Oktay Vural MHP’nin çağrısını açıkladı

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, "Tüm siyasi partilere samimi çağrımız, başkanlık sistemi ve parlamenter sistem çekişmesi yerine, ülkemizde büyük tecrübe kazandığımız parlamenter sistemi güçlendiren, daha kaliteli bir sistem bütünlüğünü sağlayan bir Anayasa’da uzlaşalım" dedi.

Oktay Vural MHPnin çağrısını açıkladı

MHP Grup Toplantısı’nda, geçtiğimiz günlerde anjiyo olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yerine kürsüye MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural çıktı. 1997’den bu yana genel başkanlık koltuğunda oturan Bahçeli’nin yerine ilk kez bir başka isim partililere hitap etti.

Konuşmasında, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini başkanlığındaki AB heyetinin Türkiye ziyaretine işaret eden Vural, "Bu çerçevede Suriye’de ve genelde meydana gelen göçmen krizinin oluşmasında bölgeye yapılan dış müdahalelerin de etkili olduğu, bu coğrafyada demokrasiye, hukuka ve insan haklarına dayalı yumuşak gücün önderliğine ihtiyaç olduğu, Türkiye’nin tarihi ve kültürel tecrübesiyle bu potansiyelini bu coğrafyada kullanamadığı ifade edilmiştir. Ayrıca AB’nin göçmen meselesine bir bütçe yaklaşımıyla değil insani ve güvenlik yaklaşımıyla ele alması gerektiği, Suriye’den gelen göçmenler için verilen 3 milyar Avro ile ülkemiz bir göçmen deposu olarak kullanılmasını mahzurları ifade edilmiştir" dedi.

Dış politikanın sıfırlandığını, Türkiye’nin caydırıcılığının dikkate alınmadığını savunan Vural, "Irak ve Suriye’nin bölünme senaryoları devreye sokulmuştur. Kırmızı çizgimiz olan Irak’ın toprak bütünlüğü bozulmakta Irak’ta bağımsız Kürt devleti için referandum hazırlıkları yapılmaktadır. Kerkük’ün Kuzey Irak’a bağlanma süreci devam etmektedir. PKK terör örgütü için Kuzey Irak bir güvenli bölgedir. Suriye’de meydana gelen gelişmeler maalesef Türkiye’nin milli menfaatlerini ve güvenliğini haleldar etmeye devam etmektedir. Suriye’de rejimin değişmesi için başlatılan süreç, sonuçta bir etnik ve mezhebe dayalı iç savaşa, vekaleten bir savaşa dönmüştür. Suriye politikasının doğurduğu insani dramın en büyük yükünü Türkiye üstlenmektedir. Terör örgütleri Suriye’de hakimiyet alanı oluşturmakta, terörü ülkemize ihraç etmektedirler. Maalesef Ortadoğu’da etnik dengeyi gözeten Türk dış politikası yok olmuştur" ifadelerini kullandı.

"SURİYE TÜRKMENLERİNİN ÇANAKKALE’Sİ, ATEŞ ÇEMBERİNE DÖNDÜ"

Irak ve Suriye’de Türkmenlerin siyasi ve hayati varlığının büyük bir tehdit altında olduğunu dile getiren Vural, Irak’ta Türkmen varlığına yönelik IŞİD, PKK ve peşmerge saldırılarının sistematik bir hal aldığını belirtti. Vural, şöyle devam etti:

"Suriye Türkmenleri’nin Çanakkale’si olarak nitelendirilen, atalarımızın emaneti ve milletimizin kadim vatanının parçası olan Türkmendağı, son günlerde yaşanan gelişmeler üzerine adeta ateş çemberine dönmüştür. Aralıksız devam eden hava saldırılarında özellikle iki günden beri bir artış yaşanırken, diğer yandan İran’ın ve Lübnan Hizbullahı’nın da desteğiyle zalim rejim askerleri neredeyse Türkmen köylerinin tamamını ele geçirmiştir. İnsanlıktan nasibini almamış, kirli zihniyetini yüce dinimizin adıyla gizlemeye çalışan IŞİD terör örgütüne yönelik olduğu ileri sürülen Rus hava saldırılarının en büyük hedefi Suriye Türkmenleri ve Türkmendağı bölgesi olmuştur. İki gün içerisinde bu kahpece saldırılar daha da artmış, Bayır-Bucak’ta bulunan Türkmen köylerine yoğun bir kara harekatı başlatmıştır. Bu kadar yoğun ve amansız şartlar altında tüm imkansızlıklara karşı vatanlarını ve namuslarını savunan Türkmenler modern dünyanın gözleri önünde adeta katledilmişlerdir. Türkmenlerin kontrolünde Türkiye sınırında bulunan Yamadı köyü ve birkaç yerleşim yeri kalmıştır. Tüm bunlar yaşanırken, Ayn-el Arap için sesi yükselen ne sözde aydınlar ne de insan hakları havarilerinden tek ses çıkmamıştır. Soruyorum, nerede bu insan hakları bezirganları?"

