Cumhurbaşkanı Erdoğan: '1 Kasım'ın sonucu ne olursa olsun...'
Türkiye'nin terörle mücadelede hangi aşamada olduğuna yönelik değerlendirme yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, '1 Kasım'ın neticesi ne olursa olsun bu operasyonlar Güneydoğu'da, Doğu'da, ülkenin her yerinde halkımızın huzuru yakaladığı ana kadar devam edecektir.' dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 TV ve 360 TV haber kanallarının ortak yayınına konuk oldu. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen ve canlı olarak yayınlanan programda Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütleri ile mücadele, çözüm süreci, Türkiye'nin güneyinde ve Suriye'deki gelişmeler, bu seneki Cumhuriyet Bayramı törenleri ve resepsiyonları, dış politika, 1 Kasım seçimleri ve gündemdeki gelişmelere ilişkin sorularını cevaplayarak açıklamalarda bulundu.
Bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde "cumhurla başkanın buluştuğu" 29 Ekim Resepsiyonu'nu değerlendiren Erdoğan, "Yola çıktığımda söylediğim ve üzerinde ısrarla durduğum, farklı bir Cumhurbaşkanlığı demiştim. Cumhurun başkanı olmanın gereğin neyse bunları Anayasa çerçevesi içinde yerine getireceğimi söylemiştim. Bildiğiniz gibi bu makamlara halk hiçbir zaman çıkamamıştır, yani vatandaşın değişik kesimleri hiçbir zaman çıkamamıştır. Zaman olmuş kılığından kıyafetinden engellemeler yapılmış, zaman olmuş 'Bunun seviyesi bu işe müsait değil' denmiş, sakalına bıyığına takılmışlar. Hatta o kadar ileri gidilmiş ki bu ülkede milletvekilleri eşleriyle Cumhurbaşkanlığı makamına gelemez duruma sokulmuştur. Bir dönem başörtüsünden dolayı birçok insanlar çıkamadılar ki Başbakan olarak şahsım da dahil, biz çıkamadık. Bunları yaşadık bu ülkede. Halbuki bu makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır, o kişinin makamı değildir. Bunu siz ideolojileriniz uğruna feda edemezsiniz ve insanlarınız arasında bir ayrım yapamazsınız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, geçen yıl 30 Ağustos kutlamalarından itibaren bu durumu peyderpey azaltmaya başladıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Bu yıl 29 Ekim kutlamaları öncesi 30 Ağustos'u farklı kutladık. Özellikle de şehitlerimizin yoğun olduğu bir döneme rastlamıştı. Burada o gün çok farklı bir kutlamayla müzik koymadık ama gayet güzel bir görüntü ortaya koyduk. Dünyanın değişik yerlerindeki askerlerimizle canlı yayın yapmak suretiyle hem onlara ne denli değer verdiğimizi gösterdik ve onlar da bu kutlamaya uluslararası boyutta katılmak suretiyle çok mutlu oldular. Bunu daha sonra ilgili makamlardan, bizzat kendilerinden dinledim. İlk defa buradan şehitlerimize bir Kur'an okumak suretiyle Beştepe Millet Camii Hocamızın okuduğu Kur'an ve onun meali orada söylenmek suretiyle şehitlerimizi bir Kur'an tilavetiyle yad ettik. Bununla bu yıl kalmıyoruz. Bu yıl çok daha farklı gidiyoruz. 81 vilayetten bini aşkın davetliyi çağırdık. Bunları valilerimiz, kaymakamlarımız vasıtasıyla gönderdiler. Kendilerine biz olayın ölçüsünü verdik. Dedik ki 'Herhangi bir ayrıma gitmeyeceksiniz yani bu fakirdi, zengindi, enteldi danteldi sakın böyle bir şey yapmayacaksınız.' Bu ülkede bu makam hasret, bu makamı görememiş kimler varsa bizlere bunları göndereceksiniz. Bütün her şeyi seferber ettik ve buraya vatandaşlarımızı davet ettik. Kadınıyla erkeğiyle genciyle yaşlısıyla bini aşkın vatandaşımız bugün bizimle bereber oldu. Çok mutlu oldular. Kendileriyle aralarında dolaşırken hepsi de memnuniyetlerini dile getirdiler. 'Biz buraları da görecek miydik' dediler. Hani o anlatılan şeyler var, altınlar maltınlar... 'Ya Cumhurbaşkanım bu altınlar nerede?' Onları soruyorlar. Biz onunla da kalmadık ayrıca son dönemlerde bazı çok farklı, ekstra olaylar oldu. Biz onları da değerlendirelim dedik, özellikle buraya davet ettik."
