BİR GÜN ÖZGÜR BASIN HERKESE LAZIM OLACAKTIR
Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veli Altınkaya, basından sansürün kaldırılışının 112. yılı nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Altınkaya, ‘Özgür ve güçlü basın bir gün gelecek herkese daha fazla lazım olacak. Bunun için gazetecileri ve basın işletmelerini desteklemeliyiz’ dedi.
Başkanı Veli Altınkaya’nın konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklama şöyle:
“Henüz 1. Meşrutiyet ilan edilmemişken, Sultan Abdülaziz Dönemi olan 10 Mayıs 1876´da Ali Paşa´nın ismine matuf Ali Kararname yayınlanmış ve basına sansür yasal hala getirilmiştir.
Bu kararnamenin yayınlanmasından 20 gün kadar sonra Abdülaziz tahtında ‘Hall´edilmiş, yerine 5. Murat tahta çıkarılmıştır. Akli melekeleri sıkıntılı olan 5. Murat, 3 ay kadar hüküm sürmüş ve o yılın sonunda 2. Abdülhamid tahta çıkmıştır.Abdülhamid´in tahta çıktığı ilk günler özellikle halk arasında 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Harbi´nin adeta kaçınılmaz olduğu ve kaybedildiği bir dönemdir.Tahta çıkarken Meşrutiyet´i ilan ve Kanun-i Esasi´yi kabul etmeyi taahhüt eden Abdülhamid, kısa süre sonra Meclis´i Mebusan´ı fesh etmiş ve Kanuni Esasi´yi askıya almıştır.
İşte o yıllar, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi batının güçlü ülkelerinin adeta Osmanlı´nın üzerine çullanmak için fırsat kolladığı, milliyetçilik akımlarını sürekli kışkırttığı, ülkeyi Duyun-u Umumiye aracılığı ile ekonomik darboğaza sokmak istediği yıllardır...
Batı ülkeleri bunu yaparken bir kısmı doğrudan dış destekli ve mahreçli, bir kısmı ise Osmanlı tebaası azınlıklar ve güya (belki de bir bölümü iyi niyetli) yenilikçi, hürriyetçi, Türkler tarafından çıkartılan gazetelerin adeta kıskacı altındaydı.
Abdülhamid Han, böyle bir süreçte Ali Kararname hükümlerini katı bir şekilde uyguladı ve özellikle 1890´lı yıllardan sonra matbuat memurlarının görüp onaylamadığı gazetelerin yayınına izin vermedi. Bu, genel olarak baktığımızda elbette kabul edilemezdi... Ama o tarihteki gazetelerin ülkeye yönelik yayınları, Osmanlı topraklarına yönelik batı bloğunun hesapları, kaybedilen topraklar, isyan hareketleri, güya özgürlük talepleri, ekonomik darboğaz adeta kurt bir devlet adamı olan Abdülhamid Han´ı bu sansürü daha katı uygulamaya zorluyordu...
Bunu gören batı bloğu genç askerleri ve bazı genç aydınları örgütleyerek Osmanlı içinde iyi niyetli kılıfla takdim edilen siyasi isyan hareketleri başlattılar ve nihayet Abdülhamid´e 32 yıl önce askıya aldığı Kanun-i Esasi´yi kabul ve Meşrutiyet´i yeniden ilan ettirdiler.
Tam da bu süreçte, Sabah Gazetesi sahibi Kayserili bir Ermeni olan Mihran Nakkaşyan ile rakibi İkdam Gazetesi Sahibi Ahmet Cevdet, 25 Temmuz 1908´de yayınlanacak olan gazete nüshasını 24 Temmuz´da denetlemeye gelen matbuat memurlarına rest çekerek göstermediler…
10 Haziran 1946 tarihinde ‘Gazeteciler Günü ve Basın Bayramı’ kutlanması fikri ortaya atılmış ve Falih Rıfkı Atay’ın önerisi ile 24 Temmuz’un bu etkinlik için uygun tarih olduğu kararına varılmıştır. Ülkemizde uzun süre 24 Temmuz ‘Basın Bayramı’ olarak kutlanmakla birlikte, bir süredir ise gazetecilerin ‘Bayram’ kutlayacak hali kalmamıştır. Basın işletmeleri ile basın çalışanlarının ciddi ekonomik zorluklar yaşadığı günümüzde bizde, ‘Basın Bayramı’ kutlayacak değiliz. Geleneksel medya işletmeleri ve çalışanlarının internetle birlikte ciddi bir dijital değişim ve dönüşüme zorlandığı günümüzde ‘Yeni Medya’ da bir çok kesim tarafından ‘sorumluluğu-sorumsuzluğu’ tartışılan sosyal medyanın kıskacında kalmıştır.
Devlet mevzuat ve uygulamaları ile teknolojinin,değişimin gerisinde kalmaktadır.Bir an önce tüm medya sektörünü,çalışanları ve meslek örgütlerinin yapılarını düzenleyen ‘ Kapsamlı bir basın kanunu’ çıkartılmalıdır. Ekonomik darboğaz içindeki yaygın, özelliklede yerel medya kuruluşları ve çalışanlar için artık kamuoyunu özgürce bilgilendirme gayretinden bahsedebilmek çok zordur. Ekonomik olarak güçlü olmayan medya işletmelerinin ve gazetecinin tam bağımsız gazetecilik yapacağını söylemek hayal olur.
Bir gün özgür ve güçlü basın herkese, her kurum ve kuruluşa lazım olacaktır. Basın mensupları da elbette değişime ayak uydurmalı, içindeki çürük elmaları süratle ayıklamalı, çuvaldızı başkasına batırırken kendisine de iğne batırma sorumluluğunu hissetmelidir. Kaldırıldığını bu vesile ile söylediğimiz sansür, dün de, bugün de şu veya bu şekilde ’örtülü’ olarak maalesef devam etmektedir. Farklı güç odaklarınca uygulanan ‘örtülü sansüre’ medya yöneticileri tarafından uygulanan ‘oto sansürü’ de eklersek bugün halimiz 112. yıl öncesinden çok da farklı değil…
Moda tabirle gerektiği zaman ‘Milli ve Yerli’ bir duruş ortaya koyan Kayseri yerel medya işletmelerine ve tüm çalışanlara hemşerilerimizi ve ilgili kurum ve kuruluşları destek olmaya, sahip çıkmaya çağırıyorum.