"TÜRKMENLER SAHİPSİZ BIRAKILMAMALI"

Kürsülerden hamasi nutuklar ile gaz alma operasyonu yapan iktidarın bir an evvel meselenin ciddiyetini kavramak zorunda olduğunu ifade eden Vural, "Zira milli güvenliğimiz açısından tehlike çanları çalmakta, sınırlarımızı yakıp kavuran yangın ülkemize sıçramak için fırsat kollamaktadır. Türkmendağı’ndan sonra muhtemel hedef Halep ve devamında Hama, Humus gibi Türkmen nüfusun bulunduğu bölgeler olacaktır. Tüm bu bölgelerde Türkmenler yok edilirken güçlenen grup olarak ise bölücü terör örgütünün Suriye ayağı olmaktadır. Irak’ta yaşanan gelişmeler paralelinde güçlenen peşmerge ve ülkemizdeki terör faaliyetleri tüm bunlarla birleştirildiğinde ortaya çıkan tablo vahşetin ta kendisidir. Türkiye’nin ve soydaşlarımızın durumu bu kadar vahim iken iktidarı, küçük siyasi hesaplardan sıyrılarak, akli selim bir devlet politikası yürütmeye davet ediyoruz" diye konuştu.

Vural, Suriye’de bulunan ve ölümle burun buruna olan sivil Türkmenlerin Türkiye’ye göç etmesi halinde barınma, gıda ve sağlık ihtiyaçlarının için acil hazırlık yapılması, Türkmenlerin güvenliklerinin ivedilikle sağlanması gerektiğini söyleyerek, Halep başta olmak üzere mücadele içerisinde olan Türkmenlerin dış devletlere karşı sahipsiz bırakılmaması ve gerekli desteğin sağlanması gerektiğini vurguladı.

Hükümetten gelen "Türkmenlere yönelik saldırıların yakinen takip edildiği" açıklamalarını eleştiren Oktay Vural, "Mesele takipte değil destektedir. Gelinen sonuç yeterli desteğin olmadığını, Türkiye’nin Türkmen varlığını yok etmeye yönelik saldırıları bertaraf etmek için etkin olamadığını da ortaya koymaktadır. Bir stratejik ortağımız ABD PYD ile diğer stratejik ortağımız Rusya hem PYD hem de rejimle beraberdir. Rusya Türkmenlere yönelik saldırıları ile hayati varlıklarını hedef almaktadır. Maalesef Türkiye, PYD’nin bir terör örgütü olduğunu söylemekte ancak yabancı ülkelerin bu terör örgütüne müzahir olmalarını engelleyememektedir. Türkiye’nin caydırıcılığı zayıflamıştır" dedi.

SURİYE GÖRÜŞMELERİ

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın, rejim ve muhalefet arasında yapılacak Suriye görüşmeleri için davetiyelerin yarın gönderileceğini, görüşmelerin ise 29 Ocak’ta başlayacağı açıklamalarını hatırlatan Vural, şunları kaydetti:

"Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bu konudaki açıklamaları da izaha muhtaç durumdadır. Maalesef hala Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu müzakere masasında kimlerin yer aldığını bilmemektedir. Halen PYD’nin yer almamasını temin edememiştir. Böyle bir rezaletle karşı karşıyayız. Sayın Dışişleri Bakanı ’PYD’nin bu görüşmelerde bulunmasını isteyen ülkeler var’ diyor. Sayın Dışişleri Bakanı bu ülkeler hangi ülkelerdir? Gerekli uyarıları yaptınız mı? Anlaşılan o ki PYD’nin bu masada olmaması hususu temin edilmiş değildir. Maaleset Türkiye’yi kimse dinlemiyor, etkisiz bir dış politika. Türkiye’nin dış politikası YPG ve IŞİD terör örgütlerinin arasındaki çekişmelerin yönlendireceği bir acziyete izin verilmemelidir. Unutulmamalıdır ki, Türkmenler sadece insani değil siyasi varlıklarını da tanıyan bir Suriye’de yaşamak istemektedirler. Maalesef bugün aldığımız bir habere göre, masada Türkmenlerden bir temsilci dahi yoktur. Şu rezalete bakınız. Türkiye’nin terör örgütü gördüğü PYD, Cenevre’de bulunmakta ama bu masada Türkmenler dahi yer alamamaktadır. Bu sonuç Türk dış politikasını yürütenlerin etkisiz eleman olduğunu ortaya koymuştur."

