HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Yunus Değirmenci:Kadın Çalışma Hayatında Olmalı

HAK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Yunus Değirmenci:Kadın Çalışma Hayatında Olmalı

Hak-İş Konfederasyonu Kadın Komitesi öncülüğünde ve Özçelik-İş Sendikasının ev sahipliğinde ‘Çalışma Hayatı ve Sendikal Hayatta Kadın’ konulu eğitim semineri düzenlendi.

Hak-İş'e bağlı birçok sendika üyesi kadın çalışanın katılım sağladığı eğitim programı saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Programın açılış konuşmasını yapan Hak-İş Kadın Komite Başkanı Fatma Zengin, kadın ve aileye dair neler yapılabileceğine dair yol almaya çalıştıklarını ifade ederek; "HAK-İş Kadın Komitesi 2007 yılında kuruldu. Komitemizi kurduğumuz zaman HAK-İŞ'in kadın komite sayısı yüzde 1 civarındaydı. 2009 yılında ilk verileri aldığımızda 10 bin civarında kadın üyemiz vardı. Bugün, 2019 yılında 170 bin kadın üyemiz var. Konfederasyonlardan daha büyük kadın üyemiz var. Konfederasyonumuzun da sayısı 700 binin üzerinde. Sendikamızın çoğunda kadın komitesi aktif olarak görev almakta. HAK-İş Genel Merkez de kadın komite yapısıyla kadın üyelerimizle birlikte kadın ve aileye dair neler yapılabileceğine dair yol almaya çalışıyoruz. Bu noktada da elhamdülillah çok yol kat ettik. Hem sendikacılık alanında kadınlarımızın eğitimde ilerlemesini sağladık" dedi.

 

Programa katılan SGK İl Müdürü Hacı Ali Hasgül ise çalışma hayatındaki kadınlara pozitif ayrımcılık yaptıklarını kaydetti. Hasgül; "SGK İl Müdürü Hacı Ali Hasgül; “Kadınların çalışma hayatı içerisinde olmasını çok önemsiyoruz. Çalışma hayatındakilerin 3'te biri şuanda kadındır. Bu giderek artmaktadır. Çalışma hayatındaki kadınlarımıza her zaman pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Doğum yapan kadının toplamda 10 hafta, çoklu doğumda 20 haftaya kadar uzatabiliyoruz iş görmezlik ödeneği almasını sağlıyoruz. Yine dünyada olmayan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Engelli çocuğu olup da çalışma hayatı içerisinde yer almaya devam eden kadınımızın hem gün sayısını yüzde 25 artırıyoruz, aynı zamanda engelli raporu aldıktan sonra geçen süre kadar da sınır olmaksızın yaş haddinden düşüyoruz. Bunun dünyada örneği sadece Türkiye'dedir. Bu anlamda hem kültürümüz hem dinimizin gereği kadınlarımız bizim başımızın tacıdır" diye konuştu.

 

Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci de katılımcılara yaptığı konuşmada kadınların iş yaşamında aktif rol aldıklarını söyledi. Değirmenci; "Türkiye'deki çalışma hayatında kadın sayısının yüksek olmasına rağmen, sendikal temsildeki kadın sayısının azlığı da düzenlenen bu eğitim programlarını çok daha değerli hale getirmektedir. Özellikle son yıllarda Türk kadını, kendilerine çizilmiş olan sınırların dışına çıkarak, iş yaşamında, aktif bir rol olmaya başlamıştır. Yeryüzündeki cümle varlıktan emeğini esirgemeyen kadınlarımızın, bugün çalışma hayatının içerisinde yer almaya başladığını görmek, hatta karar alma mercilerinde onların varlıklarını hissetmek, bizleri fazlasıyla mutlu etmektedir. Bizler Hak-İş Konfederasyonu olarak, güçlü bir toplumun, güçlü bir neslin, ancak güçlü bir kadın profiliyle ortaya çıkabileceğine inanıyoruz. Kadın güçlüyse aile güçlü, erkek güçlü, çocuk güçlü, velhasıl toplum güçlü demektir. Kadının zayıf olduğu, güçsüz bırakıldığı, geri plana atıldığı toplumlara baktığımızda, o toplumların gelişmişlik düzeylerinin, ne kadar aşağıda olduğunu görmek çok zor değildir. Bu nedenle kadınlarımızı, hem çalışma hayatında, hem de sendikal yaşamda, daha fazla görmeye ihtiyacımız vardır. Açıklanan son verilere göre, çalışma hayatının içerisinde 5 milyon kadın emekçinin olduğu bilinmektedir. Aslında gelişmeleri sadece sayılar ışığında değerlendirmemek gerektiğine inanıyorum. Evet, 5 milyon kadın çalışma hayatının içerisinde ve bu sevinçle karşılanabilecek bir rakammış gibi görünebilir? Fakat kadın emekçilerin birçoğu, düşük ücretle, hatta sigortasız, fiziksel saldırının yanında, ruhsal baskıların yapıldığı bir çalışma hayatında yer almaktadır.

