51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali´nin Ulusal Uzun Metraj kategorisinde yarışan `Balık´ filminin galası yapıldı. Yönetmenliğini Derviş Zaim´in yaptığı film, Antalya Kültür Merke
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali´nin Ulusal Uzun Metraj kategorisinde yarışan `Balık´ filminin galası yapıldı.
Yönetmenliğini Derviş Zaim´in yaptığı film, Antalya Kültür Merkezi (AKM) Aspendos Salonu´nda izleyiciyle buluştu. Filmi, Jüri Başkanı Yılmaz Erdoğan, jüri üyeleri, film oyuncularının yanı sıra, dünyaca ünlü İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi de filmi izledi. Filmin ardından aynı salonda gerçekleştirilen söyleşiye geçmeden önce Zaim, bazı yönetmenlerinde katıldığı ortak sansür bildirisini okudu.
Bu filmle birlikte, Cenneti Beklerken, Gölgeler ve Suretler, Devir ve bundan önceki yaptıklarından başka bir kompartımana geçmiş gibi göründüğünü belirten Zaim, "Kompartıman içindeki eşyalar koltuklar birbirine çok benziyor. Farklı olan bir şey var ama, aynı olan şey devam ediyor. Burada da gelenekten yararlanma var. Filmin karesinde Sanem Çelik´in oynağını Filiz karakterinde bir yerde suya bitki atar. Bizim geleneğimizde var. Gelenekle ilgili beslen tarafları var bu filmin olmaya da devam edecek. Konusu insan ve doğa ilişkileri üzerine bir yoğunlaşma. İnsanlığın en önemli meselesi olarak görüyorum. Bu nedenle bunu yapmak istedim" dedi.
"BİNDİĞİ DALI KESME HİKAYESİ"
"Başrol oyuncusu Bülent İnal´ın (Kaya) karakterinin özelliklerinden bahseder misiniz?" sorusuna Zaim, "Film kendini anlatıyor. Bir bindiği dalı kesme hikayesi. Kendine ve etrafına kötülük yapan adamın devinim geçirmesinin hikayesidir. O sürecin kendisini mercek altına almak istiyorduk. Bu adamın kötülükten yalandan, daha fazla para kazanma uğruna bindiği dalı kesme,motivasyonlarını açığa çıkarma ve ardından gelenlerin hikayesini yapmak istedim" diye cevap verdi.
"AMACIM GİŞE YAPMAK DEĞİLDİ"
Bir izleyicinin senaryoyu eleştirmesi üzerine Zaim, şu açıklamayı yaptı:
"Kızın ve babasını iyileşme sürecine yoğunlaşıp, oraya daha fazla ağırlık verilebilirdi. Bunun bana başka bir şeyi kaybettirme tehlikesi vardı. Bir babanın kızı için her şeyi yapabileceği filmini yapmak gibi bir niyetim elbette var. Ama bunun yanı sıra bir babanın kızını iyileştirmek için doğaya kurması gereken özel ilişkinin filminin olmasını istedim. Yoksa bu kulvar üzerinde gidip, adam hırsızlık yapar para kazanmak için banka soyar, banka soyarken de baba öldürülür. Kıza çok ağlar bütün seyircileri ağlata ağlata bitirir. Bizde 1 milyon gişe yaparız. Böyle bir niyetim yoktu. Benim amacım şunu tartışmaktı hastalıklı olan bütün insanlık biziz. Bu kız bunun küçük bir metaforu. Benim amacım şunu tartışmaktı. Hastalıklı olan bütün insanlar bizi. Kız bunun bir metaforu. Doğanın iyileşmesini sağlamak için ne yapmak gerekir. Doğaya verirsen, o iyileşir. Küçük kızın iyileşmesi için doğa ile iyi bir ilişkisi kurulması benim için önemliydi. Ama bu film o film değil. Bir baba hasta kızını iyileştirmek için neleri göze alır. Bu benim amacım değildi. Bunu yapmak isteyenlere engel değil destek olurum. Ama bu film o film değil."
"ÇERE DUYARLILIĞINDA SİNEMANIN GÖREVİ OLSUN"
"`Devir´ filminin kaderinden bahseder misiniz?" sorusuna Zaim, "Devir doğa ile yaptığım ilk filmdi. Burdur´da çektim. Gösterime girdiği gün Gezi olayları patladı. Nerde gösterime girdiyse olaylar 100 metre mesafede olaylar patladı. Dolayısıyla Devir filmi haklıyla izlenilmiş bir film değil. Gezi´den önce filmi yapmaya başlamıştım. Onun devamı olarak, orada koyuncu, şimdi balıklar. Bir halkanın devamındayız. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri genişlemelerini tamamladıktan sonra çevreye özen göstermeye başlıyorlar. Gelişmekte olan ülkeler bu duyarlılığı şimdi göstermek zorundalar. Çünkü daha önceden çevreye olan oluyor. Bize şuanda gereken şey olan duyarlılık. Sinemanın da bunda bir görevi olsun diye düşünüyorum. Benimde Devir ve Balık filminde buna dikkati çekmeye çalıştım" cevabı verdi.
(İA-ÖZ-Y)
16.10.2014 19:15:10 TSI