Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan UEFA'ya tepki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türk sporcuların Mehmetçik ile dayanışma sergilemesini provokatif politik davranış olarak nitelemek çifte standarttan öte aleni bir hukuksuzluktur. UEFA provokatif politik davranış görmek istiyorsa öncelikle sporcularımıza yönelik aldığı kararlara bakmalıdır. Türkiye olarak UEFA’nın milli takımımıza ve kulüplerimize yönelik ayrımcı haksız ve siyasi tavrını reddediyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Macaristan ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, UEFA'ya sert tepki göstererek, “Ülkemiz Barış Pınarı Harekatı ile 8 yıllık kirli planları sadece 8-9 günde paramparça etmiştir. Parlamentoları da devreye alarak Türkiye ve Türk tarihiyle hesaplaşmaya çalışılmasının gerisinde ülkemizin bu büyük başarısı vardır. Harekatla ilgili siyasetin, siyasetçilerin ve siyasi kurumların çoğu haksız ve hukuksuz da olsa eleştirilerini bir nebzeye kadar anlıyoruz ancak görevi sporu ve sporcuyu desteklemek, spor müsabakaları düzenlemek olan uluslararası kurumların bu sürece aynı hoyratlıkla dahil olmasının hiçbir makul sebebi yoktur.
Ülkemizi yurt dışında temsil eden sporcular Barış Pınarı Harekatı'ndan beri açık söylüyorum sistematik bir linç kampanyası ile karşı karşıyadır. Gol attıktan veya maç kazandıktan sonra mutluluklarını göstermek için asker selamı veren sporcularımızla ilgili akla hayale gelmedik eleştiriler, hatta disiplin kovuşturmaları yapılıyor. Türk sporcuların Mehmetçik ile dayanışma sergilemesini provokatif politik davranış olarak nitelemek çifte standarttan öte aleni bir hukuksuzluktur. UEFA provokatif politik davranış görmek istiyorsa öncelikle sporcularımıza yönelik aldığı kararlara bakmalıdır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye olarak UEFA'nın milli takımımıza ve kulüplerimize yönelik ayrımcı haksız ve siyasi tavrını reddediyoruz” diyen Erdoğan, “Kulüpler Birliğinin bu konuda yaptığı açıklama sadece Süper Lig'deki 18 kulübümüzün tavrını değil, 82 milyonun her ferdinin hissiyatını yansıtmaktadır. Biz sizleri zaten tanıyoruz. Sizler bugüne kadar ne zaman Türkiye'ye karşı dürüst bir tavır takındınız. Uluslararası bütün müsabakalarla alakalı daha önce bir kez diyelim ki bir organizasyonu vermişseniz ardından bir ikinci organizasyonu da aynı ülkeye verdiniz. Bu ülkelerin altyapıları vesaire Türkiye kadar güçlü olmamasına rağmen onlara verdiniz. Her zaman Türkiye'nin önünden bunu kaçırdınız. Vakti saati geldiğinde bunları da açıklamaya başlarız. Siz siyasete veya siyasetle sporu iç içe getirdiğiniz taktirde bunun affedilir yanı olamaz.
Bizim sporcularımızın Mehmetçiğe selam durması belli bir başarıdan sonra onun en tabi, doğal hakkıdır. Bunu Macron'un bir sporcusu Macron'un karşısında yaptığı zaman onunla ilgili herhangi bir müeyyide işletmiyorsunuz. Aynı şekilde dünyanın değişik yerlerinde bu şekilde selam duranlarla alakalı devreye soktuğunuz bir işlem yoktur. Olay Türkiye olunca, Türkiye'nin sporcuları olunca hava değişiyor. UEFA'nın biran önce bu yanlıştan dönmesi gerekiyor. Yanlış kararlarıyla sporun daha fazla siyasallaşmasına fırsat vermemeleri gerekiyor” açıklamasını yaptı.
