Ekmekleri ateşten çıkıyor
Ankara'da geçimlerini mangal kömürü yaparak sağlayan mevsimlik işçiler, son ocaklarından çıkan kömürleri de sattıktan sonra memleketlerine dönüş için hazırlanıyor.
Ankara'nın Kızılcahamam ilçesine Mardin'den gelerek çalışmaya başlayan mevsimlik işçiler, meşe ormanlarında kurulu derme çatma naylon çadırlarda kalıyor. Kilometrelerce uzaktaki evlerini bırakarak çoluk çocuk ormanda yaşamlarını sürdüren odun kömürü işçilerinin mesaisi, sabahın erken saatlerinde başlıyor. İlkbaharda başlayan mangal kömürü mesaisini bitirmek üzere olan işçiler, kış ayının gelmesiyle birlikte memleketlerine dönmeye hazırlanıyor. Orman İşletme Müdürlüklerinin belirlediği bölgelerde ocaklar kuran mangal kömürü işçileri, ormanlardan kestikleri ağaçları traktör yardımıyla çalışma alanlarına taşıyor. Gerekli budama işlemlerinin ardından odunları simetrik şekilde üst üste yığılıyor, önce saman ve yaprak parçaları ile kaplanıyor, ardından üzeri toprakla örtülerek içten içe yanmaya bırakılıyor. Daha sonra 15-20 gün arası ocaklarda tutulan odunlar işlem sonrası mangal kömürü olarak dışarı çıkıyor. Emeklerini ateşe veren Mardinli işçiler gece gündüz demeden, kömür ocaklarından çıkan yoğun is ve dumana aldırış etmeden çalışıyor. Mangal kömürünün kilosu 2 ila 3 lira arasında alıcı buluyor.
"24 saat bu kömürle uğraşıyoruz"
Büyüklerinden gördükleri yöntemlerle mangal kömürü üreten Mardinli aile olumsuz hayat şartlarına rağmen mesleklerini devam ediyor. Mardin'de ikamet ettiklerini ve sezon boyunca kazandıkları parayla kış aylarında geçinmek zorunda olduklarını söyleyen mangal kömürü işçisi Sinan Çelik, “Mesaimiz ilkbaharda başlıyor ve 11'nci aya kadar gidiyor. Çoğu insan kışında bu işi yapıyor. Ormanın güzel olmasına bağlı. Kar yağınca bu iş olmuyor zaten. Sen ormandan odun çekiyorsun ama yollar berbat oluyor. Biz bu işe ilk başlarken; müteahhit bize ormanı tutuyor, biz gelip kesimi, budamasını yapıyoruz. Gerektiği yerlerde odunları atıyoruz, gerektiği yerlerde yol vuruyoruz. Traktörlerle bu işi yapıyoruz, buraya getirip çatıyoruz, topraklıyoruz. Sonrasında ateşe veriyoruz. 15-20 gün ateşte kalıyor. İçindeki ateş 600 dereceyi geçiyor. Normalde biz bu ocakların başını dolduruyoruz. Bunların başı açıldığı zaman odun boşaltıyoruz. Odunları kesip ocaklar için sobalık yapıyoruz. 20 gün ateşte kalıyor kömür sonrasında üzerine naylon çekiyoruz. Ateşteyken gece gündüz nöbet tutuyoruz. Ateşe verdin iş bitti diye bir şey yok. Hem gece hem gündüz nöbet tutmalıyız. 24 saat bu kömürle uğraşıyoruz. Hiçbir güvencesi de yok. İş güvencesi yok. Tek kişi çalışamıyoruz zaten. Tek kişi gittiğinde ayağı bir kaydı mı 600 derece içerisinde kurtulma ihtimali yok” ifadelerini kullandı.
