8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Adaletin hâkim olduğu gelişmiş bir toplum için, kadınların etkinlik alanlarının genişletilmesi, eğitim, istihdam, sağlık, siyaset, hukuk vb. alanlarda eşit fırsat ve olanaklardan faydalanabilmeleri büyük önem taşımaktadır. Türkiye; kadınların, çocukların gençlerin ve bütün vatandaşlarının geleceğe umutla baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği insan onuruna yakışır bir yaşam tarzının hüküm sürdüğü mutlu bir ülkeyi hedefliyoruz.

Tarihe baktığımızda da görüyoruz ki ülkemiz gelişmesinde kadınlarımızın büyük katkıları olmuştur.

Bu yüzden, kadının eğitimini, sağlığını, sosyalleşmesini ve üretime katılmasını sağlamak, bunların önündeki engelleri kaldırmak,  aslında hem bireye hem de topluma yapılan en büyük yatırımdır. Elbette sağlık hizmeti ve nitelikli eğitim, itibarlı, güvenli ve onurlu bir yaşam, kamu hizmetlerine ve kaynaklarına eşit erişim, kadın-erkek  her insanın en doğal hakkıdır. Ancak hala ülkemizde, kadın daha doğarken, sosyal yapının önyargılarına muhatap olmakta, eğitimi, sağlığı, istekleri, umutları toplumda ikinci planda tutulmaktadır.

Dahası ekonomik, sosyal, siyasal ve akademik alanda maddi manevi türlü zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.

Bugün kadınların en büyük problemi geçim sıkıntısıdır.

Doğal olarak çalışmak zorunda kalan bilgi birikimini ve tecrübesini üretime dönüştürmek isteyen kadınımız “çalışma hayatı” içinde büyük zorluklar yaşamaktadır ve çoğu zaman değersizleştirilmektedir. Evine gelir getirebilmek için, ağır şartlarda, uygun olmayan zaman ve zeminde, sosyal güvenceden mahrum statüde ve ucuz işgücü olarak çalışmak durumunda kalmaktadır.

Çıkarılan yasalar ve iyileştirmeler olsa da, bu yasaların uygulanmasındaki keyfilik ve denetimsizlik, özel sektör başta olmak üzere bir çok alanda büyük bir mağduriyet oluşturmaktadır. Çalışan kadının şartlarını, eşitlik ilkesinden ziyade adalet ilkesi ile düzenlemek devletin asli vazifesidir. Özellikle düşük ücret ile çalışan kadınların, sorumlu oldukları çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin, devlet tarafından “sosyal devlet” anlayışıyla karşılanması hususunda da gerekli düzenlemelerin yapılması atılacak önemli bir adımdır.

 Başka önemli bir gerçek daha var;

Üreten insan mutludur. Ancak üretimin karşılığı sadece para ile ölçülmemelidir.

“Çalışıp para kazanıyorsa değerlidir.” yargısı, tüm hayatını, ailesi ve çocuklarına adayan ve  bunu tercih eden “ev hanımı” nı değersizleştirmektedir. Hâlbuki ki her kadın evinde, çalışma alanında ülkesine büyük katkılar sunmaktadır.

Kadın, yaratılışı gereği annelik vasfı ile toplumu oluşturan en önemli unsurdur. Bu nedenle kıymetli ve önemli sorumlulukları vardır. İlk mürebbiyedir. Yapıcı, onarıcı, toparlayıcı ve koruyucu özellikleri ile ailenin bel kemiğidir. Bu yüzden geleceğimizi şekillendiren ve evde ağır işçi olarak çalışan kadınların, ev hanımlarının, “özlük haklarının verilmesi” için yapılacak düzenlemeler 

BİR LÜTUF DEĞİL, EN DOĞAL HAKKIN TESLİMİDİR.

Varlık gösterdiği her alanda umut olan, hayatı yenileyen “tüm kadınlarımızı” taktirle karşılıyor, Türkiye’ye kattığı değerle iftihar ediyoruz.

Bu süreçte biliyoruz ki, kadınlarımızın cesareti, dirayeti ve fedakarlığı ile ülkemizin aşamayacağı engel yoktur.

..Ve biliyoruz ki, kadınların değer katmadığı hayat, siyaset, ekonomi, sivil toplum eksik kalacaktır.

Google+ WhatsApp