“Bizim Türkiye Cumhuriyetinden Başka Bir Devletimiz Yoktur”
39. Muhtarlar Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C gibi ihanet ve terör örgütleriyle birlikte hareket etmediği sürece; kökeni, meşrebi, yaşam biçimi ne olursa olsun herkese gönlümüz ve kollarımız açıktır. Unutulmamalıdır ki canımız pahasına yürüttüğümüz bu mücadeleyi, şu partinin veya herhangi bir siyasetçinin çıkarı değil, ülkemiz ve milletimizin bekası için veriyoruz” dedi.
“MİLLETİN TEVECCÜHÜYLE GÖREVE GELENLERE, EMANETE İHANET ETMEDİĞİ SÜRECE SAYGI DUYARIZ”
Türkiye’de öteden beri birilerinin, ısrarla muhtarları küçümsemeye çalıştığını, 1998 yılında siyasî yasaklı duruma düştüğünde akıllarınca kendisini tahrik etmek için ‘muhtar bile olamaz’ şeklinde manşet attığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hâlbuki biz biliyoruz ki, bu tür yaklaşım içinde olanların hiçbiri de, oturdukları mahallenin muhtarlığına aday olsalar seçilemezler. Çünkü milletimiz bunlara güvenip de mahallesini teslim etmez. Bunlara beş koyun ver kaybedip gelirler. Milletin huzuruna çıkıp destek istemek, oy almak, sandıktan başarıyla çıkmak, öyle her baba yiğidin harcı değildir” diye ekledi.
Milletin teveccühünü kazanarak sorumluluk üstlenen herkesin, kendi nezdinde muteber ve kıymetli olduğunu belirterek, “Seçimle göreve gelenlerden bazılarıyla anlaşamıyor olabiliriz, farklı düşünceler, farklı yaklaşımlar içinde olabiliriz. Milletimize bunları anlatır, meseleyi kendi zaviyemizden izah ederiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin teveccühüyle göreve gelenlere, bu emanete ihanet etmediği sürece, kendisine saygı duyduklarını ifade etti.
Muhtarlar arasında kendi düşünce ve gönül dünyasının dışında fikir ve meşrep sahibi kişilerin olabileceğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, terör örgütleriyle arasına mesafe koymuş olması şartıyla, hiçbir muhtar kardeşimizi özel olarak dışlayamayız. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin kapısı, tüm muhtarlarımıza açıktır, bunu böyle bilmenizi isterim” ifadelerini kullandı.
“OHAL’İN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ, TERÖR ÖRGÜTLERİNİ İNLERİNDEN BULUP ÇIKARIP, GÖMMEKTİR”
İlk sınavı, 2002 yılında partisinin iktidarda gelip kendisinin siyasî yasaklı olmasından dolayı Mecliste yer almasını engelleyen durumu aşarken verdiklerini, 2003’te 1 Mart tezkeresi sürecinde ve hükûmetin çalışmalarını engellemeye yönelik sinsi oyunlar sebebiyle zor bir dönem geçirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2004’te hukuk reformları çerçevesinde farklı dil ve lehçelerde radyo, televizyon yayınına imkân sağladıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Güvenlik Mahkemelerini ve olağanüstü hâl uygulamasını kaldırdıklarını aktardı ve şunları ekledi: “Olağanüstü hâli kaldırdık da değişen bir şey oldu mu? Maalesef bölge, terörle ne yazık ki çok daha farklı bir şekilde tanışma noktasında yol verdi. Artık şu andaki olağanüstü hâlin o zamanki olağanüstü hâlle bir alakası var mı? Hiç yok. Şu andaki olağanüstü hâlin en önemli özelliği nedir? Terör örgütlerini def etmek, onları inlerinden bulup çıkarıp gömmektir. Çünkü benim Güneydoğu’daki halkım, Doğu’daki halkım, ülkemdeki halkım huzura ulaşmadıkça, biz Devlet Başkanı olarak sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız. Benim muhtarlarım tehdit edilerek ‘Eğer bu köyden, eğer bu mahalleden bizim dışımızda herhangi bir partiye bir tane oy çıkarsa bilesin ki öldürülürsün’ tehdidi altında olduğu sürece, ben sorumluluğumu yerine getirmiş olamam.”
