Deniz Baykal kararını açıkladı
CHP Milletvekili Deniz Baykal, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçici hükümette bakan olarak görev alması teklifini reddetti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kendisine gönderilen bakanlık davetiyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Yazılı açıklamayı evinin önünde basın mensuplarına dağıtan ve konuşmayan Deniz Baykal, üç sayfalık açıklamasında, Bakanlık teklifine ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulundu.
7 haziran milletvekili seçimleriyle açılan yeni siyaset dönemini kapatmak üzere önce anayasanın 116 ncı maddesine göre yeni bir seçim kararı alındığını ve bir seçim hükümeti kurulması gerektiğinin ortaya çıktığını söyleyen Baykal, "13 yıllık bir tek parti iktidarı ardından 7 haziran seçimleri yüzde 87'lik bir seçmen katılımı, yüzde 96'lık temsil düzeyi ve hiçbir partiye tek başına iktidar vermeyen dört partili çoğulcu siyaset yapılmasıyla yeni bir milli irade şekillenmesi ortaya konmuştur. Hiç şüphe yok ki bu tek başına yönetmeye alışmış siyaset adamlarının ezberini bozan bir tablodur.Onlara yönelik bir meydan okumadır, yeni bir demokrasi sınavıdır ne yazık ki erken seçim kararı da gösteriyor ki bu sınav kazanılmamıştır. Siyasetçiler milli iradeye uymaktansa milli iradeyi kendilerine uydurmayı tercih etmişlerdir. 7 Haziran rövanşını alma arayışına girmişlerdir. Seçim partilerin birbiriyle değil, 7 haziran sonucunu beğenmeyen partilerin milletle hesaplaşması anlamına gelecektir. 7 Haziran seçimlerinden iki buçuk ay sonra yeni bir seçim kararının alınması Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin daha komisyonlarını bile kuramadan tüketilmesi, aslında millet iradesine meydan okumaktır. TBMM, hükümet kuramadığı için seçime gitmiyor, TBMM'yi yeni bir seçime götürmek için hükumet kurulamıyor, 7 Haziran parlamentosunu kilitleme politikası, seçim akşamı yeni bir seçim tarihi, 20 Kasım olarak ilan eden muhalefet partisi ile başlamıştır. 9 Haziran'daki buluşmamızdan sonra Cumhurbaşkanımız'ın yaptığı 'egolaramızdan sıyrılalım, milletin iradesi ortadadır, koalisyon kaçınılmazdır' konuşmasıyla başlayan dönem ne yazık ki çok kısa sürmüştür. TBMM başkanlık seçimi bu açıdan temel kırılma noktası olmuştur bu seçim ile hem TBMM Başkanlığı çoğunluk muhalefet partilerinde olduğu halde eski iktidar emanet partisine emanet edilmiş, hem de bu muhalefet dağınıklı, iktidar yönetimin seçim dayatmasının önünü açmıştır" dedi.
