Cumhurbaşkanı Erdoğan: İdlib'de en küçük geri adım atmayacağız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib konusunda "Biz bu coğrafyanın misafiri değil, ev sahibiyiz. Bunun için İdlib’de en küçük bir geri adım atmayacak, rejimi mutlaka belirlediğimiz sınırların dışına çıkartacak, halkın evlerine dönüşünü sağlayacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM grup toplantısının yapılacağı salonuna girerken doğum günü için hazırlanan sürpriz video klip ile karşılandı. Klibi izledikten sonra alkışlarla kürsüye çıkan Erdoğan, "Hazırlanan bu sürpriz gerçekten, çok kısa da olsa benim için çok çok duyguluydu ve çocukluk yıllarıma beni götürmesi, bunun yanında da tercih edilen oradaki birkaç anekdot gerçekten çok çok önemliydi. İşte bu simitti, bu kitaptı, bu suydu. Bunların üçü çocukluk yıllarımın en önemli başlıklarıydı" diye konuştu. Çalışarak kazandığı parayla kütüphanesine aldığı ilk kitabın Ömer Nasuhi Bilmen'in 'Hukuk-i İslamiyye Kamusu' olduğunu söyleyen Erdoğan, "Anneciğimin de eldeki makinesinde özellikle komşulara diktiği elbiselerle her hafta sonu yatılı okumam hasebiyle bana verdiği 3-5 kuruşla haftayı doldurur giderirdim. Öyle başlayan bir hayat ve şimdi de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki bu muhteşem dev kütüphaneyle işte tırmandığımız nokta. Şüphesiz ki kitap bizim için en önemli yol arkadaşı, unutmayalım ki her kitap bir alimdir, onun için kitap saygıdeğerdir. Onun için kitap bizim medeniyetimizde büyük öneme haizdir" dedi.
'6 MİLYON 700 BİN KONUTUN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ GEREKİYOR'
Erdoğan, son bir asırda 6 ve daha üzeri büyüklüğe sahip 57 deprem yaşandığını ve 80 bin vatandaşın yıkıntılar altında kalarak hayatını kaybettiğini hatırlattı. Mevcut yapı stoğunun önemli bir bölümünün depreme ve diğer tabii afetlere dayanıksız olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Öyle ki birçok şehrimizin neredeyse tamamına yakınını yıkıp yeniden adeta yapmak gerekiyor. Türkiye gibi 83 milyon nüfusa, 10 milyon binada, 30 milyon bağımsız birime sahip bir ülkede böylesine köklü bir dönüşümü gerçekleştirmenin kolay olmadığı da ortadadır. Yapılan değerlendirmelere göre ilk etapta dönüştürülmesi gereken konut sayısı 6 milyon 700 bindir. Başka hiçbir şey yapmayıp tüm bu yatırımları durdurup, tüm maaş ve destek ödemelerini kesip, kamu kaynaklarının hepsini bu işe aktarsak bile, bu dönüşüm yıllarca sürer. Devlet ve millet olarak el ele vererek, en riskli yapılardan başlayıp bu süreci adım adım yürütmek mecburiyetindeyiz" diye konuştu.
'HER YIL 300 BİN YENİ KONUT'
Erdoğan, öncelikle durumları aciliyet arz eden binaların yıkılıp yeniden yapılması için seferberlik başlattıklarını belirterek, "Hedefimiz her yıl 300 bin yeni konut inşa ederek, önümüzdeki 5 yılda 1 milyon 500 bin konutu dönüştürmek. TOKİ vasıtasıyla bugüne kadar tamamladığımız ve inşa halindeki 863 bin konut bu bakımdan önemli bir örnektir. Kentsel dönüşüm çalışmalarını başlattığımız 2012’den bugüne kadar, 1 milyon 350 bin konutu bu kapsama aldık. Bu konutlarda oturan vatandaşlarımızın mağdur olmaması için kira yardımı, hibe, destek, kamulaştırma gibi çalışmalar için 17 milyar lira kaynak kullandık. Elazığ’da 960, Malatya’da 678 konutun yılsonunda teslimleri yapılacak şekilde inşasına başladık. Elazığ’da TOKİ’nin daha önce inşa ettiği 400 konuta da vatandaşlarımız taşınmaya başladı. Diğer konutların inşasıyla ilgili çalışmalar süratle devam ediyor. Hedefimiz bir yıl içinde 23 bin 612 konutun tamamını bitirip vatandaşlarımıza teslim etmektir" dedi.