“2007’DE E-BİLDİRİYE KARŞI VERİLEN GÜÇLÜ CEVAP, DEMOKRASİ TARİHİNE ALTIN HARFLERLE YAZILDI”
2005 yılında Türk Lirasından altı sıfırı attıklarını, demokratik ve hukukî reformları kesintisiz sürdürdüklerini, 2006 yılında Türkiye’nin Danıştay saldırısı, Trabzon’daki rahip cinayeti ve çeşitli terör olayları gibi her biri ayrı bir provokasyon olan karanlık olaylar zinciriyle sarsıldığını ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2007’de e-bildiriye karşı hükûmetin verdiği güçlü cevabın Türk demokrasi tarihine altın harflerle yazıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2008’de Meclisin özellikle başörtüyle ilgili kararına karşı ‘411 el kaosa kalktı’ manşeti üzerinden başlayan sürecin ve pek çok provokasyonun eşliğinde AK Parti’ye kapatma davasının açıldığını, 2010’de Mavi Marmara saldırısının, PKK’nın kanlı eylemlerinin yaşandığını ve Anayasa değişikliği hal koylamasının yapıldığını aktardı ve “2011 yılı seçimleri öncesinde daha önce CHP Genel Başkanının değiştirilmesiyle başlayan kasetler yoluyla siyaseti dizayn projesinin MHP’yi de içine alacak şekilde genişlediğine şahit olduk. 2012 yılı MİT Müsteşarına yönelik tutuklama girişimi, Suriye’nin uçağımızı düşürmesi, Gaziantep’teki bombalı saldırı ki 56 vatandaşımız orada şehit oldu. Suriye’deki çatışmalarda ateşlenen top mermilerinin topraklarımıza düşmeye başlaması gibi hadiselerle adeta Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğinin habercisiydi” şeklinde konuştu.
2013’de saldırıların iyice artıp aleniyet kazanarak, Reyhanlı saldırısının, Gezi olaylarının, 17-25 Aralık Emniyet yargı darbesinin gerçekleştiğine, 2014’te Türkiye tarihinin en büyük ihanetlerinden biri olan MİT tırları hadisesinin yaşandığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine bu yılda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının değiştirilmesi başta olmak üzere FETÖ’yle mücadele için gereken adımları kararlılıkla atmaya başladıklarını, Türkiye tarihinde ilk defa doğrudan halkın oyuyla yapılan seçimin ardından Cumhurbaşkanlığı görevine seçildiğini ekledi.
2015’in, hiçbir partinin tek başına hükûmet kuramadığı 7 Haziran seçimlerinin ardından ülkeyi sağ-salim bir şekilde 1 Kasım seçimlerine götürerek krizi çözdükleri bir yıl olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2016 yılı bölücü terör örgütünün ve DEAŞ’ın üzerine kararlılıkla gittiğimiz, FETÖ’yü her alanda çökertmek için önemli tedbirleri hayata geçirdiğimiz bir yıl olarak başladık. Biz ülkemiz ve milletimiz için cansiperane çalışırken 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ ihanet çetesinin ordu içindeki mensupları bir darbe girişiminde bulundu. FETÖ’nün darbe teşebbüsünü milletimizin ezanına, bayrağına, hürriyetine, geleceğine sahip çıkma konusunda gösterdiği kararlı irade sayesinde akamete uğrattık” sözlerine yer verdi.
“SURİYE’NİN KUZEYİNDE BİR DEVLET ASLA KURDURMAYIZ”
Hemen ardından da Suriye’de kurulmak istenen terör devletinin önünü kesecek en kritik hamleyi yaparak, Fırat Kalkanı Harekâtını gerçekleştirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü kararlılığımız vardı, Suriye’nin kuzeyinde biz PYD’ye, YPG’ye bir devlet, sözde devlet asla kurdurmayız, kurdurmayacağız. Ha şunu da söyleyeyim: Bazıları ‘Kürt devleti’ deyip duruyor, ben bunu Kürt kardeşlerime bir hakaret telakki ediyorum, zira benim Kürt kardeşlerim inanıyorum ki Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde böyle bir oluşuma asla fırsat vermeyecektir” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PYD terör örgütüyle, YPG terör örgütüyle yapmak istedikleri neydi? Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmak suretiyle Akdeniz’e ulaşmaktı. Kusura bakmasınlar, Cudi’de ne yaptıysak, Tendürek’te ne yaptıysak, Kandil’de ne yapıyorsak, Besler Dereler’de ne yapıyorsak, her yerde bunları nerede görürsek aynısını yapmaya devam edeceğiz” dedi.
