MB BAŞKANI KAVCIOĞLU: REZERVLERİMİZ 115-120 MİLYAR DOLAR SEVİYELERİNE ULAŞTI
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, "Rezervlerdeki iyileşmeler öngörülerimizle uyumlu seyretmektedir. Rezervlerimiz 85-90 milyar dolar seviyelerinden yaklaşık 30 milyar doları aşarak, 115-120 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır" dedi.
Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu, Ankara'da düzenlenen 'Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Ekonomi Toplantısı'na katılarak, 'Türkiye'de Makroekonomik Görünüm ve Para Politikası' başlıklı sunum yaptı. Kavcıoğlu, Avrupa Birliği'nin (AB), Türkiye’nin en önemli ticaret ve yatırım ortaklarının başında geldiğini belirterek, yabancı ziyaretçilerin önemli bölümünün AB ülkelerinden olduğunu söyledi. Kavcıoğlu, dünya genelinde aşılamanın hızlanmasının küresel ekonomide toparlanma sürecini desteklediğini kaydederek, "Dünya ekonomisine baktığımızda hizmetler sektörü imalat sanayine kıyasla salgına bağlı kısıtlamalardan daha fazla etkilenmiştir. Salgın döneminde ülkeler doğrudan kamu harcamaları, diğer finansal destekler ve teşviklerle ekonomilerini desteklediler. Türkiye aşılama programlarında ilerleme kaydeden ve salgını kontrol altına almakta daha başarılı olan ekonomiler arasında yer almaktadır. Bu durum üretim, yatırım ve istihdama olumlu yansımıştır" diye konuştu.
'DIŞ BORÇ 25,7 MİLYAR DOLAR AZALDI'
Kavcıoğlu, gelişmekte olan ekonomilerle karşılaştırıldığında Türkiye ekonomisinde enflasyon, rezervler ve risk primi konularında iyileşme alanı olduğunu gördüklerini belirtip, şöyle konuştu:
"Türkiye emsal ülkelere göre daha erken ve güçlü gerçekleştirdiği parasal ve sıkılaştırmanın sonucu 2021 yılı başından bu yana belirgin reel faiz veren nadir ülkelerin başında gelmektedir. Cari dengedeki iyileşmeye ek olarak enflasyon ve rezerv birikimi konusundaki çabalarımızda aşama kaydettikçe borçlanma maliyetlerini etkileyen risk primindeki iyileşme süreci devam etmektedir. Borç istatistiklerinin derlenmesine yönelik son çalışmalarımızın etkileriyle mayıs 2021 itibarıyla kısa vadeli dış borç 25,7 milyar dolar azalarak 144,9 milyar dolardan 119,2 milyar dolara düşmüştür. Bu durum dış borç göstergelerine de olumlu yansıyacaktır. Salgının olumsuz etkileri nedeniyle birçok ülkede borçluluk oranlarında artışlar meydana gelmiştir. Küresel olarak 289 trilyon dolara ulaşan borç dünya gelirinin yüzde 360'ını aşmıştır. Bu kapsamda ekonomideki farklı kesimlerin borçluluk durumuna baktığımızda kamu ve hane halkı borçluluğunda gelişmiş ülkelerin oldukça yüksek borç yükü olduğunu görmekteyiz. Türkiye borçluluk anlamında gelişmiş ülkelerde tüm kategorilerde belirli bir şekilde olumlu olarak ayrışmaktadır. Reel sektörde ise daha yüksek oranları görüyoruz. Reel sektörün borçlu olması salt olumsuz bir durum değildir. Kaldı ki reel kesimin borç çevirme oranı oldukça yüksektir."
'AŞILAMA OLUMLU ETKİLEMEKTEDİR'
Kavcıoğlu, vaka sayılarının yeniden artmasına neden olan virüs varyantlarının salgının seyri konusundaki belirsizliğin sürmesine yol açtığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Birçok ülkede yeni bir salgın dalgası yaşanıyor; ancak Türkiye iyi performans göstermektedir. Vaka sayıları nispeten düşük ülkeler arasında yer alıyor. Tüm merkez bankaları gibi salgının seyrine dair gelişmeleri ve küresel ekonomiye etkilerini yakından izliyoruz. Türkiye aşılama konusunda çok başarılı bir performans sergiliyor. Yapılan aşı miktarı 99 milyonu geçmiş ve 50 milyon kişi en az bir kez aşılanmış durumda. Aşılamadaki bu performansın da katkısıyla son dönemde artışa rağmen vaka sayıları görece düşük seyrediyor. Toplum genelinde aşılamanın yaygınlaşması iktisadi faaliyet ve cari dengeyi olumlu bir şekilde etkilemektedir."
'TÜRKİYE OECD ÜLKELERİ İÇİNDE BÜYÜMÜMEDE 2'NCİ OLDU'
Kavcıoğlu, yılın ikinci çeyreğinde Türkiye'nin büyüme performansı olarak birçok ülkeyi geride bıraktığını belirterek, "Yılın ikinci çeyreğinde büyüme performansımızın birçok ülkeyi geride bıraktığını OECD ülkeleri içerisinde Birleşik Krallık'ın ardından en yüksek büyümeyi kaydeden ikinci ülke olduğumuzu söyleyelim. Yıllık büyümede tüketim ve makine teçhizatlarının sürükleyici olduğu göze çarpmaktadır. Hizmetler ve turizm sektörlerindeki toparlanma 3'üncü çeyrekte talep kompozisyonunda mal ve hizmet ayrımında dengelemeyi sağlıyor. Sektörel güven endekslerine baktığımızda son aylarda özellikle hizmetler ve perakende sektörlerinde kayda değer bir iyileşme görülüyor" dedi.