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Başkanlık sistemi tartışmalarına değinen Vural, "Ülkemizi bataklığa sokacak otoriter, tek adamcı, oligarşik yapılara karşı milletimizin yegane kalesi Meclis’tir. Ne hazindir ki bataklık dedikleri bu sistem içinde AKP’nin eski Başbakanı, Cumhurbaşkanı olmuştur ve AKP 14 yıldır ülkemizi yönetmektedir. Parlamenter sisteme ’bataklık’ diyenler ülkemizi antidemokratik bir bataklığa sürüklemek isteyenlerdir. Sayın Cumhurbaşkanının, başkanlık sistemine karşı çıkanların milletten çekinenler olduğunu söylemesi de bir garabettir. TBMM milleti temsil etmiyor mu? Sizi Başbakan yapan, Cumhurbaşkanı yapan milli irade değil midir? Başkanlık sistemi olmadan milli irade olamaz mı" diye konuştu.

Başkanlık sistemiyle yürütmenin 4 yıl boyunca millete, milli iradeye hesap vermekten kaçındığını savunan Vural, "TBMM’den neden korkulmaktadır? Devletimizi yönetenler milli iradenin tamamını temsil eden TBMM’ye yani millet iradesine hesap vermelidir. Milletin vekili milli iradenin temsilcisidir. Başkanlık sisteminde atama ile gelen bürokratlar milli iradenin üstünde olamaz. Başkanlık sisteminde yürütme çıkar gruplarının etki alanına girer. Başkanlık sistemi bürokratik oligarşik bir yapılanma ile özerlik sevdasının üst yapısıdır. Türk devlet felsefesi, milli bütünleşme ve milli demokrasi ülküsüne dayanır. Demokrasi milletin, siyasi, kültürel ve iktisadi yönetime katılması, siyasi, kültürel ve iktisadi hakimiyetin millete ait olmasıdır. Demokrasinin kökleşmesi ve gerçek anlamıyla milli egemenliğin tesisi ancak ve ancak böylesine bir yapı içinde mümkün olabilir" ifadelerini kullandı.

MHP’DEN TÜM PARTİLERE ANAYASA ÇAĞRISI

Oktay Vural, MHP’nin parlamenter demokrasi içinde milletin yönetime katılmasının ve yöneticilerinin millete karşı sorumlu olmasının milli bir demokrasiyi güçlendireceği inancında olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sistemler sahip olunan tecrübelerin ışığında güçlenir. Parlamenter demokratik sistemin uygulanmasıyla ilgili sahip olunan tecrübe, uygulama ve birikimleri gözardı ederek, yeni sistem arayışları ile model arama gayretlerinin Anayasa yapım sürecinde önerilmesinin bir ihtiyaçtan kaynaklanmadığı açıktır, ihtiyaçtan doğuran uyguladığınız sistemin bütünlüğü içinde uygulamalardan kaynaklanan sorunları dikkate alarak çözüm bulmak en rasyonel olanıdır. Bu bakımdan parlamenter demokratik sistem içinde çözüm bulmak doğru bir anlayış olarak değerlendirilmeli ve sistemi iyileştirecek önerilen bu çerçevede ele alınması gerekir. Bu bakımdan tüm siyasi partilere samimi çağrımız, bu coğrafyayı vatanlaştıran, devleti ebed müddet anlayışıyla Türkiye Cumhuriyetini kuran iradenin, Türk milletinin temel değerleri ekseninde yükselen, başkanlık sistemi ve parlamenter sistem çekişmesi yerine, ülkemizde büyük tecrübe kazandığımız parlamenter sistemi güçlendiren, daha etkin ve hızlı çalışmasını, denge ve denetim mekanizmalarını ve daha kaliteli bir sistem bütünlüğünü sağlayan bir Anayasa’da uzlaşalım. Bu, MHP’nin samimi çağrısıdır. Bu çerçevede muhtemelen bu hafta çalışmalarına başlayabilecek Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na ve bu komisyonda yer alan üç milletvekilimize başarılar diliyorum."

Google+ WhatsApp