“Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine ve en dinamik nüfusuna sahibiz”
Başbakan Yıldırım, İzmir’in Torbalı ilçesinde, Torbalı Belediyesi ve Torbalı Ticaret Odası tarafından düzenlenen “Güçlü Ekonomi, Güçlü İzmir, Güçlü Türkiye” adlı programa katılarak konuşma yaptı.
Başbakan Binali Yıldırım, Torbalı Belediyesi ve Torbalı Ticaret Odası iş birliğiyle düzenlenen "Güçlü Ekonomi, Güçlü İzmir, Güçlü Türkiye Toplantısı"nda, yeni açılan İZBAN hattını kullanarak, 22 dakikada Selçuk'tan Torbalı'ya geldiklerini ifade etti.
İş dünyası temsilcileriyle bir arada olmaktan mutluluk duyduğunu söyleyen Başbakan Yıldırım, 94 yıl önce toplanan ilk İzmir İktisat Kongresi'nde, siyasi ve iktisadi bağımsızlığın ancak birlikte olabileceğini gören Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetin kurucu kadrolarını rahmetle, minnetle andığını söyledi.
O günlerde daha rejimin adının bile konmadığını anlatan Yıldırım, savaş, yıkım, yokluk içindeki bir milletin ayağa kalkması ve refahın artırılmasının bugün bile örnek niteliği taşıdığına dikkati çekti.
Binali Yıldırım, ilk İzmir İktisat Kongresi'nde konunun bütün taraflarının söz hakkına sahip olmasının, "savaş şartlarında dahi müzakere, iş birliği ve ortak aklın hakim olduğunu" gösterdiğini belirtti.
"TÜRK EKONOMİSİ ESKİ KIRILGANLIĞINI GERİDE BIRAKMIŞTIR"
Bugün siyasi ve ekonomik hamlelere, kurucu büyüklerin ileri görüşlülüğü, çok yönlü bakışı ve ortak akla verdiği önemin ışık tuttuğunu anımsatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Türkiye bugün baktığımızda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip, en dinamik nüfusa sahip bir ülke. O günlerden bugünlere gelindiğinde artık ihracat odaklı büyüme, dev projeler, araştırma ve geliştirme ağırlıklı yatırımlar, yenilikçilik, güçlü kamu maliyesi, uluslararası ekonomi yönetiminin bir parçası olmuş Türkiye'den bahsediyorum. Son 15 yılda yakaladığımız siyasi istikrar ve uygulanan gerçekçi politikalar vesilesiyle Türk ekonomisi artık eski yılların kırılganlığını geride bırakmıştır ve bunu defalarca ispat etmiştir."
Başbakan Yıldırım, Torbalı ilçesinin ihracatta önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti.
Torbalı'nın nüfusunun 200 bin olduğunu hatırlatan Yıldırım, "İlçe dediğime bakmayın. Erzincan kadar büyük bir yerden bahsediyoruz. 1 milyar dolar ihracatı gerçekleştiren ve toplanan vergide Bursa'yı bile geride bırakan bir yerden bahsediyoruz." diye konuştu.
Dünyanın en güçlü büyüme performansı gösteren ekonomilerinden birinin Türkiye olduğunu aktaran Yıldırım, ancak bunun yeterli olmadığını dile getirdi.
EKONOMİYE, DEMOKRASİYE VE HUKUKA YATIRIM
Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin devamlı hale gelmesi gerektiğine dikkati çeken Binali Yıldırım, "İktisadi kalkınmanın ancak halk iradesine dayalı, demokratik bir siyasi düzende mümkün olabileceğini, ekonomiyle demokrasinin atbaşı gittiği, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği gerçeğine inanıyoruz. Bu sebeple hem ekonomiye, hem demokrasiye hem de hukuka yatırımı birlikte yapıyoruz. Türkiye, Avrupa'dan Uzak Asya'ya kadar en dinamik ekonomiye ve nüfusa sahip. Türkiye gibi medeniyetlerin buluştuğu, Asya ile Avrupa'nın bir araya geldiği bu topraklar dünyanın tam merkezini oluşturuyor. Bu yeni değil asırlardan beri bu gerçek değişmiyor." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, Türkiye'den 3 saatlik bir uçuşla 56 ülkeye ulaşmanın mümkün olabildiğini de hatırlattı.
