Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi’nde
“Batı, İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini tahkim etmek istiyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “Batı dünyası, İslam karşıtlığı üzerinden kendi ideolojisini, kendi hayat biçimini tahkim etmek istiyor. Modern insanın buhranlarına cevap verebilecek yegâne din olan İslam, proje mahsulü teröristler üzerinden yaftalanmaya, lekelenmeye çalışılıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilki düzenlenen Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi’ne katıldı. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonunda 100’ü aşkın ülkeden yaklaşık 250 Müslüman dini lider, temsilci, âlim, akademisyen ve yazarın iştirakiyle gerçekleşen zirvede; TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede bir konuşma yaptı.
“ZİRVE, İSLAM ÜMMETİNİN SORUNLARININ ÇÖZÜLMESİNE VE İŞ BİRLİĞİ POTANSİYELİNE İMKÂN SAĞLAYACAK”
Zirvenin, İslam ümmetinin sorunlarının müzakere edilmesine, sıkıntılarının çözülmesine ve iş birliği potansiyelinin keşfine imkân sağlayacağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin katılımcılar arasında dostluğun, dayanışma ve muhabbetin güçlenmesine de vesile olacağını söyledi.
Meselelerin ve problemlerle ilgili çözüm yollarının tespit edilmesinin önemli olduğunu; ancak alınan kararların uygulamaya geçirilmediği takdirde verilen emeklerin harcanan mesainin eksik ve yarım kalacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede varılacak kararların önümüzdeki dönemde mutlaka hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Zirveye katılanların renkleri, dilleri, kültürleri ayrı olsa da; aynı dine, aynı Peygambere ve aynı mukaddes kitaba tabi olduğuna, bu gerçeğin Kur’an’da mealen “müminler ancak kardeştirler” ayetiyle ifade edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizde ayrım yok; ama ayrım var mı? Ne yazık ki var. İşte bunu şu anda son dönemde özellikle de İslam dünyasının belli bölgelerinde acımasızca yaşıyoruz” diye ekledi. Aynı ayetin devamında, hukukun bir gereği olarak, “öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin” emrinin geldiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu emrin Müslümanlara kardeş olduklarının hatırlatılmasından hemen sonra, arabuluculuk vazifesini verdiğini de dile getirdi.
“MÜMİN, KARDEŞLERİ VE KOMŞULARI ARASINDAKİ SIKINTILARA ÇÖZÜM ARAMAKLA MÜKELLEFTİR”
Hayatın doğal akışı içerisinde Müslümanların arasında ayrılıkların, anlaşmazlıkların, kimi zaman dargınlıkların, hatta kavga ve çatışmaların olmasının kaçınılmaz hâle geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dinimiz İslam barış dini; insanın dünya imtihanının bir parçası olan bu durumu görmezden gelmek yerine, sorunun çözüm yollarını göstermiştir. İslam’da kardeşlik hukuku mümin kardeşine destek olmak yanında, sıkıntılarına taraf olmayı, müdahil olmayı da gerektirir. Bir mümin içinde yaşadığı toplumdan kendisini kesinlikle bir defa bertaraf edemez, kendisini oradan tecrit edemez. Bir mümin hangi saikle olursa olsun neme lazımcılığa, boş vermişliğe asla tevessül edemez. Mümin aktif olmakla, kardeşleri, komşuları, arkadaşları arasındaki sıkıntılara çözüm aramakla mükelleftir.”
Müslümanların aralarındaki meseleleri ve çatışmaları kendilerinin çözmediğine ve bunların İslam’ın dışındakiler tarafından çözüldüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onlara kaldığı zaman da ne oluyor? İşte varil bombaları yağmaya başlıyor. Adını da koyuyorlar, bunun adı zaman zaman kimyasal silah oluyor, zaman zaman konvansiyonel silah oluyor” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında, “Neticesi ölüm olduktan sonra sebebi hangi silah olursa olsun bu suçtur. Ama bakın buna buradan yanaşmıyorlar. Şu anda kimyasal silahlarla Ortadoğu’da bin kişi ölmüşse, konvansiyonel silahlarla yüzbinler öldürüldü, yüzbinler. Hiç bunu konuşmuyorlar, dile getirdikleri hep bu” değerlendirmesinde bulundu.