 

İşte burada kadın çalışanların işyerlerinde karşılaştıkları zorlukları bertaraf etmek için, kadınların örgütlü bir dayanışma içerisinde olması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Elbette ki, bizler Hak-İş ve bağlı sendikalar olarak, kadının özellikle işyerindeki yaşadığı zorlukları, en aza indirmek için gerek toplu iş sözleşmelerinde, gerekse mevzuat çalışmalarında büyük bir gayretle, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat burada kadın emekçilerimize, yani sizlere büyük işler düşmektedir. Bir kadının bireysel mutluluğu, tüm kadınları mutlu ve huzurlu etmeye yetmemektedir. Sendikasız, toplu sözleşmesiz, örgütsüz ve kötü şartlarda çalışan milyonlarca kadının yarasına merhem olacak olan, yine sizlersiniz. Sizler ‘Haklarımızı istiyoruz, ayrımcılığı reddediyoruz' demedikçe, bunu yüksek sesle yapmadıkça, kadını öteleyen zihniyet, başarısına başarı eklemeye devam edecektir. Sesini değil sözünü yükselten, bilinçli bir sendikal hareketin içerisinde yer alan kadınlarımız, Türkiye emek hareketindeki kadınların umudu olmadıkça, kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapan cahil bakış açısı, tabiri caizse, istediği gibi at koşturmaya devam edecektir. Sizler, değerli hocalarımız eşliğinde yapılacak olan eğitim seminerine gelmekle, büyük bir adım attınız. O herkese nasip olmayan, mücadeleci ruhunuzla, kutlu bir dava için buralara kadar geldiniz. Hele ki geldiniz, gelmekle iyi de yaptınız. Kadının ayrımcılığa uğramadığı, mobbinge maruz kalmadığı, düşük ücretle çalıştırılmadığı bir çalışma hayatı, ancak sizin gibi cesur kadınlarımız sayesinde, hayal olmaktan çıkacaktır. Kötü çalışma koşulları altındaki kadın çalışanların, kanayan yarasını dindirecek olan sizlersiniz. Ben, bu inancı da, bu ışığı da, bu özveriyi de her birinizin gözlerinde, yüreklerinde, zihinlerinde görüyorum ve hissediyorum" dedi.


 

"Hak-İş kadınları sadece 8 Mart'ta hatırlayan bir kurum değildir"

 

Bugün itibariyle 170 bin civarında kadın üyesi bulunan Hak-İş'in, kadınların sendikal harekete katılımının artırılması için, canla başla mücadele eden bir kuruluş olduğuna değinen Değirmenci konuşmasını şöyle sürdürdü;

 

"Hak-İş, kadınları, sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde veya “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde hatırlayan, bir kurum değildir. Yılın her döneminde, kadın haklarını savunan, onların ezilenlerden olmaması için, kararlı ve ilkeli bir duruş sergilemektedir. Emekçi kadınların işyerlerinde, mevzuat ve çevresel etkenlerden kaynaklı sorunları olduğunu biliyoruz ve tüm bu sorunların çözümünü önemsiyoruz.