TBMM'YE AYIPLI MAL MUAMELESİ YAPILMIŞTIR, MUHALEFET PARTİSİ EKSANTRİK POLİTİKALAR SERGİLEMİŞTİR"
TBMM Başkanlık seçimiyle 7 Haziran'da ortaya çıkan farklı siyasal güçlerin birbirlerine, varlığına ve anlayışlarına saygı göstermek zorunda olduğu uzlaşma ve işbirliğine dayalı hukukun üstünlüğüne demokrasi ilkelerine ve anayasaya saygılı yeni bir siyasal dönemin açılacağı umudunun, ağır bir darbe yediğini ileri süren Baykal, "Hiçbir ülkede demokrasi güç sahiplerinin atıfetiyle gerçekleşmez. Demokrasi muktedirlerin lütfu değil mecburiyetidir. Ne yazık ki 7 Hazirandan sonra milletimiz, muhalefet partilerine TBMM çoğunluğu vermiş ama bir muhalefet partisinin eksantrik politikaları sonucunda o çoğunluk kimseyi hiçbir şeye mecbur edememiştir. Seçimden buyana 3 aya yakın süre geçmesine rağmen seçimin siyasi meşruiyeti, hükümete taşınamamıştır. Yeni seçilmiş 550 milletvekili siyasi sürecin dışındadır. Mecliste çoğunluğu kaybeden siyasi parti bir kısmı milletvekili bile olayan bakanları ile Türkiye'ye yönetmektedir. Bu durum seçim hükümetiyle sürmeye devam edecektir. TBMM aylardır devre dışıdır. Aylarca da öyle kalacağı anlaşılmaktadır. İç başarımızı, ekonomimizi, uluslararası ilişkilerimizi derinden etkileyen tercihlerin yapıldığı çak ağır insan ve vicdan bedelleri ödediğimiz böyle bir dönemde parlamentoyu yok sayarak onun meşruiyetine ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetme anlayışı seçime saygı ile demokrasi, hukuk ve anayasa duyarlılığı ile bağdaştırılamaz. Hükümeti kurma çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra ana muhalefet partisi liderine hükümeti kurma görevi verilmemesi, hiçbir gerekçe ile mazur göstermek mümkün değildir. Bu tutum, siyasete demokrasiye hukuka, parti liderlerine karşı ben merkezci arogans bir tutumu yansıttığı kadar koalisyona bir şans verme, seçim dışında bir seçenek bırakmama telaşını da yansıtmıştır.7 Haziran'da oluşan TBMM'ye ayıplı mal muamelesi yapılmakta, erken seçim kararıyla değiştirilmesi talep edilmektedir. 7 Haziran'da ortaya çıkan yeni milli irade şekillenmesine rağmen Türkiye aylardır eski tek parti yönetimiyle eski anlayış fiilen yönetilmektedir. Yeni TBMM'yi beğenmeyenler siyaset takvimini 7 haziran'da dondurmuş, siyaset saatini 7 Haziran'da da durdurmuşlardır. TBBM'de çözüm üreci gibi buzdolabına konmuştur. Kurulması söz konusu olan seçim hükümetinin de esas itibarıyla seçim öncesi hükümetin uzantısı niteliğinde olacağı, siyasi temsiliyet açısından da büyük ölçüde aynı durumda kalacağı anlaşılmaktadır. Seçim kararı bir toplumsal talep ya da ihtiyaç sonucu değildi, 7 Haziran siyasi şekillenmesine tepki olarak düzenlenen senaryonun son aşaması olarak sahneye konulmuştur. Bunun da temelinde kimseyle uzlaşmak zorunda kalmadan tek başına ülkeyi yönetmek özlemi vardı. Sakıncalı olan da budur, Türkiye'yi gerilime kutuplaşmaya, hatta çatışmalara sürükleyen siyasal toplumsal yapısı olmayan bu özlemdir" ifadelerini kullandı.
"MİLLETİN HUKUKUNU SİZE KARŞI SAVUNMAK BOYNUMUN BORCUDUR"
Açıklamasında siyasetin gecikmeden uzlaşmayı, paylaşmayı, hukuka saygı duymayı, hesap vermeyi, alçak gönüllü olmayı öğrenmesine ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Deniz Baykal, şu görüşlere yer verdi:
"Bir erken seçimden sonra aynı ya da seçimi zorlayanlar için daha elverişsiz bir tablo çıkarsa ne olacaktır. Bunun siyasi bedeli ödenecek midir. Bu şartlarda içinde oluşmakta olduğunuz seçim hükumeti teklifiniz dolayısıyla şunları söylemek zorundayım. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, ateş çemberinden geçmiş 1991 hükümetinde ve daha sonraki dış zorlamalara dayanan hükümet modellerinde en yukarı düzeyde yer almayı kendisi ve partisi için reddetmiş bir siyaset anlayışına muhatap olmaktasınız. Nasıl geçmişte 12 Eylül Kenan Evren hukukuna karşı rakiplerimiz olan siyasetçilerin hukukunu savunduysam şimdi de milletin hukukunu sizlere karşı savunmak boynumun borcudur."