Bakan Çavuşoğlu: Ağır darbenin turizm sektöründe açtığı yeni alanları değerlendirmeliyiz
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Çin’e yönelik farklı yaklaşımların üretim sektöründe, İtalya, İspanya ve hatta Fransa’nın aldığı ağır darbenin turizm sektöründe açtığı yeni alanları değerlendirmeliyiz. Evet bu fırsatçılıksa, fırsatçılık. Bu bahsettiğim ülkelerin bu hale gelmesini ya da Çin’in başka türlü sorgulanmasını arzu ettiğimizden söylemiyoruz” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “DEİK Talks webinarları” kapsamında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ile video konferansta bir araya geldi. Bakan Çavuşoğlu, video konferansta yaptığı konuşmasında, “Avrupa ile genel olarak ilişkileri yeniden canlandırmamız tüm tarafların yararına olacak. Bu konuda biz Türkiye olarak kararlıyız. Yeni yönetimle ilişkilerimiz daha pozitif bir atmosferde daha sağlıklı bir şekilde yürüyor. AB Yüksek Temsilcisi Josep Borell 18 Mart Mutabakatı’nı güncelleme çalışmalarımız sürüyor. Cumhurbaşkanımızın Brüksel ziyaretinden sonra bir karar alınmıştı ve bizleri görevlendirdiler” dedi.
Çavuşoğlu, gelecek dönemdeki stratejiler konusunda ise, “Koronavirüs sonrası dönem eskisi ile aynı olmayacak ve bu yeni dünyaya kendimizi adapte etmemiz lazım. Güç dengelerinde ve merkezlerinde, ekonomik-ticari ilişkilerde, çok taraflı uluslararası sistemde değişiklikler kaçınılmaz, bu yaşanacak. Normalleşmeden bahsediyoruz, bunun için çaba gösteriyoruz. Burada yeni bir normali de kastediyoruz, yeni gerçeklerden bahsediyoruz. Son yıllarda işgücü maliyetlerindeki artışlar, tek taraflı yaklaşımlar, ABD-Çin ticaret savaşları gibi faktörler küresel tedarik zincirleri üzerinde baskı oluşturmaktaydı. Krize tüm dünya bu şartlarda girdi. Tedarik zincirlerinde bölgesel, yerel süreçlerin önemi artacak. Bu özellikle üretim süreçlerinin iç içe geçtiği ve küresel entegrasyonun yoğun olduğu sektörlerde hissedilecek. Otomotiv, kimya, uçak sanayi, makine ve benzeri gibi sektörlerde. zira salgın süreci üretimin belirli yerlerde yoğunlaşmasının ciddi riskler barındırdığını gösterdi. Herkes şimdi bir çeşitliliğe gidiyor. Devletlerin ve çok uluslu şirketlerin alternatif üretim lokasyonu arayışlarını artırma korona sonrası bekleniyor. Birçok ülke ve firma için maliyet kadar, tedarikçilerin yerel veya yakın coğrafyada yer almasının önemli hale geldiğini görüyoruz. Sadece bu dönemdeki tıbbi malzeme ihtiyacı için söylemiyorum bunu. Diğer ürünlerdeki tedarik için de söylüyorum. Bu nedenle Türkiye’nin yakın coğrafyalardaki yeni tedarik zincirlerine daha fazla entegre olması bence öncelikli olarak benimsenmelidir.”
“FIRSATÇILIKSA, FIRSATÇILIK”
Bakan Çavuşoğlu, “Önümüzdeki süreçte yeni yatırımlar çekmek için de hep birlikte çalışmalıyız. Güçlü olduğumuz sektörlerde, özellikle ana pazarı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika olan şirketlerin Türkiye’ye daha fazla yatırım yapması olasıdır. Yeter ki biz öncülük edelim, teşvik edelim ve destekleyelim. Çin’e yönelik farklı yaklaşımların üretim sektöründe, İtalya, İspanya ve hatta Fransa’nın aldığı ağır darbenin turizm sektöründe açtığı yeni alanları değerlendirmeliyiz. Evet bu fırsatçılıksa, fırsatçılık. Bu bahsettiğim ülkelerin bu hale gelmesini ya da Çin’in başka türlü sorgulanmasını arzu ettiğimizden söylemiyoruz. Ama bunlar bizim elimizde olmayan gelişmeler. Bizim de bunları olumlu anlamda değerlendirmemiz lazım” diye konuştu.
“İLK DEFA BU DÖNEMDE ÜLKEMİZLE İLGİLİ BU KADAR OLUMLU HABERLER ÇIKTI”
“İzlediğimiz girişimci ve insani dış politikamız doğrultusunda, izlediğimiz koronavirüs diplomasisinin de faydalarını şimdiden görüyoruz" diyen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Salgın döneminde 133 ülke ülkemizden tıbbi malzeme talebinde bulundu. Bugün BM’ye 193 üye ülke var, üye olmayan ülkeleri de sayacak olursak dünyadaki ülkelerin 3’te 2‘siden fazlası Türkiye’den tıbbi malzeme talebinde bulundu. Bu rakam ülkemize olan güvenin bir göstergesidir esasında. Bunların 80’ine yardımda bulunduk, içinde çok büyük ülkeler de var, müttefiklerimiz var, ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya gibi çok önemli büyük ülkeler de var. Bu zor dönemde sergilediğimiz fedakarlık ve dayanışma güçlü ve güvenilir Türkiye algısını pekiştirdi. En önemlisi de Türkiye’ye yönelik bir yanlış bir algı vardı, dezenformasyon had safhadaydı ve Avrupa’daki özellikle batıdaki basının da ülkemiz aleyhine önyargıları çok fazlaydı. İlk defa bu dönemde ülkemizle ilgili bu kadar olumlu haberler çıktı. Tüm bunlarla her şey çözüldü demiyoruz ama pozitif bir atmosferin yaratıldığını söylemek isteriz. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza karşı da olumsuz yaklaşımların azaldığını görüyoruz.”