 

Bu doğrultuda, kadın çalışanlarımız için mücadele veriyoruz. Özçelik-İş Sendikası olarak da yoğun olarak erkek üyeye sahip olmamıza rağmen, kadın üyelerimizin haklarını unutmadan, unutturmadan, çalışmalarımıza yön veriyoruz. Sendikamız bünyesinde kurmuş olduğumuz kadın komitemiz, ağır şartlar altında çalışan kadın emekçilerimize, ne kadar değer verdiğimizin bir kanıtıdır. Bu çerçevede kadın komitemizin, ortaya koymuş olduğumuz vizyon doğrultusunda, metal sektöründeki emekçi kadınlarımız için iyi işler çıkaracağına ilişkin tek bir şüphemiz bile yoktur. Geçtiğimiz aylarda Özçelik-İş Sendikası olarak Afyon'da yapmış olduğumuz 4 günlük eğitim seminerimize, teşkilat mensuplarımızın eşlerini de dahil etmemiz, kadın haklarının geliştirilmesine yönelik, samimiyetimizi de ortaya koymaktadır. Ayrıca Özçelik-İş tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, her yıl üyelerimize özel günlerde verdiğimiz hediyelerimizi, bu yıl kadınlara yönelik olarak belirledik. Kadın üyelerimizin yanı sıra, erkek üyelerimizin eşlerini de mutlu edecek, onların ruhunu okşayacak bir hediye verdik. Dedik ki, 'hayatın birçok aşamasında birçok zorluğa katlanan kadınlarımız önceliğimizdir'. Öte yandan sendikamızın kadrolarında daha fazla kadının yer alması için de büyük bir hassasiyetle çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü ifade etmek istiyorum. Sendikamız bünyesinde kurduğumuz kadın komitemizle, teşkilat mensuplarımızın eşlerine yönelik yaptığımız eğitim seminerimizle, kadınlara yönelik dağıttığımız hediyelerle, aslında biz bir şeyi yapmaya çalışıyoruz. O da, bir zihniyet değişiminin işaret fişeğini ateşlemektir. Maalesef Türkiye'de kadını hor gören, dışlayan, kadınsız bir iş ve toplumsal hayatı öne çıkarmaya çalışan bir karanlık zihniyet bulunmaktadır. İşte biz bu zihniyeti, yerle bir etmek adına elimizi taşın altına koyuyoruz ve koymaya da devam edeceğiz. Sadece kadını koruyan mevzuatla bu işlerin çözülmeyeceğini de biliyoruz. Toplu bir zihniyet değişimine, ihtiyacımız olduğunun farkındayız. Bu zihniyetin okullarda ve evlerde şekillendiğinin, çocuk yaşta ortaya çıktığının bilincindeyiz. Eminiz ki devletimiz, çocuk yaşta şekillenen bu zihniyetin, kadına yönelik olumlu anlamda evrilmesi için, çalışmalar yapmaktadır. Ama bizler de, bir sivil toplu örgütü olmanın gereği olarak, kadını baskılayan, kadına şiddet uygulayan zihniyeti yok etmek için, çalışmalar yapmak zorundayız. Çünkü, kadının olmadığı bir iş hayatı, kadının yer bulamadığı bir toplumsal hayat, kısır bir döngüye dönüşmekten kurtulamayacaktır. Bu nedenle sevgili kadınlarımız diyorum ki, iş hayatının içerisinde, sendikal yaşamın merkezinde olmaktan korkmayın. O yılmayan, usanmayan ruhunuza, uygun olarak sahalara inin. Haklarınızı savunun, haklarınızı savunan kuruluşların içinde yer alın. Sendikalarınızın ve Hak-İş'in gücüne inanın. Ezilen diğer tüm kadınlar için, hizmet aşkıyla kavrulun. Tüm kötülükleri, iyiliklerle yenin. Kadınların huzur ve mutluluğu için, rahatınızdan fedakârlık yapın. Yüreklerinizdeki anne merhameti ve şefkatini, ülkemizin dört bir yanına hakim kılın. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye öğütleyenlere, kulak asmayın. Böyle gelmiş böyle gider diyenlere inat, böyle gelmemiş, böyle de gitmez deyin. Kapasitenizi, potansiyelinizi, enerjinizi kadınların mutlu olduğu bir dünya için kullanın. Ben değil, biz olmak için, mücadele edin. Bu hayatta figüran olmak yerine, başrolde olmak için, ben de varım demekten vazgeçmeyin. Yaralı kalplere merhem, yorgun gönüllere teselli, susuz ruhlara kevser olun."