“16 NİSAN’DA TÜRKİYE’NİN YÖNETİM BİÇİMİNDE KÖKLÜ BİR DEĞİŞİKLİK YAPILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017’de FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadeleyi tavizsiz şekilde sürdürdüklerini, 16 Nisan halk oylamasıyla Türkiye’nin yönetim biçiminde doğrudan milletin kararıyla köklü bir değişiklik yaptıklarını söyledi ve “Şimdi bazıları köşelerinde yazıyor, ‘Şu kadar hayır oyunu nereye koyacaksınız?’ diye. Geç o işleri, bir tane ‘evet’ fazla olursa bu iş bitiyor mu? Bitiyor. Demokrasi bu değil mi? Demokrasi bu. Hangisi daha fazla çıkarsa mesele onun lehine bitmiştir. Ama hazmedemiyorlar, bunlarda hazımsızlık var, midelerine oturdu bu iş” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “15 yılda ülkemizi büyütürken, güçlendirirken, zenginleştirip altyapısıyla, üstyapısıyla geleceğe hazırlarken aynı zamanda işte bu krizlerle mücadele ettik. Bu beyler bir defa hiçbir lüksünden taviz vermez. Bunlar benim muhtarlarım gibi yaşamıyor ki, bunların yaşamı farklı. Bunların yaşamına ulaşmak öyle kolay değil. Ama biz Türkiye’de şu anda attığımız adımlarla bir şeyi gerçekleştiriyoruz. Nedir? Başta muhtarlarım olmak üzere halkımın yaşam kalitesini daha nasıl artırırız, bunun gayreti içerisindeyiz. İşte 3 bin 400 dolardan başladık kişi başına millî gelir hamdolsun 11 bin dolara çıkardık. Türkiye büyüyor.”
“ESKİ TÜRKİYE’YE DÖNMEYECEĞİZ”
Türkiye’nin çıkarları, hassasiyetleri, talepleri söz konusu olduğunda, kibirle demokrasi ve insan haklarından söz edenlerin kendi çıkarlarını nasıl her şeyin üzerinde tuttuklarını çok iyi bildiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her dediklerini yapan her istediklerini yerine getiren, adeta emirlerine amade bir Türkiye hayaliyle yanıp tutuşanlar, biz kendi ajandamızı takip ettikçe, onurlu ve dik bir duruş sergiledikçe adeta kuduruyorlar ve kuduracaklar. Eski Türkiye içimizdeki bazılarıyla birlikte işte bu güçlerin biliyorsunuz en hayalidir. Ama biz eski Türkiye’ye dönmeyeceğiz” diye konuştu.
