Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Güvenli bölge olmazsa kapıları açmak zorunda kalırız'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İl Başkanları Toplantısı'nda çok sert açıklamalarda bulundu. Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda ''Güvenli bölge olmazsa kapıları açmak zorunda kalırız'' ifadelerinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıda önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Herhangi bir arkadaşımız kendi özel işi ve ilişkileri dahil herhangi bir konuyu davasına, hizmetin önüne koyuyorsa üstlendiği görevin hakkını veremiyor demektir. Her birimiz önce ülkem, milletim ve partim diyerek işlerimize dört elle sarılmak durumundayız. Aksi halde sadece milletimize mahcup olmakla kalmaz, kutlu davamıza da zarar veririz. Hiç kimsenin böyle bir vebalin altına bilerek ve isteyerek girebileceğine ihtimal vermiyorum. AK Parti milletimiz tarafından kurulmuş ve bugüne kadar milletimizin desteği sayesinde ayakta kalmış bir partidir. Mahallemizde beldemizde ilçemizde ilimizde bu anlayışla hizmet eden dava adamlarının emeğini kibirleri boylarını aşanların kaprislerine feda etmedik etmeyeceğiz. Biz dedikodulara asla kulak asmadan kendi işimize bakacağız. Milletimiz bizden atalet değil, hizmet bekliyor” ifadelerini kullandı.
"Üye sayımızda 290 bin kişilik bir eksilme olduğunu gördük"
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nun 7'nci Olağan Büyük Kongre sürecinin 7 Ekim tarihi itibariyle başlamasına karar verdiğini hatırlatan Erdoğan, “Bu çerçevede üye listelerimizi güncelliyor, ölümler, diğer sebeplerle kayıtları düşenleri belirliyoruz. Üye sayımızda yüzde 95'ten fazlası vefatlardan kaynaklanan yaklaşık 290 bin kişilik bir eksilme olduğunu gördük. Yeni üye kazandırma çalışması AK Parti teşkilatları için hiçbir zaman bitmeyecek daimi bir görevdir. İl, ilçe ve belde başkanlarımızın yeni üye kayıt işlemlerini aksatmadan sürdürmeleri önemlidir. Kongre hazırlıkları çerçevesinde delege listelerinin yenilenmesi, beldelerden başlayarak ilçe ve il kongrelerinin yapılması, bunlara paralel şekilde kadın ve gençlik kollarımızın da kongrelerini gerçekleştirmeleri gerekiyor. Şu an itibarıyla partimizin 10 milyonun üzerinde üyesi var ve böyle büyük bir üye kaydına mensup başka bir parti söz konusu değil. Tüm bu çalışmaların önümüzdeki Temmuz ayına kadar bitirilmesini hedefliyoruz. Ondan sonra da büyük kongre tarihini belirleyecek ve milletimizle paylaşacağız. Sürekli kendini yenilenme, tazeleme, büyütme kabiliyetine sahip olmamız en büyük özelliğimizdir. 7'nci Olağan Büyük Kongremize de aynı anlayışla gideceğiz. AK Parti ailesini daha da büyütecek, saflarımızı hem genişletecek hem de daha da sıklaştıracağız” diye konutu.