'FAİZ ORANLARINDAKİ YÜKSEKLİK KREDİYE ERİŞİMİ SINIRLANDIRIYOR'
Kavcıoğlu, kredi faiz oranlarındaki yüksekliğe de dikkat çekerek, "Önümüzdeki dönemde makro göstergelerdeki iyileşmeler devam ettikçe cari işlemler ve enflasyon görünümünün iyileşmesiyle risk primi düştükçe ve oynaklık azaldıkça kredi kanalının etkin şekilde çalışarak, yatırım iştahına ilişkin olumlu görünüme istikrar kazandıracağını düşünüyoruz. Krediye erişimde belirgin bir sorun gözükmemekle birlikte kredi faiz oranlarındaki yükseklik krediye erişimi sınırlandırmaktadır. Kredilerin gittikçe daha fazla oranda yatırım işletme sermayesi ve stok artırımı için talep edildiğini, borç çevirmek için olan talebin ise giderek azaldığını yakından gözlemliyoruz. Yüksek frekanslı veriler iş gücü piyasasında toparlanmaya işaret etmektedir. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde ekonomimiz salgın başta olmak üzere çok farklı şoklara maruz kaldı. Merkez Bankası olarak bu şokların kalıcı etkilerini sınırlayıcı iç ve dış dengeyi gözeten nihai olarak fiyat istikrarını öncelikleyen bir para politikası duruşunu benimsedik" diye konuştu.
'ENFLASYONUN DÜŞÜŞ EĞİLİMİNE GİRECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ'
Kavcıoğlu, geçen hafta ağustos ayı enflasyon rakamlarının açıklandığını anımsatarak, "Yıllık enflasyon 0.30 puan artarak yüzde 19.25 olarak gerçekleşti. Ağustos ayında yıllık enflasyon gıda grubunda oldukça belirgin artarken hizmet grubunda sınırlı bir miktar yükseldi. Diğer ana gruplarda ise geriledi. Üretici enflasyonu ise yükselişine devam etti. Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz. Gıda dışı enflasyonun yılın geri kalanında da manşet enflasyonun altında kalmaya devam etmesini bekliyoruz" dedi.
'GIDA FİYATLARI YÜKSELİŞTE'
Kavcıoğlu, gıda fiyatlarına özel olarak değinmek istediğini vurgulayıp, "Olumsuz hava koşulları, kuraklık, bazı ülkelerde gıda ihracatına yönelik özel kısıtlamalar ve stok artışına bağlı olarak küresel bir artış gözlemliyoruz. Türkiye'de de gıda fiyatları yükselişte. Temmuz ve ağustos aylarında gıda fiyatları enflasyonu belirgin olarak yüksek seyretti. Enflasyon dinamikleri açısından diğer önemli konu ise ÜFE- TÜFE enflasyon farkıdır. Ülkemizde olduğu gibi üretici fiyatları yüksek seyrediyor. Tüketici fiyatlarındaki artış ise daha sınırlı kalmaktadır. Böylece üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark son dönemde birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede uzun dönem ortalamasının oldukça üzerinde seyretmektedir. Salgının getirdiği arz ve talep şokları neticesinde ortaya çıkan fiyat hareketlerinin geçiciliğine dair analizlerimizin bulunduğunu paylaşmak istiyorum" diye konuştu.
'EKONOMİK VE SOSYAL NORMALLEŞME'
Kavcıoğlu, son dönemde belirli ürünlerdeki fiyat artışlarının tarihsel ortalamaların çok üzerine çıktığını kaydederek, "Enflasyona en çok katkı yapan ürünlere baktığımızda ağustos ayındaki yıllık fiyat artışlarının son 10 yıldaki ortalama fiyat artışlarının 3-4 katını aşabildiğini görüyoruz. Bu durumun bir sebebi biraz önce de değindiğim gibi salgına bağlı olarak yaşanan artışlar ve arz kısıtları gibi gelişmeler olsa da bu unsurlar tek başına bazı ürünlerdeki fiyat artışlarını açıklamakta yeterli olmayabiliyor. Özellikle salgından olumsuz etkilenen ve salgından sonra talebin canlı olduğu sektörlerde fiyatlarda daha yüksek artışlar gözlemleniyor. Ortaya çıkan bu fiyatlama davranışlarının ekonomik ve sosyal normalleşme hız kazandıkça önümüzdeki dönemde yeniden salgın öncesi haline yakınlaşacağını değerlendiriyoruz" dedi.
'REZERVLERİMİZ 115-120 MİLYAR DOLAR SEVİYELERİNE ULAŞMIŞTIR'
MB Başkanı Kavcıoğlu, döviz rezervlerindeki gelişmelere de değinerek, şunları söyledi:
"Rezervlerdeki iyileşmeler öngörülerimizle uyumlu seyretmektedir. Rezervlerimiz 85-90 milyar dolar seviyelerinden yaklaşık 30 milyar doları aşarak 115-120 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. Ülkemizde fiyatlar genel seviyesinde sağlanacak istikrar, ülke risk primindeki düşüş, ters para ikamesinin ivmelenmesi, döviz rezervlerinin yüksek artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makro ekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşturulmuş olacaktır."