"O ÇOCUKLAR BAYRAĞIMIZI ASTILAR DİYE TERÖR ÖRGÜTÜ AİLELERİNİ TEHDİT EDİYOR"
Diyarbakır Bağlar Fatih İlköğretim Okulu'nda teröristlerin indirdiği bayrağı öperek göndere çeken Uğur Saraç, Mehmet Duruk ve Emirhan Rezbiç'i de bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırladığını söyleyen Erdoğan, "Diyarbakır'da maalesef terörün kurbanı olan bir çocuk bayrak indiriyor. Ve bayrağımıza karşı oradaki tavırlarını üç Diyarbakırlı çocuk yine bayrağımızı onun elinden alıyorlar, aldıktan sonra o üçü birlikte direğe tırmanma gayreti içine giriyorlar. Ama içlerinden bir tanesi buna muktedir oluyor ve o bayrağımızı tekrar o direğe asıyor. O üç yavruyu buraya davet etmiştik. Onlar da anneleriyle babarıyla buradaydılar. Düşünebiliyor musunuz, o çocuklar oraya bayrağı astılar diye terör örgütü onların ailesini tehdit ediyor. Şimdi onlar da çocuklarını orada okutamamaktan korkuyorlar. Bir tanesi bundan dolayı maalesef birinci sınıftan sonra okulu bırakmak zorunda kaldı" ifadelerini kullandı.
"YAPILANLAR KARŞISINDA HALA KÜRTÇÜLÜĞÜ BİR DİN OLARAK MI KABUL EDECEĞİZ?"
25 Eylül'de Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde terör örgütü PKK tarafından düzenlenen saldırıda yaralanan askerleri almak üzere yola çıkan ambulansta görev yapan hemşire Emine Sönmez'in de davetliler arasında olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu ülkede kim neyle nasıl mücadele ediyor, her şey ortada. Bunlar bu ülkede bir ambulansa kurşun sıkacak kadar hainler, alçaklar, caniler. Terörün de bir namusu olsun ya. Bunlar da o da yok. Bütün bunlara karşı özellikle Kürt vatandaşlarıma sesleniyorum, bu yapılanlar karşısında hala biz Kürtçülüğü bir din olarak mı kabul edeceğiz, ırkçılığı bir din olarak mı kabul edeceğiz yoksa 'Ben Kürdüm' saygım var, 'Ben Türküm' saygım var, Lazım, Boşnağım, Zazayım saygım var, Eyvallah. Bunlara zaten herhalde bugüne kadar bu makama gelenlerden kimse bizim gösterdiğimizi göstermedi. Ben her zaman göreve geldiğimden itibaren daha öncesinde belediye başkanlığımda Kürtlere 'Kürt Kardeşim' demişim, vatandaşım dememişim. Niye? Çünkü benim dinimin gereği bu, inancımın gereği bu. Biz yaradılanı yaratandan ötürü sevdik. Böyle bir ayrımı yapmadık. Şimdi böyle bir ayrımı yapanların yanında olmak veya karşısında olmak. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Temenni ederim ki bu aşılır" diye konuştu.
"YARINKİ TÖREN ALIŞILMIŞIN DIŞINDA SİVİL BİR KUTLAMA OLACAK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılacak 29 Ekim kutlamalarına ilişkin, "Yarınki tören alışılmışın tamamen dışında sivil bir kutlama olacak. Yarın bütün alan düzenlemesinden tutun da programın akışını gördüğünüz zaman bu bir ilk. Göreceksiniz" dedi.