"Ömerlere, Haticelere, Alilere ihtiyacımız var"
“Kuruluşundan bugüne kadar partimize hizmet etmiş hiçbir arkadaşımızı bu safın dışında bırakmayacak, ahde vefayı asla ihmal etmeyeceğiz. Buna ilave olarak yeni isimlerle, yeni değerlerle, yeni hizmet erleriyle kadrolarımızı tahkim edeceğiz” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, şunları dedi:
“Her şehrimizde oranın en itibarlı, en birikimli, en azimli, en dinamik isimlerini partimizin yönetim kademelerine kazandıracağız. Beldede, ilçede, ilde ve genel merkezde. Gerek genel merkezimizin yapacağı çalışmalar, gerek teşkilatlarımdan gelecek teklifler, gerekse de diğer destekleyici faaliyetlerle bu isimleri bulup çıkartmakta kararlıyız. Ana kademe, kadın ve gençlik kolları olarak şehirlerimizde ne kadar güçlü olursak seçim dönemlerinde o kadar başarılı oluruz. Milletvekillerimize buldukları her fırsatta seçim bölgelerine gitmeleri, teşkilatlarımızla birlikte milletimizle kucaklaşmaları konusunda gerekli talimatları veriyoruz. Aynı şekilde belediye başkanlarımıza milletimize sadece klasik belediyecilik hizmetleri vermekle yetinmemeli, her bir insanımızın gönlüne dokunacak çalışmalar yapmaları gerektiğini ifade ediyoruz. Tüm bu çalışmaların ahenk içerisinde yürütülmesi sorumluluğu teşkilatlarımıza düşüyor. Teşkilatlarımız her zaman en önde olacak ki diğer kademelerdeki arkadaşlarımız onları takip edebilsin. Eğer bir yerde teşkilatımız aksarsa, işini yapmazsa Allah göstermesin diğer her kademe çöker. Bunun için özellikle il başkanlarımızın tek önceliğinin parti olması gerektiğini söylüyorum. Şartları buna uymayan kişiler ya il başkanlığına talip olmayacak ya da tüm işlerini buna göre ayarlayacak. Bu anlayışla teşkilatlarımızda göreve getirilen Ömerlere, Haticelere, Alilere ihtiyacımız var. Sizlerden partimizi ve temsilcisi olduğumuz davanın bayrağını en yukarıya taşıyacak isimlerle kongrelerimizi yeniden diriliş şölenlerine çevirmenizi istiyorum.”
"CHP, FETÖ ile mücadeleyi zaafa uğratmaya çalıştı"
AK Parti'nin bugün geldiği yeri ve geleceğini değerlendirirken son yıllarda yaşanan tarihi önemi haiz gelişmelerin asla göz ardı edilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, 15 Temmuz hain darbe girişimine dikkat çekerek, “15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünün yaşandığı gece omuz omuza vererek darbeye direnen ülkemizdeki tüm kesimleri Türkiye ortak paydasında bir araya getirmek için çalıştık. Siyasi görüş ve meşrep farklılıklarına bakmadan terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan herkesle iş birliklerimizi güçlendirmek istedik. Hatta millet ihanete direnirken darbecilerle anlaşıp tankların arasından kaçan CHP yönetimine bile el uzattık. 7 Ağustos'ta Yenikapı Meydanı'nda sergilediğimiz dayanışma tablosu bunun ilk adımını oluşturdu. Yenikapı'da muhalefeti ve iktidarıyla Türkiye olarak gerçekten tarihi bir dayanışma tablosu sergiledik. Tankların arasından kaçıp gideni de biz buraya davet ettik. Son ana kadar yine kaçıyordu ama biz buna rağmen son anda geleceğini bildirmesi üzerine onu da kabul ettik. Biz ülkemizin birliği beraberliği için elimizden geleni yapıyoruz. Sadece FETÖ ihanet çetesine değil onların arkasındaki kirli ellere de orada çok anlamlı bir mesaj verdik. Bizim iyi niyetli tüm çabalarımıza rağmen o tabloyu devam ettirmek mümkün olmadı. Yenikapı ruhuna ilk darbe kontrollü darbe söylemiyle bizzat CHP Genel Başkanı tarafından vuruldu. CHP, FETÖ'nün tezlerini, argümanlarını sahiplenerek kısa sürede fabrika ayarlarına geri döndü. Bununla kalmayan CHP tarihimizin en büyük ihaneti karşısında anayasal çerçevede devreye aldığımız OHAL uygulamasına saldırdı. Daha pek çok söylemi ve eylemiyle bu