“ATATÜRK’Ü ATLETLE YEMEK YERKEN GÖRDÜN MÜ?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Milletimiz yıllarca kendisine oynanan koalisyon, kriz, darbe, vesayet oyununu bozdu. Ayaklarına vurulan bu prangalardan kurtulan milletimiz, 15 yılda üç kat nasıl büyüyebileceğini bizzat herkese gösterdi. Ülkemizi geldiğimiz noktanın geresine düşürecek hiçbir politikanın, hiçbir girişimin, hiçbir organizasyonun artık başarı şansı yoktur. Türk milletine tabi ki yeni şeyler söylemek isteyenler için ölçü bellidir. Bu ölçü, kişi başına millî geliri 11 bin doların şimdi üstüne çıkarmak, ilk hedef 15 bin dolar. Altyapı ve üstyapı yatırımlarının büyüklüğüyle gelişmiş ülkelerle yarışan, bölge ve dünya siyasetinde söz sahibi bugünkü Türkiye’nin seviyesidir. Her kim ülkemizi her alanda bu seviyenin üzerine çıkartabileceğini iddia ediyorsa, bunun için gereken projeleri, programları ortaya koyabiliyorsa, milletimizle gönül bağı kurabiliyorsa bizim rakibimiz o olur. İşte sözde ‘adalet yürüyüşü’ yapıyor birisi, Ankara’dan çıkmış İstanbul’a yürüyor, arada sırada bir de karavana oturuyor ve atletle bir yemek yiyor. Bugün de baktım ki bir gazete başlık atmış, ‘vatandaş filanca’. Bu benim vatandaşıma hakarettir. Yani benim vatandaşım, böyle hele hele bir siyasî partinin, ana muhalefetin başında olacak, çağıracak gazeteciyi, ‘gel, benim bu fotoğrafımı bir çek’ ve ondan sonra da ‘Ben Atatürk’ün partisinin başıyım’. Sen Atatürk’ü böyle atletle yemek yerken görüp de resim çektirdiğine şahit oldun mu, böyle bir şey var mı? Yani bunlar trajikomik görüntüler.”
İlgili siyasî parti liderinin bu görüntülerle zavallı hâle düştüğü değerlendirmesini yapan ve milletin onlara gereken dersi vakti geldiğinde en güzel şekilde yine vereceğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii şu an alternatif oldukları iddiasıyla ortada dolaşanların hepsinin de tek vaadi, ‘eski Türkiye’yi ihya etmektir. Koalisyonların, krizlerin, sefaletin, yoksulluğun, baskının, zulmün, her türlü yolsuzluğun, her türlü hukuksuzluğun kol gezdiği Türkiye’yi özlemek mümkün mü? Peki, buna rağmen niçin ülkemizi o günlere geri götürmek istiyorlar biliyor musunuz? Onu da anlatayım, milletten korktukları için böyle bir arayışın içine girdiler.”
Eskiden yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20 oy oranlarıyla ülkenin kaderinde söz sahibi olmanın, hükûmet kurmanın ve Türkiye’nin iç ve dış politikasını yönlendirmenin mümkün olduğunu; ancak şimdi başarının çıtasının yüzde 50+1 oy olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizin gönlünde böylesine güçlü bir şekilde yer edinebilmenin hayalini dahi kuramayanlar için başarı çıtasının bu seviyelere çıkmış olması adeta bir kâbustur” dedi.
“ÜLKEMİZİN MARUZ KALDIĞI ASİMETRİK SALDIRILARIN DÜNYADA BİR ÖRNEĞİ DAHA YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Uzun süredir tüm dünyayı istedikleri gibi yönetip yönlendirdikleri usullerle Türkiye’yi ellerinde tutamayacaklarını görenler, işi aynı amaca sahip olduklarını düşündükleri darbecileri ve terör örgütlerini desteklemeye karar verdiler ve buraya kadar da vardırdılar. Ülkemizin maruz kaldığı asimetrik saldırıların dünyada bir örneği daha yoktur. Tabii bu oyunları kurgulayanlar Türkiye’yi ülkelerden bir ülke, Türk milletini de milletlerden bir millet sanıyorlar. Hâlbuki onların esamilerinin dahi okunmadığı dönemlerde bizim ecdadımız Avrupa’nın ortalarından Güney Asya’ya kadar uzanan geniş bir alanda dünyanın en güçlü, en adil, en mamur devletlerini kurmuştur. Biz bunlara ne diyoruz? Gönül coğrafyamız diyoruz. Gönül coğrafyamız olarak ifade ettiğimiz bu geniş alanda gittiğimiz her yerde büyük bir muhabbetle, büyük bir tazimle karşılanıyor olmamız onları rahatsız ediyor. Çünkü kendileri bizden sonra aynı yerlere gittiklerinde sadece zulüm götürmüşlerdir, sömürü götürmüşlerdir, kaos ve acı götürmüşlerdir. Bugün Türkiye’nin bir yandan her türlü saldırıya karşı gösterdiği güçlü direnişle, diğer yandan yeniden dünyadaki mazlumların ve mağdurların sesi hâline gelmesiyle başlayan bir uyanış var. Ülkemizin üzerine bu kadar şiddetle gelinmesi, bu uyanışı kaynağında, yani Türkiye’de boğma, bastırma, geriletme gayretinden kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar.”
