“Bizim Vakfiyelerimiz Evrensel İnsani Değerleri Temsil Eder”
Başbakan Binali Yıldırım, Fransa'daki "Kur'an-ı Kerim tartışmasına" ilişkin, 300 kendini bilmezin imzasıyla yayımlanan bildirinin bir cehalet manifestosu olduğunu söyledi.
Yıldırım, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Vakıf Haftası ve Restorasyonu Tamamlanan 250 Eserin 7 Bölgeden Canlı Bağlantılı Toplu Açılış Töreni"nde yaptığı konuşmada, vakıflara daima sahip çıkan, vakıf eserlerinin ayağa kaldırılmasına başından beri destek veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.
Her medeniyeti ayakta tutan ve yaşatan değerlerin olduğuna işaret eden Yıldırım, medeniyetimizin temelinde barış, kardeşlik ve dayanışmanın yer aldığını belirtti.
Binlerce yıllık vakıflara sahip bir medeniyete mensup olmaktan gurur duyduklarını ifade eden Yıldırım, "Yüzyıllar boyunca taklit edilen ancak dünyada bugün bile eşi benzeri olmayan vakıf kültürümüz, bizim en büyük zenginliklerimizden biridir. Millet olma şuurumuzu, sağlam sosyal dokumuzu bu engin kültürel değerlerimize borçluyuz. Milletimizin en bilinen özelliklerinden biri de insanların hatta bütün canlıların faydalanması için yaptığımız fedakarlıklardır." diye konuştu.
Yıldırım, vakıfların sadece sağlık, yoksullarla dayanışma ve şehirleri imar etme noktasında faaliyet göstermediğini aynı zamanda göçmen kuşlara sahip çıkan, yolda kalanları doyuran vakıfların da ecdat tarafından ihya edildiğini belirtti.
"ZENGİN BİR VAKIF KÜLTÜRÜMÜZ VAR"
Şehirlerin su ihtiyacını karşılayan, öğrenci okutan, ilmi çoğaltan, sanatları yaşatan vakıfların da mevcut olduğuna dikkat çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Günlük yaşamın her alanına hizmet götüren zengin bir vakıf kültürümüz, anlayışımız vardır. Bu anlayış toplumsal hayatın merkezine sosyal paylaşımı yerleştirmiştir. Vakıf müessesesi özelikle Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde çok yaygın hale gelmiştir. Bin yıldır bu topraklarda adalet ve merhamet birlikte hüküm sürmüştür. Vakıf kuran kadınlarımız da o devirlerden itibaren Anadolu'nun ihyasında aktif bir görev üstlenmiştir. Mardin Hatuniye Medresesi, Erzurum Yakutiye Medresesi, Kayseri Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi, Sivas Divriği Melike Turan Darüşşifası, Erzincan Tercan Mama Hatun gibi muhteşem vakıf eserleri bunlardan sadece birkaçıdır."
Yıldırım, tarih boyunca kadınların nice cami, mescit, namazgah, mektep, medrese, kütüphane ve aşhane yaptırdığını aktardı.
"VAKIF ESERLERİMİZ ECDADIMIZIN MÜHRÜ"
Nice bedesten, çeşme, yol, köprü, kale mesire yerleri, deniz fenerleri, sebiller, dul ve yetim evleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvalarının meydana getirildiğini anlatan Yıldırım, "Vakıflar aracılığıyla gönülleri fetheden Osmanlı Devleti üç kıtaya 600 yıl damgasını vurmuştur. Mostar Köprüsü, Drina Köprüsü, Karagöz Bey Camisi, Vardar Köprüsü, Kosova Taş Köprü ve Vidin Köprüsü ile gittiği her yeri imar etmiştir. Bugün Balkanlarda yaptırılan nice şaheserlerle, yüzlerce sebil, han ve hamamlarıyla, kütüphaneleriyle ecdadımızın kültürü yaşamaya devam etmektedir. Bosna'dan Yemen'e, Hicaz'dan Üsküp'e vakıf eserlerimiz ecdadımızın mührü olarak yaşamaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Yıldırım, bütün dünyada insanlığın onurunu, can emniyetini savundukları gibi medeniyet mirası vakıfların korunması için de büyük gayret gösterdiklerini söyledi.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün hizmetlerinden bahsederken "5 binden fazla eseri restore ettik." diye çoğu zaman rakam verdiklerini dile getiren Yıldırım, Genel Müdürlüğün sadece tarihi binaları ihya etmediğini, tarih ve medeniyet ile zayıflayan ilişkileri de ihya ettiğini bildirdi.
Kurumun, Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kültürel, maddi ve manevi mirası da yaşattığını belirten Yıldırım, şunları söyledi:
"Bu büyük başarının sırrı elbette vakıflarımızı vakfiyelerine uygun şekilde yönetmekten geçiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, iktidarlarımız döneminden önce bırakın ihya, yenileme, hizmet üretme, çalışan personelin maaşlarını bile ödemekte zorlanıyordu. Vakfiyelerin ruhuna uygun bir yönetim anlayışıyla vakıflarımızın gelirleri de önemli ölçüde artmış ve bereketlenmiştir. Vakıf yönetiminin ölçüsü ve şartı haramdan uzak durmaktır. Çünkü vakfedenin tek arzusu Allah'ın rızasıdır. Dolayısıyla vakıf malına hıyanet eden, dünyanın en affedilmez suçunu işlemiştir. Allah'ın emri de budur, vakıf yöneticisinin sorumluluğu da budur. Buna uygun davranıldığında zaten bereket de hasıl olmuştur. Vakıf mevzuatıyla ilgili yapılacak her değişiklik vakfiyelere uygun olmak mecburiyetindedir. Bizim vakfiyelerimiz evrensel insani değerleri temsil eder."
"SÖZDE FRANSIZ AYDINLARI..."
Fransa'daki "Kur'an-ı Kerim tartışmasına" değinen Yıldırım, medeniyetlerinin kaynağının mukaddes kitap Kur'an-ı Kerim olduğunu vurguladı.
"Fransa'da 300 kendini bilmezin imzasıyla yayımlanan bildiri bir cehalet manifestosudur." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:
"İnsanın yaşam hakkı kutsaldır ve dokunulmazdır. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. İslam'da dinin otoritesi şahıslar ve kurumlar değil mukaddes kitabımızın kendisidir. Hiçbir kimse kitabın bir harfine dahi dokunamaz. Kitap, Allah'ın koruması altındadır. Sözde Fransız aydınları, mukaddes kitabımızın, haşa, şiddete cevaz verdiğini iddia etmişlerdir. Bu eylem haysiyetsiz bir tahriktir. Bu büyük bir hadsizliktir. Yahudi soykırımına eğer dikkat çekmek istiyorlarsa dönüp kendi tarihlerine bakmaları yeterlidir. Kuran'a dil uzatan, açıktan nefret suçu işleyen bu küçük insanları kınıyorum. Bizim inancımızda, medeniyet anlayışımızda insan en yüce, en şerefli varlıktır."
Yıldırım, Vakıflar Genel Müdürlüğünün hem gönül coğrafyasında hem de Türkiye'de muhteşem işler başardığının belirterek emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.
Başbakan Yıldırım, bütün bu başarılı hizmetlerin altında Vakıflar Genel Müdürlüğünün özerk yapısının özenle korunmasının yattığını sözlerine ekledi.
Yıldırım, vakıf medeniyetine gönül veren vakıflar ile bu toprakları vatan kılan herkesi şükran ve rahmetle andı, şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere hayırlı uzun ömür diledi.