parti ülkemiz için kritik bir dönemde FETÖ ile mücadeleyi zaaf uğratmaya çalıştı. Milli meselelerin günlük siyasetin tartışmalarına kurban edilmemesi gerektiğini bunlara bir türlü öğretemedik. Milletin safında yer almak varken artık diyet borçlarından mı siyaset hırslarından mı basiretsizliklerinden mi bilmiyoruz CHP ekibi hep milli irade düşmanlarıyla yol yürümeyi tercih etti. Bugün de aynı tavırlarını sürdürüyorlar. Geldiğimiz noktada CHP'nin FETÖ diye, bölücü terörle mücadele diye, egemenlik haklarımızı korumak diye bir derdinin olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
"CHP içine sindirse de sindirmese de artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geriye dönüş yoktur"
MHP ile Yenikapı'da başlatılan iş birliğini yeni bir safhaya taşıdıklarını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Cumhur İttifakı 15 Temmuz direnişinin siyasi alana yansımasıdır, Yenikapı ruhunun çelikleşmiş halidir, milletimizin her bir ferdinin parçası olduğu 82 milyonluk büyük Türkiye ittifakının lokomotifidir. Cumhur İttifakı, milli güvenliğimizin tahkimi yanında Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türk demokrasisine vurulan vesayet zincirlerinin kırılması yönünde de tarihi adımlar atmıştır. 16 Nisan halk oylamasında aziz milletimizin onayından geçen 24 Haziran seçimlerinden sonra da tüm kurum ve kurallarıyla devreye giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu adımlardan sadece bir tanesidir. Yeni yönetim sistemi ile milletimiz geleceğe ve demokratik hakları adına büyük kazanım elde etmiştir. Siyasetin vesayet karşısında gücü artmış, bürokratik oligarşi ciddi oranda geriletilmiş, millet egemenliğinin önündeki birçok engel kaldırılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 1961 ve 1982 darbe anayasaları ile daraltılan siyasi alanı da genişletmiştir. Sivil siyasetin üzerinde yıllardın demokrasi kılıcı gibi duran yapılar kendi görev alanlarına çekilmiştir. Milletimizin beklentilerine maziden atiye giden tarihi yürüyüşüne en uygun yönetim modelini ülkemize kazandırdığımıza inanıyoruz. CHP'nin yeni sistemden hazımsızlık duymasının sebebi sistemin getirdiği işte bu büyük demokratik dönüşümdür. CHP, imtiyazlarını kaybettikleri için bu kadar rahatsız oluyorlar ancak CHP ve ortakları içine sindirse de sindirmese de artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geriye dönüş yoktur. Milletimiz uzun mücadeleler sonucunda elde ettiği bu kazanımın elinden alınmasına hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. Elbette her yenilikte olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde de uygulamadan veya eski alışkanlıklardan kaynaklanan bazı eksiklikler olabilir. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yürüttüğümüz kapsamlı bir çalışmayla tüm eksiklikleri belirledik ve çözüm yollarını ortaya koyduk. Sorun alanlarının çoğunun sistemden değil uygulamadan kaynaklandığını tespit ettiğimiz için işimizin nispeten kolay olduğunu görüyoruz. Bu sonuçları yakından milletimizle paylaşacağız. Ardından da yürütmeye ilişkin kısımları Cumhurbaşkanlığı olarak biz, yasamaya ilişkin kısımları Meclisimiz, siyasi alanlara ilişkin kısımları da genel merkezimiz hayata geçirecek. Teşkilatlarımızdan da bu süreci yakından takip ederek milletimizle paylaşmalarını bekliyorum.”
"Kimse hakkımız olan konulardan bizi mahrum etmeye kalkamaz"
