya yaptığı birbirinden ilginç açıklamaların satır başları şöyle:
“TEKNİK ADAM KONUSUNDA KABAHAT KİMSENİN DEĞİL BENİM”
“Teknik adam seçiminde keşke sen ve senin gibi tecrübeli dostlarıma kulak verseydim. Şu Şota’ya ekranda bakıyorum. Oynadığı reklam filminde, hocasını o şekil gören futbolcu, ona saygı duyar mı? Kabahat kimsenin değil; benim. Hami’den sonraki hoca tercihlerimizde önemli hatalar yaptık. Ya Hami ile devam etmeliydik, ya da ondan sonra Mustafa Denizli’yi göreve getirmeliydik.”
“BAŞKAN ADAYLIĞINDAN ÇEKİLMEK ÜZEREYDİM; ALİ AĞAOĞLU İKNA ETTİ”
“Aslında ben seçimlerden üç gün öncesine kadar, aday olup olmamak arasında çok gelip gittim. Çünkü seçilmem halinde ne yapacağımı düşünüyordum. Hükümet çevreleri, bu dönem bana sıcak görünmedi. Açıkça destek göremedim. Seçime üç gün kala Ali abiyi aradım. (Ağaoğlu). Aday olmayacağımı, çekileceğimi söyledim. O da bana ‘Bu saatte çekilmek bize yakışmaz. Sen aday olarak seçimlere gir. Ben, kazanman halinde pazartesi günü sana 50 milyon lira çıkarırım. Sorunları beraber aşarız’ dedi. Ben de bu sözler üzerine adaylıktan çekilme fikrimden vazgeçtim.”
“ALİ ERDOĞAN ADAMIN KRALIDIR”
“Cumhurbaşkanımız bugüne kadar beni şike konusunda hiç uyarmadı. Önümüzü kesmedi. Allah razı olsun. Yeğeni ve koruması Ali Erdoğan adamın kralıdır. Zaten fanatik ve hasta derecede Trabzonsporlu. Ona minnettarım. Hep, Trabzonspor için uğraş verdi. Aynı şeyi Mustafa Erdoğan için söyleyemeyeceğim. Ne yazık ki, o da Fenerbahçe yanlısı tavır koydu. Herkes bilsin ki Cumhurbaşkanımız, Trabzonspor için her türlü gayreti sarf etti. Hatta bana tek bir defa ‘ Trabzonspor hukuk yolu ile hakkının peşini bırakmasın’ dedi. Kamuoyunda bazı şeyler çok yanlış biliniyor.”
“TRABZONSPOR’DA HEP YALNIZ KALDIM”
‘Trabzonspor’da hep yalnız kaldım. Benim de hatalarım oldu elbet. Fakat birileri bize destek oldu da biz mi ‘sen uzak dur’ dedik. Herkes destek vermek için ‘benim dediğimi yap’ mantığıyla baktı. Yüzümüze gülenler, Ankara’da hükümet çevrelerinde ikiyüzlü bir tavırla aleyhimize konuştu. Trabzonspor başkanını siz her çevrede kötüleyeceksiniz. Bu ahlaki mi? Biz durup dururken mi camia içinde birilerine balta çektik? Sorun bakalım, Ankara’da benim için ‘Bırakın şu manyağı’ diyen büyüklerimiz kimdi? Devletin valisi, devletin belediye başkanı, bir önceki dönem Trabzonspor için 15 binin üzerinde kombine bilet satarken, bizim dönemde aynı insanlar, 2 bin kadar bile bilet satış katkısı yapmadı. Neden? Vali ya da belediye başkanı için tek olumsuz kelime konuşmuş muydum? Ben hangi kulübün başkanıydım? Demek ki onlara da ‘Sakın destek olmayın’ diyen birileri vardı.”
“CAMİADAN HİÇ DESTEK GÖRMEDİM”
“İyi niyetimle bir şeyleri değiştirmek istedim. Ancak nasip değilmiş. Camiadan yeterince destek görmedim. Yeterince değil, hiç destek görmedim. Göreve gelirken listemize isim veren eski yöneticiler vardı. Onları adam sandım. Onların verdiği isimleri yönetime aldım. Fakat daha ilk haftadan başlamak üzere gördüm ki, o adam sandıklarım, Trabzonspor’u yönetmeye kalkışıyor. Trabzonspor başkanına emri vaki yapıyor. Neymiş, kongrede bize destek vermişler. Fakat ben buna müsaade etmeyince dedikodu çarklarını hemen işletmeye başladılar. Yönetim içinde fitnelik çıkardılar. Kimi isimleri, yönetimden istifa ettirdiler. Basında ki emir kullarına, dilediklerini yazdırdılar. Kısacası destek bir tarafa, biz asıl kendi camiamızdaki akbabalarla mücadele vermek zorunda kaldık.”
“ŞİKECİLERİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIDILAR”
“Şike davasında benden başka sesi çıkan olmadı. İki buçuk yıldır, görevlendirdiğimiz arkadaşlarım dışında, Trabzonspor camiası hiçbir şekilde parmağını kıpırdatmadı. Sesimizi yükseltince ‘Bırak kardeşim milletle kavga etmeyi’ dediler. Sessiz kaldığımızda da ‘Davayı sattı. Pes etti’ diye eleştirdiler. Dış güçlerin planlı kıyım yapmalarının tek sebebi, benim şike davasındaki ısrarcı ve dik duruşumdur. Dış güçler bizi bitirmek için uğraşırken, bu camianın büyükleri onların değirmenine su taşıdı. Yani bana olan kızgınlık ve kişisel hesapları nedeniyle, Trabzonspor camiasının boynunu büktürdü.”