YENİ YATIRIMLAR
Türkiye ve Anadolu topraklarının dünyanın tam merkezinde olduğunu kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin merkezi değerinin, bölgesel ve küresel fırsatlarının ve aynı zamanda da sorumluluklarının farkındayız. Bunun için daha fazla katma değer üreten, küresel değer zincirinde üst basamaklara tırmanacak bir ekonomi için orta ve uzun vadeli planlarımız var. Kalkınmanın en önemli bileşeni yatırımdır. Türkiye'nin gelecek 15 yılındaki öngörüsünü buna göre şekillendiriyoruz. Ülkemiz önümüzdeki 10 yıl içerisinde sadece ulaştırma altyapı teknolojileri alanında 100 milyar doların üzerinde yatırım yapacak. Yine 100 milyar dolarlık sağlık, dönüşüm, sağlıkta kalite ve gelişim yatırımları yapacak. 100 milyar dolar üzerinde 'ICT' dediğimiz bilgi iletişim teknolojileri, sanal gerçeklik gibi geleceğin en önemli alanına, bilişim alanına yatırım yapacağız."
DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMI
Başbakan Yıldırım, hükümetin en önem verdiği konuların başında doğrudan yatırımların desteklenmesinin geldiğine aktardı.
Geçen dönemde ülkede yatırım yapacak, iş alanı oluşturacak olan yerli, küresel yatırımlar için yasal ve kurumsal engellerin hepsini ortadan kaldırdıklarını vurgulayan Yıldırım, "Bu kararın sonucunda doğrudan küresel yatırımlara, yerel yatırımlara yönelik artışları görüyoruz. Bunu ekonomik göstergeler de zaten teyit ediyor. 2002-2017 Haziran dönemi arasında Türkiye'ye 186 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım girdi. Doğrudan istihdama yönelik yatırımlardan bahsediyorum." şeklinde konuştu.
Başbakan Yıldırım, 2002-2017 Haziran döneminde Türkiye'ye 186 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımın girdiğini, 5 bin 321 olan yabancı firma sayısının 55 binin üzerine çıktığını söyledi.
Türk şirketlerinin de boş durmadığını, Türk müteahhitlerinin, ihracatçıların ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını belirten Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Dünyanın en büyük 250 müteahhitlik firması içinde 46 tanesi Türk firması. Sayı itibarıyla Çin'den sonra ikinci, Çin'in parasal hacmi bizimkinden fazla. Müteahhitlerimiz 2016'da aldıkları ihale sayısında Almanya ve Japonya'yı geride bırakarak dünya yedincisi oldular. 2008'in sonlarında başlayan küresel kriz sonrasında 2010-2016 ortalama büyümemiz yüzde 6,7. İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi ekonominin önemli bir göstergesidir. Ağustos ayında zirve yaptı yüzde 55,4'e yükseldi. İmalat sektörü de vites büyüttü. Buna bağlı olarak üretim, yeni siparişler ve istihdamdaki artış hızlandı."
“TURİZMDE DE CANLANMANIN YAŞANDIĞINI GÖRMEKTEYİZ"
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin IMF'nın yayımladığı satın alma gücü paritesine göre İspanya'yı da geride bırakarak dünyanın en büyük 13. ekonomisi olarak listede yer aldığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz tahribatının yavaş yavaş kalktığını ve turizmde de canlanmanın yaşandığını görmekteyiz. 2017'de yabancı turist ilk 6 ayda 2016'nın üzerine çıktı. Yüzde 14,5 artış var. Hala 2014 öncesini yakalayabilmiş değiliz. Maalesef 15 Temmuz alçak darbe girişimi, sadece demokrasimize, istiklalimize karşı değil aynı zamanda ekonomimize karşı yapılmış bir darbe girişimi olmuştur. Hala bunun olumsuz etkilerini görüyoruz."
Türkiye'nin geçen yıl yurt içinde ve dışındaki olumsuz gelişmelere rağmen 2016'yı yüzde 2,9 büyüme ile tamamladığını ifade eden Başbakan Yıldırım, büyümede ivmeyi yeniden yakalamak için seri şekilde tedbirler aldıklarını anlattı.
Yıldırım, Kredi Garanti Fonu marifetiyle kredi hacmi oluşturduklarını, bu kredilerin ekonomi için can suyu olduğunu, iç talebi hareketlendirmeye yönelik tedbirler aldıklarını kaydetti.