“İSLAM, PROJE MAHSULÜ TERÖRİSTLER ÜZERİNDEN LEKELENMEYE ÇALIŞILIYOR”
11 Eylül terör saldırılarından bu yana Müslümanların çok taraflı, çok katmanlı bir saldırı dalgasıyla yüzleştiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eli kanlı çeteler üzerinden istikbalimizin karartılmaya çalışıldığını, hak ve hürriyetlerimizin gasp edilmek istendiğini görüyoruz. İşte DEAŞ, Boko Haram, Eşşebab, FETÖ gibi katil sürülerinin terör eylemleri bize zarar vermesinin yanında, İslam karşıtı çevrelere dört gözle bekledikleri fırsatı da veriyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu örgütlerin hunharca katlettiği veya hayatını kararttığı Müslümanların masumiyeti görmezden gelindiği gibi, işlenen vahşi cinayetlerin faturası da dinimize ve müminlere kesiliyor. Birçok Batı ülkesi de kendi iç sorunlarını perdelemek için adeta bu ateşe benzin döküyor; çok temizler ya. Ahlaksızlığın daniskası onlarda, katliamların daniskasını onlar yaptılar. Utanmadan, sıkılmadan buradan kalkıp fatura kesiyorlar; durun bakalım. Geçen bir tanesine söyledim telefonda, ‘Cezayir’de 5 milyon insanı katletmediniz mi? Önce bunun hesabını verin. 5 milyon insanı siz Cezayir’de katlettiniz, şimdi kalkıyorsun Suriye’yle ilgili bana akıl veriyorsun’ dedim. ‘Sadece orada mı? Libya’da yaptınız, Ruanda’da yaptınız, buralardaki insanları katlettiniz, bunun hesabını verdiniz mi?’ Hayır, vermediler ve vermeyecekler de.”
Bugün demokrasi ve hukuk havariliği yapan birçok devlette Müslümanlara ve mültecilere yönelik saldırıların sıradan hâle geldiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa’da Müslümanların iş yerlerine, evlerine ve ibadethanelerine hemen her gün ırkçı ve faşist gruplarca saldırıldığını, Fransa’da Müslüman kadınların sırf başörtüsü taktıkları için sokakta, çarşıda, iş yerlerinde tacize uğradığını hatırlattı.
Sadece Müslüman oldukları için, Arakan’da insanların katledilip yurtlarından kovulduğunu, Türkistan, Sri Lanka, Orta Afrika ülkeleri başta olmak üzere birçok yerde etnik ve dini kimliğinden dolayı Müslümanların şiddet gördüğünü de ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, misyonerler tarafından din değiştirilmeye zorlanan, evlatları kendilerinden koparılan on milyonlarca Müslümanın olduğunu da sözlerine ekledi.
Proje sahipleri tarafından Müslüman gençlerin çekilmek istendiği pasifizm veya şiddet ikilemine düşülmemesi konusunda da uyaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne haklarımızdan vazgeçeceğiz, ne toplumdan kopacağız, ne de meydanı hukuk ve ahlak tanımazlara bırakacağız. Meşruiyetten sapmadan, elimizdeki tüm imkânlarla haklarımızı korumanın mücadelesini vereceğiz. Tecrübelerimizden istifade edecek, kendimizi her konuda geliştirecek siyaset, eğitim-öğretim, ticaret ve kültür alanında söz sahibi, etki sahibi olmanın yollarını arayacağız” açıklamasında bulundu.