Erdoğan, Türkiye'nin karşılaştığı her meselenin Türkiye'ye bir maliyeti olduğunu belirterek, “Ama aynı zamanda üstesinden geldiğimiz her meselenin ülkemizin önünde yepyeni bir pencere açtığını da görüyoruz. Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle ülkemize uygulanan askeri ambargolar bizi savunma sanayiiyle ilgili ilk adımları atmaya yöneltmişti. Oradan buraya aldığımız mesafe ortada. Ülkemizin sanayisini ve ticaretini bitireceği gözü ile bakılan Gümrük Birliği Anlaşması rekabet gücümüzü küresel çapta arttırdığımız bir sürece dönüşmüştür. Hiç şüphesiz ülkemiz bu çerçevedeki en büyük atılımları AK Parti döneminde yaşamıştır. Türkiye'yi tüm taahhütlerini çiğneyerek AB tam üyeliğinden mahrum bırakanların tavırlarına cevabımızı Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada yeni açılımlar yaparak verdik. Ülkemizi gizli, açık ambargolarla köşeye sıkıştırmaya çalışanlar bizi sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye her alanda kendi potansiyelimizi en üst seviyede değerlendirmeye yöneltti. Özellikle savunma sanayinde adeta ülkemizi terör örgütleri karşısında çaresiz bırakma çabalarını dünyanın en ileri ürünlerini geliştirerek boşa çıkardık. Terörle mücadelede ihtiyaç duyduğumuz İnsansız Hava Araçları'nı, güdümlü mühimmatları, gözetleme ve işaretleme sistemlerini bizden esirgeyenler bugün ürettiğimiz ürünleri şaşkınlıkla takip ediyor. Aynı şekilde bugün Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerinde söz sahibi bir konuma gelmişsek bunu vakitlice edindiğimiz sondaj ve sismik araştırma gemilerimize borçluyuz. Bir ihtimal belki 3'üncü bir sondaj gemimizin de gelme durumu söz konusu olabilir. Bütün bunlarla beraber Doğu Akdeniz'de biz şu ne diyor bu ne diyor değil, biz ne diyoruz, buna bakıyoruz. Şu anda gemilerimiz bölgede. Bütün firkateynlerimiz yanlarında, uçaklarımız her an hazır. Kimse burada bizim hakkımız olan konulardan bizi mahrum etmeye kalkamaz. Burada Kuzey Kıbrıs'taki bizim soydaşlarımızın hakları var, bizim garantör ülke olarak söz söyleme haklarımız var ve bütün bu haklarımızın sonuna kadar savunucusu olacağız ve onları yerinde de aynı şekilde takibini devam ettireceğiz. Elbette hala ciddi sıkıntılar yaşadığımız konular var. Özellikle hava savunma sistemleri, yeni nesil savaş uçakları, yüksek teknolojiye dayalı kimi ürünlerin tedariki konusunda ülkemizin önüne sürekli engeller çıkartılıyor. Önümüze çıkartılan her engel, bir süre sonra aynı teknoloji ve ürünü kendimizin geliştirmesiyle anlamsız hale gelecektir. Ülkemize yönelik yaptırım tehditleri bizi korkutmaz, geri adım attırmaz. Tam tersine sadece yürüdüğümüz yoldaki kararlılığımızı perçinler” dedi.
"3'üncü sondaj gemimizin gelmesi söz konusu olabilir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti İl Başkanları Toplantısında konuştu. Konuşmasında Türkiye'nin önüne çıkarılan engellerin hiç bir anlam ifade etmediğini vurgulayan Erdoğan, "Bugün üretiğimiz ürünleri şaşkınlıkla takip ediyor. Bundan önce kiralama yöntemleriyle büyük rakamlarla sismik araştırma sondaj gemisi alıyorduk. Kendimize ait iki adet sismik araştırma gemimiz, 2 adet sondaj gemimiz var. 3'üncü sondaj gemimizin gelmesi söz konusu olabilir. Doğu Akdeniz'de biz şu ne diyor? bu diyor değil; biz ne diyoruz ona bakıyoruz. Şuanda gemilerimiz bölgede, bütün fırkateynlerimizin yanlarında uçaklarımız her an hazır. Kimse burada bizim hakkımız olan konulardan bizi mahrum etmeye kalkmaz. Burada Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımızın hakları var. Bizim garantör ülke olarak söz söyleme hakkımız var. Bütün bu haklarımızın sonuna kadar savunucusu olacağız. Elbette hala ciddi sıkıntı yaşadığımız sorunlar var. Hava savunma sistemleri, yeni nesil savaş uçakları temini konusunda ülkemizin önüne engeller çıkarılıyor. Önümüze çıkarılan her engel aynı ürünü ve teknolojiyi kendimizin geliştirmesiyle anlamsız hale gelecek. Ülkemize yönelik yaptırımlar tehditleri bize geri adım attıramaz. Yürüdüğümüz yoldaki kararlığımızı perçinler" dedi.