"BUNDAN SONRA ODAKLANACAĞIMIZ ŞEY TEKNOLOJİ VE İNSAN"
2017'nin ilk çeyreğinde yüzde 5 büyümenin gerçekleştiğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:
"Hızlı kararlar alarak ekonomi ile ilgili kriz gelmeden tedbirini aldık, Allah'a şükür ciddi sıkıntılar yaşamadan 2017'nin ilk çeyreğini kazasız, belasız hasarsız atlattık. Ekonomiye ilişkin öncü göstergelere baktığımızda 2017'nin kalan kısmında da büyümenin artarak devam edeceğini görüyoruz. Bundan sonra odaklanacağımız şey teknoloji ve insan. Bugünden yarına hazırlanıyoruz, neye hazırlanıyoruz? Ulaştırma Bakanlığımız koordinasyonunda 3 üniversite ile cep telefonu operatörleri arasında 5G vadisi açık test anlaşması imzalandı. 5G teknolojisi hayatımıza girecek, şimdi 4,5G teknolojisi veya LTE sistem var. Bunun bir adım ötesi 5G. 5G teknolojisini Türkiye geliştiriyor. Türkiye olarak bu teknolojinin standartlarının belirlenmesinde bizim de payımız olacak."
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin dört bir tarafına aktif olarak çalışan AR-GE merkezleri kurduklarını ve teşvik verdiklerini belirterek, şunları söyledi:
"Diğer odaklandığımız alan da insan kaynağı ve kapasitesi. Çünkü her yaptığımızı insanımız için, Türkiye için, İzmir için yapıyoruz. Genç, çalışkan, hırslı, talepkar bir nüfusumuz var. Yaş ortalaması 31, Güneydoğu'ya, Doğu'ya gittiğimizde 21'e düşüyor. Gelişmiş ülkelerin böyle bir kaynağı yok. Eğer bu kaynağı yerli yerinde kullanırsak, terörde, orada burada tüketmezsek, bizim önümüzde kimse duramaz. Gazı, petrolü olanlar var ama sefalet var. İnsan olmayınca hiçbir şey olmaz. Onun için biz 15 yıl boyunca hep insanı merkeze koyduk."
Torbalı'nın sanayinin üssü haline geldiğini anlatan Yıldırım, teknik eğitimin merkezi olabilecek ilçe için gereken adımları atacaklarını belirtti.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin önünün ve ufkunun açık olduğunu, karamsar olacak hiçbir nedenin bulunmadığını belirtti.
FETÖ'nün darbe girişimi ve PKK terörüyle amansız mücadele sonrası bazı kesimlerin, Türkiye'nin dost bildiği ülkelerde Türkiye'yi kötülediğine dikkati çeken Yıldırım, "Dışarıya gitmeye lüzum yok. İçeride de kötülüyorlar. Türkiye'yi kötülemenin bu ülkeye ne faydası var, kime ne faydası var. Siyasetimizi yapacağız, herkes siyasetini yapacak ama dışarıya karşı tek yürek, tek bilek olacağız." dedi.
"VERGİ SİSTEMİNİ DAHA ADİL HALE GETİRİYORUZ"
Hükümet olarak iş dünyasının, üreticinin arkasında olduklarını ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2018 yılı yatırım yılı olacak, büyüme odaklı bir yıl olacak, reel ekonomiyi destekleyen ekonomi politikalarının hayata geçeceği bir yıl olacak, mali disiplin ve tasarruf aynen devam edecek. Bu çerçevede yapısal reformlar yine kilit rol oynamaya devam edecek. Ekonomide harcıalem değil katma değer üreten alanlara öncelik vereceğiz. Nitelikli istihdam ve ihracat daha fazla teşvik edilecek. Vergi sistemini daha adil, daha basit hale getiriyoruz. Meclis açıldığında bunu da inşallah parlamentoya gönderiyor olacağız. Gelir vergisi, Katma Değer Vergisi, Vergi Usul Kanunu tamamen yenileniyor. Önümüzdeki dönemde ara vermeden uygulamaya koyacağımız reformlar marifetiyle Türkiye ekonomisindeki büyüme süreci sürekli ve kalıcı hale gelecek."
"ÇİÇEK AÇMIŞ BİR KİRAZ AĞACI GİBİ"
Konuşmasında Ege ve İzmir ekonomisindeki büyümeye dikkati çeken Yıldırım, 15 Temmuz'da, Kuvayı millîye ruhuyla esarete boyun eğmeyen İzmir'in, 9 Eylül kurtuluş destanından sonra yeni bir demokrasi destanı yazmayı başardığına vurgu yaptı.