 

Programa Hak-İş Konfederasyonu'na bağlı sendika temsilcileri ve üyeleri katıldı.vHak-İş'e bağlı birçok sendika üyesi kadın çalışanın katılım sağladığı eğitim programı saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Programın açılış konuşmasını yapan Hak-İş Kadın Komite Başkanı Fatma Zengin, kadın ve aileye dair neler yapılabileceğine dair yol almaya çalıştıklarını ifade ederek; "HAK-İş Kadın Komitesi 2007 yılında kuruldu. Komitemizi kurduğumuz zaman HAK-İŞ'in kadın komite sayısı yüzde 1 civarındaydı. 2009 yılında ilk verileri aldığımızda 10 bin civarında kadın üyemiz vardı. Bugün, 2019 yılında 170 bin kadın üyemiz var. Konfederasyonlardan daha büyük kadın üyemiz var. Konfederasyonumuzun da sayısı 700 binin üzerinde. Sendikamızın çoğunda kadın komitesi aktif olarak görev almakta. HAK-İş Genel Merkez de kadın komite yapısıyla kadın üyelerimizle birlikte kadın ve aileye dair neler yapılabileceğine dair yol almaya çalışıyoruz. Bu noktada da elhamdülillah çok yol kat ettik. Hem sendikacılık alanında kadınlarımızın eğitimde ilerlemesini sağladık" dedi.


Programa katılan SGK İl Müdürü Hacı Ali Hasgül ise çalışma hayatındaki kadınlara pozitif ayrımcılık yaptıklarını kaydetti. Hasgül; "SGK İl Müdürü Hacı Ali Hasgül; “Kadınların çalışma hayatı içerisinde olmasını çok önemsiyoruz. Çalışma hayatındakilerin 3'te biri şuanda kadındır. Bu giderek artmaktadır. Çalışma hayatındaki kadınlarımıza her zaman pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Doğum yapan kadının toplamda 10 hafta, çoklu doğumda 20 haftaya kadar uzatabiliyoruz iş görmezlik ödeneği almasını sağlıyoruz. Yine dünyada olmayan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Engelli çocuğu olup da çalışma hayatı içerisinde yer almaya devam eden kadınımızın hem gün sayısını yüzde 25 artırıyoruz, aynı zamanda engelli raporu aldıktan sonra geçen süre kadar da sınır olmaksızın yaş haddinden düşüyoruz. Bunun dünyada örneği sadece Türkiye'dedir. Bu anlamda hem kültürümüz hem dinimizin gereği kadınlarımız bizim başımızın tacıdır" diye konuştu.


Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci de katılımcılara yaptığı konuşmada kadınların iş yaşamında aktif rol aldıklarını söyledi. Değirmenci; "Türkiye'deki çalışma hayatında kadın sayısının yüksek olmasına rağmen, sendikal temsildeki kadın sayısının azlığı da düzenlenen bu eğitim programlarını çok daha değerli hale getirmektedir. Özellikle son yıllarda Türk kadını, kendilerine çizilmiş olan sınırların dışına çıkarak, iş yaşamında, aktif bir rol olmaya başlamıştır. Yeryüzündeki cümle varlıktan emeğini esirgemeyen kadınlarımızın, bugün çalışma hayatının içerisinde yer almaya başladığını görmek, hatta karar alma mercilerinde onların varlıklarını hissetmek, bizleri fazlasıyla mutlu etmektedir. Bizler Hak-İş Konfederasyonu olarak, güçlü bir toplumun, güçlü bir neslin, ancak güçlü bir kadın profiliyle ortaya çıkabileceğine inanıyoruz. Kadın güçlüyse aile güçlü, erkek güçlü, çocuk güçlü, velhasıl toplum güçlü demektir. Kadının zayıf olduğu, güçsüz bırakıldığı, geri plana atıldığı toplumlara baktığımızda, o toplumların gelişmişlik düzeylerinin, ne kadar aşağıda olduğunu görmek çok zor değildir. Bu nedenle kadınlarımızı, hem çalışma hayatında, hem de sendikal yaşamda, daha fazla görmeye ihtiyacımız vardır. Açıklanan son verilere göre, çalışma hayatının içerisinde 5 milyon kadın emekçinin olduğu bilinmektedir. Aslında gelişmeleri sadece sayılar ışığında değerlendirmemek gerektiğine inanıyorum. Evet, 5 milyon kadın çalışma hayatının içerisinde ve bu sevinçle karşılanabilecek bir rakammış gibi görünebilir? Fakat kadın emekçilerin birçoğu, düşük ücretle, hatta sigortasız, fiziksel saldırının yanında, ruhsal baskıların yapıldığı bir çalışma hayatında yer almaktadır.