“KULÜBÜ HANÇERLİYORLAR; YÜREKLİ İNSAN KALMAMIŞ”
“Ben Trabzonspor başkanlığını kaybetmiş olabilirim. Bu işler nasiptir. Bugün ben, yarın başka arkadaşım görevde olur. Bunlar nöbet değişimleridir. Saygı duymasını bilirim. Duyuyorum da. Ama asıl kaybeden Trabzonspor’dur. Çünkü birilerinin keyfi olmadığında, sonraki başkan da hançerlenecek. Yani kulübün hançerlenmesinde bir beis görülmemesi, camiada doğal bir hak olmuş. Asıl kaybeden bu nedenle kulüp ve camia olacaktır. Şike davasında çok bekledim. Eskiden bizim Cevahir gibi büyüklerimiz vardı. Çok bekledim ki, birileri çıkıp masaya yumruk vursun diye. Ama olmadı. Yürekli insanlar kalmamış. Hepsi çıkar, menfaat ve alacağı ihalenin peşine bakıyor. Kimsenin Trabzonspor gibi bir derdi kalmamış.”
“YAPTIĞIMI EN BÜYÜK HATA ONUR’U SATMAMAK OLDU; ASBAŞKANIMDAN ÖZÜR DİLİYORUM”
“Yaptığım en büyük yanlışlardan biridir kaleci Onur’u satmayışım! Makedonya olayından sonra onu göndermem gerekirdi. İyi niyetle bir şans daha vermek istedim. Fakat olmadı. Verdiğim o şans, benim çöküşümü hızlandırdı. Asbaşkanım Ali Kemal Başaran’dan özür diliyorum. O dönem bana yalvardı. ‘Onur’u kadro dışı yapalım. Ya da satalım’ dedi. Çok ısrar etti. ‘Hayır’ dedim. Keşke dinlemiş olsaydım. Çünkü Ali Kemal abi, tecrübeli bir siyaset adamı olduğu için tespiti de doğruydu. Ama ben onu dinlemeyerek, en büyük hatalardan birine imza attım. Makedonya olayı ayrıldığımız güne kadar büyüyerek takıma sirayet etti.”
“KİMİ PARA KİMİ İŞ İSTEDİ”
“Trabzonspor camiasında basın diye bir şey kalmamış. Birkaç dürüst kişilik var. Büyük çoğunluk satılmış kalem. Herkes dikkat etsin. Bizden evvel bu yerel medyaya, yarım trilyonun üzerinde resmi evrak olarak gözüken para gitmiş. Bunlar resmi. Bir de resmi olmayanları düşünün! Bizim zamanımızda kimse bir kuruş alamadı. Kimi dost görünümlü sahtekarlar, bizden iş istedi. Kulüp bünyesinde onlara iş vermeyince, belden aşağı vurmaya başladılar! Bazı gazetelerin arkasında, onları besleyen eski yöneticiler var. İttifakla çalışanlar var. Malı götürenler var! Kimin umurunda Trabzonspor? Siz bu basının, Sadri Şener’i çok sevdiği ya da çok doğru işler yaptığı için savunduğunu mu sanıyorsunuz? Kesinlikle hayır. İyi beslendikleri içindi. Basının büyük bölümü, paranın peşinde. Herkesin bir hesabı var. Para nereden geliyorsa kalem o tarafa dönüyor.”
“TAKIM OLMAYI BAŞARAMADIK”
“Bizim Trabzonspor’a yaptığımız borç, en fazla 70-80 milyon liradır. Nuri Albayrak’tan kulübü 37 milyon borçla alıp, gerçekte 300 milyona çıkaranlar kimlerse, kulübün belini kıranlarda, servetine servet katanlarda, bu kulübü ve dolaysıyla bizi siyasete mahkum bırakanlarda onlardır. 100 milyon civarında eski yönetimin dolar borçlanması ve kullandığı kredi faizlerinden dolayı, faiz ve kur farkı ödedik. Belki takım olmayı başaramadık. Hatamız var. Ancak bıraktığımız kadronun değeri, bir önceki yönetimin bıraktığı kadro değeri ile mukayese bile edilemez. Eldeki yabancıların, yarın satıldığında çok iyi bir sermaye olacağını herkes görecek.”
“AZİZ YILDIRIM’I BANA TERCİH ETTİLER”
“Muharrem Usta benim iyi dostum ve arkadaşımdır. Onunla hiçbir sorunum olmaz. Umarım onu rahat bırakırlar. Bıraksınlar ki adam çalışabilsin. İşi zor. Borçlar bir şekil aşılır, zorluk ondan değil. Camia içindeki hainlikler, umarım çalışmasına engel teşkil etmez. Benden de ne isterse üzerime düşeni her zaman yaparım. Ben yürekten bir Trabzonsporluyum. Benim ‘Aman Muharrem başarılı olmasın’ şeklinde bir egom asla olamaz. Trabzonspor’u kim şampiyon yaparsa, onu omuzlarımda taşımaktan asla çekinmem. Taraftarımız hakkını helal etsin. Ben taraftara hakkım varsa helal ediyorum. Onların mutlu olması için çalıştım her zaman. Fakat buna müsaade etmeyen, camia içindeki güçlerdi. Çünkü onlar Aziz Yıldırım ile birlikte olmayı Hacıosmanoğlu’nun olmamasına tercih ettiler.”