Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib’de Türk askerine yapılan saldırıyla ilgili "Misliyle belalarını buldular; ama yetmez daha devam edecek. Çünkü bunlar bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde konuştu. Erdoğan, Suriye rejiminin saldırısında şehit olan Mehmetçiklere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek, "Yarınki grup toplantımızda Suriye meselesini ve bundan sonra atacağımız adımları paylaşacağım. Nitekim dün yapmış olduğumuz üst düzey toplantıda gerekli karşı cevapları, en üst düzeyde Suriye tarafına verdik. Rejim ciddi manada, özellikle İdlib'de misliyle belalarını buldular; ama yetmez daha devam edecek. Çünkü bunlar bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler ve bu adımları da yarın kamuoyu ile paylaşacağım" dedi.
'BU MİLLETİN TERAZİSİ ÇOK HASSASTIR'
Erdoğan, bugün ahlak ve ekonominin birbirinden ayrı telakki edildiği bir dünyada yaşadıklarını ifade ederek, "Dünyanın yaşadığı birçok buhranın temelinde bu sorunlu zihniyet vardır. Daha fazla kazanmaya, hırsa, açgözlülüğe, acımasız bir rekabete dayanan bu düzen esasında insanlığın tamamını tehdit ediyor. Oysa bizler kalkınma, büyüme, zenginleşme yolunda insani değerlere daha çok sahip çıkmayı, ahlakı, maneviyatı, vefayı, diğergamlığı, cömertliği esas alan bir medeniyete sahibiz. Bu medeniyet 'kapını, keseni, sofranı açık tut, elini, dilini, belini bağlı tut' düsturunu benimseyen Ahilerin elinde şekillenmiştir. Çıraklarına 'dağıtan değil, toparlayan, yıkan değil, yapan ol' diye nasihat eden bu ustaları anlamayan, milletimizin hiçbir hassasiyetini anlayamaz. Ahi Evranların rahle-i tedrisinden geçmiş olan bu milletin terazisi çok hassastır. Değerlerine itibar etmeyene asla itibar etmez" diye konuştu.
'KÜLTÜREL BİR SOYKIRIM YAŞADIK'
Türkiye'nin, elindeki bu değerlerin kıymetini uzun yıllar boyunca bilemediğini vurgulayan Erdoğan, tek parti döneminde yapılan uygulamaları eleştirdi. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bir dönem çağdaşlaşma adına milletimizin ruh kökü ile bağını koparmaya yönelik pek çok girişim yaşadık, tabiri caizse kültürel bir soykırım yaşadık. Tek parti yıllarında kültür hayatımızı esir alan anlayış, 'çağdışı' yaftası vurduğu kadim değerlerimizi bu topraklardan söküp atmak için her yolu denedi. Musikiden mimariye, edebiyatımızdan geleneksel sanatlarımıza kadar bizi köklerimize bağlayan ne varsa dışlandı görmezden gelindi, izleri silinmeye çalışıldı. Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü 'gerilik' emaresi olarak gören bu kültürel faşizm en büyük darbeyi Türkiye’nin kültür ve sanat hayatına vurdu. Ülkemizde uzun yıllar sinemadan tiyatroya birçok alanda başarıdan, kaliteden veya estetikten ziyade ideolojik aidiyet ödüllendirilmiştir. Sanatçılar ortaya koydukları ürünlerden daha çok siyasi görüşlerine göre baş tacı edilmiş ya da yok sayılmıştır. Çoğu zaman hiçbir sanat değeri olmayan eserler yüceltilirken, milletin bağrından çıkmış sanatçıların özgün eserleri kasıtlı bir şekilde geri plana itilmiştir. Bu ülkede minyatür, ebru, tezhip gibi tamamen bize ait sanatlar yıllarca perde arkasında tutulmuş, gündeme dahi getirilmemiştir."
'KOMPLEKSLİ ZİHNİYET, ONARILMAZ YARALAR AÇTI'
Erdoğan, Türk müziğinin 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı, 'türküleriniz tezek kokuyor' denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadıklarını hatırlatarak, "Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından Neşet Ertaş, en verimli döneminde elitist sanat anlayışının kurbanı oldu. Aşık Veysel gibi büyük bir usta dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır. Edebiyatımızın burçlarından merhum Necip Fazıl, boynunda mahkumiyet kararıyla bu dünyadan ebedi aleme göç etmiştir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif’in cenazesini Beyazıt Camii’nden devlet erkanı değil, bu ülkenin vefalı gençleri kaldırmıştır. Nazım Hikmet’i 12 yıl hapiste çürütenler, Sabahattin Ali’yi katledenler de yine tek parti döneminin jakobenleridir. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye’nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır. Ne zaman ülkemiz bu zihniyetin esaretinden kurtuldu, işte o zaman halkın sanatçıları hak ettikleri ilgiyi, desteği ve hürmeti görmeye başladı" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE VESAYET ZİNCİRLERİNİ ARTIK KIRMIŞTIR'
Erdoğan, son 17 yıldır kültür ve sanat hayatında yaşanan zenginleşmenin sebebinin bu değişimden ileri geldiğini belirterek, "Türkiye sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil, kültür, sanat ve edebiyat alanında da vesayet zincirlerini artık kırmıştır. Şiirleri, kitapları, müzikleri yasaklayan bir ülkeden, şairleri, edebiyatçıları arasında ayrım yapmayan, sanatçılarını ötekileştirmeyen, asırlara sari zengin kültür mirasına sahip çıkan yepyeni bir Türkiye’ye kavuştu. İnşallah bir daha asla milletimizin üzerine vesayet gölgesi düşürmeyecek, kuşatıcı kucaklayıcı tavrımızı devam ettireceğiz. Mevlana’dan Yunus’a, Fuzuli’den Şeyh Galip’e Osman Hamdi Bey’den İbrahim Çallı’ya ve Fikret Mualla’ya kadar tefekkürle, tezekkülle, incelikle yoğrulmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bize zengin bir kültür mirası bırakan bu değerlerimizin her biri milletimizi millet kılan kültür köprüsünün olmazsa olmaz birer parçasıdır" diye konuştu.
ÖDÜLLERİ VERDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle layık görülen yaşayan insan hazinelerine ödüllerini, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile birlikte takdim etti. Çini Sanatı ustası Hamza Üstünkaya ödülünü almaya torunu Nisa Öztuğcu ile birlikte geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Nisa’ya mikrofon uzatırken, küçük kız İstiklal Marşı’nın birkaç dizesini okuyarak büyük alkış aldı. Erdoğan da, "Aslında 10 kıtayı da biliyor" dedi. Telkâri ustası Subhi Hindi Yerli’ye ödül verirken Erdoğan, "Telkarinin geçmişi nereye dayanıyor?" diye sordu. Yerli de "Milattan önce 3 bin yıla dayanıyor" yanıtını verip Mardin’de yapıldığını söyleyince, Erdoğan "Trabzon’da da var" diye ekledi. Yerli, "Mardin’de başladı" diye yanıtlayınca Cumhurbaşkanı "Tamam kabul ettik" dedi. Merhume Ümmü Balyemez adına ödülü alan oğlu Ümit ise, "Size çok selam söylemimi ve dokuduğu son kilimi elimle teslim etmemi bana vasiyet etmişti. Şu an bunu yerine getirmenin gururu ve mutluluğu içerisindeyim" diyerek Cumhurbaşkanına kilimi hediye etti.