Türkiye’nin 2023 hedeflerinin asla sıradan, alelade bir kalkınma planı olmayıp Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünde devlet ve millet olarak ulaşılmak istenen hedeflere daha büyük bir sıçrayışın altyapısı olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yönetim sistemimizi değiştirmemiz dâhil attığımız her adım Türkiye’nin 2053, 2071 vizyonlarını hakkıyla değerlendirebilme hedefine ulaşabilmenin adımlarıdır. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri hâline gelmiş Türkiye’nin yatırım ve proje üretme kabiliyeti fevkalade artacaktır” görüşlerine yer verdi.
"SULTAN ALPARSLAN'IN OTAĞINI KURDUĞU YERDE BİZ DE OTAĞIMIZI KURACAĞIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Ecdadımızın Çanakkale’de bozduğu oyunu son bağımsız devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşuyla neticelendirmiştik. Bizim bugün verdiğimiz mücadele de 2053 ve 2071 Türkiye’sinin dünyada hak ettiği yeri almasıyla inşallah amacına ulaşacaktır. Büyük başarılara giden yollar büyük hayallerle açılır. Sultan Alparslan’ın Malazgirt’te kurduğu hayal sayesinde Anadolu bin yıldır bizim yurdumuzdur, vatanımızdır. Biliyorsunuz, şimdi Cumartesi günü inşallah 26 Ağustos’ta neredeyiz? Malazgirt’teyiz. Sultan Alparslan’ın otağını kurduğu yerde inşallah biz de otağımızı kuracak ve oradan inşallah 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımızı seyredeceğiz, izleyeceğiz ve gençlerimizle, milletimizle inşallah orada bir arada olacağız. Süleyman Şah’ın İznik’te kurduğu düş sayesinde Anadolu’daki ilk devletimizi ne yaptık, inşa ettik. Osman Gazi’nin rüyasında gördüğü çınarın kökleri milyonlarca kilometrekarelik bir devletin sınırlarını oluşturdu. Ülkenin en karanlık günlerinde Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkarken hayalini kurduğu yeni devletimizin bir asrını tamamlamaya yaklaşıyoruz.”
“YAŞAM BİÇİMİ NE OLURSA OLSUN HERKESE GÖNLÜMÜZ VE KOLLARIMIZ AÇIKTIR”
Hedefledikleri, hayal ettikleri ve mücadelesini verdikleri 2053 ve 2071 Türkiye’si için önce 2019’dan güçlü bir şekilde çıkılması, ardından 2023 hedeflerinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bizim bir devletimiz söz konusu değildir. Kimse herhangi bir arayışını içerisine girmesin. İşte biz bunun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, beraber olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bizimle bu hedefleri paylaşan, bu ilkeler etrafında buluştuğumuz herkesle birlikte yol yürümeye, omuz-omuza çalışmaya varız. FETÖ gibi, PKK gibi, DEAŞ gibi, DHKP-C gibi ihanet örgütleriyle, terör örgütleriyle birlikte hareket etmediği sürece kökeni, meşrebi, yaşam biçimi ne olursa olsun herkese gönlümüz ve kollarımız açıktır. Unutulmamalıdır ki canımız pahasına yürüttüğümüz bu mücadeleyi şu partinin veya herhangi bir siyasetçinin çıkarı değil ülkemizin ve milletimizin bekası için veriyoruz. Hiç kimsenin kendi çıkarı veya saplantıları uğruna bu mücadeleye darbe vurma hakkı yoktur” şeklinde konuştu.
Kendi partilerinde bu anlayışla köklü bir değişim sürecini başlattıklarını, diğer partilerin de aynı anlayışla kendilerini yenilemelerini, yaklaşımlarını ve söylemlerini gözden geçirmelerini beklediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarların yaklaşan Kurban Bayramını kutladı ve sözlerini, “Tüm İslam âlemi için Kurban Bayramımız hayırlara vesile olsun” temennisiyle tamamladı.