" Dik durmadılar, korkaklık sergilediler"
Muhalefetin Suriyeli sığınmacılara olan tutumunu eleştiren Erdoğan,"Birilerinden korkar halde yaşarsak yaşama hakkımız olmaz. Biz bu yolda yürürken bir çok korkakları da tanıdık. Bize korkaklık noktasında nasihatte bulunanları iyi biliriz. . Bugün, parlamentoda olan siyasi partiler içindede bu korkakların boyunu, posunu herşeyini biliriz. Bize 'Orta Doğu'da ne işiniz var' diyenlere de ne işimiz olduğunu gösterdik, gösteriyoruz, göstereceğiz. Gazi Mustafa Kemal'in manda kabul etmeme anlayışı karşısında, bizimle dün Sivas'ta olanların manda kabul edip etmediklerini görüyoruz. Bunlar mandacı mandacı, bunlarda yürek yok. Bunların dış politikadan yanlarına aldıkları kişilerin ne durumda olduğunu biliyoruz. Bu milletin şahsiyetini korumadılar, koruyamadılar. Dik durmadılar, korkaklık sergilediler. AK Parti'nin güçlü olması ve güçlü kalması Türkiye'nin istikrar içinde yürümesi bakımından da önemli. Bir diğer önemli gündem konumuz Suriye'deki gelişmeler. Ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacılara 8 yıldır ev sahipliği yapıyoruz. Muhalefet ne diyor; 'geldiğimiz halde bunları kovacağız.' Bunlar mandacı zihniyet. Biz ensar olmaya talip olduk. Allah göstermesin Muhacir olabilirdik. Biz şuanda böyle bir makamdayız. Bize sığınan insanlara biz kucak açtık" diye konuştu.
"Yaptığımız harcamalar 40 milyar doları buldu"
Sığınmacılar konusunda Türkiye'nin üzerine düşen görevi yaptığını belirten Erdoğan, " Bize şimdi bazı yerlerde bunlar teşekkür ediyorlar. Teşekkür edilen olmak da hiçbir destek vermeseler de bizim için onurdur. Yaptığımız harcamalar 40 milyar doları buldu. AB'den bizim bütçemize gelmiyor. Uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla AFAD'a gidiyor. 3 milyar avro gibi bir destek geldiği ifade ediliyor. Verilen sözlerini tutmadılar. Biz öyle bir güvenli bölge oluşturalım ki Putin, Trump, Merkel ile konuştuk gelin böyle bir bölgede Türkiye'de çadır kentler var, ve biz burada adeta konut yapalım. Bu konutlara da güvenli bölgede taşıyalım. Biz de Türkiye olarak rahatlamış oluruz. İnsanca yaşamak ve yaşatmaktan bahsedeceksiniz güvenli bölge teklifimize gelin konutların yapımını sağlayalım, siz de destek verin Suriye bölgesinde, kuzeyinde Trump'ın 20 mil dediği 30 kilometre derinlik ve sınır boyunca buralara bu konutları yapalım. Böylece insanca yaşama imkanını sağlayalım dedik. Bu insanlar hiç olmazsa hazır balık değil balık tutmayı da orada öğrenmiş olur. Başlayalım bu işe ama yok. Biz yine kovalamaya devam edeceğiz. Ülkemizde artık 3 milyon 650 bin Suriyeli var. Şimdi İdlib tehdidi de var. Afganistan'dan gelenler var. Bu yolculuk bizi farklı yere doğru götürebilir. Böyle oldu oldu olmadı biz de kapıları açmak zorunda kalırız. Ya destek verecekseniz verin vermeyecekseniz kusura bakmayın bir yere kadar katlanıyoruz. Bu yüklü sadece biz mi çekeceğiz" dedi.
"İdlib tarafında milyonlarca yeni sığınmacı tehdidiyle karşı karşı olan Türkiye'nin, Fırat'ın Doğusuna daha fazla seyirci kalması mümkün değildir"
İdlip'teki gelişmeler konusunda Rusya ile yakın işbirliği içinde olunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenli bölge için her türlü hazırlığın tamamlandığını ifade ederek, "Amerika ile bu konuda mutabakata varmanın çabası içindeyiz. Geçmişteki tecrübelerimiz bizi ihtiyatlı davranmaya itiyor. İdlib tarafında milyonlarca yeni sığınmacı tehdidiyle karşı karşı olan Türkiye'nin Fırat'ın Doğusuna daha fazla seyirci kalması mümkün değildir. Fırat'ın güvenli bölge oluşumunu kendi istediğimiz şekilde yapmaya kararlıyız. Böyle biz zemin oluşmazsa hazırlıklarımız tamam kendi imkanlarımızla bu işe başlayacağız. Hedefimiz ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimizin en az bir milyonunu dostlarımızdan aldığımız destekle 450 kilometrelik bölgede iskan etmektir. Bu çerçevede vereceğimiz mücadele ile geçecektir" ifadelerini kullandı.