"1 KASIM'IN SONUCU NE OLURSA OLSUN DEVAM EDECEK"
Türkiye'nin terörle mücadelede hangi aşamada olduğuna yönelik değerlendirme yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milleti aldatmaya gerek yok. Terörle mücadele öyle kısa soluklu bir mücadele değil. Kaldı ki şuanda bunları oturduğu bir yapı var. Bu yapının içerdeki boyutu var, dış destekleri var. Bu dış destekler sadece sınır boyutunda değil. Biz şuanda Batı destekli bir terörle mücadele ediyoruz. Olay bir PKK, DHKP-C, YPG, PYD olayı değil bir DAİŞ olayı değildir. Bütün bunların hepsi şuanda kolektif hareket etmektedirler. Bu kolektif mücadeleyi hükümet olarak kararlı bir şekilde veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Ama burada bir rehavet olacak mı? Asla. Bu operasyonlar kararlı bir şekilde devam edecektir. Bazıları bunu gelip örneğin 1 Kasım'a endeksliyorlar. 1 Kasım'ın neticesi ne olursa olsun bu operasyonlar Güneydoğu'da, Doğu'da, ülkenin her yerinde halkımızın huzuru yakaladığı ana kadar devam edecektir. Çünkü bu huzura, bu mutluluğa kimsenin gölge düşürmeye hakkı yoktur. Devlet bunun için var. Bunun da gereği neyse bunu da yapacaktır. Kimse burada 'Efendim karşı taraf barış diyor.' Ne barışı? Bunların barışla marışla bir alakası yok. Kimi aldatıyolar. Birbirimizi aldatmayalım, lütfen. Batı'ya geldiğin zaman barış diyeceksin, Güneydoğu'da, Doğu'da benim vatandaşım oyunu bile huzur içinde kullanamayacak. Şu anda tehditler başladı."
YURT GENELİNDEKİ DAİŞ OPERASYONLARI
Terör örgütü DAİŞ'e yönelik operasyonlara ilişkin açıklama yapan Erdoğan, "Gerek Sayın Başbakanla gerek bütün güvenlik güçlerimizle yaptığımız görüşmelerde artık bu işin 'Seçim var, seçim yok' değerlendirmeyi böyle yapamayız. Yani biz bileceğiz ki şuanda, yarın seçim var yapılması gereken bir operasyon varsa bunu öteleyemeyiz. Çünkü karşınızdaki düşman zaten sizin zayıf anınızı kolluyor, o zayıf anı ona vermemek lazım. Dolayısıyla güvenlik güçlerimiz hiç ara vermeden, herhangi bir rehavete kapılmadan nerede olursa olsun, bütün değişik vilayetlerde DAİŞ'le olsun PKK ile olsun bu mücadele sürüyor ve sürmeye de devam edecek. Eğer burada bir rehavet olursa Pazar günkü seçimler sıkıntıya girer" dedi.