“İş bitince tekrar Mardin'e dönüyoruz”
Sezon sonunda Mardin'e gideceklerini söyleyen Çelik, mangal kömürü işinde her evrenin kendi içinde zor olduğunu belirtti. Kazandıkları paranın geçim için yetersiz olduğunu söyleyen Çelik, “İş bitince tekrar Mardin'e dönüyoruz. En zor kısmı; kesimi yaparken, odunları hazırlarken. Aslında hepsi zor bu işin bir rahatlığı bir kolaylığı yok. Ufacık bir ihmalde emeklerimizin hepsi boşa gidiyor. Bu kömür kül olduğu zaman ne satılıyor ne de kömür çıkıyor. Sigara külü gibi hepsi yanıp gidiyor. Kilosu normalde daha önce 3 liraydı; şimdilerdeyse 2 lira 20 kuruşla, 1 lira 80 kuruş arası satılıyor. Geçim için yetersizdir. Benim haftalık giderim bin lirayı buluyor. Ben 20 gün boyunca bu kömürle uğraşıyorum zaten bu kömürden gelen para 20 binle 30 bin arası ama bana kalsa kalsa 2 bin, 3 bin arası kalıyor. Biz sadece bu işle uğraşıyoruz. Başka bir gelirimiz yok” dedi.
“Söndüremiyorsan emeklerin boşa gidiyor”
Odunların kesim aşamasından, ocaktan çıkma aşaması arasında birçok defa elden geçtiğini söyleyen Çelik, bir anlık dalgınlığın tüm emekleri boşa çıkardığını da belirtti. Çelik, “Bu odunların hepsi belki 20 defa bir elden geçiyor. Bunu keserken, budamasını yaparken, traktöre yüklerken tek tek eline atıp çatıyorsun. Sonrasında kürekle topraklıyorsun, kepçe diye bir şey yok burada. Kapattıktan sonra ateşe veriyorsun her saat başı açılıyor odun boşaltıyorsun. Bazen de ocak patlıyor. Patladığı zaman da ne toprak ne başka bir şey üzerinde kalmıyor. Söndüremiyorsan itfaiye çağırıyorsun o zaman da emeklerin boşa gidiyor” diye konuştu.
“Kendi ülkemde mülteci gibiyim”
Çalıştıkları bölgede kurdukları son ocaklar olduğunu söyleyen Çelik, havaların soğumasıyla birlikte mangal kömürü işinin yapılmasının zor olduğunu vurguladı. Ellerinden başka bir iş gelmediğini, hayvan alacak paralarının da olmadığını aktaran Çelik, “Son ocaklar bunlar. Bunları da sattığımız zaman Allah'ın izniyle buradan gideceğiz. Artık havalarda soğudu. Babam emekli köy korucusu. Emekli olduktan sonra biz onun üzerine kredi çektik. Maaşından aylık 400 lira kalıyor, bu da bizim 1 haftalık mutfak masrafımız. Başka hiçbir iş yapmıyoruz. Ne fabrikamız var ne başka bir şeyimiz. Hayvancılıkla uğraşmak istesek bile hayvan alacak paramız yok. Ben evin büyüğüyüm. Küçükler okula gidiyor. Okul masrafları, mutfak masrafları her şey var. Kendi ülkemde mülteci gibiyim. Benim sigortam yok” şeklinde konuştu.
“Bazen yorgunluktan yemek yiyemeden uyuyoruz”
Zor şartlar altında bir yandan çalışıp, bir yandan da çocuklarına bakmak zorunda olan mangal kömürü işçisi Sultan Bağlayan, geçinebilmek için bu işi yaptıklarını ifade etti. Kadınların kaldırabileceğinden daha zor bir iş olduğunun altını çizen Bağlayan, bazı geceler yemek yiyemeden uyuduklarını söyledi. Çocuklarının ihtiyaçlarına elinden geldiğince cevap vermeye çalışan Bağlayan, mangal kömürü ocaklarında çalışırken sırtına bağladığı bebeğiyle birlikte işlerini yaptığını ve bu işin bir güvenliği olmadığını vurguladı. Bağlayan, “Vallahi zordur. Çok zor ben hem burada hem ormanda çalışıyorum aynı zamanda da çocuklara bakmam gerekiyor. Çocukların ihtiyaçları elbette var ama elimizden bir şey gelmiyor, olduğu kadar yardımcı oluyorum. Biz Mardin'den buraya geldik, hiçbir gelirimiz yok. Bir de kömürde para etmezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor, zarar ediyoruz. Kadına göre çok zor bir iş. Hem odun budamasını yapıyoruz hem buraya gelip kömür işini yapıyoruz hem de çocukların ve çalışanların yemeklerini hazırlıyoruz; yani bu iş kadına göre bir iş değil. Bazen yorgunluktan yemek yemeden uyuyoruz. Güven yok. Hiçbir güven yok burada. Bize bir yerden yardım gelse çok iyi olur” dedi.