'DEPREME DAYANIKSIZ BİNALARINI DÖNÜŞTÜRSÜNLER'
Erdoğan, "Vatandaşlarımızdan sahibi oldukları yapıların risk seviyesini hemen tespit ettirip depreme dayanıksız olanları süratle dönüştürmelerini özellikle bekliyoruz. Bugüne kadar 22 milyon vatandaşımızın oturduğu konutların depreme dayanıklılığı teyit edildi. Amacımız bu sayıyı kısa sürede önce 35 milyona çıkarmak, sonra da nüfusumuzun tamamına teşmil etmektir. İnşallah milletimizle birlikte bu meselenin de üstesinden gelecek, ülkemizi depreme hazır hale getireceğiz. Diğer taraftan Elazığ-Malatya depreminin ardından AK Parti Meclis Grubu olarak başlattığımız yardım kampanyasında yaklaşık 1 milyon 600 bin lira toplandı. Grup yönetimimiz bu parayı AFAD hesabına aktaracak" ifadelerini kullandı.
'ONUN ADI BAY KEMAL'DİR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastalıklı bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu: "Önce adaletten ve yargıya saygıdan bahsedip ardından yargıya, hakimlere, savcılara, adalet kurumlarına her türlü hakareti yapan bir zihniyet başka nasıl ifade edilebilir? Bunu bilmiyorum. Bu ülkede kölelik yoktur; ama zihnini ve elindeki imkanları emperyalistlere gönüllü olarak satmış olan bir kişiyi biliyoruz, onun adı da Bay Kemal’dir. 27 Mayıs ve 12 Eylül darbe yargısını bile yüceltecek kadar alçalabilen bir kişi artık sözün bittiği yere ulaşmış demektir. FETÖ’den PKK’ya kadar tüm terör örgütlerini destekleyen, söylediği her sözde ve yaptığı her davranışta 'arkadaşlar' dediği teröristlerin arkalarında duran bir kişi bu ülkenin ancak hasmı olabilir. Türkiye, tarihinin en kritik mücadelelerinden birini verirken, sürekli devletini ve milletini tahkir eden, askerinden hakimine savcısına kadar tüm kamu görevlilerine saldıran bir kişi ülkesine değil, düşmanlarına hizmet ediyor demektir. Suriye meselesinin ne olduğunu zerre kadar idrak edememiş bir kişinin bu konuda söylediği söz ancak sinek vızıltısı kadar değer taşır. İdlib’de ‘adam kendi toprağını savunuyor’ diyerek kendi ülkesi yerine rejimin yanında yer alan, kahraman askerlerimizin mücadelesine hakaret eden, şehitlerimize saygısızlık yapan, gazilerimizi renciden eden bir kişi asla bu milletin evladı olamaz."
'ESED İLE SEN ZATEN GÖRÜŞÜYORSUN, YETER'
İdlib’den kaçan insanların çamur deryası içinde yaşam mücadelesi verdiğine işaret eden Erdoğan şöyle konuştu: "Bunları katil Esed’in insafına mı bırakacağız? Bana yaptığı teklife bak ya, 'git Esed ile görüş' diyor. Sen daha Esed’i görmediğin zaman ben onunla görüşüyordum zaten; ama biz ona hangi teklifi yaparsak yapalım, adam olmadığını gördük. Bunda insaf diye bir şey yok. Bugün bizim karşımıza dikilen benim Kürt orjinli kardeşlerim, Suriye’nin kuzeyinde, kuzeydoğusunda şu anda terör örgütüne destek verenler, onlara pasaport dahi vermiyordu. Ben hep tavsiyede bulunuyordum, 'bunlar senin vatandaşın niye vermiyorsun?' Bay Kemal şimdi kalkıyor bu noktada ahkam kesiyor. Ya sen siyaseti bilmiyorsun, sen siyasetin cahilisin. Türkiye’de ana muhalefetin başındaki zat kalkıp bize Esed ile görüşmeyi tavsiye ediyor. Sen görüşüyorsun zaten yeter, adamlarını gönderiyorsun, onlar görüşüyorlar zaten, yeter; ama bizim adımıza değil, kendi adına ve şu anda Apo’nun ortaklarıyla da zaten ortaklığı var, yürüyüşleri beraber yaptılar, Ankara’dan İstanbul’a beraber yürüdüler. Bununla kalmadılar AP'de yine beraber dirsek dirseğe oturdular, oradan da yine ülkemize saldırdılar. Yani bunlarda bu ülkenin menfaatlerini, çıkarlarını savunmak diye bir şey yok. Kalkıp da AK Parti’yi gidip AP’de Türkiye düşmanlarına şikayet etmek kadar alçalmak olabilir mi? Gayri millilik gayri yerlilik derken işte temsilcisi bunlar."