Ankara Garı'ndaki 102 kişinin ölümüne neden olan terör saldırısına ilişkin konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İlginç olan şey şu: Ankara Garı'nın önündeki olayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sitesinden bir açıklama yaptı. Açıklamada çok ilginç şeyler var. Bizim buralardan bir şeyleri görmemiz lazım. Acaba biz 1 Kasım'da yapılacak seçimi nasıl gölgeleriz? Hedef bu. Burada şu kadar kişi ölmüş, ölmemiş. Böyle bir hesaplama yok. Aynen daha önce 6-7-8 Ekim olaylarında olduğu gibi ne yaptılar? 'Dökülün sokağa' dediler. Suruç'ta olduğu gibi Diyarbakır'da olduğu gibi hepsinde hedef aynı, taktik aynı. Gar'da da taktik aynı. Bu oyunlar ortaya çıktı. Bunları artık görüyoruz. Ama biz bir şey söylüyoruz, söylediğimiz nedir? Terör çeşidi ne olursa olsun biz her türüne karşıyız. Kimler tarafından yapılırsa yapılsın buna da karşıyız. Ama Batı gibi 'Benim teröristim iyi senin ki kötü' mantığında değiliz. Batı hala orada. Batı ne diyor, 'DAİŞ'e karşı yaparsanız bu operasyonu, tamam bu operasyonu destekleyelim. Ama yapmayan örgütler, onlar kötüdür, desteklemeyeyim.' Burada bir örnek vereceğim mesela, DAİŞ bir terör örgütü. Ona karşı El Nusra da mücadele dediyor ama Batı El Nusra'ya olumsuz bakıyor ama YPG'ye olumlu bakıyor ve ona geliyor silah yardımı yapıyor, PYD'ye silah yardımı yapıyor. Halbuki PYD'nin içinde biz biliyoruz ki bin 400 civarında PKK'lı terörist var. Bunlar dağlarda yetişerek oraya gelmiş. Aynı şey ülkemizin içinde devam ediyor. DAEŞ ülkemizden beslenen ayaklarıyla da bizim istihbaratımız, bütün güvenlik güçlerimiz bunlar şehir merkezlerinde olduğu için buraya girmek durumunda, bu adımları atmak durumunda. Bir terör örgütüne karşı eğer güvenlik güçlerimiz gerekli tedbiri almazsa yarın bunun bedelini farklı ödemek durumunda kalabiliriz."
"BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU?"
Batı'nın PYD'yi terör örgütü olarak bile kabul etmediğini eleştiren Erdoğan, "O siyasi bir örgütlenmedir' diyor. Böyle saçmalık olur mu? Bir defa YPG daha sonra ortaya çıkmıştır. Onu silahlı ayağı, askeri kanadı olarak kurmuştur. Ama PYD ilk kurulduğu andan itibaren zaten bir terör örgütü olarak vardı. Bunun içinde de bin 400 civarında PKK'lı terörist var. Onlarla beraber bu süreç başladı. Biz bu mücadeleyi verirken biliyoruz ki ülkemizin sınırları bunların da tehdidi altındadır. Gerekli tedbirleri bunlara karşı almak durumundayız" ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN AVRUPA ÜLKELERİNE TERÖR SİTEMİ
PYD'nin terör örgütü olup olmamasıyla ilgili başta Batılı ülkeler olmak üzere yaşanan görüş ayrılığına açıklık getiren Erdoğan, "İkili görüşmelerimizde bunları A'dan Z'ye anlatıyoruz. En son Belçika ziyaretinde oradaki liderlerin hepsine bunları anlattım. Biz konuştuğumuz zaman söyleyecek hiçbir şeyleri yok. Bayan Şansölye buraya geldi, kendisiyle bu konuları yine enine boyuna konuştuk. Ona da anlattık. Alınan bir netice var mı, örneğin Almanya'da? Almanya'da alınan bir netice yok, sadece konuşuluyor. Bunlar bu çalışmalarını aynı şekilde bu ülkelerde sürdürmeye devam ediyorlar" diye konuştu.
PYD'NİN TEL ABYAT'I KANTON BÖLGE İLAN ETMESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD'nin Tel Abyat'ı kanton bölge ilan etmesinin ardından sarf ettiği "Oldu bittiye izin vermeyiz. Gerekeni yaparız" yönündeki sözlere açıklık getirdi.