“Sayın Akşener'in bu talebini doğru bulmuyorum”
ABD ziyaretine ilişkin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin destek vermesi, CHP ve İYİ Parti genel başkanlarının ziyaretin gerçekleşmemesi için yapılan çağrıların sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muhalefette başından itibaren Sayın Bahçeli'nin duruşunu, attığımız adımlara verdiği desteği burada da şükranla yad etmek durumundayım. Şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Gün bir ve beraber olma günüdür. Özellikle Amerika seyahatimin iptal edilmesi konusuna yönelik, bu konuda da biz müsaade etsinler de gidilmesi mi faydalı, gidilmemesi mi faydalı, bu konuları çok geniş kapsamlı değerlendirme fırsatını ekibimle birlikte.
Dün akşamki telefon görüşmesini bekledim şu ana kadar, sonra gitme kararını verdik. Siyasette bir şeyi hatırlatmak isterim, bizim için en önemli hüküm bütün işlerimizde istişareye önem vermek. Bütün bu istişarelere gerek diplomasi, gerek uluslararası hukukun incelikleri, bunları değerlendirdikten sonra siyaset biliminde de ciddi manada her türlü adımı atmış ekiplerle bu çalışmaları yapıyoruz. Bu çalışmanın sonucunda da şahsımla ilgili konuşuyorum, şuana kadar oğul Bush, biliyorsunuz cumhuriyetçiydi, ardından Obama, o da demokrattı, şimdi yine bir cumhuriyetçi, bu üç başkanla ben çalışma fırsatını buldum. Hepsiyle de görüşmelerim oldu.
Oğul Bush ile başbakan olmadan önce davet aldım, seçimi yeni kazanmıştık, etraflıca görüşmelerimiz oldu. Sayın Trump yine bir cumhuriyetçi. Obama 8 yıl görev yaptı. Onunla da birçok defa görüşmelerimiz oldu. Bu konuda tecrübemiz fena değil, iyidir. Şuandaki yaptığımız ziyaret ise farklı bir dönemde yapılıyor. Barış Pınarı Harekatı'nın olduğu bir dönemde. Burada Amerika'nın etkinliği var mı? Var. Amerika 33 bin tır buraya silah, mühimmat gönderdi. Bunları yüz yüze görüşmeyi yapmak başka bir şey, telefonla yapmak başka.
Akşamki telefon görüşmelerimizde bu değerlendirmeleri yüz yüze yapmamızın çok daha iyi olacağı konusunda mutabık kaldık. Bir taraftan malum YPG-PYD, DEAŞ, PKK, bütün bunların buradan çekileceği sözünü verenler şuanda bunu gerçekleştirmiş değil. Aynı şekilde Rusya ile yaptığımız mutabakatta da onların ağırlıklı kontrolünde olan bölgelerde 150 saat geçti, şuan itibarıyla o bölgelerden de teröristler çıkmış değil. Biz şimdi bütün bu teröristlerin çıkarılması kaydına bağlı olarak bir mutabakat metnini görüşmüş ve anlaşmıştık. Şuan durum böyle değil. Teröristler Suriye Milli Ordu'na saldırıyor, Suriye Milli Ordusu da onlara misli ile cevap veriyor.
Bu sabah Suriye Milli Ordusu'ndan 11 şehit var. Karşı tarafta da ondan çok daha fazla öldürüldü. Bu mücadele sürmesin mi? Onlar bu saldırıları yaparken bizim askerimiz veya Suriye Milli Ordusu sessiz mi kalsın? Şuanda Sayın Akşener'in bu talebini doğru bulmuyorum. Biz bu adımı atmak durumundayız. Bu görüşmeleri asla kesemeyiz, en zor şartlarda bile bu görüşmeleri yapmak durumundayız. Şahsımla olmasa bile, Amerika dışı bazı ülkeleri konuşuyorum, oradan da ne demek istediğimi anlamanız lazım, bunlara da ilgili bazı birimlerimizin elemanlarını göndermek suretiyle onlarla bile iplik inceliğinde dahi olsa bu görüşmelerimizi yapmak durumundayız” diye konuştu.
“Bağdadi'nin eşinin yanında DNA'sı doğrulanmış çocuğunun da olması bizim için önemli”
Bağdadi'nin aile üyelerinin nerede yargılanacağı ve yasal prosedürün nasıl işleyeceği konusuna açıklık getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şuanda olay ciddi boyutlara doğru gidiyor. Bağdadi'nin tüm yakın çevresi daha çok ülkemizi hedef aldı. Bunlar ülkemize yerleşmenin veya ülkemizde bulunmanın gayreti içinde. En son Azez'de ablasının, eşinin ve çocuğunun yakalanması vardı. Biz bu yakaladıklarımızı yakaladıktan sonra geri gönderme merkezlerimize alıyoruz. Burada duracaklar. Bizim Adalet Bakanlığımız bu konuda ne kadar verecek bunu göreceğiz. Eşi aynı şekilde yaklaşık 1,5 yıldır elimizdeydi.