'ELİNDE MİLLETİN KANI OLANLARLA İTTİFAK İHANETTİR'
CHP’nin bu saldırılarının bir amacının da kurduğu kirli ittifakları gizlemek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar mızrak çuvala sığmıyor. Herkesin zaten bildiği gerçeklerin birileri tarafından ikrar edilmesinin önüne geçemiyorlar. Elbette siyasette ittifaklar vardır ve meşrudur, meşru olmayan bu işi gizli saklı yapmak, özellikle ucu terör örgütlerine çıkacak şekilde yürütmektir. Ellerinde milletin kanı olanlarla yapılan ittifakın adı siyaset değil, ihanettir. Böyle bir ittifakın dünyanın neresine giderseniz gidin demokrasilerde yeri yoktur" dedi.
'YOLUN SONU GÖZÜKMÜŞTÜR'
HDP Eş Başkanının 'açık ittifak' çağrısında bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bu ne demektir, 'bugüne kadar gizli yaptık, şimdi artık açıktan açığa yapalım.' Bu partinin bir diğer eş başkanı da daha önce İstanbul’dan Ankara’ya kadar CHP’nin kazandığı belediyelerin hepsinde de katkıları olduğunu ve haklarını istediklerini söylemişti. Bugün pek çok CHP belediyesinin yönetim kademelerinde bölücü terör örgütünün güdümündeki parti tarafından tayin edilmiş kişilerin görev yaptığı biliniyor. Hatta bu durumdan rahatsız olan kimi CHP’lilerin partilerinden istifa ettikleri de görülüyor. Gerçi mutlaka çıkıp bu gerçeği de inkar edeceklerdir. Ama bu ittifakla kazanılan CHP’li belediyelerin olduğu yerlerdeki halkın tamamı yaşanan çarpık ilişkiyi gayet iyi biliyor. CHP’nin başını çektiği ittifak bloğunun bu kirli ilişkisini meşrulaştırmak için kullanılan bir diğer partideki sıkıntıların giderek arttığı anlaşılıyor. Terör örgütüyle böyle gizli saklı yol yürürsen gün gelir senden bunun bedelini isterler. Bu bedel kimi zaman siyasi ihanet, kimi zaman kendini inkar, kimi zaman da ekonomik rant olur. Milletin CHP’li başkanlara hizmet umuduyla teslim ettiği belediyeleri teröristlere peşkeş çekerseniz bunun bedelini hem siyaseten, hem hukuken, hem de milletin nefretini üzerinize çekerek ödersiniz. Ülkemizin kahraman askerleri, polisleri, jandarmaları, korucuları dağ başlarında, sınır boylarında sınır ötesinde teröristle mücadele ederken, onların siyasi uzantılarıyla ittifak kuranlar için yolun sonu gözükmüştür" diye konuştu.