“KUDÜS’ÜN HAKKINI CANIMIZ PAHASINA SAVUNMAK ZORUNDAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Müslüman kimselerin, İslam ümmetinin bir ferdi olarak kendisi, ailesi ve komşularının yanı sıra, milyarlarca kardeşinin de mesuliyetini taşıdığını hatırlattı ve konuşmasını şöyle devam etti: “Bizler Suriyeli mazlumların, açlıktan ve hastalıktan kırılan Yemenli çocukların, Filistinli yetimlerin hepsinin hukukunu da korumakla mükellefiz. Bizler İslam ümmetinin haremi ismeti, namusu, gözbebeği olan Kudüs’ün hakkını canımız pahasına savunmak zorundayız. Kendi sorunlarımızla ilgilenirken kardeşlerimizin sıkıntılarına bigâne kalamayız. Müslümanların kanı, canı ve hayatı söz konusu olduğunda sergilenen çifte standart karşısında bizim sahada olmamız gerekiyor. Batılı güçlerin işin ucu çıkarlarına dokununca neler yaptıklarını, ortalığı nasıl ayağa kaldırdıklarını hepimiz görüyoruz. Mesele petrol, altın, elmas, pazar payı olunca, bu ülkelerin adeta kan kokusu almış köpek balığı gibi binlerce kilometre öteden koşup geldiklerini de biz çok iyi biliyoruz. Ama aynı ülkelerin Filistin’deki katliamlara, Arakan’daki soykırıma, komşumuz Suriye’de yüzbinlerce masumun hayatına mal olan zulme nasıl sırtlarını döndüklerinin de gayet iyi farkındayız; kimse kimseyi uyutmaya kalkmasın.”
“TERÖR ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELEMİZDE, DOST VE MÜTTEFİK ÜLKELERİN RİYAKÂRLIĞIYLA KARŞILAŞTIK”
Sorunun, sadece Müslümanların feryatlarına kulak tıkama olmadığının, asıl meselenin; bu ülkelerin, insani krizleri, çatışma ve iç savaşları engellemek yerine fırsata çevirme gayreti içinde bulunmasının olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asıl mesele, DEAŞ meselesiyle bir ülkenin kaynaklarına çökme, bunun için yeni terör örgütlerini palazlandırma düşüncesidir” vurgusunda bulundu.
Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesinde dost ve müttefik ülkelerin riyakârlığıyla karşılaştıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “34 yıldır yaklaşık 50 bin insanımızı katleden PKK’ya karşı yürüttüğümüz o mücadelede yaptığımız fedakârlıklar, aynı şekilde örgütün harf oyunlarına kurban edilmeye çalışılıyor. Buna karşılık, aynı çevreler İsrail’in, Gazze sınırında katlettiği gençler karşısında tek bir kelime dahi etmiyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Meşru mücadelemiz sebebiyle bizi kıyasıya eleştirenler, Filistinlilerin kameraların önünde kurşuna dizilmesine ses çıkarmıyor. Ülkemizi kimi hırsızlık, kimi gasp, kimi terör suçundan hapse atılan sözde gazeteciler üzerinden suçlayanlar, tek suçu İsrail’in katliamlarını belgelemek olan gazetecilerin infaz edilmesine adeta alkış tutuyorlar. İslam ülkelerini azınlık hakları konusunda sıkıştıranlar, birçok Afrika ve Asya ülkesinde Müslümanlar azınlıklara yönelik etnik temizlik faaliyetlerini görmüyorlar.”
“KARDEŞLİĞİMİZ NE KADAR KAVİ İSE MÜSLÜMANLIĞIMIZ DA O KADAR MUHKEMDİR”
Bu riyakârlıkların Müslümanları haklı mücadelesinden alıkoymasına izin verilmemesi gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yolculukta en büyük kuvvet kaynağımız şu kardeşliğimizdir. Kardeşliğimiz ne kadar kavi ise Müslümanlığımız da o kadar muhkemdir. Müslümanlar emrolundukları gibi olurlarsa, Allah’ın inayetiyle önlerinde durabilecek hiçbir fani güç yoktur. Kalpleri bir, hedefleri bir, inançları, umut ve sevdaları bir olan topluluğun aşamayacağı engel yoktur” dedi.
Konuşmasının sonunda, katılımcılardan ülkelerine ve topluluklarına selamlarını ve kardeşlik mesajlarını götürmelerini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah kardeşliğimizi daim kılsın, muhabbetimizi ebedi kılsın” temennisiyle sözlerini tamamladı.