"Ege ve İzmir'in adeta çiçek açmış bir kiraz ağacı gibi tüm zarafetiyle tepeden tırnağa bereket sahnelediğini" dile getiren Yıldırım, 2002 yılında 4 milyar dolar olan bölge ihracatının 2016'da 14,5 milyar dolara ulaştığını, 2,8 milyar dolar olan İzmir ihracatının ise 8,3 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.
"Nereden bakarsanız bakın üç misline yakın bir artıştan bahsediyoruz" diyen Yıldırım, bu yılın 7 ayında da geçen yıla göre yüzde 5,3 artış sağlayan İzmir ihracatının 5 milyar doları aştığını ifade etti.
İzmir'deki serbest bölgelerin performansını da değerlendiren Başbakan Yıldırım, Ege Serbest Bölgesi'nden yaklaşık 2 milyar dolar ihracat yapıldığını, 22 bin doğrudan istihdam sağlandığını, kentteki iki serbest bölgenin toplam ticaret hacminin ise 4 milyar doların üzerine çıktığını vurguladı.
Aliağa'daki önemli petrokimya yatırımlarının tamamlanmasıyla İzmir'in Türkiye'nin ve Doğu Akdeniz'in üretim, lojistik ve ihracat merkezi haline geleceğine işaret eden Yıldırım, İzmir'i çevreleyen ulaşım projeleri hakkında da bilgi verdi.
İzmir-İstanbul Otoyolu ve İzmir-Ankara Yüksek Hızlı Tren projelerinin hızla devam ettiğini, Aydın ve Denizli'den Antalya'ya ulaşacak otoyolla Antalya ile İzmir arasındaki coğrafyada 20 milyon turistin ağırlanabileceğini belirten Yıldırım, İzmir-Çandarlı otoyolunda da Menemen-Çandarlı etabının ihalesinin yapıldığını, bu projeler tamamlandığında bölgedeki sanayi, üretim ve ihracatın da artacağını bildirdi.
Başbakan Yıldırım, İzmir için "İstanbul 34, İzmir 35" olarak bir hedef koyduklarını anımsatarak, "İzmir'e yakışan İstanbul'dan sonra ikinciliktir. Beşincilik İzmir'e yakışmaz." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, son 9 yılda dünya ekonomisinde çok zorlu bir dönem geçtiğini ancak son dönemde dünya ekonomisinin yavaş yavaş büyümeye başladığını kaydetti.
Ülke ekonomisi üzerinde doğrudan etkisi olan ekonomilerdeki canlanmanın da Türkiye'ye olumlu yansımalarının görüldüğünü, bu sürecin devam etmesinin beklendiğini dile getiren Yıldırım, bu ortamda iş dünyasından yatırım ve üretim konusunda daha cesur davranmalarını istedi.
Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Yatırım yapacaksınız, arkanızda devlet var, hükümet var. Hiç merak etmeyin. Gereken destek hem burada hem Doğu ve Güneydoğu'da cazibe merkezleri projelerinde sizlerle beraber olacak. Büyümenin iş alanı sağlaması ve toplumun bütün kesimlerini kuşatması en sağlıklı olanıdır. Her vatandaşımızın bu büyümeden bir şekilde hakkı olan refah payını alması gerekiyor.
2010 yılından beri her yıl ortalama 940 bin vatandaşımıza iş sağlıyoruz. 'Niye işsizlik hala yüzde 10 küsur?' diye sorabilirsiniz ama unutmayın, her yıl iş gücüne bir milyon gencimiz katılıyor. Dolayısıyla daha fazla iş gücüne katılım var. İstihdamın daha fazla olması lazım. Bunu nasıl yapacağız? Daha fazla yatırım, üretim yapacağız. Ürettiğimizi satacağız, katma değer oluşturacağız, ekmeğimizi büyüteceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber başlattığımız istihdam seferberliği, iş gücü piyasasına tabiri caizse ilaç gibi geldi. Atıl duran iş gücü kapasitemizin, kadınlarımızın, gençlerimizin iş gücü piyasasına katılması, işsizlik oranının düşürülmesi kadar önemlidir. Bu kapasiteyi üretime yönlendirebilirsek ülkemizin büyüme potansiyeli bugünkü seviyenin daha da üzerine çıkacak."