'GEREĞİNİ YERİNE GETİRİYORUZ'
Kendilerine düşen görevin CHP’li belediyelerdeki ihanetleri, hırsızlıkları ve yolsuzlukları adım adım takip edip, milletin huzuruna çıkarmak olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İl ve ilçe teşkilatlarımız ile belediye meclis üyelerimizin tamamı bulundukları yerlerde tüm güçleriyle bunun üzerine gitmelidir. Bu tür davranışlar içine giren belediye başkanlarını bizimkiler de dahil, hangi partiden olursa olsun affetmeyecek, gözünün yaşına da bakmayacağız. Bölücü terör örgütünün güdümündeki partilerin belediyelerini de ilgili kurumlarımız aracılığıyla yakından takip ediyor, somut tespit yaptığımız anda gereğini yerine getiriyoruz. Ülkenin ve milletin imkanlarını ne bireysel olarak istismarına ne de terör örgütlerinin emrine verilmesine asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
'VERDİĞİMİZ SÜRE DOLUYOR'
Erdoğan, Türkiye’nin İdlib’den gelen asgari 1 milyonu aşkın yeni göç dalgasını sessiz sedasız kabullenmeyeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, taleplerinin Suriye rejiminin saldırılarını bir an önce sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına, yani Türk gözlem noktalarının gerisine çekilmesi olduğunu hatırlatırken, "Böylece sınırlarımıza doğru hareket geçen kitlelerin yeniden evlerine dönebilmelerini sağlayabileceğiz. Rusya maalesef bu insani hassasiyeti bir türlü kabul etmek istemiyor. Ama gözlem, gözetleme kulelerimizi kuşatma altına alanlara verdiğimiz süre doluyor. Gereği neyse bu gözetleme, gözlem kulelerimizi öyle veya böyle bu ayın sonuna kuşatmalardan kurtarmanın bir defa planlaması içindeyiz. Rejimin kendi topraklarını kurtarmanın değil, kendi halkını yok etmenin ve bölgeyi çoğu da dışarıdan getirilen mezhepçi fanatiklerin eline bırakmanın hesabını yaptığı artık inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızdadır" değerlendirmesinde bulundu.
'İDLİB’DE EN KÜÇÜK BİR GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ'
Türkiye’nin İdlib’de geri adım atmayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İdlib’deki askeri varlığımızı, hem gözlem ve kontrol noktalarımızdaki askerlerimizin güvenliğini sağlamak hem de halkı Esed rejiminin zulmüne karşı korumak için güçlendirdik, güçlendiriyoruz. Şu anda en büyük sıkıntımız hava sahasını kullanamıyor oluşumuzdur. İnşallah yakında buna da bir hal çaresi bulacağız. Aynı zamanda diplomatik kanalları da sonuna kadar çalıştırıyoruz. Türkiye’yi köşeye sıkıştırarak istediklerini kabul ettirebileceklerini sananlara bu coğrafyanın bir özelliğini hatırlatmak isteriz. Bu coğrafya kendini büyük gören nicelerini, daha ne olduğunu bile anlamadan bir anafor gibi savurup yutmuştur, bu bilinmeli. Biz bu coğrafyanın misafiri değil, ev sahibiyiz. Bunun için İdlib’de en küçük bir geri adım atmayacak, rejimi mutlaka belirlediğimiz sınırların dışına çıkartacak, halkın evlerine dönüşünü sağlayacağız. Türkiye olarak bu konuda kararlıyız ve her türlü fedakarlığı göze alıyoruz" dedi.
'ASIL MESELE YÜREKTİR'
Şairin 'sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile' dizesini hatırlatan Erdoğan, "Bu millet işte böyle bir millettir. Şehadet bizim için bir son değil, payelerin en büyüğüdür. Milletimiz 15 Temmuz gecesi topyekun bu ruha sahip olduğunu, yeri geldiğinde hiç düşünmeden ölümün üzerine yürüyebileceğini göstermiştir. Asıl mesele Suriye’de bize karşı dostluğa ve müttefikliğe sığmayacak tavırlar içine girenlerin ne kadar fedakarlığı göze aldıklarıdır. Savaşta tank, top, uçak, füze, kurşun bir yere kadar işe yarar, asıl mesele yürektir yürek, asıl mesele inançtır, imandır. Hamdolsun bunların hepsi de milletimizde ziyadesiyle var. Üstüne her geçen gün daha da geliştirdiğimiz savunma sanayimizi ilave ettiğimizde ortaya çıkan tabloyu herkesin tekrar düşünmesini tavsiye ederim. Suriye’nin ne topraklarında ne petrolünde ne de başka bir değerinde gözümüz yoktur. Tek istediğimiz tarihi ve kültürel bağlarla kardeşlerimiz olarak gördüğümüz Suriyelilerin ne zalim rejimin ne kukla terör örgütlerinin tasallutu altında kalmadan kendi topraklarında huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır. Çünkü bizim huzurumuz da buradan geçiyor. Milletimden ricam Suriye meselesine, Libya meselesine, Doğu Akdeniz meselesine bu gözle bakmalarıdır" diye konuştu.