İşte burada kadın çalışanların işyerlerinde karşılaştıkları zorlukları bertaraf etmek için, kadınların örgütlü bir dayanışma içerisinde olması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Elbette ki, bizler Hak-İş ve bağlı sendikalar olarak, kadının özellikle işyerindeki yaşadığı zorlukları, en aza indirmek için gerek toplu iş sözleşmelerinde, gerekse mevzuat çalışmalarında büyük bir gayretle, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat burada kadın emekçilerimize, yani sizlere büyük işler düşmektedir. Bir kadının bireysel mutluluğu, tüm kadınları mutlu ve huzurlu etmeye yetmemektedir. Sendikasız, toplu sözleşmesiz, örgütsüz ve kötü şartlarda çalışan milyonlarca kadının yarasına merhem olacak olan, yine sizlersiniz. Sizler ‘Haklarımızı istiyoruz, ayrımcılığı reddediyoruz' demedikçe, bunu yüksek sesle yapmadıkça, kadını öteleyen zihniyet, başarısına başarı eklemeye devam edecektir. Sesini değil sözünü yükselten, bilinçli bir sendikal hareketin içerisinde yer alan kadınlarımız, Türkiye emek hareketindeki kadınların umudu olmadıkça, kadına ikinci sınıf insan muamelesi yapan cahil bakış açısı, tabiri caizse, istediği gibi at koşturmaya devam edecektir. Sizler, değerli hocalarımız eşliğinde yapılacak olan eğitim seminerine gelmekle, büyük bir adım attınız. O herkese nasip olmayan, mücadeleci ruhunuzla, kutlu bir dava için buralara kadar geldiniz. Hele ki geldiniz, gelmekle iyi de yaptınız. Kadının ayrımcılığa uğramadığı, mobbinge maruz kalmadığı, düşük ücretle çalıştırılmadığı bir çalışma hayatı, ancak sizin gibi cesur kadınlarımız sayesinde, hayal olmaktan çıkacaktır. Kötü çalışma koşulları altındaki kadın çalışanların, kanayan yarasını dindirecek olan sizlersiniz. Ben, bu inancı da, bu ışığı da, bu özveriyi de her birinizin gözlerinde, yüreklerinde, zihinlerinde görüyorum ve hissediyorum" dedi.



"Hak-İş kadınları sadece 8 Mart'ta hatırlayan bir kurum değildir"


Bugün itibariyle 170 bin civarında kadın üyesi bulunan Hak-İş'in, kadınların sendikal harekete katılımının artırılması için, canla başla mücadele eden bir kuruluş olduğuna değinen Değirmenci konuşmasını şöyle sürdürdü;


"Hak-İş, kadınları, sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde veya “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde hatırlayan, bir kurum değildir. Yılın her döneminde, kadın haklarını savunan, onların ezilenlerden olmaması için, kararlı ve ilkeli bir duruş sergilemektedir. Emekçi kadınların işyerlerinde, mevzuat ve çevresel etkenlerden kaynaklı sorunları olduğunu biliyoruz ve tüm bu sorunların çözümünü önemsiyoruz.