ENFLASYONLA MÜCADELE
Yıldırım, AK Parti hükümetleri döneminde sağlanan önemli bir başarının da yüksek enflasyonla mücadele olduğuna işaret ederek, 2003-2016 döneminde yüzde 8,7 ortalamasına gerileyen enflasyonun 2017'de iki haneye çıktığını ifade etti.
Enflasyonda 15 Temmuz darbe girişiminin etkileri olduğuna dikkati çeken Başbakan Binali Yıldırım, şunları dile getirdi:
"Ama yıl sonuna kadar tek haneye düşüreceğiz. Son bir yıllık dönemde gerek kurdaki artış, gerekse gıda fiyatlarındaki mevsimsel oynaklık, enflasyonu artırsa da yıl sonunda tek haneli bir oranla tamamlamayı hedefliyoruz. Uzun vadede enflasyonu daha da aşağı düşürmek mecburiyetindeyiz. Enflasyon ve faiz, bir ülkenin gelişmesi, büyümesi, kalkınması önündeki iki önemli faktördür. Bunlar birbiriyle ilişkilidir. Bu konuda atılan önemli bir adım, gıda komitesinin çalışmasıdır. Bu komitenin temel amacı, üreticiden tüketiciye kadar olan fiyat artışlarının sebeplerini ortaya koymak ve gereken tedbirleri almak. Burada önemli bir mesafe aldık.
Ekim ayı sonu itibarıyla bu önlemler uygulamaya girecek. Böylece sebze meyve tedarik zincirinde yapısal bir dönüşümü hayata geçirmiş olacağız. Boşu boşuna mevsimlik gıda artışları, gıda oynaklığından enflasyonun artmasının önüne geçmiş olacağız."
Türkiye'nin sağlam kamu maliyesi, sağlıklı bankacılık sektörüyle bütün makroekonomik göstergelerinin birçok ülkenin önünde olduğunu ifade eden Yıldırım, Türkiye'de halen faizlerin yüksek olmasının ise istikrarsızlığın hakim sürdüğü ve yönetim boşluklarından kaynaklanan sorunların had safhaya çıktığı bir coğrafyada yer almasından kaynaklandığını dile getirdi.
"BAŞKA ÜLKE OLSA BELİNİ DOĞRULTAMAZDI"
Başbakan Yıldırım, AB tanımlı genel yönetim borç stokuna göre 2002'de tüm milli gelirin yüzde 72'sinin borç olduğu bilgisini paylaşarak, 2016 yılında bu oranın yüzde 28,3'e gerilediğini, bu alanda Avrupa, ABD ve Japonya gibi ülkelerden daha iyi durumda olduklarını vurguladı.
Bir ülkenin temelleri ne kadar güçlüyse o ülkenin içeriden ve dışardan gelen şoklara karşı o kadar dirençli olduğunun altını çizen Yıldırım, "15 Temmuz'u başka ülke yaşasaydı belini doğrultamazdı ama bizim milletimiz 15 Temmuz'u yaşadı, iki gün sonra normal yaşama döndü. Bir ay boyunca demokrasi nöbetleriyle ülkeye, bayrağa, demokrasiye, istikbale, istiklale sahip çıktı. Mali disiplini korumaya devam edeceğiz. Bankacılık sektörünün sağlam yapısını sürdüreceğiz. Bunlardan asla taviz vermeyeceğiz." diye konuştu.
Yıldırım, son dönemde üretim, Ar-Ge ve ihracatı desteklemeye yönelik adımlar hakkında bilgi vererek, yakında cazibe merkezi programlarını da başlatacaklarını kaydetti.
Hazine destekli Kredi Garanti Fonu kefalet sistemini etkin şekilde kullandıklarına dikkati çeken Başbakan Binali Yıldırım, "KGF'deki teminat tutarını 2 milyar liradan 25 milyar liraya çıkardık. Bu, ne demektir? Alınan kredi geri ödenmezse bir kısmının faizini, yüzde 7'ye kadar devlet ödüyor. Bundan sonra ne oldu biliyor musunuz? Dediler ki: 'Mahvolacağız, Hazine'ye çok yük gelecek.' Batık kredi oranı yüzde 3,5'tan yüzde 2,8'e düştü. Şu anda 'Geri dönmeyen kredi yok.' desek yanlış olmaz. İş adamımız krediyi kullanıyor, üretiyor, borcunu da geri veriyor."