Gelengi nüfusunun azalması ERÜ’yü harekete geçirdi
Sevimli ve aktif doğasıyla Erciyes Üniversitesi (ERÜ) kampüsünün simgesi haline gelen gelengilerin, son yıllarda popülasyonunda azalma kaydedildi. ERÜ Rektörlüğü bünyesindeki Gelengi İzleme Komitesi tarafından yapılan incelemeler neticesinde gelengi popülasyonunda azalmaya neden olan muhtemel faktörler ortaya konularak çözüm önerileri sunuldu.
Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) yayınladığı son raporuna göre,dünya gezegeninde insanlık tarihinin yaşadığı zaman diliminde ilk kez 1 milyon canlı tür yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Rapora göre, biyoçeşitlik kaybının en büyük nedenleri iklim değişikliği, tüketici tercihleri, kentleşme, demografinin değişmesi, arazi kullanımında değişiklikler, su kirliliği, ağaç kesimi, madencilik, aşırı avlanma ve yerleşim alanlarının genişlemesi gibi faktörler olarak sıralanıyor. Sevimli ve aktif doğasıyla Erciyes Üniversitesi kampüsünün simgesi haline gelen gelengilerin, son yıllarda popülasyonunda azalma kaydedildi. Erciyes Üniversitesi Kampüsünde çok sayıda yuvası bulunan Anadolu sincabı olarak da bilenen gelengilerin popülasyonunda azalma ERÜ’yü alarma geçirdi. Geçtiğimiz hafta yapılan toplantıda alanında uzman bilim insanlarının yer aldığı Gelengi İzleme Komitesi tarafından yapılan incelemeler neticesinde gelengi popülasyonunda azalmaya neden olan muhtemel faktörler ve çözüm önerileri raporlandı.
Azalmaya neden olan muhtemel faktörler
Raporda, küresel ısınma, iklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklık ve vejetasyon zayıflığına bağlı olarak beslenme yetersizliği nedeniyle gelengi nüfusunun zarar gördüğü vurgulanarak kampüs alanı dışında varlığını sürdüren gelengi popülasyondaki azalmada, hastalıklara ve enfeksiyonlara neden olan mikroorganizmalar olan patojenlerin yarattığı enfeksiyonların da etkili olabileceği ifadesi yer aldı. Araştırmada yer alan bulgular, yanlış şehirleşme ve yapılaşmaların getirdiği ağır yük ve komplikasyonlar, Covid-19 pandemi sürecinde sokağa bırakılan kedi ve köpek sayısındaki dikkat çekici artış, 2022 yılı bahar mevsiminin yağışlı ve soğuk geçmesine bağlı olarak gelengi popülasyonunda yavru gelişiminin olumsuz etkilenmesi, mevsim kaymasının yarattığı muhtemel biyolojik saat dalgalanmalarının gelengilerin üreme periyotlarını olumsuz etkilemesi, rekreasyon ve peyzaj çalışma alanlarının artmasının negatif etkisini ortaya koydu. Rapora göre, besin zincirinde en dezavantajlı grubu oluşturan canlılardan biri olan gelengilerin, onları avlamak veya besin olarak kullanmak için gelengi popülasyonuna yönelik avlanma davranışları sergileyebilen kuş, tilki, yılan, evcil kedi ve köpeklerin gelengi popülasyonu üzerine direkt olumsuz etkileri olduğu kaydedildi. Uygulanan sulama ve biçme programlarının gelengi popülasyonu üzerinde negatif etkisi, kampüs ekosisteminde çim ekim alanlarının gelengilerin temel besin tercihi diğer tohumlu doğal bitkiler aleyhine genişlemesi, popülasyon dinamiğini negatif etkileyen diğer faktörler olarak sıralandı.
Çözüm Önerileri
Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH), Paris Anlaşması ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi gibi uluslararası yol haritaları, doğanın yaşam örgüsünün ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında büyük rol oynuyor. ERÜ Gelengi İzleme Komitesi tarafından gelengi popülasyonunda sürdürülebilir bir gelecek için önerilerde bulunuldu. Raporda çözüm önerileri kapsamında şu ifadeler yer aldı: “Kampüs ekosisteminde sulama rejiminin gece saatlerine programlanması, yapılacak olan ilave peyzaj çalışmalarında yeni çim alanlarının oluşturulmaması, mevcut step-bozkır özelliğindeki alanlarda tohumlu bitkilerin bulunduğu bitki örtüsünü gelengi popülasyonunun geleceğini garanti altına alacak şekilde korunması, haziran ayı gün dönümünü takiben ekim ayına kadar kampüs ekosisteminde yer alan tohumlu bitkilerin, tohum tutma dönemlerinde ve takiben gelengilerin beslenme ve kış uykusu periyoduna girene kadar biçilmemesi, halihazırda mevcut kolonilerin yaşam alanların tespitinin yapılması, mevcut aktif gelengi yuva sayıları temelinde popülasyon büyüklüğünün belirlenmesi, tespit edilmiş bu alanların yönlendirici tabelalar ve uyarıcı levhalar ile işaretlenmesi ve bu alanlarda tespit edilen yuvaların yakınlarına arpa, buğday, yulaf, mısır gibi tane yemlerin bırakılması.”
“Yeni nesil projeler geliştirilmeli”
Resmi kurumları ve sivil toplum örgütlerini de işbirliğine davet eden raporun devamında şu tavsiyelerde bulunuldu: “Kampüs ekosisteminde gelengi kolonilerinin bulunduğu üreme ve beslenme alanlarına gelişigüzel moloz, harfiyat, çöp gibi atıkların dökülmemesi.Doğa Koruma Milli Parklar ile işbirliği kapsamında kampüs ekosisteminde mevcut kolonilerin güçlendirilmesi ve popülasyonun artırılması için yakın bölgelerden gelengi kolonilerinin transferlerinin yapılması. Belediyeler ile sıkı işbirliği yapılarak kampüs içerisinde bulunan sahipsiz hayvanların sahiplendirilme yoluna gidilmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uygun, kampüs ekosistemini güçlendirmeye yönelik ekolojik projelerin öncelikli proje kapsamında değerlendirilmesi. Bu kapsamda özellikle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile yüksek işbirliği koordinasyonu içerisinde model olabilme karakteristiğine sahip, üremede ileri suni tohumlama teknolojisi kullanımı gibi yeni nesil projeler geliştirilmelidir.”