Bu doğrultuda, kadın çalışanlarımız için mücadele veriyoruz. Özçelik-İş Sendikası olarak da yoğun olarak erkek üyeye sahip olmamıza rağmen, kadın üyelerimizin haklarını unutmadan, unutturmadan, çalışmalarımıza yön veriyoruz. Sendikamız bünyesinde kurmuş olduğumuz kadın komitemiz, ağır şartlar altında çalışan kadın emekçilerimize, ne kadar değer verdiğimizin bir kanıtıdır. Bu çerçevede kadın komitemizin, ortaya koymuş olduğumuz vizyon doğrultusunda, metal sektöründeki emekçi kadınlarımız için iyi işler çıkaracağına ilişkin tek bir şüphemiz bile yoktur. Geçtiğimiz aylarda Özçelik-İş Sendikası olarak Afyon'da yapmış olduğumuz 4 günlük eğitim seminerimize, teşkilat mensuplarımızın eşlerini de dahil etmemiz, kadın haklarının geliştirilmesine yönelik, samimiyetimizi de ortaya koymaktadır. Ayrıca Özçelik-İş tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, her yıl üyelerimize özel günlerde verdiğimiz hediyelerimizi, bu yıl kadınlara yönelik olarak belirledik. Kadın üyelerimizin yanı sıra, erkek üyelerimizin eşlerini de mutlu edecek, onların ruhunu okşayacak bir hediye verdik. Dedik ki, 'hayatın birçok aşamasında birçok zorluğa katlanan kadınlarımız önceliğimizdir'. Öte yandan sendikamızın kadrolarında daha fazla kadının yer alması için de büyük bir hassasiyetle çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü ifade etmek istiyorum. Sendikamız bünyesinde kurduğumuz kadın komitemizle, teşkilat mensuplarımızın eşlerine yönelik yaptığımız eğitim seminerimizle, kadınlara yönelik dağıttığımız hediyelerle, aslında biz bir şeyi yapmaya çalışıyoruz. O da, bir zihniyet değişiminin işaret fişeğini ateşlemektir. Maalesef Türkiye'de kadını hor gören, dışlayan, kadınsız bir iş ve toplumsal hayatı öne çıkarmaya çalışan bir karanlık zihniyet bulunmaktadır. İşte biz bu zihniyeti, yerle bir etmek adına elimizi taşın altına koyuyoruz ve koymaya da devam edeceğiz. Sadece kadını koruyan mevzuatla bu işlerin çözülmeyeceğini de biliyoruz. Toplu bir zihniyet değişimine, ihtiyacımız olduğunun farkındayız. Bu zihniyetin okullarda ve evlerde şekillendiğinin, çocuk yaşta ortaya çıktığının bilincindeyiz. Eminiz ki devletimiz, çocuk yaşta şekillenen bu zihniyetin, kadına yönelik olumlu anlamda evrilmesi için, çalışmalar yapmaktadır. Ama bizler de, bir sivil toplu örgütü olmanın gereği olarak, kadını baskılayan, kadına şiddet uygulayan zihniyeti yok etmek için, çalışmalar yapmak zorundayız. Çünkü, kadının olmadığı bir iş hayatı, kadının yer bulamadığı bir toplumsal hayat, kısır bir döngüye dönüşmekten kurtulamayacaktır. Bu nedenle sevgili kadınlarımız diyorum ki, iş hayatının içerisinde, sendikal yaşamın merkezinde olmaktan korkmayın. O yılmayan, usanmayan ruhunuza, uygun olarak sahalara inin. Haklarınızı savunun, haklarınızı savunan kuruluşların içinde yer alın. Sendikalarınızın ve Hak-İş'in gücüne inanın. Ezilen diğer tüm kadınlar için, hizmet aşkıyla kavrulun. Tüm kötülükleri, iyiliklerle yenin. Kadınların huzur ve mutluluğu için, rahatınızdan fedakârlık yapın. Yüreklerinizdeki anne merhameti ve şefkatini, ülkemizin dört bir yanına hakim kılın. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diye öğütleyenlere, kulak asmayın. Böyle gelmiş böyle gider diyenlere inat, böyle gelmemiş, böyle de gitmez deyin. Kapasitenizi, potansiyelinizi, enerjinizi kadınların mutlu olduğu bir dünya için kullanın. Ben değil, biz olmak için, mücadele edin. Bu hayatta figüran olmak yerine, başrolde olmak için, ben de varım demekten vazgeçmeyin. Yaralı kalplere merhem, yorgun gönüllere teselli, susuz ruhlara kevser olun."


Programa Hak-İş Konfederasyonu'na bağlı sendika temsilcileri ve üyeleri katıldı.

Google+ WhatsApp