O elimizde olan eşinin de aynı şekilde bu süreçte yeri olacak. Şimdi olay daha da gelişti. Şimdi sayı çift haneli rakama doğru gidiyor. Bakıyorsunuz bunun içinde tüm yakınlarının olduğunu görüyoruz. Bunları da açıklamayı doğru bulmuyorum, daha sonra, her şey daha net hale geldikten sonra bunların açıklamasını yapacağız. Bağdadi'nin eşinin yanında DNA'sı doğrulanmış çocuğunun da olması bizim için önemli bir hassasiyet. Bu sorgulama işlemleri de kararlılıkla devam ediyor. Bunları derinleştirmek durumundayız ki yanlışa düşmeyelim. Türkiye olarak bu yanlışların içinde kıvranmayı doğru bulmuyoruz” şeklinde konuştu.
“Sayın Kılıçdaroğlu dürüst ol, adil ol ve Türkiye'nin verdiği mücadeleyi taktir etmesini bil”
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin DEAŞ ile etkin mücadele etmediğine ilişkin açıklamalarına cevap veren Erdoğan, “Bay Kemal'in bu güne kadar doğru söylediğine hiçbir zaman şahit oldunuz mu? Hayatı yalanlar üzerine bina edilmiş birisi. Bugüne kadar Türkiye'ye giriş yasağı koyulan DEAŞ'lıların sayısı 76 bin, bunu Bay Kemal Bilmez. Sınır dışı edilen DEAŞ'lıların sayısı 7 bin 550, hapishanelerimizde şuan bin 149 DEAŞ'lı militan var. Bunlar mücadele değil mi? O bunları kabul etmez. Hayatı bu tür yalanlarla dolu. Suriye'deki DEAŞ kamplarından kaçıp ülkemiz tarafından yakalanan ve hapishanelere konulan DEAŞ'lı sayısı 270. Son YPG'nin cezaevlerinden bıraktıkları vardı, bunlar ağırlıklı kadın ve çocuk. Bunları da biz yakalayıp cezaevlerine oralarda koyduk. Fırat Kalkanı Harekatı'nda El Bab'da 3 bin 500 DEAŞ'lı etkisiz hale getirildi. Bunlar DEAŞ ile mücadele değimi? Dünyada DEAŞ ile mücadeleyi Türkiye kadar güçlü bir şekilde veren ikinci bir ülke yoktur. Sayın Kılıçdaroğlu dürüst ol, adil ol ve şuanda Türkiye'nin verdiği bu mücadeleyi taktir etmesini bil. Marifet iltifata tabidir. Sen böyle bir şey yapmaktan acizsen sana söyleyecek hiçbir lafımız yok” ifadelerini kullandı.
“Sayın Trump ile görüştük, bu ara Sayın Putin ile bir durum değerlendirmesi için görüşeceğim”
Erdoğan, Rusya ile devriyelerin devam edip etmeyeceği sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Mutabakat diyoruz, bu mutabakatın gereğini Türkiye olarak biz sonuna kadar yerine getirmeye devam edeceğiz. Şuanda dün gece Sayın Trump ile görüştük, bu ara Sayın Putin ile bir durum değerlendirmesi için görüşeceğim. Bu görüşmelerden sonra Amerika seyahatinde de aldığımız mesafeyi Sayın Trump ile değerlendirme fırsatını bulacağız. Temennim odur ki, bir an önce neticeye kavuşalım. Artık biz önümüzdeki harekat tablosunu adeta ülkemizin haritası neyse o şekilde bilir hale geldik. Nerede ne var bunları bilir hale geldik. Çalışmalarımızı gerek TSK, gerek siyasi noktada bakanlıklarımız, hepimiz tablo üzerinde sürekli çalışıyor ve buna göre attığımız, atacağımız adımları belirliyoruz.”