"Gerekeni yapmayı söylemek, bunların hepsi bir takvimdir. Bunlar açıklanmaz, uygulanır" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Geçenlerde Fırat'ı geçmek istediler. Fırat'ı geçmek isterken askerimiz anında hava harekatıyla işi bitirdi. Bu bir uyarıdır. Kendine çeki düzen ver, eğer bunu farklı yerlerde de yapacak olursan Türkiye olarak bizim kimseden izin almaya ihtiyacımız yok. Gereği neyse gereğini orada da yaparız. Tel Abyat, yüzde 95 ki bunun yüzde 90'ı kadarı Araplar'dan oluşmaktadır, yüzde 5 kadarı Türkmen'dir. Onun dışında da az Kürt vardır. Burada aslında Kürt halkı yok. Buraya 150-200 Kürt terörist yerleştirdiler. DAEŞ buradan zaten çıkmıştı. PYD kalktı burayı kanton olarak ilan etti. Bu iş bu kadar kolay mı? Burada yaşayan bir halk var. O halkı bunlar tehdit ediyorlar ve bu tehdit neticesinde de kalkıp diyorlar ki 'Burası bir kantondur.' Bir yer kadar eğer bunlar kendileri buralardan çekilir, 'Tamam, burası Araplarındır, Türkmenlerindir. Bizim kanton gibi bir derdimiz yok' deme noktasına gelirse mesele yok. Ama bu anlayışı böyle devam edecek olursa gereği neyse yapılır, yapılmalıdır. Eğer biz bunu yapmazsak yarın buralarda ciddi sıkıntıları çekebiliriz. Yani Kuzey Irak'ta yaşanılan Kuzey Suriye'de yaşamak istemiyoruz. PYD burada aslında bir etnik temizliğin içindedir. Etnik temizliğin içinde Araplar var, Türkmenler var. Bizim buna müsaade etmemiz mümkün değil. Onun için şuanda hassas bazı koridorlar var ki bu koridorları zaten kontrol altında tutulmak suretiyle bu süreç ciddi manada takip ediliyor. 911 kilometrelik sınırın içinde ve dışında bize tehdit oluşturacak ne varsa biz bu işin içinde olma kararlılığındayız."
"HDP'NİN KAMPANYA YÖNETİMİNİ SAYIN OBAMA'NIN KAMPANYASINI YÜRÜTEN EKİP YAPIYOR"
6 Haziran'da HDP'nin mitinginde patlayan bombanın ardından anket şirketlerinin HDP'nin oy oranlarında 2 puanlık artış olduğu yönündeki çalışmalar hatırlatılarak, "Terör kartı seçimle ilgili oy oranını artırmak için mi kullanılıyor?" sorusuna ise Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Bu seçimlerde malum partinin kampanya yönetimini Sayın Obama'nın kampanyasını yürüten ekip yapıyor. Bu ekip İstanbul'da bunların ileri gelenleriyle görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerde de malum medya grupları bir araya geldiler. Bu medya grupları ki bunlar zaten bu ülkede terörle mücadele yanımızda olan değil hep karşımızda olan ekip. Bunları söylememe gerek yok, sizler de biliyorsunuz. Enteresan olan taraf şu, bu tür eylemlerin olabileceğini, yapılmasının gereğini hatta çok daha ileri gitmek suretiyle ölümlerin olabileceğini orada söylüyor. Ayrıca mesela malum partiyle terör örgütünün ilişkisinin olmadığı tam tersine birbirleriyle adeta düşman pozisyonunda olduklarını ifade etme noktasına geliyorlar. Bununla ilgili geçenlerde biliyorsunuz bu partinin başkanlarının açıklamaları oldu. 'Bizim PKK ile bir ilişkimiz yok, PKK'nın da bizimle bir ilişkisi yok.' Buna herhalde kimse inanmaz. Bunu söylerken bazı vatandaşlar bakıyorsun, 'Adam barış diyor, siz bu mesaja niye aynı şekilde cevap vermiyorsunuz' diyor. Ya kardeşim biz bu yalan ifadeye kalkıp da uyacağız. Batı'da barış diyen bu kişi 6-7-8 Ekim'de milleti sokağa döken kişi değil mi? 50'yi aşkın kişinin ölümüne neden olan kişi değil mi? Orada ölen kimdi, öldüren kimdi? Hepsi de benim Kürt kardeşlerimdi. Siz böyle bir isme veya böyle bir ifadeye nasıl uyacaksınız. Bunlar da yalan o kampanyayı yürüten ekip diyor ki 'Yalanı sürekli kullanın, iftirayı sürekli kullanın. Çünkü yalan sürekli kullanıldığında daha sonra doğruya dönüşür' diyor. Kampanya aklı bu, üst akıl. Bunların hepsinin bizde bilgileri var. Bakıyorsunuz. Bunu aynen uyguluyorlar."